Süleymaniye'de bir bayramsızlık sabahı

Yaklaşık bir aydır ilk sabah kahvaltısını Süleymaniye Camii’ndeki bayram namazı sonrası çevredeki kahvaltıcılarda yapmaya alışık cami cemaatinin yıllar boyu devam eden şikâyetleri bu sene haklı çıktı: Nerede o eski bayramlar?

Mimar Sinan'ın 16'ıncı yüzyılda inşa ettiği Süleymaniye Camii, 14 bin kişilik bir kapasiteye sahip/ Fotoğraf: Independent Türkçe

Artarak gönlümün aydınlığı her saniyede
Bir mehâbetli sabah oldu Süleymâniye'de
Kendi gök kubbemiz altında bu bayram saati,
Dokuz asrında bütün halkı, bütün memleketi
Yer yer aksettiriyor mavileşen manzaradan,
Kalkıyor tozlu zaman perdesi her an aradan.
Gecenin bitmeye yüz tuttuğu andan beridir,
Duyulan gökte kanat, yerde ayak sesleridir.
Bir geliş var!.. Ne mübârek, ne garîb âlem bu!..


“Süleymaniye’de Bayram Sabahı” isimli şiirinde böyle anlatıyordu Süleymaniye’yi usta şair Yahya Kemal…

Belki de tam da o şiirin katkısıyla bayramı Süleymaniye’de karşılama geleneği yıllardır devam ediyordu ve özeldi.

Normal zamanlarda İstanbul’da bayramın en coşkulu şekilde kutlandığı yerlerin başında gelen Süleymaniye Camii'ne ünlüler, medya, yazarlar ve halk sabahın erken saatlerinde akın ederdi.

Erken gelenler, güzel ve sabahın serinliğinde en sıcak yerleri kapardı. Ancak camiye sığmayanlar cami avlusuna razı olurdu.

Yine çeşitli cemaat ve tarikatlara mensup bazı insanlar orada grupça hareket ederdi.

Özellikle gruptaki insanların çember sakal benzerliği ve 7 pileli şalvarları onların pirdaş olduğuna dair bir alametifarika olarak okunurdu.

Hatta inançlı olmadığını söyleyen insanlar da Süleymaniye’deki o anlatılan atmosferi görmek için ziyaret maksadıyla uğrardı. 

Hamd û sena okuyan müezzinlerin sesleri, cami bahçesindeki kuşların cıvıltısına karışırdı.

Kamet getiren müezzinden sonra imamlar tekbirlerle konuşmasına başlar, işledikleri günahlar için tövbeler ederdi.

Bayram namazı yılda iki defa kılınan bir namaz olduğu için imam, cami cemaatine namazın nasıl kılınacağını hatırlatıp ardından namaza başlardı.

Kuş cıvıltıları eşliğinde kılınan iki rekatlık namaz nihayet sonlanırdı.

Namaz sonrasında ise minbere çıkan imam, önce tevhit vurguları yapar ardından Bosna, Afganistan, Filistin, Yemen gibi coğrafyalarda zor durumda olan Müslümanlar için dua ettirirdi. Bayramın da önemine yapılan atıflardan sonra hutbe biterdi.
 

Süleymaniye 7
Fotoğraf: Maaz İbrahimoğlu/ Independent Türkçe


Bir sürü insanın bacağına yavaş yavaş kramp girerdi.

Minberde yeterince durduğunu anlayan imam da “El Fatiha” diyerek işin ibadet kısmını kapatırdı.

Ardından herkes ayağa kalkar dolaplarda ve yerlerde bulunan ayakkabılarını giyer camiden çıkardı.

Nihayet o sene de bayram sabahı Süleymaniye’nin kokusu, atmosferi eşliğinde birlikle karşılanmış olurdu. 

Ramazan nedeniyle yaklaşık bir aydır sabah kahvaltısını yapmamış olan cami cemaati, önce cami avlusundaki havayı içine çekip, öbür yandan da hatıra fotoğrafları çekerdi.

Herkes kendisine gerekli manevi hazzı tedarik ettikten sonra günlerden sonra bedenin hazzını da tatmin etmek için kahvaltıya adım atmaya hazırlanırdı. 

Yani insanlar Süleymaniye’deki meşhur fasulyecilere, kahvaltıcılara uğrayıp bir güzel çayını içer kahvaltısını yapar karnını doyururdu.

Hatta Tarihî Yarımada’ya meraklı bazı insanlar hazır gelmişken Şehzadebaşı Camii olmak üzere etraftaki birçok tarihi ve modern mekanı gezer, bayram sevincine yeni bir neşe katardı.

Fakat insanların sırtı pek, karnı tok olunca üstüne bir de keyfi yerine gelince illa bir şikayetini dile getirir. Bayramseverler de “Nerde o eski bayramlar” diyerek o ilk ve en tanıdık sitemlerini sıralardı. Ancak bu sene ilk defa şikayetlerinde haklı çıktılar...

Çünkü Süleymaniye başta olmak üzere şehrin hiçbir tarafında bayram havası yok. Dışarı çıkma yasağıyla birlikte sokaklar bomboş.

Özellikle Vezneciler, Kapalı Çarşı, Kalenderhane gibi yerlerin eski kalabalığından eser yok. Yine bu yerlerde bayrama dair en ufak bir esinti, ufacık bir sada yok.
 

Süleymaniye 4
Sokaklarda ne normal günlerin ne bayramların hareketliliği vardı. ​​​​​​​Fotoğraf: Maaz İbrahimoğlu/ Independent Türkçe


Süleymaniye’ye baktığımızda da durum bundan farklı değil.

Her sene binlerce insanın akın akın geldiği cami avlusunda bu sabah ağaçlar, taşlar, cemaatin seslerine karışmayan sesleriyle yalnız kuşlar ve dışarı çıkma izni olan birkaç insan dışında kimsecikler yok. 

Süleymaniye 3
70 dönümlük bir arazi üzerine inşa edilen Süleymaniye Camii'nin avlusu... Fotoğraf: Maaz İbrahimoğlu/ Independent Türkçe


Ne dükkanlar açık ne fasulyeciler ne de oralarda sıcak çayını yudumlayan, kahvaltısının tadını çıkaran bayram ahalisi… Sadece cami görevlileri var. Zaten caminin kapıları da kilitli.

Ancak ağaçlardaki kuşlar koro halinde ötüyor.

Avlunun duvarındaki pencerelerde kediler bir yandan mama yerken bir yandan beni süzüyorlar. Güvercinler, kargalar ve serçeler cami avlusunun duvarlarına bir konuyor bir uçuyor.
 

Süleymaniye 2
Sokak hayvanları bu yıl camiyi insanlarla paylaşamadı. Fotoğraf: Maaz İbrahimoğlu/ Independent Türkçe


Namaz vakti gelince hoparlörden salavatlar, tilavet, tekbir sesi geliyor ve mikrofon kapanıyor. 

Bunca yıl Süleymaniye Camii dışında bayram namazı kılmamış, buranın fanatiği olduğunu her yerde dile getiren insanların geleceğini beklesem de yanılıyorum.

Ne gelen oluyor ne de giden...
 

Süleymaniye 5
Fotoğraf: Maaz İbrahimoğlu/ Independent Türkçe


Ancak biraz zaman geçince elinde süpürge ve kürek ile orayı süpürmeye gelen görevliyle konuşuyorum.

O da caminin kapanmasından sonra buranın tehnalaşmasından şikayetçi.
 

Süleymaniye 9
Sağlık ve market çalışanları gibi belediye işçileri de sokakta olmak zorundaydı. Fotoğraf: Maaz İbrahimoğlu/ Independent Türkçe


Tüm mekanların kapandığını oysa eskiden bayram günü burada içilen çayın ve simitin bile çok önemli bir hatıra olduğunu söylüyor.

Yaklaşık 8 yıldır burada görevli olduğunu söyleyen yaşlı emekçi ilk kez Süleymaniye’de böyle bir bayram gördüğünü kaydediyor. 

Süleymaniye’nin bu boş, loş ve hoş sokaklarında gezmeye devam ediyorum.
 

Süleymaniye 6
Fotoğraf: Maaz İbrahimoğlu/ Independent Türkçe


Saat 7'ye doğru ellerinde poşetler ile gelen birkaç insan görüyorum. Bana sabah 8’de işbaşı yapacaklarını söylüyorlar. Süleymaniye'deki bayram geleneğinin aksamasından şikayet ediyorlar. Etrafta her yer kapalı olduğu için yemeklerini sefer taslarına koyup yanlarında getirmişler. Kamu kurumunda çalıştıklarını söyleyip fotoğraf çekmeme razı olmuyorlar.

Biraz ileride bulunan Kalenderhane Camii taraflarına gidiyorum. Neredeyse hiçbir insan yok. Ne bayram var ne seyran… İETT otobüsleri de tek tük yanımdan geçiyor. 
 

Süleymaniye 8
Fotoğraf: Maaz İbrahimoğlu/ Independent Türkçe


Şehzadebaşı Camii tarafına varıyorum. Burada da tablo aynı. Kapılar kilitli, avlu bomboş. Caddelerde ve sokaklarda ne bir insan ne de bir araba...  

Kediler görüntüsüyle, kuşlar cıvıltısıyla içimde bir mutluluk paresi bıraksa da etraftaki derin sessizliğin hüznünden kaçamıyorum.

Tüm bunlardan sonra metroya doğru giderken ilk kez eski zaman tapıcılarına hak veriyorum: Nerde o eski bayramlar! 

Süleymaniye’de bir bayramsızlık sabahı böyle geçiyor...

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU