Eski AK Parti İzmir Milletvekili Hüseyin Kocabıyık, Cumhuriyet gazetesine verdiği röportaj ve sosyal medya platformu X'te yer alan son iki paylaşımı gerekçe gösterilerek, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından açılan soruşturma kapsamında “Cumhurbaşkanına hakaret" suçlamasıyla Ankara’daki evinden gözaltına alınıp tutuklanmıştı. Ardından, şikayet üzerine dosyaya bir de “iftira” suçu eklenmişti.
“İstiklal Madalyası almaya hak kazanmış bir dedenin torunuyum”
Kocabıyık hakkında 8 yıla kadar hapis cezasının istendiği iddianamenin İstanbul 46. Asliye Ceza Mahkemesi’nce kabul edilerek dava açılmasının ardından ilk duruşma bugün görüldü. Gazeteci İsmail Saymaz, köşe yazarı Mümtaz'er Türköne de duruşmayı takip etmek üzere Çağlayan'da bulunan İstanbul Adliyesi'ndeydi. Duruşma, saat 14:00’te kimlik tespitiyle başladı. Duruşmaya tutuklu bulunduğu Sincan Cezaevi’nden SEGBİS ile bağlananan Kocabıyık, savunmasında şunları söyledi:
Otuz beş yıl boyunca devlet, siyaset ve medya alanlarında üst düzey görevlerde bulundum. Geçmişte üstlendiğim statüleri ayrıntılı biçimde ifade etmeye gerek görmüyorum. Ancak şunu özellikle belirtmek isterim: Askerlik belgesinde, Balkan Harbi, I. Cihan Harbi, Çanakkale Harbi ve İstiklal Harbi’ne katıldığı; gazi olduğu ve İstiklal Madalyası almaya hak kazandığı yazılı olan bir dedenin torunuyum. O madalya bugün bana intikal etmiştir ve ben onu taşıyorum. İki dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği yaptım. Milli Savunma Komisyonu Üyeliği, İstihbarat ve Güvenlik Komisyonu Üyeliği ile 15 Temmuz Darbe Araştırma Komisyonu Üyeliği görevlerinde bulundum.
“Terörist muamelesi gördüm, bu durum beni derinden üzmüştür”
7 Ekim 2025 sabahı, günün henüz erken saatlerinde bir araç dolusu polis evime geldi; daha doğrusu evim basıldı. Terörist muamelesi gördüm, üzerim arandı ve telefonuma el konuldu. İddia edilen suç, Cumhurbaşkanına hakarettir. Eğer makul bir yöntem izlenseydi, çağrılmam hâlinde gidip ifade vermekten imtina eder miydim? Bu durum beni derinden üzmüştür. İkinci olarak, iddianamemin bir terör savcısı tarafından hazırlanma nedenini anlamakta güçlük çekiyorum. Neden böyle bir sınıflandırmaya tabi tutulduğunu bilmediğim için soruyorum. Bu husus da beni ayrıca üzmüştür. Şu tespiti yapmak zorundayım: Devlette hukuk ve adalet anlayışı ve uygulaması gerilediği zaman, o devlette adalet duygusu ve devlet terbiyesi de zedelenir. Kırk yıldır okuduklarım ve devlet görevlerimde edindiğim tecrübeler bana bunu öğretmiştir.
“Hukuk eğilirse devlet çöker; eleştiri susturulursa toplum körleşir”
İddianameye cevap vermeye başlamadan önce, iddianameye ilişkin birkaç hususu ifade etmek istiyorum. Adliyemizin yerleşik bir hukuk dili vardır ve ben bir Türk yurttaşı olarak bu hukuk dilini her zaman takdir etmişimdir. Sağlam ve köklü bir dildir. Aynı şekilde, iddianame yazımının da yerleşik bir formatı bulunmaktadır. Ancak somut iddianameye baktığımda, bu yerleşik hukuk dili ve formatına uygun olmayan bir metinle karşılaştığımı görüyorum. Cümleler bağlamından koparılmış, tekil ifadeler parça parça alınmıştır. Eleştirel bir röportaj bölünmüş, cımbızlanmış ve bu şekilde suç isnadı oluşturulmuştur. Hangi ifadenin neden suç teşkil ettiği ne açıkça anlatılmış ne de hukuki gerekçeye bağlanmıştır. Yerleşik içtihatlara veya Yargıtay kararlarına herhangi bir atıf yapılmamıştır. Cımbızlanan cümlelerde neyin, hangi gerekçeyle suç olduğu belirsizdir. Burada bulunmamın sebebi ne kişisel bir husumet ne de siyasi bir hesaplaşmadır. Esasen ben muhalif bir kişi de değilim. Devlet terbiyesini bilen biriyim. Devlet geleneği içerisinde hukukun üstünlüğüne, eleştiri hakkına ve demokratik denetime inanarak hayatımı sürdürdüm; her zaman adaletten yana, ülke menfaatlerini her şeyin üzerinde tutarak hareket ettim. Devlet ve siyaset tecrübem bana şunu öğretmiştir: Hukuk eğilirse devlet çöker; eleştiri susturulursa toplum körleşir. Eleştirinin sınırları ne kadar geniş tutulursa, ülke o kadar canlı, iddialı ve güçlü olur. İddia edilen suçların hiçbirini işlemedim. Kurumlarla, kurallarla ve sistemle uğraşmak; aksaklıkları dile getirmek yerine şahıslar üzerinden yürütülen tartışmaları, ülkeyi kısır çekişmelere mahkûm etmek olarak gördüm ve her zaman bu anlayışa karşı durdum. Şahıslar üzerinden hüküm vermek, hem siyasetçiyi hem de devlet adamını küçültür.
"Siyasi rekabetin yargı yoluyla yürütülmesini doğru bulmuyorum"
Ben bir siyasetçiyim. Halkı temsil görevi üstlendim. Görevim; halkın ve ülkenin çıkarlarını savunmak, yanlışları dile getirmek ve çözüm önerileri sunmaktır. İki kez Anayasa’yı koruyacağıma dair yemin ettim. Ülkemde herkesin Anayasa’ya uymasını istiyorum. Siyasi rekabetin yargı yoluyla yürütülmesini doğru bulmuyorum. Hukukun üstünlüğü ilkesinin hâkim olmasını, ülkemizin ve çocuklarımızın geleceği için vazgeçilmez bir şart olarak görüyorum. Demokratik geleneklerimizin geriye gitmesinin milletimizin ve devletimizin hayrına olmadığı kanaatindeyim. Tartışılan tüm konuları; siyasi analiz, siyasi yorum, siyasi değerlendirme ve gerektiğinde siyasi eleştiri çerçevesinde, hiçbir kuruma ve hiçbir kişiye hakaret etmeden dile getirdim. Sayın Hakim, kanaatimi arz ettim. Yüce mahkemenin adaletine olan inancımla sözlerimi tamamlıyorum. Beraatimi ve tahliyemi talep ediyorum”
Kocabıyık’ın avukatının savunmasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın avukatı şikayetini tekrarladı.
Kocabıyık’a ceza ve tahliye...
Savcılık, esas hakkındaki mütalaasında, Kocabıyık’ın “eleştiri ve ifade özgürlüğü sınırlarını aştığı” gerekçesiyle “Cumhurbaşkanına alenen hakaret” ve “iftira” suçlamalarından üst sınırdan cezalandırılmasını ve tutukluluk halinin devamını talep etti.
Kocabıyık mütalaaya karşı savunmasında, “Savcı hanım bana sorsun söyleyeyim. Nerede hakaret var, iftira var?” diye sordu. Verdiği aranın ardından kararını açıklayan hakim, paylaşımların “hakaret” suçu kapsamında olduğunu belirterek Kocabıyık hakkında toplamda, “Cumhurbaşkanına hakaret” suçundan 2 yıl 2 ay 5 gün hapisle cezalandırılmasına karar verdi. Kocabıyık’ın hükümle birlikte tahliyesi karar verildi.
ANKA