DEM Parti'li Koçyiğit: Çözüm süreciyle ilgili yürüyen politikalar bütçede karşılık bulmamaktadır

DEM Parti Grup Başkanvekili Koçyiğit, 2026 bütçe teklifine ilişkin, “Yürütülmekte olan barış süreci bu bütçenin neresindedir? Maalesef görüyoruz ki çözüm süreciyle ilgili yürüyen politikalar bütçede karşılık bulmamaktadır” dedi

Fotoğraf: ANKA

DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, 2026 bütçe teklifine ilişkin partisi adına TBMM Genel Kurulu'nda söz aldı. 

Bütçenin halkın temel ihtiyaçlarını değil; sermayeyi, faiz lobilerini ve yandaşları önceleyen bir anlayışla hazırlandığını söyleyen Koçyiğit, “24 yıldır iktidardasınız ama hâlâ ‘yapacağız’ diyorsunuz. Sorun bütçe sayısında değil, yönetim anlayışınızda” diye konuştu.

Koçyiğit, asgari ücretliden emekliye, çiftçiden küçük esnafa kadar geniş toplum kesimlerinin derin yoksullukla karşı karşıya olduğunu belirterek, 2026 bütçesinin halkın sorunlarını çözmek yerine daha derin yoksulluk ve eşitsizlik dayattığını ifade etti. Vergi yükünün yurttaşların omuzlarına yıkıldığını vurgulayan Koçyiğit, şunları söyledi:

2026 yılında yaklaşık 16 trilyon lira vergi toplanacak. Yurttaşlar 3 trilyon 993 milyar lira KDV, 2 trilyon 532 milyar lira ÖTV ödeyecek. Yani yurttaşlar günde yaklaşık 43 milyar lira, saatte 1 milyar 800 milyon lira, dakikada 30 milyon lira, saniyede 500 bin lira vergi ödeyecek. Bitmeyen kasa misali; her bir yurttaşa baksanız KDV, ÖTV görüyorsunuz.

Halkın sepetinde yoksulluk büyürken TÜİK sepetinde büyük bir çarpıtma vardır. Gerçek enflasyon mutfakta, pazarda, çarşıda, ay sonunda gelen faturalardadır. Avrupa’da gelir eşitsizliğinin en yüksek olduğu ülkelerden biriyiz. Her 10 kişiden 6’sı borçlu yaşamaktadır. OECD’de gıda enflasyonunda zirvedeyiz. Çiftçi ise borç batağında, çiftçinin borcu 1 trilyon lirayı aşmıştır, artık üretim yapamaz hâle gelmiştir. Bir dönem buğday üreten çiftçinin bugün halk ekmek sırasında beklediğini görüyoruz. Çünkü bütçedeki pay çiftçiye gitmiyor. Çiftçi traktörüne mazot, tarlasına gübre alamıyor. Nereye gidiyor bütün bu vergiler? Silahlanmaya ve uçaklarınızın yakıtlarına.

Halkın borç tablosu açık ve net. Kredi kartı borcu 2 trilyon 648 milyar liraya çıkmış, takibe düşen alacaklar yüzde 33 artmış, icra dosyası sayısı 25 milyona dayanmış. Toplum bir bütün hâlinde icralık hâle gelmiştir; koca bir borçlular ülkesi olmuşuz. Buna rağmen iktidar seyrediyor ve 'büyüyoruz, uçuyoruz' diyor.

Halk kendi payına düşen milli gelirin nerede olduğunu soruyor. Duyan gören var mıdır? Tablo ortadayken 2026 bütçesinin halkın bütçesi olarak sunulmasını kabul etmiyoruz. Türkiye halkları da bu bütçeyi kabul etmiyor, etmeyecektir.

“Çözüm süreciyle ilgili yürüyen politikalar bütçede karşılık bulmamaktadır”

Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarının uygulanmamasını eleştiren Koçyiğit, çözüm sürecinin etkisinin bütçeye yansıtılmadığını söyleyerek şunları kaydetti:

2026 bütçesi tarihsel bir fırsattır. Çünkü barış bütçesi siyasi ve ahlaki bir tercihtir. Kaynaklar güvenlikçi politikalara mı, yoksa demokratik siyasetin standartlarını yükseltmeye mi ayrılıyor? Merkezileşmeye mi, yerel demokrasiye mi yer açılıyor? Sermayeye mi, topluma mı öncelik tanınıyor? İşte sorular bunlardır.

En nihayetinde yürütülmekte olan barış süreci bu bütçenin neresindedir? Maalesef görüyoruz ki çözüm süreciyle ilgili yürüyen politikalar bütçede karşılık bulmamaktadır. Barış hayata dokunmaktır; herkesin hayatına dokunan, iyileştiren en önemli sosyal adalet projesidir. Barış bütçesi, kaynakların çatışmacı politikalara değil; eğitime, sağlığa, adalete, alın terine, ücretlere ve maaşlara ayrılması demektir. Dolayısıyla barış romantik bir sözcük değildir.

Devlet aklı ile toplumsal ve siyasal aklın buluşacağı yer tam da burasıdır; Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Yani toplumun iradesini temsil eden kurucu siyasetin çatısıdır. Bugün artık şu soruyu erteleyemeyiz: Sonlandırmaya çalıştığımız sürecin yerini nasıl bir dönem alacak? Kürt sorununun siyasal çözümü, Türkiye’nin demokratikleşmesinin eşiğidir. Bu işi karşılamadan bu ülke gerçek anlamda özgürleşemez, demokratikleşemez ve zenginleşemez.

"Bir toplum neden bu kadar çılgınca kredi kartı kullanır?"

Koçyiğit’ten sonra DEM Parti adına konuşan Grup Başkanvekili Sezai Temelli de iktidarın ekonomik krizin faturasını halka kesmeye çalıştığını ifade etti. Mevcut ekonomi yönetiminin politikalarının vergi adaletsizliği yarattığını söyleyen Temelli, şöyle devam etti:

Vergi adaletsizliği büyüdü. Dolayısıyla bir istikrar sağlamıyorsunuz ya da halkın yükünü azaltmıyorsunuz. Vergi aldıkça adaletsizlik artıyor. Çünkü vergi yapısı, yapısal sorun dedik ya. Vergi yapısında bir değişim, dönüşüm yaratmamışsınız. Dolaylı vergilerin payıyla, dolayısız vergilerin payını karşılaştırdığınızda bu alandaki yapısal sorunu neden çözemediğiniz ortaya çıkıyor. Diğer taraftan tarifeler çok konuşuldu. Tarifelerde de bir değişkiye gitmiyorsunuz. Peki nasıl bu yapısal sorunu çözeceksiniz? Çözemezsiniz. Bir başka mesele borçlanma. Sürekli borçlanıyorsunuz. İnanılmaz borçlanıyorsunuz. Peki nasıl bu kadar borçlanıyorsunuz? Çünkü nasıl ki adaletsiz vergiyle verginin yükünü alt sınıflara, emekçilere, yoksullara yüklüyorsunuz; borçlanmayla da borçlanmanın yükünü aslında yine emekçilere, kadınlara, yoksullara yüklemeye devam ediyorsunuz. Kredi kartı borçlarına baktığınızda aslında bunu görürsünüz. Bir toplum neden bu kadar çılgınca kredi kartı kullanır? İşte bu adaletsizlikten dolayı. Borçlanma, vergi, enflasyon. Kamu finansmanının düzeltmekle yükümlü olduğu en önemli başlıklar bunlar. Düzeltiyor musunuz? Hayır. Düzelmiyor ve giderek daha da kötü bir hal alıyor.

Bütçede bölgesel eşitsizliklerin derinleştiğini söyleyen Temelli, AK Parti tarafından yapılan bütçelerin “militarist” olduğunu kaydetti. Temelli, şöyle konuştu:

Sermaye ve statüko kıskacında kaldığınız için bütçe her zaman için sermayeyi desteklemiş, karlarını arttırmış, dolayısıyla da ortaya çok ciddi yeni yapısal sorunlar çıkarmış. Statükoyu beslemiş, statükoyu beslemesinin en önemli özelliklerinden biri nedir diye baktığımızda geriye doğru 24 bütçedeki militarist ruh. Evet bir militarist ruhu var bütçenin. Militarizm yarışı içinde olan bir bütçe. Dolayısıyla da bütün dünyadaki silah harcamalarına baktığınızda en fazla silah harcaması artışını Türkiye'de görüyorsunuz. Dolayısıyla statüko dediğiniz yerde militarizmi, büyüme dediğiniz yerde sermayenin karlılığı karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla da yapısal sorunları çözmek çok da mümkün değil.

Özellikle Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgesi’nde ekonomik ve sosyal yatırımların yetersiz kaldığını ifade eden Temelli; eğitim, sağlık ve sosyal konut alanlarındaki yatırımların niceliksel olarak artırılmasının çözüm sağlamayacağını belirterek, “Okul sayısını artırmak veya hastane açmak tek başına yeterli değil. Önemli olan eğitim ve sağlık hizmetlerinin niteliği ve erişilebilirliğidir” dedi.

"Demokratik bir anayasa için demokratik bütçelerle başlamak zorundaydık"

Konuşmasında gençler, kadınlar, engelliler ve doğa için sosyal adaleti gözeten bütçenin önemine değinen Temelli, şunları kaydetti:

Kaynaklar artık sadece sermaye odaklı paylaşılamaz. Toplumdaki bütün olumsuz koşullarda yaşayanlardan başlamak üzere eşit yurttaşlık temelinde bölgesel eşitsizlikleri giderecek şekilde kaynaklar adaletli paylaşılmalıdır. Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeler kaçınılmaz olarak yapılmalıdır. Yani kadın eşitlikçi hem siyasette hem ekonomide bu eşitliği gören bir yerden bütçeler yapılmalıdır. İşte onun bütçesini yaptık. Bu sağlamcı ideolojiye karşı engelleri gören bir bütçe yaptık. Dolayısıyla engelli yurttaşların dışlanmasını, ötekileştirilmesini, sosyal hayatın dışına itilmesini önleyici bir bütçe yaptık. İklim adaletini savunan bir bütçe yaptık. Dolayısıyla biz doğayı, iklimi savunan, koruyan ve bu minvalde eğer büyüyeceksek bu eksende büyüyen ve sağlıklı bir gelişimi bu zemine oturtan bir bütçeyi gerçekleştirmek istedik. Ve bunun için de yeni bir bütçe paradigmasına ihtiyacımız olduğunu biliyorduk. İşte o paradigmanın referansı tam da biraz önce bahsettiğim zamanın ruhunda saklıdır. İşte o paradigmayı artık toplumsallaştırmalıyız. Yeni bütçeler yeni paradigma ekseninde mutlaka yapılmalıdır. Yeni bir kamu maliyesi anlayışına ihtiyacımız var. Demokratik bir kamu maliyesiyle ihtiyacımız var. Demokratik bir bütçeye ihtiyacımız var. Çünkü bizim demokratik bir cumhuriyete ihtiyacımız var. Bütçe deyip geçmeyin. Her yıl nasıl bir bütçe yapıyorsanız aslında siyasi projeksiyonunuz da ona göre belirleniyor. Dolayısıyla da dönüp baktığımızda demokratik bir cumhuriyet bugünlerde çok konuşuluyor. Demokratik bir anayasa için demokratik bütçelerle başlamak zorundaydık. Başlamak zorundayız. Bu bütçeleri hayata geçirebilirsek ancak bu yolun açılabileceğine inanıyoruz.

 

ANKA

DAHA FAZLA HABER OKU