Elindeki menkul kıymet değeri sene başından bu yana 17,4 milyar dolar azalan yabancı yatırımcı, son iki haftada 6,7 milyar dolarlık alım yaptı

Piyasalarda son iki haftadır esen olumlu havanın etkisiyle yabancı yatırımcının elindeki menkul kıymet değeri yaklaşık 6,7 milyar dolar arttı. Ancak söz konusu veri halen sene başındaki değerinden 17,4 milyar dolar aşağıda

Fotoğraf: Reuters

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), her hafta yayımladığı "Menkul Kıymet İstatistikleri" ile hem yabancı yatırımcının hem de yurt içinde yerleşik olanların Türkiye'deki tahvil ve hisse senetlerinden ne kadarını elinde tuttuğunu açıklıyor. 

Yurt dışındaki yatırımcının elinde tuttuğu toplam tahvil değeri 13 Kasım'daki 5 milyar 803 milyon dolar değerinden 20 Kasım'da 6 milyar 151 milyon dolara yükseldi. 

Yabancı yatırımcının elinde tuttuğu devlet tahvili değeri Ocak 2020'de 15 milyar 481 milyon dolardı. Yani yaklaşık 11 ayda 9,3 milyar dolarlık yabancı çıkışı oldu. 

Piyasada son iki haftadır devam eden olumlu hava ile 6 Kasım'dan bu yana yabancılar tarafından yaklaşık 1,2 milyar dolarlık tahvil alınmış oldu. 

Ocak 2020'de 33 milyar 377 milyon dolar değerinde hisse senedini elinde tutan yabancı yatırımcının 20 Kasım haftası itibarıyla elinde tuttuğu hisse senedi ise 25 milyar 194 milyon dolar oldu. 13 Kasım'daki hisse senedi stoku 23 milyar 400 milyon dolardı. 

Sene başından bu yana 8,1 milyar değerindeki hisseden çıkış yapan yabancı yatırımcı, sadece son iki haftada 5,5 milyar dolar değerinde hisse senedi aldı. 

Yani, sene başından bu yana hisse senedi ve tahvil stoku 17,4 milyar azalan yabancı yatırımcının son iki haftada elinde tuttuğu menkul kıymetin değeri 6,7 milyar dolar arttı. 

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın piyasa fiyatı ve kur hareketlerinden arındırılmış net değişim verilerine göre ise yabancı yatırımcı, 20 Kasım haftasında 389 milyon dolar hisse senedi, 175 milyon dolar tahvil aldı.  
 

"Ekonomide söylemin değişmesi etkili oldu" 

SPINN Danışmanlık kurucu ortağı ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Özlem Derici Şengül, yabancı yatırımcının Türkiye piyasalarına ilgisini "En önemli etki, yaklaşım değişikliği" diyerek açıkladı. 

Merkez Bankası Başkanlığı ve Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın değişimi ile birlikte ekonomide söylemin de değiştiğini hatırlatan Şengül, yabancı yatırımcının uygulama görmek istediğini, bu konuyla ilgili adımların da atılmaya başlandığını belirtti. 

Şengül, Independent Türkçe'ye yaptığı açıklamada ekonomi yönetimindeki açıklamarın etkili olduğunu ancak fiyatlamanın birden gerçekleşmediğini vurgulayarak şunları söyledi:
 

Faiz artırımı ile birlikte dolar/TL, 8 lira 55 kuruş seviyelerinden 7,50'lere doğru geriledi, daha sonra 7,90'lara doğru uzandı. Kurdaki düşüşle birlikte tam pozisyonlanma net şekilde gerçekleşmemişti. 

Bana sorulduğunda bunun bir dengelenme süreci olduğunu ve insanların portföy tercihlerini düzeltmek için zamana ihtiyaç olduğunu söylüyordum. 

Burada "herkesten" kastım hem tasarruf sahipleri, hem yabancı yatırımcılar hem de açık pozisyonu olan şirketler. Şimdi ise yavaş yavaş meyvesini verdiğini görüyoruz. 


"Yabancı yatırımcı Türkiye'ye ciddi bir kredi veriyor ancak uygulama görmek istiyor"

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, 19 Kasım'daki Para Politikası Kurulu sonrası politika faizini 475 baz puan artırarak yüzde 10,25 seviyesinden yüzde 15'e yükseltmişti. 

Faiz kararından sonra en önemli adım, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'ndan (BDDK) gelmiş ve  özel bankaları daha fazla kredi vermeye teşvik etmek için, ulaşılmasını zorunlu tuttuğu belli bir değeri açıklayan aktif rasyosunun 31 Aralık 2020 itibarıyla yürürlükten kaldırılacağını duyurmuştu. Aktif rasyosu uygulaması 18 Nisan'dan bu yana devam ediyordu. 

Son olarak Merkez Bankası 26 Kasım'da yaptığı yazılı açıklamada "Fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda, parasal aktarım mekanizmasının etkinliğini artırmak için zorunlu karşılık düzenlemesinde değişiklik ihtiyacı olduğunu değerlendiriyoruz" ifadelerine yer vermişti. 

Zorunlu karşılık oranı, bankaların hesaplarında tuttukları mevduat miktarına göre Merkez Bankası'nda bulundurmaları gereken parayı belirliyor.  

Yukarıdaki gelişmeleri ve son olarak zorunlu karşılık oranını "tam bir piyasa yönlendirmesi" diyerek açıklayan Özlem Derici Şengül, "Yabancı yatırımcı zaten Türkiye'ye ciddi bir kredi veriyor. Ama uygulama görmek istiyor. Uygulamayı gördükçe biraz daha fazla pozisyonunu artıracaktır" değerlendirmesini yaptı. 
 


"İstenilen seviyeye hemen gelinmeyecek" 

Ancak yabancı yatırımcının ilgisindeki artışın beklendiği kadar hızlı olmayacağını da söyleyen Şengül, bunun global konjonktürle alakalı olduğunu belirtti: 
 

Gelişmekte olan ülkelere yoğun şekilde sermaye girişi yok. Türkiye ucuz kalmasının sağladığı avantajla daha fazla sermaye çekecektir. 

Ancak aşının dağıtımı başlamadan, sağlık verilerindeki yansıması alınmadan gelişmekte olan ülkeler için sermaye piyasalarının istenilen seviyeye gelmesini beklememek gerekir. 


İlk test 24 Aralık toplantısı 

Bundan sonraki ilk testin 24 Aralık'taki Para Politikası Kurulu ve faiz kararı olduğunu söyleyen Şengül, "Bir faiz kararı olmasa bile -ki ben ilave faiz artışı beklemiyorum-  iletişimin açık tutulması, piyasayı yönlendirecek şekilde yaklaşım izlenmesi önemli olacak" diye konuştu. 

Ülke risk priminin gerilemeye devam etmesinin de yabancının pozisyonu açısından etkileyici olacağını aktaran Özlem Derici Şengül, şöyle devam etti: 
 

Eurobond ihraçları vasıtasıyla Merkez Bankası biraz daha rezervleri kuvvetlendirebilir. 

Alım ihalelerine başlanması ihtimali var. Çok hızlı başlayacağını zannetmiyorum. Başlarsa da fiyatlamayı bozacak bir pozisyon alacağını zannetmiyorum Merkez Bankası'nın. Bunun da rezervlere pozitif yansıması olacağı yönünde yabancı yatırımcıda bir algı yaratacaktır. 


Tüm bunların güveni tesis edecek küçük adımlar olduğunu söyleyen SPINN Danışmanlık kurucu ortağı, sonrasında ise 2021'in para ve maliye politikalarının izleneceğini aktardı: 

Enflasyonla mücadele gerçekleşecek mi? Borçlanmadaki bozulma düzelecek mi? Merkezi yönetim borç stoku dövize endeksli hâle gelmeye başladı, burada bir düzelme olacak mı Tüm bunlar, yabancı yatırımcı açısından gelecek senenin makro konuları olacak. 

Adım adım iyileşme bekliyorum ancak çok hızlı olamayacak. Likidite yağmayacak. Çünkü mevcut konjonktür öyle değil. 


Yerleşiklik ne demek?

Merkez Bankası'nın internet sitesinde yer verdiği tanıma göre bir ekonomide bir yıldan uzun bir süreyle devamlı olarak ikamet eden ve o ekonomi içerisinde faaliyette bulunan kişi ve kurumlar "yerleşik" kabul ediliyor. 

Türkiye'de şube açmış yabancı bankalar yerleşik sayılırken, yurt içi bankaların yurt dışı şubeleri ise yerleşik sayılmıyor

Son beş yılda yabancı yatırımcının elindeki tahvil ve hisse senedi 

Yurt dışı yerleşiklerin toplam tahvillerdeki payı Kasım 2015'te yüzde 21 seviyesindeyken, bu oran 20 Kasım 2020 haftası itibariyle yüzde 3,9'a kadar geriledi. 

Ocak 2020'de yabancıların elinde tuttuğu devlet tahvilinin değeri 15 milyar 481 milyon dolardı. Yani 11 ayda yüzde yaklaşık yüzde 60 düştü. 

Toplam devlet iç borçlanma senetleri ve yurtdışındaki yatırımcının ne kadarını elinde tuttuğu aşağıdaki tabloda yer alıyor. 

Yıllar Toplam Devlet İç Borçlanma Senedi Stoku Piyasa Değeri (Dolar) Yurtdışı Yerleşiklerin Elindeki Miktar (Dolar)
20 Kasım 2015 161 milyar 375 milyon 34 milyar 76 milyon
18 Kasım 2016 149 milyar 308 milyon  29 milyar 735 milyon
17 Kasım 2017 145 milyar 323 milyon 29 milyar 650 milyon
23 Kasım 2018 115 milyar 709 milyon 18 milyar 494 milyon
22 Kasım 2019 148 milyar 302 milyon 15 milyar 979 milyon
3 Ocak 2020 147 milyar 857 milyon 15 milyar 414 milyon
13 Kasım 2020 155 milyar 569 milyon 5 milyar 803 milyon
19 Kasım 2020 157 milyar 728 milyon 6 milyar 151 milyon


2015 sonu itibarıyla 40 milyar 209 milyon dolar değerinde hisse senedini elinde tutan yabancı yatırımcı, bu miktarı en fazla 2017'de 51 milyar 983 dolara yükseltti. 

Kur krizinin yaşandığı 2018'de neredeyse yarı yarıya düşen hisse senedi miktarı, 2019'da bir miktar toparlandı. 

Son olarak 20 Kasım ile biten haftada yabancıların elindeki hisse senedi stoku 25 milyar 194 milyon dolar oldu. 

Söz konusu miktar 2015'ten bu yana yaklaşık yüzde 37 geriledi. 

Ocak 2020'de yabancıların elinde tuttuğu hisse senedinin piyasa değeri ise 33 milyar 377 milyon dolardı. Yani 11 ayda yüzde yaklaşık yüzde 24 geriledi. 
 

Yıllar Yurt dışı yerleşiklerin hisse senedi stokunun piyasa değeri (dolar)
2015 40 milyar 209 milyon 
2016 35 milyar 533 milyon
2017 51 milyar 983 milyon
2018 29 milyar 349 milyon
2019 32 milyar 421 milyon
Kasım 2020 25 milyar 194 milyon 


Hangi menkul kıymetler?

Yine Merkez Bankası'nın açıklamasına göre istatistiği tutulan menkul kıymetler aşağıdakilerden oluşuyor: 

a) Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından yurt içinde ihraç edilen ve vadesi bir yıldan az olan borç senetleri (Hazine Bonosu) ile vadesi bir yıldan fazla olan borç senetlerini (Devlet Tahvili). 

b) Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından yurt dışı piyasalarda yabancı para cinsinden ihraç edilen uzun vadeli borçlanma senetleri.

c) Yurt içinde yerleşik kamu ve özel sektöre ait bankalar, diğer finansal kuruluşlar ile finansal olmayan kuruluşlar tarafından ihraç edilen kısa ve uzun vadeli borçlanma senetleri şeklinde açıklanan "Şirketlerce İhraç Edilen Borçlanma Senetleri". 

d) Yurt dışında yerleşik olanların elinde tuttuğu, Borsa İstanbul'da işlem gören hisse senetleri. 

Ne zaman başladı?

Yurt dışında yerleşik gerçek veya tüzel kişilerin döviz cinsinden paralarını Türkiye'ye getirmesi, 1970'li yıllarda yaşanılan döviz sıkıntısına kadar uzanıyor. 

1974'teki Kıbrıs Barış Harekâtı, ardından Türkiye'ye uygulanan ekonomik ambargo, petrol fiyatlarındaki artış gibi nedenlerle Türkiye'nin döviz açısından ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kaldığı dönemde Kredi Mektuplu Döviz Tevdiat Hesapları uygulaması başlatılmıştı. 

İkinci Dünya Savaşı sonrası, Avrupa'nın ihtiyacı olan ekonomik canlanma nedeniyle başta Almanya olmak üzere pek çok Batı Avrupa ülkesine çalışmaya gitmiş, belli bir birikime ulaşmış Türkiye vatandaşlarının tasarruflarını ülke ekonomisine kazandırmak amacıyla, ilk kez 1976'da Merkez Bankası nezdinde Kredi Mektuplu Döviz Tevdiat Hesapları açılmaya başlanmıştı. 

Kredi Mektubu, Kredi Mektuplu Döviz Tevdiat Hesabı açılması karşılığında düzenlenen, hesabında kayıtlı olan miktardaki dövizin, Merkez Bankası tarafından ilgilisine ödenebilmesini sağlayan bir belgeydi. 

O tarihe kadar cari işlemler açığının finanse edilmesinde önemli rol oynayan işçi gelirleri varken, Kredi Mektuplu Döviz Tevdiat Hesabı sistemi, işçi gelirlerine alternatif olarak kısa ve uzun vadeli döviz kredisi niteliğinde yeni bir kaynak yaratmıştı. 

1976'da vadesiz hesaplar için yüzde 7, bir yıl vadeli hesaplar için yüzde 9, iki yıl vadeli hesaplar için yüzde 11 faiz oranı uygulanıyordu. 

1976 yılında 65 milyon euro olan Kredi Mektuplu Döviz Tevdiat Hesapları toplamı, 1980'de 369 milyon euroya, 1990'da ise 5,8 milyar euroya yükselmişti. 

1984 yılında da yurt içinde yerleşiklere, bankalarda konvertibl yabancı paralar üzerinden mevduat hesabı açma olanağı tanınmıştı. 

1994 yılında Türkiye'de yaşanan ekonomik kriz ve dış borçlanma imkanlarında görülen sıkıntılar nedeniyle yeni döviz kaynakları arayışı başladı ve Kredi Mektuplu Döviz Tevdiat Hesapları'nın (KMDTH) yanı sıra "Süper Döviz Hesabı" uygulamasına geçildi. 

Süper Döviz Hesabı (SDH) da yurt dışında ikamet eden, oturma veya çalışma izni bulunan, Türkiye Cumhuriyeti pasaportu ya da nüfus cüzdanı olan gerçek kişiler tarafından Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası nezdinde belirlenmiş dövizler üzerinden açılan döviz mevduat hesabıydı. 

O dönem hesap açma limitleri 50 bin Alman markı ve 25 bin ABD dolarıydı. Hesaplar 3 yıl vadeli olup faiz oranı mark çin yıllık yüzde 11, dolar için ise yıllık yüzde 8'di. 

SDH'lerle birlikte işçi dövizi hesaplarının tutarı sürekli artmaya devam ederek 2003 yılında 13,8 milyar euroya ulaştı. 

2000'li yıllara gelindiğinde ise küresel finansal sistemde yaşanan gelişmeler doğrultusunda döviz rezervlerini artırmak için işçi dövizi hesapları dışındaki işlemlere yönelinmeye başlandı. 

Merkez Bankası'nın açıklamasıyla "finansal sistemin ve finansal araçların gelişmesine paralel olarak, yurt dışında yaşayan vatandaşların tasarruflarını Türkiye ekonomisine farklı ve güvenli şekilde aktarma seçenekleri arttı".

Bu nedenle 2000'li yıllara kadar TCMB döviz rezervleri içinde önemli paya sahip olan işçi dövizi hesapları, TCMB stratejik hedefleri doğrultusunda azaltılmaya başlandı. 

2003'te 13,8 milyar euro olan işçi dövizi hesaplarının toplamı, 30 Eylül 2013 itibarıyla 4,2 milyar euro düzeyine kadar geriledi. 

Böylece, 1980'de yüzde 34, 1990 yılında yüzde 124, 2000 yılında yüzde 54 olan işçi dövizi hesaplarının Merkez Bankası döviz rezervlerine oranı, Eylül 2013 itibarıyla yüzde 5,2'ye kadar çekildi. 

1 Ocak 2014 tarihinden itibaren de yeni KMDTH ve SDH'lerin açılmamasına karar verildi. 

Hâlihazırda vadesi devam eden hesaplar için de son tarih 1 Ocak 2015 olarak belirlendi. Bu tarihten itibaren vadesi dolan hesapların faiz ve anaparasının 10 yıl içinde hak sahipleri tarafından çekilmediği takdirde, Borçlar Kanunu'nun genel hükümlerine göre zamanaşımına uğrayacağı duyuruldu. 

 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU