"İstanbul Sözleşmesi’nin tartışılması bile kadınların can güvenliğini tehlikeye sokuyor"

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı Güllü, İstanbul Sözleşmesi hakkında yapılan kara propaganda nedeniyle mahkemelerde koruma kararlarının süresinde azalma olduğunu iddia etti

Fotoğraf: Twitter

Kadına yönelik şiddet ve cinayetlerin gölgesinde süren İstanbul Sözleşmesi tartışmasını Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı Canan Güllü değerlendirdi.

Güllü, Tükenmez Haber'den Özlem Temena’nın sorularına özetle şu yanıtları verdi:

AKP’nin uluslararası anlamda en önemli başarılarından birisi olarak kabul edilen İstanbul Sözleşmesini şimdi tartışmaya açması nasıl sonuçlar doğurabilir?

Hükümet aslında bu tartışmalarla tabir yerindeyse kendi ayağına kurşun sıkıyor. İçinde bulunduğumuz zaman diliminin en yaygın ve kanayan yarası kadına şiddet ve çocuk istismarıyken, tüm mevzular bitmiş, sorunlar halledilmiş gibi İstanbul Sözleşmesi’ni tartışmaya açmanın başka bir mantığı olamaz.

AKP henüz sözleşmenin ilk imzacısı ve kendi ülkesindeki bir şehir adıyla anılıyor olmasına rağmen sözleşmeden çekilmeyi kendi halkına anlatamazken, Avrupa’ya ya da BM’ye nasıl anlatacak? ‘Benim ülkemde şiddet vahşet sınırlarını da aştı ama tarikatlar ‘kaldır’ dediği için ben bu sözleşmeyi tartışmaya açıyorum’ diyemeyeceği gibi bunun açıklamasını da başka türlü ifade edemeyecek.

Sözleşmeden çekilmek dış politikada ‘insan hakları açısından güven kaybı’ olurken iç politikada da kafa karışıklığını büyütüyor. Ama iyi tarafından bakarsak da bu tartışma kamuoyunda bilinmeyen ve uygulanmayan İstanbul Sözleşmesi’nin bilinirliliğini artırıyor.

 İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme tartışması gündemdeyken de birçok kadın öldürüldü. Bu sözleşme kaldırılırsa kadınlar ne kaybeder?

Sözleşmenin ‘kaldırılması’ tartışmaları bile şu an kadınların can güvenliğini daha da tehlikeye sokuyor. Bakın hepimiz son dönemlerde kadın cinayetleri, taciz, tecavüzler, çocuk istismarında artışın farkındayız. Bu rakamlar artık ‘görünür oldu’ filan değil. Bu artışın nedeni tüm ayrıntısı düşünülmüş İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmamasından kaynaklanmakta iken kaldırıldığında artık güveneceğiniz bir hukuki sisteminiz işlemeyecektir.

Son iki yıldır bu sözleşme için kara propaganda yapanlar sayesinde mahkemelerde koruma kararları süresinde azalma oldu. Eskiden 6 ay olan uzaklaştırma süreleri neredeyse 10 güne indi.

Bu durum hem zihniyetin değişmesini engelliyor hem de şiddet konusunda kadınları kaderlerine mahkûm ediyor. Dolayısıyla bu tür konuşmaların artık kapanması lazım.

 Argetus Araştırma tarafından İstanbul Sözleşmesi ile ilgili olarak yapılan ankette, katılımcıların çoğunun ‘konu hakkında fikir sahibi olmadığı’ sonucu ortaya çıktı. Bu araştırma sonuçlarına bakarak; 2011 yılında imzalanmasına rağmen, İstanbul Sözleşmesi’nin anlatılmasında ve tanıtılmasında  eksiklikler yaşandı mı?

Tabii ki, düşünün Yargıtay’da görevli hukukçu arkadaşlar var bunu bilmeyen… Yani içeride, iç hukuktan üstün bu sözleşmeyi bilmeyen hukukçular, uygulamadaki kolluk ve yargılamadaki hakim, savcı konuyu bilmiyorken vatandaşın bilmemesi normal. Tabi bu bilinmeyenlere karşı normal diyorum.

Oysaki İstanbul Sözleşmesi, her kuruma görev verirken medyaya da görev vermiş ve ‘her ay ulusal kanallarda sözleşmenin tanıtımı ve bilgilendirmesi gerekir’ demiş. Bu hiç yapılmadı.

Mesela Eskişehir’de 23 kere kolluğa ve yargıya giden Ayşe Tuba Arslan hakkında koruma kararını uygulamayanlara sözleşmeyi gereğince soruşturma açılması gerekirdi ancak açılmadı. İşte bu nedenle toplum ve uygulayıcı kamu kurumlarının eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi gerekirdi.

İstanbul Sözleşmesi’ne karşı kara propaganda yapanların 3 argümanı var. ‘Nafaka kaldırılsın’ birisi. Oysaki içinde nafaka ile ilgili madde yok.

‘Aileyi dağıtıyor sözleşmeyi istemiyoruz’ diyorlar. Adı ‘aile içindeki şiddeti önlemek ve ailenin huzurla yaşamasını sağlamak’ olan bir sözleşme nasıl aileyi dağıtır ki?

Bir diğeri ise ‘Farklı cinsel yönelimleri arttırıyor' diyorlar. Lut kavminden beri varlıkları bilinen eşcinselliği kelimeler değil kromozomlar var eder ve bu konuda sözleşme içinde sadece ‘cinsel yönelimi ne olursa olsun’ ifadesi yer alır.

Biz 3 yıldır sahada bu sözleşmeyi anlatıyor ve önlemeye yönelik maddelerin hayata geçmesi, mağdura desteğin hızlıca verilmesini sağlıyoruz. Bugünden sonra daha anlaşılır bir dille anlatmaya devam edeceğiz. Bu nedenle bu araştırmayı çok önemli buluyorum.

Daha yeni yapılan bir araştırmada da AKP taraftarının da bu anlaşmaya dair yüzde 48.5’nin bilgisi olmadığını ortaya koydu. O zaman önce öğretelim sonra mekanizmalarını uygulayalım ve ona uygun kadın politikaları ile sözleşmeyi destekleyelim. Bakın o zaman kadın cinayeti nasıl tarih olur.

Aslında bu sonuç hükümetin 'Halk İstanbul Sözleşmesi’ni istemiyor' söylemiyle çelişmiyor mu?

Sayın Cumhurbaşkanı topu taca attı o söylemle. En kısa cevapla yanıtlamış olayım. Yukarıda da söylediğim üzere Cumhurbaşkanlığı ve Aile Bakanlığı gibi kurumlar İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasından yana değil. Çünkü sahanın verilerine hakim olarak işin nasıl zıvanadan çıktığını ve bu söylemlerin şiddeti nasıl beslediğine tanıklıkları var.

 

Tükenmez Haber 

DAHA FAZLA HABER OKU