Türk futbolunun en çok tartışılan ve bir türlü çözüme kavuş(a)mayan sorunu: Hakemler

FIFA kokartlı eski hakemler Mutlu Çelik ve Selçuk Dereli ile spor yorumcusu Ömer Faruk Ünal, Türkiye'de hedef haline gelen "hakem" sorununu Independent Türkçe'ye değerlendirdi

Fotoğraf: AA

Süper Lig'in 14. haftası geride kalırken akıllarda sahada oynanan futbol yerine hakem kararları, verilen-verilmeyen penaltılar, sarı-kırmızı kartlar, fauller ve penaltılar kaldı.

Video Yardımcı Hakem (VAR) sisteminin kullanılmaya başlanmasıyla hakem hatalarının en aza indirgenmesi hedeflense de tamamlanan maçların ardından spor kamuoyu, oyundan ziyade hakem kararlarını tartışmaya devam ediyor.

Süper Lig'de mücadele eden 21 takımın neredeyse tamamı hakemlerden şikayetçi olsa da haftalar geçtikçe pek bir değişimin olduğunu söylemek oldukça güç.

Her maç sonrası televizyon kanallarındaki spor programları başta olmak üzere yazılı ve sosyal medyada benzer konular tartışılıyor ve genel itibariyle pek sonuç alınamıyor, yapılan yorumlar kimseyi tatmin etmiyor.

Son olarak hafta içi oynanan Galatasaray-Göztepe, Fenerbahçe-Başakşehir ve Ankaragücü-Beşiktaş maçları başta olmak üzere hakem kararları yine haftaya damga vurdu.

En çok göz önünde bulunan "Üç Büyükler"in maçlarında durum böyle iken Anadolu takımlarının maçlarında yapılan bariz hatalara ise sıra dahi gelmiyor.

Türkiye'nin hakemler etrafında dönen futbol iklimini FIFA kokartlı eski hakemler Mutlu Çelik, Selçuk Dereli ve spor yazarı Ömer Faruk Ünal, Independent Türkçe'ye değerlendirdi.

 

Mutlu Çelik - İHA.jpg
Mutlu Çelik / Fotoğraf: İHA

 

Mutlu Çelik: En çok kim bağırmışsa, en çok pisliği o yapmıştır

Bir dönem futbol oynamış, sonrasında FIFA kokartlı eski bir hakem olan Mutlu Çelik, eleştirilerin bugünlere mahsus olmadığını dile getirerek, "Yöneticiler, hocalar ve futbolcular başarısızlıklarını hakemlerin üzerine yıkmaya çalışıyorlar. Bu yüzden, 'Biz haklıyız, bunlar bizim hakkımızı yiyorlar' tarzında konuşuyorlar. Çünkü bizim hocalarımızın ve oyuncularımızın eğitimleri tam ama kültür seviyesi düşük. Yaptıkları işin kültürünün ne olduğunu bilmiyorlar. Bunu bilmedikleri için de kabadayılıkla, bağırıp çağırarak işleri çözmeye çalışıyorlar. Bilmiyorlar ki her şeyin başı sevgi. İnsanlar, eğer rol yapmıyorlarsa kendi alışkanlıklarını insanlara sunarlar. Demek ki evlerinde eşlerine ve çocuklarına nasıl davranıyorlarsa sahada da hakemlere ve rakiplere böyle davranıyorlar. Küfür edip hakaret ediyorlar. Başarısızlığın kılıfını hakemlere yıkıyorlar" değerlendirmesinde bulundu.

Hakemler olarak zamanında kötü kararlar verdiklerini, şimdiki zamanda da yanlış kararlar verildiğini aktaran Çelik, aktif hakemlerin eskiye göre çok daha şanslı oldukları görüşünde:

Şimdiki hakemler aslında çok şanslı. Pek eleştiren yok. Eskiden gazeteler-televizyonlar birinci sayfadan şu an kullandığım cep telefonunu yayınlamışlardı. Gazetecilik mi bu? Biz basına ne diyelim şimdi? Sokakta iki kişi el ele gezerse kimse dönüp bakmaz ama kedi-köpek kavga etse herkes videoya çeker. Çünkü toplum olarak güzelliği sevmiyoruz, şiddeti seviyoruz.

Medyada hakemlerin operasyon yaptıklarına yönelik iddialara da yanıt veren Çelik, "Eğer operasyon yapılıyorsa bu devletin polisi var kolluk kuvvetleri var. Böyle bir şey varsa operasyon yapılır. Bu, 'Operasyon yapılıyor' diyenlerin kendi kulüpleri, zamanında kendileri yaptılar" yorumunu yaptı.

"Bana da çok teklifte bulundular, ağırlamak istediler"

Aktif hakemliği döneminde kendisine birçok teklif yapıldığını iddia eden Çelik, "Bana da çok teklifte bulundular. Çok ağırlamak-uğurlamak istediler ama çok şükür bana para ile ilgili bir teklif yapamadılar. Niye? Çünkü benim Marmaris'te büyük bir otelim var. İnşaat işiyle uğraşıyordum. Eski futbolcuyum. Çok şükür bir maçtan iki bin lira alırken beş bin lira harcayabiliyordum. Federasyon vermesine rağmen yardımcılarımın otel ve uçak paralarını cebimden ödüyordum. Bize bunları diyemezler. Bize 'tetikçi' derler. Evet tetikçiyim canım isterse herkesi vururum! Herkes kendine göre tetikçidir" şeklinde konuştu. 

Hakem eleştirilerinin Türk futbolunun her döneminde olduğunu ifade eden Çelik, o dönemleri şöyle anlattı:

Benim zamanımı hatta benden öncesini de geçtim. Erman Toroğlu, Ahmet Çakar hatta daha öncekiler rahmetli Hilmi Ok, Doğan Babacan, Muzaffer Sarvan... Sarvan için 1960'lı yıllarda Tercüman gazetesi 'Karşı takımdan 10 bin lira aldı' diye başlık atmışlardı. Ben o yazıyı okudum, bakın orada para yazmışlar. Arşivlerinde vardır. Biraz araştırdım. Adam kaç yaşına geldi hakemlikle uğraşıyor hala. Gazetecilere genç hakemler ile ilgili 'sufle' veriyor. Tiyatroda öyle derler. İspiyonluyor, hoşuna gitmeyenleri kötülüyor. Kaç yaşına gelmişsin artık altına bez bağlıyorlar ve hala hakemlerle uğraşıyorsun. 

"Bazı soy isimlerinin hakemlik camiasından çekilmeleri lazım"

Türkiye'de hakem camiasında sıkıntılar olduğuna değinen Çelik, şu eleştiriyi yaptı:

Babadan oğula. Bu ülkede bazı soy isimlerinin hakemlik camiasından çekilmeleri lazım. MHK'ya bakıyorsunuz Mutlu Çelik devam ediyor. Onun rahmetli babası Hüseyin Çelik, sonra Mustafa Çelik... Babadan itibaren MHK'dalar veya hakemlik yapıyorlar. İstanbul'u, Ankara'yı ve Ege Bölgesi'ni bu aileler yönetiyor. Bunlara kim yakınsa hakemler onlara eğiliyor diyelim kibarca. Ben onlara eğilmedim. 

"Bir maç için 40 bin lira niye veriyorsunuz? Makineye verelim parayı" 

2018 Dünya Kupası'nda uygulanmaya başlamasının ardından Türkiye'de de ilk defa aynı yıl kullanılmaya başlanan VAR sistemi ile ilgili de eleştiride bulunan Çelik, o dönem söylediklerinin şimdi de aynı olduğunu ve değişen hiçbir şeyin olmadığını savunarak, şöyle konuştu:

VAR sistemini uygulayacaksa bu ülke, profesyonel hakem beslemeye gerek yok. Çünkü VAR gelecekse, iyi-kötü hakem kavramı biter. VAR; hakemliğin, futbolun ruhuna aykırı bence. Sen sağlığı hissedemedikten, göz temasını, iletişimi kuramadıktan sonra nasıl hakem olacaksın? Futbol canlı bir oyundur, ruhu vardır. Ne dedi Sergen Yalçın basın toplantısında 'Futbol canlı bir oyundur' dedi bakın o zaman söylediklerim hala daha gündemdeki yerini koruyor. Bunları VAR sistemini görmeden söylemiştim. O zaman söylediklerime niye itiraz etmediler. Tek itiraz eden bendim. Profesyonel hakeme ne gerek var. Bir maç için 40 bin lira niye veriyorsunuz. E kararı bunlar vermiyor, makina veriyor. Makinaya verelim parayı o zaman. 

"Kar, yağmur yağıyor diye hakemleri salona saklıyorlar"

Merkez Hakem Kurulu'nun hakem eğitim seminerlerine de tepki gösteren Çelik, gördüğü eksiklikleri şöyle sıraladı:

Bizim hakem yöneticilerinde de kabahat var. Hakemleri 50 m2 salona mahkum ettiler. Bilgisayar üzerinden eğitim veriyorlar. Ehliyet alırken bile uygulama ile eğitim veriyorlar değil mi?  Siz bu çocuklara pratik vermiyorsunuz. Hakem Süper Lig'e çıkmış 3-5 yıldır bir tane maç vermişsiniz. Mesela Bahattin Şimşek. İyi bir insan. Yakışıklı, güzel. Her türlü arkadaşlık yapılabilir ancak çocuğun futbol bilgisi yok, pratiği zayıf. Kötü hakem değil ama pratiği zayıf. Bunun kabahati Bahattin'de değil ki. Yöneticilerde. Kar yağıyor, yağmur yağıyor, güneş çıkıyor diye hakemleri salona saklıyorlar. Futbol 4 bin 800 m2 alanda oynanan canlı bir oyundur salon futbolu değildir. 

"En çok kim bağırmışsa, en çok pisliği o yapmıştır"

Hakem hatalarının sadece Türkiye'de olmadığını, Avrupa'nın birçok ülkesinde de benzer durumlar yaşandığını söyleyen Çelik, şu iddiada bulundu:

Bu yöneticiler ve teknik direktörler ticaret yapıyor. Bunların yüzde 80'i menajer. Bir kulübün yönetici ve antrenörü zengin olup, kulüp fakirleşiyorsa nokta nokta nokta nokta. Bir kulüpte yönetici 100 bin, 200 bin veya 5-6-10 milyonun altına imza atıyor. Ama futbolcuya 5 bin liraya bir ev tutuyorlar. Ev sahibi diyor ki, 'Mutlu Çelik, kulüp başkanı olarak kefil olmanı istiyorum. Ona kefil olarak imza atmıyorum ben. Kulübe borç kalıyor ama kira ödenmezse o borcu sen ödeyeceksin. Cebinden 5 bin lira bile olsa para çıkmasını ister misin? Bilmem anlatabildim mi? Hocaların çoğunun menajerlerle ilişkisi var, yüzde 80'i temiz diyelim. Biz hakemler de onlara göre kirliyiz ya. Beni de çok satın aldılar güya ama hiçbiri belgeleyemedi. Ama ben onların hepsini belgeledim. Ben televizyonlarda canlı yayına çıktığımda rahmetli İlhan Cavcav telefonlarını kapattı! Hem Telegol'de hem de Habertürk'te. Telefonları kapattı. Bu ülkede en çok kim bağırmışsa, en çok pisliği o yapmıştır. 

"Önce yabancı yönetici getirmeliyiz"

Mutlu Çelik'e zaman zaman Türkiye'de dile getirilen "maçları yabancı hakemler" düşüncesinin olumlu olup olmayacağını sordum.

Önce yabancı yönetici getirmeliyiz. Baksana büyük firmaların yöneticilerine CEO'larına. Yüzde 80'i yabancı. Adam Türk koyuyor Türk çalıyor. Sen gel bizim otellerde satın alma müdürlerine bak. Adamlar biz otel sahiplerinden daha zenginler. Önce yabancı yönetici getireceğiz. Rıdvan Dilmen hep söylüyor ya da Rıdvan Efendi! 'Spor kanunu çıksın, yöneticiler borçlardan mesul olsun. Bak bakalım bir tane yönetici bulabiliyor muyuz?' diye. Kaç yıldır geçmedi bu yahu. 15 yıldır var bu. Zor çıkar. Bu sefer siyasiler, ellerindeki en büyük oyuncağı kaybeder. Her yerden geliri olan federasyona yönetici atıyorsun. Borcu da yok. Kulüplerden, amatörlerden sürekli para kesiyor. Amatörler her sene lige başlayacağız diye 5 bin lira para yatırıyor. Bakın Türkiye'de kaç amatör kulüp var. 

"Başarısızlıklarını hakemlerin arkasına saklıyorlar"

Kendisinden önceki zamanlarda, şu anda ve bundan sonra da hakemlik kurumunun devamlı eleştirilerek hedef tahtası olacağını savunan Çelik, sözlerini şöyle noktaladı:

İnsanlar başarısızlıklarını, beceriksizliklerini, hırsızlıklarını hakemlerin arkasına saklıyorlar. Borcu cebinden ödesin, borca kefil olsunlar ve böyle yöneticilik yapsınlar, hocalar menajerlerle pazarlık yaparak antrenörlük yapmasınlar. Hakem yöneticileri de hakemlerini sahada eğitsinler. Futbolu bilmeyen, 1.80-1.90 boyunda üniversite mezunu adamları alıp da hakem yapmasınlar. Manken seçmiyoruz. Futbol oyununu bilen insanlardan hakem yapmalıyız. Her gün antrenman yapıp, futbol oynayacaklar. Serdar Tatlı da kendisini geliştirecek. Hakemlik teknoloji işi değil. 'Teknoloji girerse hakemlik biter demiştim', bitiyor da. 

 

Selçuk Dereli - İHA.jpg
Selçuk Dereli / Fotoğraf: İHA

 

Selçuk Dereli: Zaten bizde baya yabancı hakem var, hakemliğe yabancı!

Eski Hakem ve Gözlemciler Derneği Başkanı aynı zamanda FIFA kokartlı eski hakem Selçuk Dereli, futbolda TFF ve kurullarına güvensizlik olduğunu ve bu nedenle her alınan kararda insanların ciddi tereddüt ve endişeleri olduğunu söyledi.

"TFF ve kurulları da kağıt üzerinde özerk görülüyor ama seçimlerin ve kurulların oluşturulma şekilleriyle topluma güven vermiyor" diyen Dereli, şu ifadeleri kullandı:

TFF özerk kurum ama karşısına bir aday çıkacağı zaman imza toplanmasına imkan verilmiyor. Bu yaşananlar da insanların futbola olan güvenini azaltıyor. AİHM, Tahkim Kurulu bağımsız olmalı diye karar verdi. Ben hep MHK'nın da bağımsız olmasını öneriyorum. Eğer kurullarda bağımsızlık sağlanırsa ciddi anlamda güven tesis edilir ve insanlar da oyuna yönelir. Kurullara olan güvensizlikten dolayı insanlar oyunu konuşmuyor. Tabi belli bir kesimin işine de geliyor bu durum. 

Bir dönem dünya üçüncülüğü yaşayan, Avrupa'da başarılar elde eden Türk futbolunun dip yaptığını anlatan Dereli, "Aralık ayında Avrupa'da takımsız kaldık. A Milli Takım Uluslar C Ligi'ne düştü. Ben sadece hakemlik yapmış biri değilim. Bir beden eğitimi öğretmeni olarak da oyunun konuşulmasını ve futboldan zevk alınması gerektiğini düşünüyorum. Tribünlerdeki ya da ekran başındakilerin mutlu olması, o coşku ve heyecanı yaşaması gerektiğine inanıyorum ama Türk futbolunda ne yazık ki böyle bir iklim yok" değerlendirmesinde bulundu.

"Genel değil ama bazı maçlardan ciddi rahatsızlıklar duyuyorum"

Selçuk Dereli de "hakemlerin operasyon yaptıklarına" iddialar ve eleştiriler olduğunu söyleyen Dereli, şöyle konuştu:

Bu hukukçuların işi. Maçları izliyorum ve bazı hakem yönetimlerine bakıyorum. Genel anlamda söylemiyorum ama bazı maçlardan ciddi rahatsızlıklar duyuyorum. Geçtiğimiz yıl Trabzonspor-Başakşehir çekişmesinde yaşananlar ortada. Şimdi bir hakem, bir takımın aleyhine hata yaptığında sözleşmesi iptal ediliyor. Bu karar üzerinden hakemlere mesaj gönderiliyor. Hakemlerin algılarını bozmaya çalışan bir anlayış var. Genel manada söylüyorum bunu. TFF'de güçlü olan, MHK'ya, Tahkim Kurulu'na adamlarını yerleştiriyor. Hakem kadrosu da ne yazık ki böyle belirleniyor. Böyle mi olmalı? Akraba ilişkileriyle mi bu işler belirlenmeli? Liyakatle belirlenmeli. En büyük problemler bunlar.

"'Ben kazansam bile siz hata yapıyorsunuz, öbür maçta yapmayın' mesajı veriliyor"

Son dönemlerde kazanan takımların da kaybeden takımlar gibi hakeme yönelik eleştirilerde bulunduğunu vurgulayan Dereli, şu görüşü paylaştı:

Şimdi kazanan da başladı hakemden şikayet etmeye. Haklı şekilde serzenişte bulunanlar da var onlara saygı duyuyorum ama her maçtan sonra çıkıp algı yönetmek adına kazandığı halde hiç hak etmediği şekilde eleştiride bulunanlar da en çok bağıran hakkını alır düşüncesiyle hareket ediyor. TFF'ye ve kurullara 'Ben kazansam bile siz hata yapıyorsunuz, öbür maçta yapmayın' mesajı verilmeye çalışılıyor. Bağıranın haklı çıktığı bir ortam var. Böyle futbol mu gelişir? Her şeyin tadı kaçtı. 

Yaratılan bu futbol ikliminden bazı takımların yararlandığını ve bazı örneklerin de görüldüğünü belirten Dereli, sözlerini şöyle sürdürdü:

Geçen sezon MHK uygulamalarında gördük. Bağıranlar ne yazık ki haklı çıktı. Başakşehir Başkanı Göksel Gümüşdağ, hakemin kendi aleyhine hata yaptığını söyledi ve o hakemin profesyonel sözleşmesi iptal edildi. Tahkim Kurulu'nda bugün verilen karara bakın. Rafael'in pozisyonunda hata yapıldığıyla ilgili kartın iptali kararı çıktı. İkinci sarının iptali. Bundan sonra her ikinci sarı kartta itiraz sonrası kartın iptali mi olacak. 'Bunu kabul ettin, öbürlerini niye kabul etmedin' diyecekler. Ne yazık ki kurullarda gücü olan, gücü nispetinde algı peşinde ve bunda etkili oluyorlar.

"Bahattin Şimşek, Gustavo'nun pozisyonunun kırmızı olduğunu bilmiyor muydu? Biliyordu!"

Bir dönem Hakem ve Gözlemciler Derneği Başkanlığı da yapan Dereli, medyada sıkça yer alan yabancı hakem konusuyla ilgili şu görüşleri paylaştı:

Zaten bizde baya yabancı hakem var, hakemliğe yabancı. Yabancı hakem gelmesi çözüm değil. Almanya'dan Fransa'dan gelecek hakemler elit kategori mi olacak zannediyorlar. Onlar zaten iyi hakemleri kendi liginde kullanıyorlar. Bize ıskartalar gelecektir. 

Yabancı hakemin çözüm olmadığını savunan Dereli, sözlerini şöyle tamamladı:

Kurulları bağımsız hale getirmemiz lazım. MHK bağımsız olsun. Hakemlere doğru eğitim verilsin. Bu tartışmaların hiçbiri olmaz. Hakem tabii hata yapabilir ama VAR'ın olduğu bir ortamda doğru kararı veremiyor. Bu kuralı bilmediği için mi? Bahattin Şimşek, Luiz Gustavo'nun pozisyonunun kırmızı kart olduğunu bilmiyor muydu? Biliyordu! 'Niye kırmızı kart veremedi' bunu konuşmak lazım. Herkes biliyor niye veremediğini. Bu gibi pozisyonlarda hakemlerin algılarıyla oynanıyor. Kamuoyu üzerinden o algı yürütülmeye çalışılıyor ve bu da futbola zarar veriyor. Yabancı hakem taraftarı değilim.

 

Ömer Faruk Ünal - İHA.jpg
Ömer Faruk Ünal / Fotoğraf: İHA

 

Ömer Faruk Ünal: 'Sahada operasyon var, hakem maçı aldı verdi' sözleri ilgi görüyor

Türkiye'nin bir hakem meselesi veya bir hakem krizi olmadığını düşünen Türkiye gazetesi spor yazarı Ömer Faruk Ünal, bu konunun medyada ve sosyal medyada köpürtüldüğünü savunuyor:

Ekranlarda ve sosyal medyada taraftarlık ve aidiyet duygusu çok ağır basıyor çünkü kulüpleri temsilen orada görev yapıyor. Sosyal medyada da insanlar takipçi ve beğeni sayısını arttıracağım diye hakemi, MHK'yı ve federasyonu hedef seçiyor. Bu işin çok ciddi bir müşterisi var ve bu köpürtülüyor. 

Bugün Türkiye'de taraftar olmayan ya da taraf olup aklı selim düşünen birisinin yabancı ligleri veya uluslararası organizasyonları izlediğinde Türkiye'deki kadar hakem hatasının yapıldığını görebileceğini söyleyen Ünal, şunları kaydetti:

Bazen çok spesifik pozisyonlar olabilir ama ben makul konuşuyorum ve bunlar kimsenin hoşuna gitmez. Rating-tiraj getirmez. Ama hakeme saldırıp, hakaret ettiğimiz zaman ya da 'Sahada operasyon var, midem bulanıyor, ameliyat var, hakemin kulağına üfürülmüş, hakem maçı aldı verdi' diye konuştuğumuz zaman çok fazla dinlenip, paylaşılıyor ve ilgi görüyor. Böyle benim gibi makul konuşursanız o işlerin alıcısı olmuyor. Ve burada en tehlikeli olan şey, toplumsal barışa zarar vermeleri. Şiddet ve güvensizlik artınca futbolun da tadı kalmıyor. 

"'Bu feveran bana üç puan kazandırsa kardır' gözüyle bakılıyor"

"Kaybeden takımlar hakemden şikayet ederken kazanan takım da şikayet ediyor" diyen Ünal, bu konunun ilgilenmeye değer bir konu olduğunu dile getirerek, şu görüşü paylaştı:

Bunu neden yapıyorlar? Bir takım bu haftaki hakemle ilgili tepki koyduğu zaman, gelecek haftalardaki hakem yönetimlerini, TFF'yi, Merkez Hakem Kurulu'nu ve stada gidecek temsilcileri baskı altına almaya çalışıyor. Ne oluyor sonra? Oradaki temsilci, bir rapor yazacağı zaman 'Bunu da rapora yazsam mı' diye endişe ediyor. Bunları da baskılamak için bu tip açıklamalar yapılıyor. Türkiye'deki bir A kulübünün sosyal medyadan yaptığı bir açıklama, milyonlarca etkileşim alıyor. Bu çok bilinçli bir hareket. Bu şekilde 3 puan alsam düşüncesi var. Zaten şampiyonluk da küme düşme de yeri geliyor üç puanla belli oluyor. O yüzden 'Bu bağırtı, bu konuşma, bu feveran bana üç puan kazandırsa kardır' gözüyle bakılıyor. 

Bu durumun çok yanlış olduğunu ancak Türkiye'de bu söylemlerin karşılık bulduğunu belirten Ünal, "Son zamanlarda bazı kulüpler bu hakem işine fazla takılı kaldılar ve bu yüzden puan kaybettiler. Çünkü senin teknik direktörün, futbolcun, 'Nasıl olsa bizi doğruyorlar, nasıl olsa hakkımızı çalıyorlar' düşüncesine kapılarak, sorumluluklarını ve görevlerini yerine getirmiyorlar. Fatura hakeme, TFF'ye ve MHK'ya kesiliyor. Sahada görevini yapması gereken futbolcu, teknik adam görevini yapmıyor. Nasılsa arkandan sıvazlayan birileri var. Ve bu durum hakemleri, futbolcuları ve teknik adamları olumsuz derecede etkiliyor" şeklinde konuştu.

Türkiye'ye gelen yabancı oyuncuların da bu durumu çok kolay kavradıklarını ileri süren Ünal, "Hemen kendimizi yere atalım, zaman geçirelim düşüncesine giriyorlar. Rakibe saygı göstermesin, hakeme saygı göstermesin, iyi görünmek için gidip formanın armasını öpsün... Bunlar taraftarın çok hoşuna giden şeyler. Futbolcular bunu çabuk kavrayarak hakemi aldatmaya ve rakibe centilmenlik dışı hareketleri çok kolay yapıyorlar. Bu da futbolumuza bir şey kazandırmıyor" ifadelerini kullandı.

"Uzaydan birini getirip durumumuz nedir diye sorsak, 'TFF, MHK ve hakemler' der"

Türk temsilcilerinin son yıllarda Avrupa'da aldığı başarısız sonuçlara da değinen Ünal, şöyle konuştu:

Bizim Avrupa'da mücadele eden takımlarımız Alanyaspor, Sivasspor, Beşiktaş, Galatasray, Başakşehir, hepsi elendiler. A Milli Takımımız Uluslar C Ligi'ne düştü. Biz futbolda tam dip yapmış durumdayız. Türkiye'deki medyayı veya sosyal medyayı takip eden bir yapay zeka olsa veya uzaydan birini getirsek ve durumumuz nedir diye sorsak, 'Tek sebebi var, TFF, MHK ve hakemler' der. Bugün ekranda 1 saatlik bir program izledim, 45 dakika hakem konuştular. Türkiye'deki bu başarısızlığın tek sebebi hakemler olabilir mi? Mümkün mü böyle bir şey?

"Teknik olarak mümkün değil de yabancı hakemin bütçesini karşılayabilir miyiz?" 

Türkiye'de maçları yabancı hakemlerin yönetmesiyle ilgili düşüncelerini sorduğum Ünal, bu durumun teknik olarak mümkün olmadığını söyledi ve şu değerlendirmeyi yaptı:

Böyle bir imkan yok. Örneğin Bundesliga'nın elit kategorideki hakemleri Felix Byrich, Deniz Aytekin var. Hafta sonu orada Bayern Münih'in maçı varken Almanya Futbol Federasyonu 'Türkiye'de de Fenerbahçe veya Galatasaray'ın maçı var. Bu hakem Türkiye'ye gitsin' diyebilir mi? Avrupa'daki hangi ülke elit hakemini bize verir? İspanya, İngiltere, İtalya, Almanya, Fransa kendi elit hakemlerini Süper Lig'e gönderir mi? Biz kendimizi ne zannediyoruz? Gönderdiklerini kabul edelim. Peki biz bunların ücretlerini karşılayabilir miyiz? Avrupa'da ortalama 6 bin euro maç başı para alıyorlar. Biz Türkiye'de bin euro civarı para veriyoruz. Bizim bunu karşılayacak bütçemiz var mı? Bu tartışma en boş tartışmadır. Biz mesela bu hafta Cüneyt Çakır'ı, Fırat Aydınus'u Yunanistan'daki maça verir miyiz? TFF böyle bir şeye razı olur mu? Olmaz! 

"'Kapalıçarşı'da bunlara ceket alınıyor, hediye alınıyor' derler"

Yabancı hakem konusunda ikinci ihtimal olarak Bulgaristan, Arnavutluk, Romanya, Kosova gibi ülkelerden hakem getirilebileceğini kaydeden Ünal, sözlerini şöyle noktaladı:

O hakemler, Türkiye'de kabul görür mü? O da mümkün değil. Avrupa'da zaten bunun örneği yok. UEFA'ya üye 55 ülkenin hiçbirinde böyle bir değişim yok. Bu 'yabancı hakem' meselesi çok saçma olan ama bir o kadar da müşterisi olan bir konu. Bunun pratikte olması imkansız. Bir de Avrupa'daki uygulamalarla Türkiye'deki uygulamalar bir değildir. Oradaki hakemleri buraya getirdiğin zaman standartlara göre de eğitmen lazım. Bu işin hiçbir şekilde mantığı ve pratiği olmaz. Avrupa'nın geri kalmış ülkelerinden getirirsin ama hatırlayın o zaman da 'Kapalıçarşı'da bunlara ceket alınıyor, hediye alınıyor' sözlerini de beraberinde getirir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU