Zazaca'yı dirilten yazar; Roşan Lezgin

M. Xalid Sadînî Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: M. Xalid Sadînî - Independent Türkçe

Son günlerde Zazaca/Zazakî/Kırdkî dili çok gündemde. Önce bir sunucunun “bilinmez dil” nitelemesi, sonra TBMM'de bir milletvekilinin meclis kürsüsünde konuşarak tepki göstermesi ve nihayet sosyal medyadaki vaveyla.

40 yıl öncesinde Zazaca bir yazılı metin arasaydınız muhtemelen Mela Ehmedê Xasî'nin 1899 yılında yayımladığı Mevlid'i ile 1932 yılında yayınlanan Osman Efendi tarafından yazılan yine bir Mevlid-i Şerif olan kitaplarından başka kitap bulamazdınız.

Ama son 40 yılda, daha çok sözlü olan bu dili veya lehçeyi yazılı hale getiren, bu lehçede onlarca dergi sayısı, gazete nüshası ve yüzlerce kitabın yayınlanmasına vesile olan insanlar var. 

Bu insanların bir çoğu değişik imkanlar ile bu işi yapabilirken, biri de var ki bütün imkansızlıklarına rağmen büyük bir iş başarmıştır.

İşte bu adam Roşan Lezgin'dir. Bugün ondan bahsetmek istiyorum.


Ama onun hikayesi, İbraniceyi yeniden dirilten Rusya kökenli Yahudi Eliezer Ben Yahuda'ya o kadar benziyor ki, Ben Yahuda'yı kısaca hatırlamadan Roşan'ın hikayesi anlaşılamaz diye düşünüyorum.

Onun için önce çok kısa da olsa Eliezer Ben Yahuda'nın hayat hikayesine bir göz atalım.

İnternet ortamına ve ilgili kitaplara bakıldığında şöyle bir hikaye ile karşılaşıyoruz.

Ben Yahuda, 1858 yılında şimdiki Beyaz Rusya'da dünyaya geldi. 

Çocukluğunda her Yahudi çocuk gibi dini eğitimine başladı ve Tevrat ile Talmud'ları İbranice olarak okudu. 

İbranice de o zamanlar Latince gibi sadece bir eğitim dili idi ve sokakta Yahudiler bile konuşmuyorlardı. 

Ancak küçük Eliezer daha o gün İbranice'yi Sinagoglardan sokaklara, tozlu dini kitap sayfalarından normal kitap, gazete ve dergilerin diline dönüştürmeye ahdetmişti.

Eğitimi için Paris’e Sorbonne Üniversitesi’ne gitti. Burada aldığı İbranice dersinden çok etkilendi. 

Bu dersin sadece İbranice konuşularak yapılıyor olması, onun İbranicenin pekala günlük hayatta da konuşulabileceği fikrini pekiştirdi.

Bunun için, karşılaştığı herkesle İbranice konuşarak işe başladı. 

13 Ekim 1881'de Paris'te bir grup arkadaşına ilk kez İbranice hitap eden Eliezer'in sözleri, “Modern dönemdeki ilk İbranice günlük konuşma” olarak kayıtlara geçti. 

Muhataplarının İbraniceyi anlayıp anlamadıklarını hiç önemsemiyordu Eliezer. Onun için önemli olan dilini konuşmaktı. 

Başkası anlamıyorsa varsın anlamasın. Onun ne dediğini merak edense öğrensin, diye düşünüyordu.

Yakın çevresi, bu inatçı adamla konuşabilmek, onunla iletişim kurabilmek için İbranice öğrenmek zorunda kaldı. Ben Yehuda, direnişinde ilk başarısını böylece elde etti. 

Bu onu daha da taviz vermez bir hale getirdi ve eşi Devora ile Filistin'e göçtü. Yehuda, İbraniceyi diriltme planının ikinci ve üçüncü aşamalarını gerçekleştirmeye koyuldu. 

Öncelikle kendi ailesine İbranice dışında bir dilde konuşmayı yasakladı. Kendisi ve ailesi başka hiç bir dil bilmiyormuş gibi davranıyorlardı. Oysa o Rusça, Fransızca, İngilizce ve Almanca'yı çok iyi biliyordu.

Ben Yehuda, Filistin'e göç eden Yahudilere de İbranice öğretmek için İbranice bir gazete çıkarmaya başladı.

Günlük hayatta mevcut olmayan bir dili insanlara öğretmek hiç de kolay bir şey değildi elbette. 

Yeni kelimelerin karşılıklarını türetmek, oyun ve masallar yazmak, var olanları tercüme edip uyarlamak, okullar ve kurslar açmak, en önemlisi de insanları İbranicenin yeniden konuşulur hale getirilmesi gerektiğine ikna etmek gerekiyordu. 

Eliezer Ben Yehuda, sabır ve inatla bütün bunları başardı. Yahudi ailelerin “sadece İbranice” konuşmasını teşvik için kampanyalar düzenledi. 

O tüm bunları yaparken İbranicenin günlük sözlüğünü de hazırladı. Daha sonra büyük bir İbranice sözlük üzerinde çalıştı. Ancak ömrü yaver gitmedi ve ölümünden sonra ikinci karısı Hemda tarafından tamamlanan lügatçe, bugün bile İsrail'in temel dil kılavuzu durumunda. 

Dil çalışmaları için kurduğu küçük komisyonun devamı bugün İbranice Dil Akademisi olarak faaliyetlerini sürdürüyor.

Eliezer Ben Yahuda'nın hikayesi böyle. Şimdi de Zazaca'nın dirilşçisine bakalım. 
 

Roşan Lezgin 3.jpeg
Fotoğraf: M. Xalid Sadînî - Independent Türkçe


Zazaca dil midir, lehçe midir tartışmalarına girmeyeceğim. Bu tartışmalar benim boyumu aşar. 

Ben kendisine büyük bir saygı duyduğum Roşan Lezgîn'i tanıtmak istiyorum size.

Roşan Lezgîn, 1964 yılında Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı bir mezra olan Dingilhewa’da ikisi kız, yedisi erkek dokuz kardeşin dördüncüsü olarak dünyaya gelir. 

Henüz altı yaşındayken, Gaziantep’in bir köyünde fahri imamlık görevine başlayan abisi ile beraber oraya gider. 

Kendi köylerinde okul olmadığından, gittikleri yeni köyde tesadüfen okul okuma şansını elde eder. 

O, evde ağabeyinden Arapça alfabeyi de öğrenir. 

Okumaya çok meraklı olduğundan birinci sınıfın ilk sömestrinde ikinci sınıflar düzeyinde okuma yazmayı öğrenir ve ilkokulun bir ve ikinci sınıfını bir yılda bitirir. 

Üçüncü sınıftan sonra abisi askere gider ve o da mecburen Lice’deki köyüne dönmek zorunda kalır. 

Köylerinde okul olmadığından dolayı bir buçuk saat yaya yürüme mesafesi olan başka bir köyde ilkokulun dördüncü ve beşinci sınıfını da okuyarak 1975 yılında mezun olur.

Öğretmeninin teşvikiyle parasız yatılı okul sınavlarına girer, başarılı olur; ancak 6 eylül 1975 Lice depreminden dolayı zaten çok zor olan ailesinin yaşam şartları daha da zorlaşınca Diyarbakır’ın bir kenar mahallesine göç etmek zorunda kalırlar. 

Şehre göçtüklerinde babası bir trafik kazası sonucu sakatlanır, kendisinden büyük olan kardeşleri de evden uzak oldukları için geriye kalan beş kardeşi ile anne ve babasının geçimi omuzlarına yüklenir.

Henüz 11 yaşındayken çalışmak zorunda kalır, böylece eğitimine devam etme şansı bulamaz. Okuma hevesi içinde bir ukde gibi büyüdükçe büyür. 

Çeşitli işlerde çalışır; atölyelerde çıraklık, lokantalarda garsonluk yapar. Yirmisine girdiğinde de evlendirilir.

Bundan sonra, daha çok inşaatlarda çalışır. Bütün bu süre içinde bulabildiği her türlü kitap, dergi ve gazeteyi okur. İnşaatlarda, yastığının altında sürekli kitap bulundurur. 

Kitap satın alacak imkanı olmadığında ise, bulabildiği boş zamanlarında Diyarbakır İl Halk Kütüphanesi’ne gider, eline geçen her türlü kitabı okumaya çalışır. 

Şiir, öykü ve roman gibi edebi kitaplar okur. Okudukça edebiyat teorisi ve tarihe olan ilgisi de artar.

Turgut Özal'ın Kürtçeye sağladığı kısmi serbestiden ötürü Kürtçe kitap, gazete ve dergiler yayınlanmaya başlanır. 

Roşan'da doğru düzgün bir eğitimini almadığı halde Zazakî yazı ve şiirler yazar. Yazdığı bu kısa şiir ve yazıları ilk kez bu yıllarda yayınlanır.
 


Tam bu zamanlar, bölgede ağır baskıların olduğu bir dönemdir. Her gün birkaç kişinin faili meçhul cinayetlerle katledildiği, onlarca işkence olayının yaşandığı bir süreçtir. 

Ortama çöken karabulutlar kurşun gibi ağırdır. 

İnsanlar umutsuz ve güvensiz, herkesin her an bir faili meçhule uğrayabileceği, beyaz Renaultların önünde durduğu evin, yanında durduğu insanın bir felakete uğrayacağı kesin olan kapkaranlık günlerdir o günler.

İşte böylesine zor bir dönemde, 1996-1999 yılları arasında Halkın Demokrasi Partisi yönetiminde yer alır. 

Aynı zamanda Azadiya Welat gazetesine Kırdkî ve Kurmancî lehçesiyle sürekli yazılar yazar,

Kürtçe okur-yazar kitlenin oluşması için parti teşkilatına gelen halka Kürtçe kurslar verir. 

Avrupa’da kurulan Med TV’ye muhabirlik yapar. Oraya Kurmanci ve Zazaki haberler geçer. Bu sürede mükerreren gözaltına alınır ve ağır işkenceler görür. 

Evine yapılan baskınlarda kitaplarına, bilgisayarındaki yazı dosyalarına geri verilmemek üzere el konulur, defalarca DGM'de yargılanır.

Şubat 1999 sürecinden sonra siyasal harekete artık eleştirel yaklaşmaya başlar. Ve siyasetten uzaklaşır. 

2000’li yılların başından itibaren siyasetle arasına mesafe koyar ve bundan sonra tamamen dil ve edebiyat araştırmalarına yoğunlaşır. Çeşitli alanlarda yazdığı kitaplarını yayınlamaya başlar.

Aynı süreçte, önceleri gizli ama daha sonra 2006 yılından itibaren ortam yumuşayınca açık bir şekilde Zazakî Kürtçesinde okur-yazar çevrenin oluşumu için kendine has özgün yöntemlerle dil kursları vermeye başlar.

2008 yılında bazı arkadaşlarının da katkılarıyla ağırlıklı olarak Zazakî Kürtçesiyle yayın yapan ve daha sonra kaynak bir arşive dönüşecek olan www.zazaki.net sitesinin yayınına başlar ve editörlüğünü yapar.

Yine aynı arkadaşlarıyla 2010 yılında kurduğu dernek çatısı altında tarihte ilk Zazakî gazete olan Newepel gazetesini 100. sayıya kadar çıkarır.

Aynı dönemde, Zazakî Kürtçesiyle edebiyat sanat dergisi olan Şewçila dergisini de yayınlamaya başlar ve bu dergiyi de 16. sayısına kadar çıkarmayı başarır.

Bu çalışmalarının yanı sıra 2012 yılında Roşna Yayınevi’ni kurar. Büyük çoğunluğu kendi gazete ve dergi çalışmaları sürecinde yazmaya başlayan 50 kadar yeni yazarın kitaplarını yayınlar. 

Bu kitapların büyük bir kısmı onun teşviki ile yazılmış, onun redaktesinden geçmiş yarı yarıya onun eseri sayılabilir. 
 

Roşan Lezgin 7-001.JPG
Roşan Lezgin ile Xalid Sadini / Fotoğraf: Independent Türkçe


Ama o arkadaşlarını yazarlığa teşvik etmek, onları onurlandırmak ve Zazaca'nın yazarlarının ve tabii ki okurlarının sayısını arttırmak için ona gelen her dosyayı yazarından daha çok çalışarak yayınlamayı başarır.

2001'de yayınlanan ilk kitabının ardından şimdiye kadar 16 tanesi telif, 13 tanesi çeviri olmak üzere toplam 29 adet kitabını da yayınlar. 

Hakemli dergiler dahil bir çok dergi ve gazetede yazıları yayınlanmaya devam ediyor.

1997 yılından başlayarak şimdiye kadar Türkiye dışında ve içinde birçok üniversitede, farklı kurum ve kuruluşta onlarca konferans ve sempozyuma katılır.

Bütün bu işleri yapanın herhangi bir sağlık güvencesi bile olmayan, gündelik işlerle ailesinin geçimini sağlamaya çalışan biri olduğunu söylesem şaşırırsınız değil mi? 

Ama Roşan Lezgin, üçü kız biri erkek dört çocuk büyütüp yetiştirmiş, aynı zamanda kendi eğitimini de sürdürmeye çalışan bir aydınlanma kahramanıdır.

Önce açıktan okuyarak Ortaokul diplomasını alır, ama zor hayat koşullarından dolayı çok daha sonra, daha doğrusu elli yaşına bastığı gün, liseye kaydını yapar ve açıktan üç yıl okuyarak lise diplomasını alır. 

Üniversite sınavlarına girer ve 305 puanla Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne kaydını yapar. Şu an derslerini yarısından fazlasını vermiş, kalan diğer yarısını da vermektedir. 

Üniversiteden sonra master ve doktorasına şimdiden hazırlık yapıyor. Muhtemelen formel olan eğitimini bitirebilirse master tezi hazır, doktora tezi için de programı vardır.

Bütün bu çabalarına, bu kahramanlığına rağmen çok mütevazi, haddini bilen ve kendisini tanıyan biridir. 

O kadar vakarlı ve haya sahibi bir insandır ki, insanlara muhtaç olmamak için çok özel bir çaba harcar. 
 

Roşan Lezgin 1.jpeg
Fotoğraf: M. Xalid Sadînî - Independent Türkçe


İffetine çok düşkün bir insan gibi onuruna ve haysiyetine halel gelmemesi için çaba harcar.

Bir padiska gibi tertemiz ve bembeyaz olan hayatına leke sürülmemesi, üzerine dedikodu ve gıybet yapılmaması için şüpheli iş ve eylemlerden, sıkıntılı insanlardan özellikle uzak durur.

Ehli iman, ehli vicdan ve Müslüman bir zat-ı muhterem...

Hayatım boyunca onun kadar kendine, diline, işine saygı gösteren ve özenli davranan bir insan görmedim diyebilirim.

Onun yegane amacı milletinin diline, edebiyatına ve sanatına katkı sunmak ve onları geliştirmek için sürekli bir çaba sarf etmektir.

Doğrusu Roşan Lezgin, eşine nadiren rastlanan muhteşem bir adamdır. 

İnanın onu tanısanız bu yazdıklarımın ne kadar az olduğunu kendiniz de fark edersiniz.


Son söz olarak “Rabbim sayılarını çoğaltsın” demekten başka ne diyeyim bilmiyorum ki...

Evet, Rabbim sayılarını çoğaltsın...

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU