405 milyar metreküp doğalgaz "müjdesi" ne anlama geliyor? Vatandaşın cebine nasıl yansır?

Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gürkan Kumbaroğlu, Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emre Alkin ve İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Filiz Katman, Karadeniz'de açıklanan doğalgaz rezervlerini değerlendirdi

Fotoğraf: Independent Türkçe

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 21 Ağustos'ta Sakarya Gaz Sahası'nda (Tuna-1) 320 milyar metreküp doğalgaz rezervi bulunduğunu açıklamasının ardından bir "müjde" daha geldi.

Geçen cumartesi Fatih sondaj gemisini ziyareti eden Erdoğan, 85 milyar metreküp ek rezervin bulunduğunu, böylelikle keşfedilen toplam doğalgaz miktarının 405 milyar metreküpe yükseldiğini açıkladı.

Mevcut fiyatlar göz önünde bulundurulduğunda söz konusu keşfin ekonomik değerinin 82 milyar doları bulabileceği, doğalgazı çıkarma maliyetinin ise 6 milyar dolar civarında olduğu belirtiliyor.

Türkiye'nin 2019'daki doğalgaz tüketiminin 45 milyar metreküp civarında olduğu düşünüldüğünde, 405 milyar metreküplük keşfin, ülkenin 9 yıllık ihtiyacıa karşılık geldiği ifade ediliyor. 

Rusya'nın ise Karadeniz'deki komşusu Türkiye'nin güçlenmesinden duyacağı rahatsızlık dile getiriliyor.

Peş peşe gelen rezerv "müjdeleri" sonrasında Türkiye'nin atacağı adımlar ile keşfedilen doğalgazın vatandaşın cebine ne zaman ve hangi miktarda yansıyacağı da merak konusu. 

Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gürkan Kumbaroğlu, Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emre Alkin ve İstanbul Aydın Üniversitesi Enerji Politikaları ve Piyasaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Dr. Filiz Katman'la Karadeniz'de açıklanan doğalgaz rezervlerini farklı boyutlarıyla ele aldık. 

Prof. Dr. Kumbaroğlu: Bu rezerv, Türkiye'nin gergin ilişkilerini düzeltmesi için bir fırsat

Açıklanan doğalgaz miktarının, bu yıl dünya çapında keşfedilen en büyük rezerv olduğunu belirten Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gürkan Kumbaroğlu, Türkiye'nin kendi doğalgazını üretebilecek olmasının dengeleri değiştireceğini savundu.

"Keşfedilen doğalgaz, Türkiye'nin enerjideki rolünü etkileyecek, dışa bağımlığını önemli ölçüde azaltacak düzeyde bir rezerv miktarı" yorumunu yapan Kumbaroğlu, "TANAP projesi tamamlandı, Rusya'dan Türk Akım bitti, İran'dan gaz alıyoruz, şimdi kendi gazımız da geldi. Bu sadece 'Kendi gazımızı alalım, Rusya ve İran'dan almayalım' demek değil, Avrupa'ya da ihraç edilsin demek" yorumunu yaptı. 

Asıl işin bundan sonra başlayacağını, gazın çıkarılarak kıyıya getirilmesini sağlayacak teknik sürecin yanı sıra talep oluşturma tarafında, satışına ilişkin ticari sürecin de şimdiden çok iyi şekilde planlanması gerektiğini belirten Gürkan Kumbaroğlu, "Bu rezerv, Türkiye'nin gergin ilişkilerini düzeltmesi için bir fırsat" şeklinde konuştu.

"Ülkenin dış politikası ve enerji politikası arasında çift yönlü bir etkileşim söz konusu"

Gazın piyasalara dağıtımındaki müzakere sürecine değinen Prof. Dr. Kumbaroğlu, "Önce ilişkiler iyi gidecek, ülkenin dış politikası ve enerji politikası arasında çift yönlü bir etkileşim söz konusu" dedi.

 

 Prof. Dr. Gürkan Kumbaroğlu Boğaziçi Üni.jpg
Prof. Dr. Gürkan Kumbaroğlu / Fotoğraf: Boğaziçi Üniversitesi

 

"AB ile iyi ilişkiler geliştirilmeli, kazan-kazan durumu söz konusu olabilir"

"Önümüzdeki yıllarda diğer ülkelerden doğalgaz aldığımız bazı sözleşmelerin süresi doluyor, yeni sözleşme yapmak yerine bu gazın re-export imkanı vererek Avrupa'ya rekabetçi bir fiyatla ihracına yönelik görüşmeler yürütülmeli" diyen Gürkan Kumbaroğlu'na göre, Rusya'ya olan bağımlılığını azaltıp kaynak çeşitliliği yaratmak, Avrupa Birliği'nin (AB) de işine gelecek.

Ancak dış politikadaki mevcut durum ekseninde birliğin bu işbirliğini yapmaya yanaşmayabileceğini belirten Kumbaroğlu, "AB ile iyi ilişkiler geliştirilmeli" yorumunu yaptı.

Ticaret merkezi kurulması fikrini savunan Prof. Dr. Gürkan Kumbaroğlu, ilişkilerin düzeltilmesinin hem Türkiye hem de AB açısından kazan-kazan durumunun söz konusu olabileceğini öne sürdü.

Karadeniz ülkeleriyle bölgesel işbirliği fikrine de değinen Kumbaroğlu, Romanya, Bulgaristan ve Gürcistan örneğini verdi.

Prof. Dr. Kumbaroğlu, geçtiğimiz yıllarda Romanya'nın doğalgaz keşfi nedeniyle mesafeli olabileceği uyarısını da yaptı. 

"3 seneden önce ekonomik yansımalarını göremeyiz"

Keşfedilen rezervin toplum üzerindeki yansımalarının kısa vadede ancak "psikolojik" olabileceğini, ekonomik yansımalarının ise en az 3 yılı bulacağını savunan Gürkan Kumbaroğlu, "2023'ten önce ekonomik etkisini göremeyiz çünkü önce işin bir yatırım süreci var. Birkaç milyar dolar, kuyular, üretim planı, o derinlikten gazı getirmek, 3 yıllık süre içinde ciddi bir yatırım yapılacak. Nasıl değerlendirilip nasıl fiyatlandırılacağına bağlı, dünyada rekabetçi fiyat sunulmalı. Tüm süreçler, şeffaf şekilde yürütülmeli" şeklinde konuştu.

Prof. Dr. Kumbaroğlu, rezerv haberlerinin devamının gelebileceğini de sözlerine ekledi:

Sakarya gaz sahasında umut verici yeni haberler bekliyorum. Doğalgazın yanı sıra petrol de çıkabilir, yeni yataklar, rezervler bulunma olasılığı yüksek gözüküyor.

 

Fatih gemisi AA.jpg
Fotoğraf: AA

 

Prof. Dr. Alkin: Türkiye’nin cari açığının azalmasına katkıda bulunacak ama…

Karadeniz’de bulunduğu açıklanan doğalgaz rezervinin vatandaşın cebine nasıl yansıyacağını Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emre Alkin'e de sorduk.

Bu rezervin, Türkiye’nin cari açığının azalmasına katkı sunacağını, dolayısıyla döviz ihtiyacının azalacağını ve TL’nin değer kaybetmesinin önüne geçilebileceğini belirten Prof. Dr. Alkin, söz konusu doğalgazın vatandaşın cebine direkt etkisi konusunda ise soru işaretleri taşıdığını söyledi.

“Dağıtımı, iletimi özel sektöre bırakılırsa vatandaşın cebine yansımaz”

Ekonomist Alkin, geçmişte hayata geçirilen pek çok hizmetin fiyatlandırılması ve denetiminde ortaya çıkan durumu örnek gösterdi:  

AK Parti iktidarının halkın ayağına hizmet getirmekle ilgili sıkıntısı yok. Hizmeti getiriyor ama getirdikten sonra kalitesini, fiyatını denetlemiyor. AK Parti’nin başarısız olduğu nokta işte bu. Özel sektör tarafından devletin garantisiyle verilen hizmetlerde vatandaşa çıkan fatura kabarık oldu. Karayollarında, tünellerde, paralı geçişlerde, havalimanlarında örneklerini görüyoruz. Vatandaşı borçlandırarak yapılan yatırımı tekrar vatandaşa fatura etmek tuhaf! Sürekli zamlanan akaryakıt ve doğalgaz fiyatlarını görüyoruz. Eğer çıkarılacak olan doğalgazın dağıtımı, iletimi özel sektöre bırakılırsa, kalite ve fiyatlandırma sorunu ile karşı karşıya kalınabilir ve hiçbir şekilde vatandaşın cebine yansımaz! Bugüne kadarki uygulamaları göz önünde bulundurduğumda sorum işaretlerim bulunuyor.

 

Altınbaş Üni. Ekonomist Prof. Dr. Emre Alkin Twitter emrealkin1969.jpg
Prof. Dr. Emre Alkin / Fotoğraf: Twitter / @emrealkin1969

 

“AK Parti iktidarının doğalgaz ithalatından para kazanan lobileri karşısına alması devrim niteliğinde”

Her ithal malın olduğu gibi, doğalgazın da bir ithalat lobisi olduğuna değinen Prof. Dr. Emre Alkin, AK Parti iktidarının geçmiş hükümetlerden farklı şekilde bir irade ortaya koyarak, doğal gaz ithalatından para kazanan lobileri karşısına aldığını, bunun bir “devrim” olduğunu ifade etti.

Son olarak Alkin, gerek doğalgaz ihraç eden Rusya'nın gerek ise Putin'in desteğini alan lobilerin yaşananlardan rahatsız olduğu yorumunu yaptı.

 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

 

 

"Türkiye akıllı güce dayalı hareket etmeli, diplomasi kanallarını açık tutmalı"

Tarihte “büyük oyun” olarak adlandırılan güç mücadelesinin günümüzde "enerji üzerinde kontrol gücü" anlamına geldiğini, bunun sadece dağıtım, boru hattı oluşturmak değil, gazın hangi ülkelere gideceğine dair güç mücadelesi olduğunu belirten İstanbul Aydın Üniversitesi Enerji Politikaları ve Piyasaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Dr. Filiz Dr. Katman ise Ermenistan'ın Azerbaycan'a saldırıları dahil, günümüzdeki pek çok çatışmanın ana nedeninin enerji nakil hatları olduğunu ifade etti. 

"ABD ve Rusya rezerv açıklamasından rahatsız"

Rezervlerin açıklanmasının, bundan pay isteyen ABD ve Rusya’yı rahatsız ettiğini savunan Dr. Filiz Katman, kaya gazında ABD, doğalgazda ise Rusya’nın Türkiye ile rekabet halinde olduğunu ve bu iki ülkenin Türkiye’nin güçlenmesinin önüne geçmeye çalıştıklarını savundu. 

Dr. Katman, Türkiye’nin doğalgaz keşfinden sonra atacağı adımlarda "akıllı güc"ün önemine vurgu yaptı:

Akıllı güce dayalı hareket etmeli, ulusal çıkarları realize etmek, zamanın ruhuna daha uygun. Bir yandan yumuşak güçleri (soft power), gerektiğinde sert gücünü kullanmaya devam etmeli.  İHA, SİHA yatırımlarıyla sert gücünde caydırıcılık unsurunu güçlendirmeli, gerektiğinde sahada varlığını güçlü ordusuyla sürdürmeli. Sanat, teknoloji, eğitim yatırımlarına devam etmeli. Diyalog yollarını, işbirliğini, diplomasi kanallarını açık tutmalı.

 

Filiz Katman Aydın Üniversitesi.jpg
Dr. Filiz Katman / Fotoğraf: Aydın Üniversitesi

 

"Türkiye-AB ilişkilerinde yeni rezervler çok önemli bir yer tutuyor"

İçinde bulunduğumuz çağın temel sorunlarından birinin "güvenilirlik sorunu" olduğuna ve dünya siyasetinde "güven bunalımı" yaşandığına da değinen Dr. Filiz Katman, dış politika yapan ülkeler arasında "güven erozyonu"nun yaşandığını, benzer bir durumun Türkiye ile AB ilişkilerinde de net şekilde görüldüğünü ifade etti.

Yunanistan'la gerilen ilişkilerde de arka planda enerji başta olmak üzere başka faktörlerin bulunduğunu dile getiren Katman, "Geçmişten gelen bir güven bunalımı var, Kıbrıs ve diğer meselelerde. Türkiye kanalları açık tutuyor, hem yumuşak hem de sert gücünü kullanıyor. Akıllı gücü de kullanıyor. Doğru bir yaklaşım. Diğer yandan Batı dünyasında bir bloklaşma var. ABD ve Avrupa ülkeleri aynı safta durmuyorlar. Doğu Akdeniz meselesinde de AB ülkeleri aynı çizgide değil, AB değerleri sorgulanmaya başlandı. Rezerv-dış politika ilişkisi bunlardan bağımsız değil. Türkiye-AB ilişkilerinde yeni rezervler çok önemli bir yer tutuyor" şeklinde konuştu.

"Önümüzdeki dönem, Asya Pasifik ülkeleri daha fazla rol oynayacak” 

Çin’in yükselişinin sürdüğünü, Tek Kuşak Tek yol projesinin ise hem Akdeniz hem de karayolu bakımından Türkiye açısından bir "fırsat" olduğu yorumunu yapan Dr. Filiz Katman, "ABD ve İngiltere'nin projeyi istememesi nedeniyle bölgede tansiyon artıyor" ifadelerini kullandı.

Bu yüzyılı "Asya Pasifik yüzyılı" olarak niteleyen Dr. Katman, "Gelişmekte olan ülkelerin bir araya geldiği oluşumların, inisiyatif oluşturduğu yapıların güçlendiği görülecek. Önümüzdeki dönem, Asya Pasifik ülkeleri daha fazla rol oynayacak” dedi.

Son olarak günümüzde tehditlerin görünür olmadığını belirterek siber saldırılara da değinen Dr. Katman, bu durumun nükleer, kimyasal ya da biyolojik tehditlerle bileşmesi halinde içinden çıkılması zor bir hal alınacağı uyarısında da bulundu. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU