ABD seçiminin yol açabileceği küresel risk

Hiçbir ABD başkanlık seçimi, dünyanın geri kalanının barış, refah ve istikrarı için bu kadar büyük bir risk teşkil etmemişti. Dünyanın bir dizi ortak sorunu acilen ele alması gereken bir dönemde, seçim sonucu yaşanabilecek bir kriz felaket olur

ABD Başkanı Trump, Demokratların 3 Kasım'daki başkanlık seçimini kazanmasının tek yolunun "hile yapmaları" olduğunu söyledi (Reuters)

Jules Verne'in 80 Günde Devrialem kitabındakinin aksine modern dünyanın önümüzdeki 80 günde yapacağı yolculuk bir maceradan çok sıkıntılı bir süreç olacak. Ancak küresel ve tarihi sonuçları olan bir olayla sonlanacak.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Üç aydan kısa bir süre içinde ABD, 4 yılda bir gerçekleştirilen başkanlık seçimlerinin 59.'su için sandığa gidecek. Ekonomik ve askeri açıdan ABD, hâlâ önde gelen iki rakibinin (Rusya ve Çin) toplamından daha güçlü olduğu için seçimleri her zamanki gibi küresel önem taşıyor. Fakat daha önce hiçbir ABD seçimi, dünyanın geri kalanı için bu kadar ciddi bir tehdit oluşturmamıştı.

Başkan Donald Trump'ın yeniden seçilmesinin hem ABD'yi hem de dünyayı tehlikeye atacağına şüphe yok. Dahası, az farklı bir seçim sonucunun ABD'yi derin ve uzun sürecek bir anayasal krize, hatta belki de iç savaşa sürükleyeceğinden korkmak için bolca neden var.

Benzer şekilde, eğer Trump 2016'daki gibi halk oylamasını kaybedip sadece delegelerin oylarıyla zafer kazanırsa muhtemeldir ki ne rakibi Joe Biden ne de ülkede ona karşı duran çoğunluk, sonucu 2016'da Hillary Clinton'ın ve 2000'de de Al Gore'un kabul ettiği kadar kolay kabul etmeyecektir. Dahası, eğer Yüksek Mahkeme Gore yerine George W. Bush'u seçerken yaptığı gibi kazanana karar vermek için bir kez daha devreye girerse, ülke çapında kitlesel protestolar yaşanması neredeyse kesin görünüyor. Buna yanıt olarak Trump'ın Portland ve diğer şehirlerde çoktan yaptığı gibi ABD federal kolluk güçlerini serbest bırakması da kuvvetle muhtemel.

Buna alternatif olarak Trump, kamuoyu yoklamalarında Biden istikrarlı bir biçimde ondan önde olduğu için, Kovid-19 salgınını seçimi ertelemek ya da bu olmazsa seçime fesat karıştırmak için bahane olarak kullanmaya çalışabilir. Halihazırda tüm yazını postayla gönderilen oy pusulalarının geçerliliğini karalayarak 3 Kasım seçimlerini peşinen gayrimeşru kılma çabasıyla geçirdi. Bu hamleleri sağlam bir direnişle karşılaşmışsa da Trump, tabanını harekete geçirmek ve seçimin sonucuna aldırmaksızın Beyaz Saray'a yapışıp kalmak için zemin hazırlıyor.

Son zamanlarda Portland ve Chicago'da tanık olduğumuz türden isyan ve yağma olayları, bu stratejiyi sürdüren Trump'a siyasi açıdan kaçınılmaz bir şekilde yardım edecek. Portland şehir merkezinde nispeten küçük (ve çoğunlukla barışçıl) protestocu grupları yıldırmak için İç Güvenlik Bakanlığı'nın birliklerini konuşlandırmaya daha o zaman hazırdı. Tahmin edilebilir (ve muhtemelen istenilen) sonuç, protestoların büyümesi ve şiddetin tırmanmasıydı. Trump'ın orta sınıf beyaz banliyö sakinlerine verdiği mesaj açık: İşte size kanun ve nizam sağlayan bir başkan.

Nüfusu sindirmek için federal kaynakların kullanılması, Trump'ın seçimlerin adil ve sakin bir şekilde, Trump karşıtlarının seçmen hilesi manipülasyonu olmaksızın yapılamayacağına dair söylemimi de destekliyor. Barışçıl protestolara katılan ağır silahlı sağcı milislerin görüntüleri, bu sonbaharda ülkeyi nelerin beklediğinin habercisi.

İç anlaşmazlıkları dış politikasına giderek daha çok sıçrayan ABD'nin bu hali, belki de bu günlerde dünyanın geri kalanının yüzleştiği en büyük güvenlik tehdidi. Dünya çapındaki risklerin arttığı (pandemiden ve iklim değişikliğinden tutun da nükleer silahların yaygınlaşmasına ve Çin'le Rusya'nın iddialı tutumuna kadar) bu dönemde, ABD'den gelecek bir siyasi patlama tehlikeyi katlayan nihai unsur olacaktır. Ekonomik, siyasi ve askeri açıdan Amerika, yönetiminin ülke içindeki sınırlı bir seçmen kitlesine oynama ihtiyacı yüzünden mola veremeyecek ya da daha da kötüsü küresel çatışmaların öngörülemeyen bozguncusuna dönüşemeyecek kadar önemli.

Tek umut, seçimde hem delege oylarında hem de halk oylamasında belirgin bir kazanan çıkması olabilir. Buna rağmen bile postayla kullanılan oylarda beklenen büyük artış nedeniyle nihai sonucun hesaplanması zaman alabilir. Eyaletine göre 2 ya da 3 Kasım mührü olan her oy pusulası geçerli sayılacak ki bu da nihai sonucun seçim günü sonrasına kadar belli olmayacağı anlamına geliyor. Bu belirsizlik çerçevesinde her iki kampanya da sayılan mevcut oya göre zafer ilan etmeye çalışabilir.

Her halükarda, Trump'ın nihai sonuçları almak için günlerce ya da haftalarca Oval Ofis'te nezaketle beklemesi pek mümkün değil. Daha şimdiden, kaybetse de Beyaz Saray'dan ayrılmayacağına dair muğlak ifadeleri röportajlarıyla tebliğ etti; gerçekten de böyle bir senaryoya bilfiil hazırlanıyor gibi görünüyor. Eğer bunun sonunu getirirse, dünyanın önde gelen süper gücü kendini sürüncemeli (ve belki de kontrol edilemeyen) bir anayasal krizle karşı karşıya bulabilir.

Demokratik, sanayileşmiş ülkelerden oluşan eski Batı ittifakı son yıllarda pek çok hata yaptı ve bunlar uluslararası itibarını sarstı. Ancak Batı'nın nispeten kapsamlı cazibesi için hiçbir kurum özgür ve adil seçimlerden daha asli olamaz. Eğer Batı'nın eski fiili lideri artık bu ilkeyi bile muhafaza etmeyi beceremiyorsa, dünyanın geri kalanı da öteki siyasi sistemleri tercih edebilir.

Eski Almanya Dışişleri Bakanı ve Sosyal Demokrat Parti'nin eski lideri olan Sigmar Gabriel, Atlantik-Brücke'nin başkanı, Deutsche Bank'ın denetim kurulu üyesi ve Holtzbrinck Yayıncılık Grubu yazarıdır.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

project-syndicate.org/commentary

Independent Türkçe için çeviren: Ata Türkoğlu

DAHA FAZLA HABER OKU