Avustralya yangınlarının akıllara getirdiği soru: Asıl çevre felaketi bundan sonra mı yaşanacak?

Aylardır kontrol altına alınamayan yangınlar nedeniyle Avustralya, tarihinin en büyük çevre felaketini yaşıyor. Küllerin su kaynaklarına ulaşma ve atmosferde yayılma riskine dikkat çeken uzmanlar, küresel tehdit uyarısında bulunuyor

Fotoğraf: AP

Avustralya, eylül ayından bu yana yangınlarla mücadele ediyor.

Kontrol altına alınamayan alevler nedeniyle 28 kişinin yanı sıra 500 milyonu aşkın hayvan can verdi, 6 milyar metrekareden fazla alan da kül oldu.

Küresel ısınmanın insanlığın en büyük tehditlerinden biri olduğuna dikkat çeken uzmanlar, Avustralya'daki çevre felaketinin başka ülkeleri de etkileyebileceği konusunda uyardı.

Oluşan hava kirliliğinin yanı sıra yangınların küllerinin nehirlere, barajlara ve denize dökülmeye başladığını belirten uzmanlar, kül miktarının büyüklüğüne bağlı olarak su kaynaklarının kirlenebileceği ve bu durumun sudaki canlıları etkileyebileceği uyarısı yaptı.

Küle dönen alanların bir kısmında bitki örtüsü yeniden oluşmaya başlasa da ormanların eski haline dönmesinin, en iyi ihtimalle onlarca yılı bulacağı belirtildi.

"Küller sıcaklığın düşmesine de buzulların daha hızlı erimesine de neden olabilir" 

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay, Avustralya’daki yangınlarda ortaya çıkan küllerin miktarının, hava kirliliğine ve başta denizdekiler olmak üzere canlıların zarar görmesine neden olabileceğini söyledi:

Yüksek miktarda ise insanların yaşam alanlarına ulaşabilir, canlılara zarar verebilir, risklidir ve incelenmesi gerekir. Bu küller, seyrelmeden, doğrudan canlılar tarafından solunur ya da denizlere ulaşırsa, olumsuz etkileri olur.

 

Prof. Dr. Doğanay Tolunay - İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Doğanay Tolunay / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

Tolunay, bu afetin doğaya etkisinin Avustralya’yla sınırlı olmayabileceğini de belirterek, "Küresel ölçekte etkileri olabilir. Küllerin atmosfere ne kadar çıktığına ve nerelere ulaştığına bakılması gerekir. Güney Amerika’ya, Kuzey Amerika’ya ya da Asya’ya hava hareketi oldu mu? Herhangi bir seyrelme etkisi oldu mu?" dedi.

Yangınların ardından ortaya çıkabilecek tabloyu farklı açılardan değerlendirmek gerektiğini söyleyen Tolunay, şunları kaydetti: 

Bir yandan dumanla birlikte partikül maddeler atmosfere yayılıp, güneş ışınlarının dünyaya ulaşmasını engelleyerek, kabaca 0,1 ya da daha düşük santigrat derecede sıcaklık  düşüşüne neden olabilir. Bu olumlu bir durum gibi gözükse de diğer yandan küller, buzulların üzerini kaplayarak renginin koyulaşmasına, böylece buzulların daha hızlı erimesine neden olabilir.

 

Kangurular AFP.jpg
Fotoğraf: AFP

 

“Kül aynı zamanda bitki besin maddesi”

Prof. Dr. Tolunay, yangın sonrasında bitki örtüsünün yeniden oluşmaya başlayabileceğine de değindi. 

Yanan alanın ne kadar sürede yeniden yeşillenip, bitki örtüsüne kavuşacağının ise buradaki bitki türlerine ve bitkilerin yangına uyum sağlayıp sağlayamadığına bağlı olarak değişebileceğini aktaran Tolunay, şu ifadeleri kullandı:

Bu tür yangınlardan sonra şiddetli yağışlar olursa, erozyonla birlikte küller, derelere, akarsulara ve göllere taşınabilir. Yağışlarla taşındıktan sonra suların kalitesi bozulabilir, kirletici maddelerin artmasına, suların bulanıklaşmasına neden olabilir. Ancak diğer yandan yaprak, çalı, ağaç gibi organik maddeler yandığında, o külün içinde kalsiyum, potasyum gibi bitkilerin kullanabileceği maddeler de var. Bunlar da yeniden ormanın oluşması açısından önemli. Bitkiler, bu besinleri kullanarak yeniden bölgenin ormanlaşmasına katkı sağlar. Ancak yeniden ormanlaşma, o alandaki bitki türlerine bağlı olarak değişir.

 

Avustralya yangın AFP.jpg
Avustralya yangınında kül olan alanın büyüklüğünün 11 milyon futbol sahasına eş değer olduğu belirtiliyor / Fotoğraf: AFP

 

Kayan: Avustralya'da yangınlar sonrası eko sistemin eski haline dönmesi, onlarca, hatta yüzlerce yılı bulacak

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Meryem Kayan da Prof. Tolunay ile benzer görüşte.

Avustralya’daki yangınların neden olabileceği çevresel etkilere değinen Kayan, “500 milyonu aşkın canlı yok oldu. Orası orman eko sistemi ve tüm sistem yok oldu. Çevre felaketinin ta kendisi yaşandı Avustralya’da. Yanan ürün, ormanlık alandaki odun, ağaç, bitki. Yanma prosesinin kendisinden kaynaklı olarak herhangi bir ürün yandıktan sonra özellikle su buharı, bununla beraber karbondioksit oluşur. Burada organik madde yandı, sülfat bileşikli malzemeler atmosfere yayılmış oldu. Isınan havayla beraber, ciddi anlamda toz malzeme dediğimiz kül de atmosfere yayıldı. Havada askıda duran partikül madde dedimiz malzemeler, havanın yoğunlaşmasıyla beraber belli yerlerde toprağa düşecek. Toprağın da yapısını değiştirebilecek bu durum. Miktarına bağlı olarak bu gibi riskleri barındırıyor” ifadelerini kullandı.

 

Meryem Kayan -TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı.png
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Meltem Kayan / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

“Küresel ısınmaya karşı önlem alınmazsa daha kötü olaylara hazır olun”

Küresel ısınmaya dikkat çeken Meltem Kayan, Avustralya'da yanan alanlarda filizlenmeler meydana gelse de alanın eski haline gelmesinin yüzlerce yılı bulabileceğini belirtti:  

Sera gazı emisyonları dediğimiz küresel ısınma nedenlerinden birisi de karbondioksit. Bu yangınlarla atmosfere çok fazla karbondioksit salımı söz konusu oldu. Toprağın verimli kısmı, üst tabakasında olan 70 cm’lik, hatta 1-2 metrelik kısmıdır. Bu bölümün organik kısmı çok zengindir. Yangınlarda toprak yandığından organik etkilenmeler kaçınılmaz. Bazı bölgelerde bitki yeşermesi söz konusu olabilir ama uzun vadede orada kendiliğinden bitkisel gelişim faaliyeti görmemizin mümkün olmayacağını düşünüyorum. Çünkü yangının verimli kısmın etkilenmeme şansı yok! Elbette yer yer yeşermeler mümkün olacak. Koca bir orman yandı, eko sistemin eski haline dönmesi onlarca, hatta yüzlerce yılı bulacak. Küresel ısınmaya karşı önlem alınmazsa, daha kötü olaylara hazır olun.

 

Koala Avustralya AFP.jpg
Fotoğraf: AFP

 

“Başka coğrafyalara yayılma ihtimali yüzde 100”

Meryem Kayan’a göre Avustralya’daki yangın nedeniyle oluşan hava kütlesi başka coğrafyalara da yayılacağından, çevre felaketi başka ülkeleri de etkileyecek.

Avustralya’daki yangınlar sebebiyle Yeni Zelanda’daki buzulların renginin değiştiği ve daha kısa sürede eriyeceği haberlerini hatırlatan TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı, sözlerini şöyle sürdürdü:

Yükselen bu denli büyük sıcak hava kütlesinde karbondioksit ve ilgili malzemeler var ve geniş alanlara yayılıyor. Başka coğrafyalara yayılma ihtimali yüzde 100! Havanın hareketi ile çok ilgili ama parça parça, sınır ötesi boyuta taşınması kaçınılmaz olarak gerçekleşmiştir. Denizde yaşayan canlılara etkisi olacağını düşünüyorum.

Felaketin boyutunun yükselen hava kütlesinin ne tarafa düştüğüne yönelik araştırmaların ortaya koyacağını anlatan Kayan, "Sıcak havanın içindeki karbondioksit buharı ya da emisyonun ne tarafa hareket ettiği, dağılımın nasıl gerçekleştiği ve düştüğü noktadaki araştırmalara bakmak gerekli" şeklinde konuştu. 

 

Avustralya yangın Fotoğraf AAP.jpg
Avustralya'da eylül ayından bu yana söndürülemeyen yangınlarda 500 milyon hayvan can verdi / Fotoğraf: AFP

 

“’En kötüsüyle henüz karşılaşılmadı’ sözü felaket tellallığı değil, bilimin ortaya koyduğu veriler ortada”

Meryem Kayan, Avustralya yangınları sonrasında ortaya çıkan “En kötüsüyle henüz karşılaşılmadı” şeklindeki yorumlara da katıldığını belirtti.

Kayan, bu söylemlerin felaket tellalığı olmadığını, aksine bilim, matematik ve teknik olarak veriler tarafından oraya koyulan net bir durum olduğunu savundu.

İklim krizinin bilim insanları tarafından yıllardır konuşulduğunu hatırlatan Meryem Kayan, ivedilikle önlem alınmasının şart olduğunu sözlerine ekledi:

Her defasında bir öncekinden daha şiddetli yağışlar, kurak iklimler ya da sıcak aylar, yıllar yaşıyoruz. Bu şu anlama geliyor, zamanla iklim krizine bağlı etkilerin boyutu da artıyor! Bu şekilde devam edersek eğer etkileri daha da büyüyecek! Felaket tellallığı değil bilimin, matematiğin, tekniğin ne olarak söylediği bir şey. İnsanlar olarak buna katkılarımız devam ederse, karşılaşacağımız felaketin boyutları da artacaktır! Dünyanın yeni bir COP 27'ye, 28'e (Uluslararası İklim Değişikliği Toplantıları) ihtiyacı yok. Zaten Paris İklim Anlaşması’yla süreç net olarak ortaya kondu ve anlaşıldı. Bu toplantıların amacvı, ne yapalımı tartışarak zaman kaybetmek olmamalı. Artık ciddi aksiyonların alınması gerekiyor. Bunun için harekete geçilmeli.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU