Tabelalar, tiyatro oyunları... Kürtçe'nin kamusal alan mücadelesi

Avukat Sıtkı Zilan'a göre, hükümet 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra çözüm sürecinde ve daha önce Kürtçe konusunda attığı adımların içini boşaltmaya başladı ve bunlar artık sadece kağıt üzerinde var

İstanbul Gaziosmanpaşa Kaymakamlığından sonra Şanlıurfa Valiliği de Kürtçe tiyatro oyununu yasakladı.

14 Kasım'da Şanlıurfa'da Şanlıurfa Barosu Tahir Elçi Konferans Salonu'nda sahnelenmesi planlanan Dario Fo'nun Bêrû (Yüzsüz) adlı oyununun Valilik tarafından yasaklandığını Şanlıurfa Barosu 13 Kasım'da Twitter hesabından duyurdu.

Baro’nun bu konuda yaptığı açıklama şöyle:

"Kürtçe dilinde oynanan ‘Berû’ adlı tiyatro oyunu, Şanlıurfa Valiliği’nin 13.11.2020 tarihli kararı ile ‘Şanlıurfa il merkezi ve ilçeleri dahil olmak üzere Şanlıurfa çoğrafi sınırları içerisinde süresiz olarak yasaklanmıştır.’ Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız."

Aynı Tiyatro oyununun gösterimi daha önce İstanbul Gaziosmanpaşa Kaymakanlığı tarafından da yasaklanmıştı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları tarafından özel tiyatrolara destek projesi kapsamında 13 Ekim'de Gaziosmanpaşa Sahnesi’nde sahneleneceği açıklanan "Bêrû" (Yüzsüz) adlı Kürtçe tiyatro oyunu, Gaziosmanpaşa Kaymakamlığınca 13 Ekim sabahı alınan kararla yasaklanmıştı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Kaymakamlıktan yapılan açıklamada yapılmak istenen tiyatro etkinliğinin genel kamu düzenini bozabileceği için yasaklandığını açıklanmıştı.

Kürt Dil hareketi aktivisti Avukat Ferda Demirel, hükümetin Kürtçe tiyatro oyununu yasaklamasının sebebinin hükümetin destekçilerine şirinn görünmek ve azalan desteğini devam ettirmek olduğunu söylüyor.

Ferda Demirel bu konudaki düşüncelerini şöyle açıkladı:

"Hükümetin Kürtçeye karşı tutumunu son yıllarda milliyetçiliğe kayan siyaseti ile açıklayabiliriz. Hükümet işbirliği içinde olduğu milliyetçi ve ulusalcı kesimleri memnun etmek için Kürtçe üzerinde baskı kuruyor ve bu son yıllarda hükümetin Kürt sorununa bakışı ile de uyumlu. Desteği azalan Erdoğan, milliyetçi ve ulusalcı kesimden daha çok destek almak için Kürtçe üzerindeki baskısını arttırıyor. Bunun bir de siyasi ayağı var, farkındaysanız kaldırılan Kürtçe tabelalar hep HDP'li belediyelere ait. Hükümet Kürtçe üzerinde baskı kurarak ve yasaklarla kendisini desteklemeyen Kürtlere baskı uyguluyor ve bu şekilde otoritesini gösteriyor."

Hükümetin Kürtlerin dillerini ve kültürlerini geliştirmelerini istemediğini söyleyen Demirel, bu konuda sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bir halkı diğer halklardan ayıran en önemli özelliklerden biri dildir. Kürtler de ancak dillerini kullanarak varlıklarını devam ettirebilirler.

Hükümet, Kürtlerin statü artırıcı tiyatro oyunu gibi faaliyetlerde bulunmasını istemiyor. Bir milletin seviyesi, dil, kültür, sanat ve teknolojideki varlığıyla ölçülür. Türkiye'deki Kürtler geçmişteki kültürleri ve dilleri üzerindeki yasaklar ve olumsuz koşullar yüzünden kültürlerini geliştiremediler ama artık bu alanlarda kendilerini var etmeye çalışıp kendi entelektüel dünyalarını geliştirmeye çalışıyorlar.

Ama hükümet şimdi Kürtlerin böyle sanatsal işlerle uğraşması, kültürel faliyetlerde bulunmasından rahatsız oluyor. Kürdün sanatı olmasın, olacaksa, onlara göre olsun. Kürdün edebiyatı olmasın, olacaksa da onlara göre olsun istiyorlar. Kürt hep kabile kültürü yaşasın, evrensel bir üretim içinde olmasın, saygın bir imaj çizmesin, Kürtçeyi evde, bakkalda, manavda kullansın ama bir tiyatro senaryosunda değil, diyorlar."

Bir süre önce Van'ın Çaldıran ilçesine bağlı bazı köylerin (Kırsal mahalle) adlarının yazılı olduğu Türkçe-Kürtçe tabelalar belediye tarafından yerlerinden kaldırılmış, sonraki süreçte 14 köy yolundaki Türkçe tabelalar yerine takılmasına rağmen Kürtçe tabelalar geri getirilmemişti.

Bu konuda tepki gelmesinin ardından söz konusu bölgenin yakınındaki 5 köy yoluna Türkçe ve Kürtçe tabela asılmıştı.

31 Mart 2019 yerel seçimlerinde Çaldıran Belediye seçimi kazanan HDP'li aday KHK ile ihraç edilmiş, yerine AK Partili isim getirilmişti.

Belediye başkanı bu konuda yaptığı açıklamada, tabelaların yenileme çalışması yapıldığını, Kürtçe tabelaların söküldüğü yönündeki haberlerin gerçek olmadığını ifade etmişti.

Belediye Başkanı açıklamasında: "Lokal olarak mevzu olan yerde hata sonucu bir görüntü ortaya çıkmıştır. Aslında mart ayından bu yana tanıtım tabelaları yan yana Türkçe ve Kürtçe içeriklidir. Kürtçenin tabelalardan kaldırılması söz konusu değildir" demişt. Ancak hem Kürtçe hem Türkçe tabelalar yenilendiği halde neden yenilenen tabelaların sadece Türkçe olanlarının yerine konduğu konusunda bir bilgi vermemişti.

 

Burada yaşanan olay aslında bu konuda yaşanan ilk olay değildi. Bölgede daha önce Kürtçe yazılan köy, mahalle, kurum tabelaları 2016'dan itibaren birçok yerde değiştirilmiş ve sadece Türkçe tabelalar asılmıştı.

21 Mart 2013'te Diyarbakır'da Nevruz alanında Öcalan'ın mektubunun okunmasından sonra başlayan fiili ateşkes ve çözüm süreci döneminde belediyelerin BDP'nin (Şimdiki HDP'nin yerinde o parti vardı) elinde olan yerlerde belediyeler, şehirlerde belediyelerin tabelalarına, bazı yön gösteren tabelalara Türkçe'nin yanında Kürtçe de yazmaya başladılar. Ayrıca belediyelerin sorumluluğunda olan köy yollarının anayoldan ayrıldığı yerlerdeki yolların başına da Türkçe'nin yanında Kürtçe tabelalar da konuldu, bazı mahalle, cadde ve sokaklara Kürtçe isimler verildi.

O dönemde BDP'li belediyelerin, Türkçe-Kürtçe mahalle, köy ve sokak adları tabelalarına bazı istisnalar dışında ciddi bir itiraz gelmedi. Hatta hükümet o dönemde 1930'larda isimleri değiştirilmiş Kürtçe köy ve şehir isimlerinin talep gelmesi durumunda iade edileceği yönünde bir açıklama da yapmıştı. Köy isimlerinin değiştirilmesi için bazı müracaatlar olduysa da bu konuda yetkili olan valilikler ve kaymakamlıklar konuyu sürüncemede bıraktı ve çözüm sürecinin bitmesi ile bu uygulama da başlamadan bitti.

 

Çözüm süreci Temmuz 2015'te bitti ve yeniden çatışma ortamına dönüldü ama Kürtçe tabelalar, sokak ve mahalle adları çözüm sürecinin bir sonucu olarak kaldı.

Kürt dili konusunda çalışmalar yapan ve Kürtçe bir dergi yayınlayan Avukat Sıtkı Zilan'a göre, hükümet 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra çözüm sürecinde Kürtçe konusunda attığı adımların içini boşaltmaya başladı ve bunlar artık sadece kağıt üzerinde var.

Zilan, bu konuda şunları söyledi:

"7 Haziranda 2015 seçimlerinde AK Parti'nin tek başına iktidara gelememesi sonrası yeni bir AK Parti ve yeni bir Erdoğanla karşı karşıya kaldık. Kürtçe levha meselesi bir neticedir, daha önce TRT Kurdi açıldı, çözüm sürecinde Kürdoloji bölümleri açıldı, Anadolu Ajansı Kürtçenin Kurmanci Sorani lehçelerinde yayın yapmaya başladı, Kürtçe seçmeli ders hakkı verildi ama 7 Haziran sonrası bu kazanımların işi boşaltıldı.

Kürtçe bölümlerini kapatmadılar ama içini boşalttılar, seçmeli Kürtçe ders kağıt üzerinde var ama fiilen uygulanmıyor. TRT Kurdi devam ediyor, bu içi boşaltılmış kazanımların devam ediyor gibi gösterilmesinin bir sebebi de, Birleşmiş milletler, AB ve ABD'ye, bakın biz bunları yaptık, Kürtçe seçmeli ders var ama kimse seçmiyor, demek içindir. Bu levha meselesini de böyle değerlendirmek lazım, levhalar kaldırılıyor, tepkiler gelince bazen geri adım atıyorlar, yenisini yapmak için kaldırdık falan diyorlar."

Eylül 2016'da başlayan HDP'nin elindeki çok sayıda belediyeye kayyum atanması sonrası kayyumların belediye başkanı olduğu yerlerde bazı Kürtçe tabelalar kaldırılmaya başlandı. 1 Kasım 2016'da Diyarbakır Büyükşehir Belediyesine kayyum atandıktan sonra eski tabelada yer alan "Amed" çıkarılmıştı.

31 Mart, 2019 yerel seçimlerinde Bitlis Belediyesinin HDP'den AK Parti'ye geçmesi sonrası Nisan 2019'da Bitlis belediyesinin Türkçe ve Kürtçe olan levhası sökülüp yerine sadece Türkçe levha konuldu. Takip eden günlerde 31 Mart seçimlerinde HDP'den AK Parti'ye geçen başka bir belediye olan Bitlis'in Tatvan ilçesi Belediyesi de Kürtçe ve Türkçe tabelayı indirip sadece Türkçe tabela astı. Bitlis Belediyesi şehrin girişinde bulunan ve üzerine Türkçe, Kürtçe ve İngilizce "Hoşgeldiniz" yazan tabelayı da kaldırdı. Olayın medyaya yansıması ve yaşanan tartışmalardan sonra belediye, tabelanın kaldırıldığı yere, Kürtçe kısmı hatalı yazılmış, Kürtçe (Kurmanci ve Zazaca) Türkçe ve İngilizce yazılmış yeni bir "hoşgeldiniz" tabelası astı.

Ağrı'nın Doğubeyazıt ilçesinde bulunan ünlü Kürt edebiyatçı Ahmedé Xané'nin heykeli kayyum tarafından Haziran 2017'de yıkıldı. Gelen tepkiler üzerine heykele kaza ile zarar verildiği açıklandı ama tahrip edilen heykel aradan 3 yıl geçmesine rağmen yerine konmadı.

Kars'ın Digor ilçesine atanan kayyum ise Kürt siyasetçi Orhan Doğan caddesinin adını Millet caddesi olarak değiştirdi ve Ahmedé Xané büstünü bulunduğu parktan kaldırttı.

Ahmedi_xani_heykel_3.jpg
Ahmedê Xanê heykeli

 

Erdoğan, 29 Ocak 2011’de Ağrı'da katıldığı bir açılış töreninde Ahmedé Xané için şunları söylemişti:

"Ağrı'nın Ahmede Hani gibi yüzyıllara ismini yazdırmış bir büyük şairi bir büyük gönül adamı var... Merhum Ahmedi Xané'nin eserlerini Türkçe ve Kürtçe bastığımız için rahatsız oluyorlar."

Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Vahap Coşkun, belediyedeki birçok soruna rağmen tabelalarla uğraştığını söylüyor.

Doç. Dr. Coşkun, bu konuda şunları söyledi:

"Göreve gelen her kayyum tabelalara el atıyor, tabelalarla sorun yaşıyor. Kayyumların görev yaptığı yerlerde halkın birçok sorunu varken kayyumların tabelalarla uğraşması insanlarda şüphe uyandırıyor. Kürtçe tabelalar kaldırıldıktan sonra kamuoyundan tepki gelince, biz tabelaları bakım için kaldırdık, zaten sonra yerine koyacaktık diye açıklama yapılıyor. Cizre'de ve diğer yerlerde aynı şeyler oldu, Ağrı'nın Diyadin ilçesinde de Kürtçe tabelalar kaldırılıp bir daha yerine konmamıştı, halktan tepki gelince, İçişleri Bakanı, Kürtçe bizim de dilimizdir, bizim derdimiz terörledir demişti ve sonra o tabelalar bir daha yerine asılmıştı.

İletişim çağında yaşıyoruz, eğer kayyumlar gerçekten tabelaları bakım amaçlı yerlerinden kaldırıyorsa, bu işe başlarken bu konuda açıklama yaparak, biz bu yerlerin tabelalarını bakım amaçlı değiştireceğiz ve en kısa sürede yeniden yerine koyacağız diye web sitelerinde ya da sosyal medyada yayınlayabilirler. Böyle yapılırsa bu konuda tartışmalar da önlenir ama böyle yapılmıyor. Kürtçe tabelalar kaldırılıyor, halktan ve sosyal medyadan bu konuda tepki gelince, biz tabelaları bakım amaçlı kaldırmıştık diyorlar."

Açılım sürecinde ilan edilen Kürtçe'nin okullarda seçmeli ders olarak verilmesi konusu da kağıt üzerinde kalan konulardan birisi. Kürtçe yalnızca beşinci sınıftan sekizincı sınıfa kadar seçmeli ders olarak veriliyor ama bunun için önce okulun izni gerekiyor. Belli sayıda öğrencinin Kürtçe seçmeli dersi seçmesi gerekiyor.

Muş Alparslan Üniversitesi öğretim üyesi prof. Abdullah Kıran, Kürtçe seçmeli dersin Kürtler için büyük bir fırsat olduğunu ve Kürtlerin bunu kullanmadığını düşünüyor:

"2013 yılında Türkiye tarihinde Kürtler için küçük ama çok anlamlı değişimler oldu. Kürtçe'nin okullarda seçmeli ders olması büyük bir fırsattı ama Kürtler bunu anlamadı. Eğer HDP isteseydi 3 milyon çocuk seçmeli Kürtçe dersi alacaktı, milyonlarca evde Kürtçe kitap olacaktı ve bu Kürtler için bir mihenk taşı olacaktı ama HDP ve arkasındaki güçler bunu reddetti ve bence bu feraset yoksunluğuydu. Kürtler için Cumhuriyet tarihinin en önemli fırsatı birileri tarafından sabote edildi."

Üniversitelerde açılan Kürtçe bölümler de aynı akamete uğradı. 2012-2013 yılında önce Mardin Artuklu Üniversitesi’nde daha sonra Muş Alparslan ve Bingöl üniversitelerinde Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü açıldı. Bu üç üniversitenin Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümlerinde bugüne kadar bin 500 kişi mezun oldu ve bugüne kadar bunlardan sadece 150’si atandı. 2020 yılında bu mezunlardan sadece ikisi atandı. Açılan Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümleri da kağıt üzerinde kaldığı bu rakamlardan da çok net olarak anlaşılıyor.

Prof. Kıran'a göre Üniversitelerde açılan Kürtçe bölümlere yeterli ilgi olmadığı için düşünüldüğü gibi gitmiyor. Prof. Kıran bu konuda da şunları söyledi:

"Üniversitelerde açılan Kürtçe bölümler aksak topal da olsa devam ediyor, Kürtçe bölümlerin 40 olan kontenjanı bile dolmuyor. Bunda siyaset kurumunun da payı var ama bunun en önemli sebebi Kürtlerin bu konuda gayret sarf etmemesi."

2009'da o zamanki adıyla TRT Şeş olarak açılan TRT'nin Kürtçe TV kanalının adı daha sonra TRT Kurdi olarak değiştirildi.

Çözüm sürecinin bitmesi ile Türkiye'de oluşan yeni atmosfer ve hükümetin Kürtçe ve Kürtler konusundaki değişen siyasetinden TRT Kurdi de payını aldı. İlk açıldığı yıllarda büyük yankı uyandıran ve Kürtçenin Türkiye'de devlet tarafından kabul edilmesi konusundaki en önemli reform olarak kabul edilen TRT Kurdi, özelikle 2015'ten sonra tüm Kürtlere hitap etmeyen bir hal aldı.

Gazeteci Fikri Işık, TRT Kürdi'nin Kürtçe konuşmak dışında Kürtlere hiçbir yararı olmadığını, yayınlarının içerik olarak değersiz ve propaganda içerdiğini ama Kürtçenin kamusal alanda görünür olması açısından önemli ve değerli olduğunu söyledi. Işık, Kürtçe konusunda yaşanan bunca geriye gidişe rağmen hala TRT Kurdi'nin kapatılmamış olduğuna şaşırdığını belirtti.

ali_fkri_isik.jpg
Fikri Işık

 

Işık; "TRT Kurdi’nin hala Kürtçe yayın yapmasına hem şaşırmak lazım gelir hem de Kürtçe konuşan bir yayın organının kapatılmamış olmasına sevinmek. Doğrusu bu iki duyguyu aynı anda yaşadığımı itiraf etmeliyim. Kürt coğrafyasında hemen her yere kayyumlar atanmışken ve kayyumların ilk işi Kürtçeye saldırmak olarak kayıtlara girmişken, TRT Kurdi’nin yayın hayatını sürdürmesi elbette şaşırtıcı" dedi.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU