“İçişleri Bakanlığı’na soruyorum: Oğlum Ahmet Emre Çavuş’u kim vurdu?”

Gazeteci Bülent Çavuş’un Gazi Mahallesi’nde maganda kurşunuyla vurulduktan sonra felç kalan oğlu, 2 yıl süren tedavinin ardından 2017’de yaşamını yitirdi. “Evladın öldü mü sen de ölüyorsun” diyen Çavuş, sorumluların bulunmasını talep ediyor

Çavuş ailesinin, oğulları Ahmet Emre'yi vurup, önce felç kalmasına sonra da ölümüne neden olan kişi ya da kişilerin kim olduğuna ilişkin sorusu, 5 yıldır yanıt bulamıyor / Fotoğraf: Independent Türkçe

Ahmet Emre Çavuş, İstanbul'un Sultangazi ilçesindeki Gazi Mahallesi’nde 2 Ağustos 2015 akşamı, arkadaşlarıyla yolda yürüdüğü sırada nereden geldiği belli olmayan bir kurşunla boynundan yaralandı.

Omuriliğinin zedelenerek, vücudunun yüzde 99’unun felç kalmasına neden olan olay gerçekleştiğinde, henüz 17 yaşındaydı...

Tabancadan çıkan kurşunla vurulmasının ardından ilk 7 ayı Cerrahpaşa Tıp Fakültesi yoğun bakım ünitesinde olmak üzere 2 yıl tedavi gören Çavuş, 13 Ağustos 2017’de de vefat etti.

"Oğlumuz, 2 yıl mücadele etti ama sonunda dayanamadı. Ahmet Emre yaşasaydı, 26 Mayıs’ta 22 yaşına basacaktı" ifadelerini kullanan baba Bülent Çavuş, yaklaşık 5 yıldır oğullarının vurulmasından sorumlu olan kişi ya da kişilerin yakalanıp, adaletin yerini bulması için gösterdikleri tüm uğraşların sonuçsuz kaldığını anlattı.

“Evladın öldü mü sen de ölüyorsun, sadece yerin farklı oluyor”

“50 kuruşluk kurşunla gencecik evladımız gitti. Çocuğumuzu vuran hala bulunamadı. Tek dileğimiz suçlunun bulunması” diyen Çavuş, İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü başta olmak üzere devlet görevlilerine bu işin üstüne gidilmesi çağrısı yaptı.

Acılı baba, sözlerini şu ifadelerle sürdürdü:

Evladın öldü mü sen de ölüyorsun, sadece yerin farklı oluyor. Oğlumuz toprağın altında, biz de aslında öldük ama toprağın üstündeyiz, tek farkımız bu. Bir evlat öldüğünde aslında tüm aile ölüyor. Oğlumun mezarına onun neden öldüğünü yazdım. İnsanlar bu çocuk neden ölmüş görsün diye oğlumun kabrine iki tabela koydum. Girenler o yazıyı okuyup, dua edip, ondan sonra yakınlarının mezarına gidiyor. İçişleri Bakanlığı'na soruyorum: Oğlum Ahmet Emre Çavuş'u kim öldürdü? Her maganda kurşunu haberinde aynı acıyı yaşıyoruz. Yeni Emreler de ölmesin. Başka aileler de bu acıyı yaşamasın.

Ahmet Emre Çavuş kabir genel.jpg
Fotoğraf: Independent Türkçe

 

“Nasıl bir dünyada yaşıyoruz ki, oğlumun katili 5 yıldır bulunamadı?”

Oğlunu vuran kişinin 5 yıldır bulunamaması karşısında umudunu yitirmeye başladığını belirten Zeynep Çavuş ise evladının 17 yaşında felç kalıp, 19 yaşında hayata gözlerini yummasının acısını bir gün bile akıllarından çıkmadığını anlattı.

Acılı anne, sözlerini şu ifadelerle sürdürdü:

Ben 41 yaşında evlat acısı yaşadım. Vurulduğu günden itibaren 2 yıl evine gelemedi oğlum. Nasıl bir dünyada yaşıyoruz ki, oğlumun katili 5 yıldır bulunamadı? Evladın ölünce her doğum gününde, her mezara gittiğinde aynı şeyi yaşıyorsun. Tek dileğim, oğluma bunu yapanın cezasını çekmesi. Oğlum mezarında rahat uyusun. 19 yaşında toprağın altında yatırıp, sorumlusunu bulamadıkları için bu dünyadaki adalete güvenmiyorum. İlahî adalete sığındım. Sorumlunun yargılanmasını, cezasını çekmesini istiyorum.

Zeynep Çavuş oğlunun kabrinde.jpg
Zeynep Çavuş / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

"Her şeyimizi sattık"

Çavuş ailesi, oğullarının adına bir vakıf kurmak istese de maddi olarak güçleri yetmediğinden bu hayallerini yerine getirememiş.

Zira Çavuş ailesi, ellerinde avuçlarında ne varsa Ahmet Emre Çavuş’un 2 yıl süren tedavisine harcamış.

1 milyon TL’ye yakın hastane ve tedavi masrafı yapan aile, İçişleri Bakanlığı ve İstanbul Valiliği'ne 300 bin TL'si manevi, 1 milyon TL'si maddi olmak üzere 1 milyon 300 bin TL tazminat davası açtı. 

Ancak bakanlık ve valilik, olayın idarenin eyleminden kaynaklandığına dair herhangi bir bulgu bulunmadığını, istenen manevi tazminat tutarının fahiş olduğunu ve sebepsiz zenginleşmeye yol açacağını savundu.

Davanın “Keyfi zenginleşmeye yol açabileceği” gerekçesiyle reddedilmesi üzerine aile, İstinaf Mahkemesi'ne itiraz başvurusu yaptı.

"Oğlumuzun yerine mezar taşını seviyoruz"

Bülent Çavuş, "Biz oğlumuzu kaybettik, canımız gitti. Hiçbir maddiyat, ölümün acısını hafifletemez. Oğlumuzun yerine mezar taşını seviyoruz. Onu mezara koyduğumuzda maddi manevi bitmiş durumdaydık. Mahkemeye sunduğumuz faturalar, 500 bin TL'nin üzerinde. Ahmet Emre gibi durumda olan mağdur ailelere de yardımı hedefliyoruz" ifadelerini kullandı.

 

Çavuş ailesi 1.jpg
Çavuş ailesinin, Ahmet Emre hayattayken çektirdikleri bir fotoğraf karesi / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

Bireysel Silahlanmaya Hayır Platformu

Başka ailelerin de kendilerinin çektiği acıyı yaşamaması adına girişimde bulunan Çavuş ailesi, geçtiğimiz yıl bireysel silahsızlanma için bir de platform kurdu.

Bireysel Silahlanmaya Hayır Platformu, pek çok ismin de desteğiyle özellikle sosyal medyada etkisini göstermeye başladı.

Platforma ilişkin konuşan Bülent Çavuş, cinayet oranlarının düşürülmesi için silahlanmaya karşı yasa çıkarılmasının şart olduğu görüşünde.

“Terörle mücadele ediyoruz ama sokaktaki magandayla edemiyoruz”

Çavuş, şu ifadeleri kullandı:

Asker uğurlamaları oluyor mesela. Çok korkuyorum birine bir şey olacak diye. Yoğun bakımlarda aylarca, hastanelerde 2 yıl uğraştık. Oğlum önce felç geçirdi, 2 yıl çekti, sonra da vefat etti. Terörle mücadele ediyoruz ama sokaktaki magandayla edemiyoruz. Bireysel silahlanmanın önüne geçmek şart.

“Böyle devam ederse, cinayet de maganda kurşunu da bitmez!”

Türkiye’deki bireysel silahlanma artışına dikkat çeken Çavuş, “Bayramda plastik silah hediye alınan çocuk, büyüdükçe gerçeğine hevesleniyor. Resmi olmayan rakamlara göre Türkiye’de 21 milyonu aşkın silah var. Her gün cinayet haberleri, kadın cinayetleri... Tüm bunların ana teması, bireysel silahlanma. Böyle devam ederse, cinayet de maganda kurşunu da bitmez!” dedi.

 

Ahmet Emre Çavuş kabir.jpg
Fotoğraf: Independent Türkçe

 

“RTÜK önce şiddete ve silaha özendiren dizilere ceza yazsın”

Çavuş’a göre Türkiye’de yayınlanan dizilerin bir bölümü de özellikle gençleri şiddete ve silaha özendiriyor.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Çukur dizisine yönelik eleştirilerine destek veren acılı baba, “Bazı diziler, gençlere kötü örnek oluyor. Silaha özendiriyor, çok tehlikeli. Kurtlar Vadisi bitti, Çukur ve diğerleri başladı. Beline silah alan, ‘Her şeyi yapabilirim’ diye düşünüyor. RTÜK önce şiddete ve silaha  özendiren dizilere ceza yazsın” ifadelerini kullandı.

 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

 

Umut Vakfı: 2019’da 2 bin 211 kişi, silahlı şiddet olayında yaşamını yitirdi

Umut Vakfı’nın verilerine göre, Türkiye genelinde geçtiğimiz yıl 3 bin 623 silahlı olay basına yansıdı.

Bu olayların 2 bin 867’sinde ateşli silahlar (bin 402’si çeşitli tüfekler, 132’si beylik silahı olmak üzere bin 465’i tabanca), 756’sında ise her türlü kesici, delici alet kullanıldı.

2019 yılında basına yansıyan 3 bin 623 silahlı şiddet olayında 2 bin 211 kişi yaşamını yitirirken, 3 bin 736 kişi de yaralandı.

2018 yılında ise medyaya 3 bin 679 silahlı şiddet olayı yansırken, bu olaylarda 2 bin 279 kişi öldü, 3 bin 762 kişi de yaralandı.

Bir asayiş problemi olan silah kültürünün yaygınlaşması, kamu güvenliğini tehdit ediyor.

Bir diğer deyişle bireysel silahlanma, bir iç güvenlik sorunu olmayı sürdürüyor.

Türkiye’de bireysel silahlanma ile mücadele konusunda adımlar atılsa da, yasa henüz çıkmadı.

Ancak işin diğer tarafında silah üreticileri ve lobileri bulunuyor. Onlar, silahlanmanın karşısındaki en büyük engel.

Diğer yanda da bazı hükümetlerin politikaları galip geliyor ve bireysel silahlanmanın önü alınamıyor.

Bu yüzden dünya genelinde her yıl 200 binin üzerinde kişi, silahlı şiddet olaylarında yaşamını yitiriyor. 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU