Maşrık'ın çöküşü tamamlandı mı?

Giderek artan bir biçimde yaşamın temel unsurlarından, istikrardan, güvenlikten, egemenlikten ve ulusal saygınlıktan yoksun olan ülkelerin yer aldığı bir bölgeye son verdik. Bu, sıfırdan başlamayan bir süreçtir

Fotoğraf: AA

John Bolton'un son kitabını okuyan bazı Araplar, her şeyden önce Suriye'nin ABD’deki karar mercileri için önemli olmadığını fark ettiler.

Bu, Suriye’nin içerisinde bulunduğu durumdan kaynaklanıyor.

Diğer taraftan bunun sebeplerinden biri de ülkenin Rusya, İran, Türkiye ve Amerika tarafından tahrip edilmesi ve İsrail uçaklarının Suriye hava sahasını bir oyun alanı olarak kullanmasıdır.

Yoğun iç ve dış göçlerle birlikte ölümler de dur durak bilmiyor.

Ülkenin şiddetli bir yağmur gibi maruz kaldığı yaptırımlar, zaten var olan yoksulluğu daha da artırıyor.

Ülkenin katil rejimi nefes alamıyor ve cumhurbaşkanının, eşinin ve kuzeninin başrolde yer aldığı yolsuzluk dizileriyle de ülkeyi boğmaya çalışıyor.

Lübnan, Suriye’den daha iyi bir durumda değil. Bazıları Birinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan kıtlığın bir benzerinin yaşanabileceği konusunda uyarıda bulunuyor.

Ülkedeki siyasi çöküşü, uluslararası arena söz konusu olduğunda ekonomik ve politik güvenilirliğin çöküşü takip ediyor.

Bölgede ve dünyada pek çok ülkeyle olan dostluğuyla bilinen ve medeniyetler köprüsü olarak nitelendirilen ülke, şu an müzakere pozisyonu göz önünde bulundurulduğunda neredeyse sıfır derecesinde.

İsrail, Ürdün Vadisi'ni ve Batı Şeria'daki Yahudi yerleşimlerini ilhak etme kararını masaya yatırdı.

Likud ile Mavi-Beyaz Partisi’nin oluşturduğu koalisyon bunu teşvik ediyor.

Elbette Amerikan yönetimi, İsrail askeri ve güvenlik kurumu ve bizzat Benny Gantz ile uzlaşı sağlanmış durumda.

Bu konunun bu şekilde ele alınması Filistin’in korkunç zayıflığını gösteriyor.

Netanyahu dişlerini geçirmek için gerekli şartları sağlamaya çalışırken, diğerleri onun yaptıklarını yorumluyorlar.

Böyle bir kararın alınması durumunda Ramallah'taki otoritenin bütünüyle çökeceğini düşünenler var.

“Büyük İsrail’in” inşasına paralel olarak Filistinlilerin -Filistin iç dengesini bozacak şekilde- Ürdün'e yoğun bir şekilde göç edeceğini düşünenler var.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Maşrık’ın en büyük ve en zengin ülkesi olan Irak'ta Başbakan Mustafa el-Kazımi, egemenliği ve serveti çalınmış olan ülkeyi kurtarmak için eline geçen son fırsatı kullanmaya çalışıyor.

Kazımi’nin girişiminin başarılı olması, Irak’ın hayatta kalması için çok önemli.

Fakat bu elde edilmesi çok zor olan bir başarı ve büyük risklerle dolu.

Çünkü Irak, İran için ekonomik ve stratejik anlamda altın yumurtlayan tavuktur.

Bölge aç ve halk hızla yoksulluk sınırının altına sürükleniyor.

Bir an için Maşrık’ın ayağına dolanan bu bağdan kurtulduğunu ve Türkiye, İran ve Rusya’yı bir yandan Mısır’a, diğer yandan Körfez ile bağlayan doğrudan bir bağ olarak ortaya çıktığını düşünün.

Ayrıca Oslo ve Wadi Araba anlaşmalarının iptal edildiğini veya dondurulduğunu, Filistin-İsrail çatışmasının her iki tarafında da genel bir kaosun olduğunu hayal edin.

Maşrık halkının büyük bedel ödediği söylenebilir:

Uluslararası siyasette evrensel ve ahlaki duyarlılıktaki düşüş, ABD’nin Ortadoğu’nun pahasına olacak şekilde Asya-Pasifik bölgesine ilgisinin artması, destek olan ekonomilerin gerilemesinin neticesi olan olumsuz etkiler, İsrail saldırganlığı.

Bütün bunların yanı sıra önemli olan temel bir husus ise, bu bölgenin artık dünyaya bir şey sunmuyor oluşudur. Çünkü artık sunacak bir şey kalmadı.

Suriye devrimi Suriye'yi ve dolayısıyla Maşrık’ı kurtarmaya çalıştı.

Iraklılar ve Lübnanlılar -daha küçük bir ölçekte de olsa- 2019-2020 döneminde vatanlarını tekrar kurtarmaya çalıştılar.

Ancak galip olanlar çeteler ve onların rejimleri oluyor:

İran, IŞİD, Suriye rejimi gibi oluşumlar, Filistin’de Hamas, Lübnan Hizbullahı, Irak'taki Haşdi Şabi.

Bütün bunlar kendi stratejik çıkarları doğrultusunda vatan mefhumunu ortadan kaldırıyorlar.

Böylece giderek artan bir biçimde yaşamın temel unsurlarından, istikrardan, güvenlikten, egemenlikten ve ulusal saygınlıktan yoksun olan ülkelerin yer aldığı bir bölgeye son verdik.

Bu, sıfırdan başlamayan bir süreçtir.

Her gün -modern tarihimizde ve modern kültürümüzde- felaketin kaynaklarını araştırmaya sevk eden bir şeyler buluyoruz.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Adem İpekyüz

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU