Koronavirüs gibi salgınların ırkçılığa hızla ilham vermesinin asıl sebebi şu

20. yüzyıl boyunca sağlığın ve viral enfeksiyonların siyasileştirilmesinin en vahim sonuçlarına şahitlik ettik. Sincice işleyen ırkçı siyasete karşı tetikte olmalıyız

Koronavirüs salgını sonrası ırkçı eğilimli saldırılarda artış gözlenmişti (AFP)

Koronavirüs salgını artık küresel bir sağlık sorunu haline geldi. İtalya'da ülke genelinde tecrit uygulanıyor, Kaliforniya eyaleti tek bir ölüm vakasının ardından bilfiil olağanüstü hal ilan etti, Başkan Donal Trump şimdilerde Avrupa'dan ABD'ye seyahati tamamen yasakladığını duyurdu ve birçok ülkede yurttaşlara herhangi bir muhtemel semptom sergilemeleri durumunda kendilerini tecrit altına almayı düşünmeleri tavsiye ediliyor. Bütün bunlar makul acil durum önlemleri gibi görünse de iş başındaki ayrımcı siyasete dikkat kesilmeye devam etmemiz önemli.

Belli başlı insanların enfeksiyon yoluyla ölüm getirdiği yönündeki problemli varsayım hakkında bol miktarda yazılıp çizildi. Avrupa'daki ilk Kara Ölüm salgınında, hastalığı (Uzakdoğu'dan İpek Yolu boyunca Kuzey İtalya üzerinden) Avrupa'ya getirmekle suçlanan Yahudi topluluklarının katledilmesiyle birlikte (kimisine göre tarihte ilk kez tamamen sistematik biçimde) bariz antisemitizm belirtilerinin ortaya çıktığını görüyoruz. Barselona'dan Basel'e çok sayıda Yahudi topluluğu yok edilirken 14 Şubat 1349'da Strazburg'taki Sevgililer Günü katliamında da iki bin kadar Yahudi diri diri yakılmıştı. 

Veba Avrupa'ya yayıldıkça Fransa başta olmak üzere birçok ülkede nüfusu enfekte olan ve olmayan, sağlıklı ve sağlıksız diye bölme ihtiyacı doğdu. Zamanında sosyolog Michel Foucault'nun izah ettiği üzere bu, hastalığı kayıt altına alma amacıyla ilk kez nüfus sayımı yapılmasına yol açmakla kalmadı, böylece modern devlet fikrini de doğurdu. Bu sağlıklı ve sağlıksız yaşam fikri, tarihin ilk modern şehrinin, Baron Von Haussmann'ın Paris'inin tasarımında merkezi öneme sahip olacaktı. Haussmann'ın planlama sistemi, daha önce William Harvey tarafından keşfedilen insan dolaşım sistemine (arter sistemi gibi) dair fikirlere dayanıyordu.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Buradaki dolaşım kavramı, yerelden küresele bütün yaşam biçimlerini düzene sokmamız, idare etmemiz ve kontrol altına almamız için temel niteliğinde oldu. Başka yerlerde olduğu gibi Paris bağlamında da sağlık fikri, hayat ekolojisinde geniş çaplı bir dönüşümü harekete geçirmeye elverişli bir siyasi yoldu. Çok önemli bir dersti bu: Hayat asla statik değil. Son derece önemli. Ve ona dair siyaset daima biyolojik sınırlarla şekillenir.

Şimdiye kadar gelmiş geçmiş en büyük sanatçılardan biri olan Michelangelo Merisi de Caravaggio'nun da ailesinin çoğunu bubonik vebada (hıyarcıklı veba olarak da bilinir -ed.n.) kaybettiğini anmaya değer. Hatta dönemin İtalya'sında enfeksiyon kapanların hepsi hapishanelere kapatıldığı için az kalsın sanatçının kendisi de hapiste yattığı dönemde vebaya yakalanıyormuş. Michelangelo'dan beri hiçbir sanatçı onun kadar çarpıcı tesir bırakacak derecede siyah kullanımında ustalaşmadı.

Eğer sağlıklı yaşam sırf olumlu dolaşım biçimlerini teşvik etmekle ilgili olsaydı özgürlük kavramımızın ta kendisi onun düzenlenmesini isterdi. Ne var ki ırkçı önyargı bu sisteme çoktan yerleşmişti. Bilhassa bulaşma kapasitesi veya ihtimali hesaba katıldığında durum buydu. Örneğin Meksiko gibi şehirler canlı halklar (beyaz melezler) ve sağlıksızlar (yerliler) arasında bölümlere ayrılmıştı. Böylesi bir gettolaşmanın ırkçı siyasetin kentsel haritası üzerinde belirgin bir etkisi olacaktı.

20. yüzyıl boyunca sağlığın ve viral enfeksiyonların siyasileştirilmesinin en vahim sonuçlarına şahitlik ettik. Propaganda biçimlerine ve siyasi hayvanlaştırmaya dayanarak insanları (hastalık taşıyıcısı) haşaratla kıyaslama stratejisi, Holokost'tan Ruanda'ya neredeyse tüm modern dönem soykırımlarında görülmüştür. İnsan hayatı hastalık taşıyan kemirgen veya hamam böceği gibi görüldüğünde yok edilmesi de çok daha kolay olur.

Bugün halk kitlelerine korku salan şey de tam olarak virüsün bu ayrım gözetmez yapısı. Bu birçok yönden, terörle savaşları yöneten ve şiddetine maruz kalan kurbanlarını rastgele seçerken de ayrım gözetmeyen mantığa benziyor. Şiddet ve ölüm hedef gözetebiliyorsa ve sadece belli başlı grupları ilgilendiriyorsa etkileri de tahammül edilebilir görünüyor. Ancak muhtemel kurban biz olduğumuzdaysa hikaye değişiyor.
 


Daha fazla enfeksiyonun kaydedildiği, daha fazla ölümün duyurulduğu her geçen günle birlikte artık biz de rakamların terörüne maruz kalıyoruz. Tam olarak kimlerin gerçekten savunmasız olduğuna dair bilgi veren manşet sayısının kısıtlılığı gibi mevzuları bir kenara bıraktığımızda, (yine siyasi sembollerle yüklü bir hastalık) olan Afrika'daki HIV'in yayılması gibi diğer önlenebilir hastalıklarda veya hatta ülkemizde evsizlikten kaynaklanan ölümlerde bu panik yaratan yaklaşımın aynısı tekrarlansaydı bunun nasıl görüneceğini sadece hayal edebilirdik.

Bu nedenle dünya genelinde hükümetler bir dizi acil önlem sunarken kimin hastalık bulaştıran olarak takdim edileceği ve kimin hayatının gerçekten önemli olduğu sorusuna açıklama getirilmeli. Sinsice işleyen ırkçı siyasete ve egemenliğin çıplak çekim gücünün tek başına asla başaramayacağı şekilde insan trafiğinin akışını kontrol etmek ve düzenlemek için virüsün siyasileştirilebileceği yollara karşı tetikte olmalıyız.

Dolayısıyla yeni keşfedilmiş bir J.G. Ballard romanı gibi nispeten zengin Avrupalılarla dolu kruvaziyer gemileri çeşitli sahillere demir atmış dururken, belki de kendimize buradaki gerçek tehlikenin ne olduğunu hatırlatma vakti gelmiştir.

Brad Evans, Bath Üniversitesi'nde Siyasi Şiddet ve Estetik Bölümü profesörüdür

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: İrem Oral

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU