Anneler ve devrimler

Cezayir, Irak ve Lübnan'da patlak veren halk ayaklanmaları, sevgi dolu annelerin isyankâr, öfkeli, talepkar ve ilerici bir şekilde tasvir eden farklı bir görüntüsünü ortaya çıkardı

Cezayir’in başkentinde düzenlenen bir protesto gösterisine geleneksel Amazig (Berberi) kıyafetleriyle katılan bir kadın / Fotoğraf: AFP

Arap ülkelerinde annelerin rolü daima ev işleri ve çocukların yetiştirilmesiyle sınırlı kalmıştır. Ancak anneler uzun zamandır lezzetli yemekler yapan aşçılar olmanın yanı sıra iyi de birer yönetici olmaları ve toplumda üstlendikleri gizli rollerle de ön plana çıkmaya başladılar.

Ancak Cezayir, Irak ve Lübnan'da patlak veren halk ayaklanmaları, sevgi dolu annelerin isyankâr, öfkeli, talepkar ve ilerici bir şekilde tasvir eden farklı bir görüntüsünü ortaya çıkardı.

Anneler, söz konusu ayaklanmalarda öfkeyle çocuklarının vatandaşlık haklarını isterken erkeklerle de eşit haklar talep etti. Ülkelerinin yozlaşmış imajından kurtulması ve yolsuzluk yapanlara, hırsızlara hesap verdirilmesiyle birlikte toplumun tüm kesimlerinin eşit olduğu bir ülkeye dönüştürülmesi taleplerini dile getirirken en ön saflarda yer aldılar ve gösterilerin temel yapı taşı oldular.

Bununla birlikte anneler, tarih boyunca savaşlarda kazanılan zaferler ve güç hikayeleriyle de ilişkilendirilmiştir. Bu yüzden kadınlar yumuşaklık ve narinlikleriyle birlikte ne kadar dayanıklı olduklarını da kanıtlamışlardır. Araştırmacılar, çocuklarını davası uğruna feda eden Hansa hakkında yazılanlar gibi, oğullarını sömürgecilerin adaletsizliği karşısında isyan etmeleri için emziren Cezayirli annelerin hikayelerini tarihe not düştüler.

Independent Arabia bu yazıda Cezayir, Irak ve Lübnan'da annenin rolü ve fedakarlıklarının yanı sıra halk ayaklanmaları sırasında üstlendiği misyonu ortaya koymaya çalıştı.

Cezayir’deki halk hareketine (Hirak) katılan anneler ve sokak devrimleri

Şubat 2019 tarihi Cezayir'de yalnızca rejim değişikliği talebiyle bir halkın hareketinin başlangıcı değil, birçok kadının dile getirdiği üzere evde kalmak zorunda olan ve bazen adı demokrasi adına övünmek amacıyla kullanılan kadının devrimle buluştuğu bir tarihti.

Cezayirli anneler yıl boyu devam eden halk hareketinde birçok barışçıl yürüyüşte erkekler gibi ön sıralarda yer aldı.

Kadının ön plana çıkan rolü

Anneler, genellikle halkların ayaklanmasına karşı yapılan tüm manevralar karşısında ister katılım oranı isterse slogan atmak açısından olsun meydanlardaki etkinliğini kanıtlarken devrimin barışçıl bir şekilde gerçekleşmesi ve birliğin korunması adına önemli katkılarda bulundu.

Gözlemciler, Cezayirli annelerin aile içindeki kutsal sorumluluklarını siyasi ve ahlaki bir sorumluluk olarak halk hareketiyle uzlaştırmayı başardıklarını vurguladılar.

Kadınların üstlendiği bu rol geçici değildi. Kaydedilen görüntülerle belgelenen farklı anlarda da kendini gösterdi. Yürüyüşler sadece yaşlı kadınların balkonlardan gözyaşlarıyla izlediği sahnelerle kalmayıp annelik içgüdüsüyle, tutuklanan gençleri boğazları kuruyana kadar bağırarak ısrarla savunduğu ve gülümsemeleriyle topluma değişim isteyen ahlaki bir itici güç olduklarını gösteren sahnelere de tanık oldu.

Yedi torun sahibi olan 59 yaşındaki Nuriye Hanım şunlaı söyledi:

"Bizim zamanımız geçti. Hayatımızı acı-tatlı yaşadık. Birçok trajedi yaşandı. Bir nesil olarak hatalarımızdan ders çıkardık. Sessiz kalmanın kanlı ve hüzünlü bir gelecek yarattığını anladık. Zayıf halkların diktatörlük yaptığını öğrendik. Çocuklarımızın ve torunlarımızın bizim yaşadığımız gibi bir hayat yaşamaması için Cezayir sokaklarına çıktık."

Nasriye Zahi de hayallerini şu sözlerle dile getirdi:

"Hayalim, torunlarımın ve çocuklarımın 1962'deki bağımsızlık yıllarında doğan neslimin bilmediği yeni Cezayir’de yaşamaları. Ülkenin 8 Ekim olaylarından 1990’larda yaşanan yolsuzlukların yapıldığı ve özgürlüklerin bastırıldığı terör yıllarına kadar geçen zor zamanları hatırlıyoruz."

Değişimin faturası

Annelerin halk hareketteki varlığını ortaya koyan birçok etkileyici görüntü var. Bunlardan biri de 6 aydır hapiste olan ve 25 Mart’ta serbest bırakılmaya hazırlanan muhalif siyasi eylemci 47 yaşındaki Kerim Tabu. Annesi adına yapılan yürüyüşlerin sonunda bazı anneler çocukları olmadan geriye döndü. Ulusal birliği ihlal etmekle suçlanan Tabu’ya mahkeme 6 ay hapis cezası vermişti.

Duruşmada hazır bulunan Tabu’nun annesi basına yaptığı açıklamada oğlunun 6 ay boyunca tek kişilik bir hücrede zor günler geçirdiğini söyledi.

Çocukları tutuklu annelerin hikâyesi bu kadarla sınırlı değil...  Bu annelerden biri de 35 yaşında olan, 4 çocuk babası Dibavi Fethi’nin annesine ait. Fethi’nin en küçük çocuğu 17 Eylül 2019'da tutuklanmasından sadece birkaç saat önce doğdu.

Gözyaşları içinde oğlunun fotoğrafını taşıyan anne şunları söyledi:

"Fethi’yi serbest bırakın. Onun tek suçu sistemin hak ve hukuk devleti olarak değiştiğini hayal etmesiydi. Oğlum sıradan, temiz bir insandır. Her zaman ülkenin içinde bulunduğu durumdan hayıflanırdı. O suçsuz."

Toplumsal değer

Diğer yandan Cezayir Üniversitesi'nde toplum psikolojisi profesörü olan Said Loussif, devrimin barışçıl olması boyutunda kadınların ve annelerin rolünün önemine dikkat çekti. Prof. Loussif, "Onların cuma ve salı yürüyüşlerinde sürekli ve kalıcı olarak var olmaları protestocular için bir teminattı. Ayrıca siyasi talebe toplumsal bir değer kazandırdı" ifadelerini kullandı.

Independent Arabia’ya konuşan Prof. Loussif sözlerini şöyle sürdürdü:

"Varlıkları, toplumun meselelerine olan bağlılıklarını ve siyasi farkındalıklarını ortaya koyarken kadın-erkek eşitliğini sağlama sürecine entegrasyonda önemli bir toplumsal dönüşümü sembolize eden davranışların harekete geçmesini sağladı."

Halk hareketinin ikinci yılına girmesine rağmen, Cezayirli kadınlar halen erkekle birlikte kararlılıkla, aynı değişim, özgürlük ve iyi bir yaşam talebini savunuyorlar. Halen aile hukuku da dahil olmak üzere ‘haksız ve keyfi’ olarak tanımlanan yasalara karşı şikayetlerini dile getiriyorlar.

anneler 2 afp.jpg

Tahrir Meydanı'ndaki protestoculara çay dağıtan Iraklı bir kadın / Fotoğraf: AFP


Iraklı anneler hikayelerini anlatırken boğazları düğümlenir. Çünkü kalpleri acıyla doludur. Fakat buna rağmen hikayelerini iyimser bir ruh hali ve büyük bir umutla anlatırlar...

Iraklı anneler yıllardır omuzlarında en ağır yükü taşıyorlar. Belki de hikayelerini anlatmaları Irak'tan umut ile umutsuzluk ve sevdiklerini kaybetmiş olmanın verdiği üzüntü arasında yaşanan dönüşümleri ortaya çıkarmanın yollarından biridir.

Iraklı anneler geçen ekim ayından bu yana düzenlenen protesto gösterilerine güçlü bir katılım gösterdiler. Meydanlarda çekilen karelerde annelerin sık sık lojistik destek sunduğunu görüyoruz. Bununla birlikte protestoların net bir şekilde destekleyen anneler, çoğu zaman ‘oğullarının’ protestocuların arasında bulunmasından övgüyle söz ediyorlar. Çünkü gençlerin ayağa kalkmasını istiyorlar.

Ummu Ammar

62 yaşındaki Ummu Ammar, hüzünlü bir yüze ve tebessüme sahip. Hayat yürüyüşünde boşa giden yıllarda Irak'ı sarsan mezhep çatışmalarında iki kardeşini kaybeden Ummu Ammar’ın peşini hüzün hiç bırakmamış. Ülkede yaşanan son olaylarda el-Hillani Meydanı’nda torununu kaybetti. Ekim olaylarında yaralıları taşıyan kardeşi (Tuktuk şoförü) de tutuklandı.

Ummu Ammar, Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada şunarı söyledi:

"Beş çocuk babası olan kardeşim devrim gösterilerinde yaralananları taşıyordu. Saldırıya uğradı, tutuklandı ve aracı kundaklandı. Gözleri bağlı şekilde içeriğini bilmediği bir takım kağıtlar zorla imzalatıldı. Şimdi polise mukavemetten cezaevinde yatıyor."

Tahrir Meydanı’ndaki protestocuları "meydanın gençleri" olarak adlandıran Ummu Ammar göstericiler çay yapıp yemek pişiriyor. Ammar, 4 Şubat 2020'de el-Hillani Meydanı’nda yaşanan olaylarda kaybettiği torununu anlatırken gözyaşlarını hakim olmaya çalışıyor.

17 yaşındaki torunu Abdulmalik’in acısı dinmese de onunla gurur duyduğunu ifade eden Ummu Ammar, Tahrir Meydanı'ndaki gençlere baktığında torununu gördüğünü söylüyor.

Ailesi ve yakınlarının Tahrir Meydanı’nda kalmaya devam etmesine karşı çıkmalarına rağmen meydandan ayrılmamak ve çekilmemekte ısrar eden Ummu Ammar’a göre torununun öldürülmesi, halkın tüm talepleri yerine getirilene kadar burada kalması konusunda ona daha büyük bir motivasyon sağlamış.

Vatan hayatlarımızdan daha değerli

Öğretmen olan ve oğullarıyla birlikte Tahrir Medyanı’nda yemek pişiren 52 yaşındaki Fehime Faraj da milyonluk gösteriler sırasında burada kalmaya devam etmek istiyor.

Sürekli olarak çocuklarını protesto gösterilerine katılmaya teşvik eden Fehime Hanım şunları söylüyor:

"Ülkemizi savunuyoruz ve onurlu bir yaşam istiyoruz. Irak bu kadar zenginliğe sahipken nasıl yoksulluk içinde yaşayabilir? Yeni bir Irak için meydanlara çıktık. Tutuklanma, kaçırılma ve öldürülme ile karşı karşıyayız. Ancak bu, korkmama rağmen çocuklarımı protestolara katılmalarını desteklememi engellemedi."

Hepsi benim çocuklarım

70 yaşındaki Sacide el-Hafaci de ayaklanmanın ilk günlerinden bu yana oğluyla birlikte Tahrir Meydanı'ndaki protestolara katılıyor ve göstericilere yemek pişiriyor. Devrimci gençlerin kendisine hayatın başka bir anlamı daha olduğunu gösterdiğini söyleyen Sacide Hanım, herkesin katılımı olmadan devrimin başarıya ulaşamayacağını vurguladı.

60 yaşındaki Emel Muhammed et-Tamimi de üç çocuğuyla birlikte Tahrir Meydanı'nda elinden geleni yapanlardan biri... Tahrir Meydanı'ndaki revirde doktor olan kızına yardım ederken oğluyla birlikte yiyecek ve diğer ihtiyaçlar sağlamak için çabalıyor.

Hayatım vatana feda olsun

24 Şubat 2020'de el-Hillani Meydanı’nda öldürülen oğlunu derin bir üzüntüyle anan Raymun Reyyan’ın annesi evlerinin her bir köşesinde onun şen kahkahalarını ve adımlarını hatırlıyor.

DEAŞ yüzünden Musul’dan Bağdat’a gelmek zorunda kalan Raymond'un annesi, Bağdat’a gelirken oğlunu burada kaybedeceğinden habersizdi.

anneler 3 afp.jpg
Beyrut'taki ‘Barış Anneleri’ adlı gösteriye katılan Lübnanlı kadınlar / Fotoğraf: AFP

 

Halk ayaklanmasına katılan ve hedeflerine ilerleyen Lübnanlı kadınlar

Lübnan’da 17 Ekim 2019’da başlayan halk ayaklanması, zaman zaman erkeklerden daha fazla sayıda katılım gösteren kadınlarla bağdaştırıldı. Gösterilere katılan kadınların büyük çoğunluğunu ev kadınları ve dolayısıyla anneler oluşturuyordu. Bunun nedeni belki ayrıntıları daha fazla bildiklerinden, belki aileye daha fazla önem verdiklerinden, belki de insan haklarına saygı duymayan bir ülkede adaletsizlik karşısında en savunmasız kesim olduklarındandı...

Lübnanlı annelerin içinde bulundukları sıkıntıları "Çocuklarıma merhametiniz değil, daha fazla vatandaşlık hakkı verilmesi gerekiyor", "Kadınlar özgürdür", "Unutmayın! Lübnanlı anneler de bu ülkenin vatandaşlarıdır", "Annem yabancı olsa da vatandaşlığıma engel değil" gibi sloganlarla ifade eden kadınlara yolsuzlukla mücadele ve iktidarın değişmesi sloganları eşlik etti. Bu, Lübnanlı kadınların haklarının farkında olduğunun ve haklarındaki sadece görünümlerine önem verdikleri şeklinde kalıplaşmış tabuları kırdıklarının bir göstergesiydi.

Lübnanlı annelerin sesi, özellikle çocuklarının vatandaşlık almamalarının nedeni olarak yabancılarla evli anneler açısından da bir feryattı.

Ezilen anneler

Kadınlar ve erkekler arasında eşitlik talepleri, Lübnan anayasasına aykırıdır. Meydanlardaki ezilen anneler, belki bu kez yetkililerin kulağına gidebilecek şekilde seslerini daha fazla duyurabilme fırsatı yakaladılar.

Meydanlarda protestocular için yemek pişiren, sabah erkenden çocuklarıyla birlikte yolları temizleyen veya protestolarda kullanmak amacıyla mutfak gereçleri taşıyan anneler vardı.

Anneler, ikinci sıradan ana konuya dönüştükten sonra erkeklerin yanında yer alabildiler. Kendilerini güvenlik güçleri ile göstericiler arasında siper eden kadınları unutulmuyor...

Sokağa inen anneler, yaşadıklarını, sokağa neden indiklerini, taleplerini ve temel taleplerini Independent Arabia’ya anlattılar.

Eğitim gönüllüsü, Lübnan Tarih Konseyi Başkanı ve iki çocuk annesi Nayla Hammade "Sokağa indim çünkü çöplükten ve kaostan bıktık. Artık yolsuzluk ve israfla dolu bir ülke istemiyoruz" dedi.

Nayla Hanım, sokağa inmelerinin en büyük sebebini de şöyle açıkladı:

"Son yıllarda yöneticiler ve yetkililer, ülkeyi iç savaş günlerine geri döndüren ırkçı söylemlerde bulundular. Bu kirli ve bölücü tutum, 2018 yılındaki parlamento seçimlerinde ortaya çıktı ve biz bu söylemleri tekrar duymak istemiyoruz."

Sivil devlet

Nayla Hanım, yerine getirilmesini istedikleri temel taleplerle ilgili olarak ise sivil devlet talebinin diğer taleplerin üstünde olduğuna inanıyor. Ayrıca siyasetçilerin müdahale etmediği, yolsuzluğun sona erdiği ve yolsuzluk yapanların yargılandığı, mesleki standartlara dayalı olarak atamaların yapıldığı bağımsız bir yargı sistemi olması gerektiğine inanan Nayla Hanım, "Bu, çalınan parayı geri getiremeyebilir ancak son 10 yılda ülkeyi yönetenlerin bu konuda sorumlulukları var. Bizi geri götürdüler. Bu yüzden hesap vermek zorundalar" diye konuştu.

Ekonomik krizle mücadele edilmesi gerektiğini vurgulayan Nayla Hanım, bunu yaparken tüm maliyetin yoksulların omuzlarına yüklenmemesi ve zengin sınıfın da elini taşın altına sokması gerektiğini vurguladı. Nayla Hanım bir eğitim gönüllüsü olarak eğitim sektöründe reform yapılması gerektiği ve ister resmi ister özel olsun sektörler arasındaki ilişkinin yeniden düzenlenmeye ihtiyaç olduğu görüşünde.

Nayla Hanım diğer taleplerle ilgili olarak da bunların genel olarak insan ve vatandaşlık haklarından oluştuğunu ancak ülkede bu haklara riayet edilmediğini belirtti. Yabancı uyruklu biriyle evlenen kadınların çocuklarının da vatandaşlık hakkının olması gerektiğini vurgulayan Nayla Hanım’a göre talepler karşılanıncaya kadar gösteriler barışçıl bir şekilde devam etmeli.

Aynı şekilde iki kızı olan öğretmen Dolly Atallah da söz konusu gösterilere katılmayı ülkesine karşı yerine getirmesi gereken ulusal bir görev olarak gördüğünü ve protestolara katılan diğer insanlar gibi haklarını talep ettiğini söyledi.

Başlıca taleplerinin onurlu bir hayat, sağlık ve eğitim sektörlerinin güvence altına alınması ve bir an önce parlamento seçimlerinin yapılması olarak sıralayan Dolly Hanım,  bunun ülkeyi yeniden inşa etmek için son şans olduğunu vurguladı.

Mühendis Renda Mazi de kızlarıyla katıldığı gösterilerin vatandaşlık hakkının nasıl kullanılacağına ve haklarını nasıl koruyacağına dair örnek teşkil ettiğini söyledi.

Yeni nesiller için daha iyi bir gelecek sağlamak amacıyla gösterilere katıldığını belirten Mazi ayrıca su ve elektrik sorunu ile temiz bir çevre gibi konuları da dile getirdiklerini vurguladı.

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Seda Demiröz

independentarabia.com/node/102956

DAHA FAZLA HABER OKU