CHP’nin Silivri’de tutuklu bulunan cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’na özgürlük ve erken seçim talebiyle başlattığı "Millet İradesine Sahip Çıkıyor" temalı mitinglerinin 75’incisi Kayseri Cumhuriyet Meydanı’nda düzenleniyor.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, miting alanına "İmamoğlu’na özgürlük ve erken seçim" kampanyası için toplanan 25,1 milyon imzanın yer aldığı tırla geldi. Miting alanını dolduran binlerce kişiye seslenen CHP Genel Başkanı Özgür Özel, şöyle konuştu:
"Başına takılı taçtır Erciyes, güzeller güzeli ilim Kayseri. Cana candır tekerinde tek nefes, tarifine dönmez dilim Kayseri. Payı büyük eserlerde Sinan’ın, şifada eli var İbn-i Sina’nın, nakış nakış işlenmiştir her yanın. Ustaca dokunmuş kilim Kayseri. Canım Kayseri’ye, güzel Kayseri’ye, Anadolu’nun bu vatansever, misafirperver ve en hayırsever ili güzel Kayseri’ye selam olsun. Hepiniz hoş geldiniz.
"Kayseri milletin kalesidir"
Bugün Aralık ayının ortasındayız. Kayseri’de öyle kolay kolay dolmayacak bir meydandayız. Dediler ki Cumhuriyet Halk Partisi o meydanı dolduramaz. Bu kara kışta bu iş olmaz dediler. Dedim niye? Dediler ki Kayseri AK Parti’nin kalesidir. Bunu diyenler bu meydanı görsünler. Artık o kale siyaseti bitmiştir. Kayseri kimsenin kalesi değildir. Kayseri milletin kalesidir. Bayram değil, seyran değil. Seçim yok. Kışın ortası, nasıl dolacak o meydan? Biz buraya Kayseri’nin vicdanına sığınmaya, 'Hak, hukuk, adalet' demeye geldik. Meydana; seçildikleri halde bu milletin helal oylarıyla sandıktan çıktıkları halde bugün zindanlarda tutulanların, onları seçen 27 milyon insanın iradesinin hapsedilmesine, yıllarca çalışıp emek verip emekli olup perişan edilenlerin, emeği sömürülenlerin, kredi faizi altında ezilen çiftçilerin ve perişan edilen esnafın sesini duyurmaya, miting yapmaya değil eylem yapmaya geldik.
"İşte bugün bu meydan Meclis’tir. Milletin Meclisi bu meydandır"
Bugün cumartesi ama Meclis açık. Orada bütçe görüşmeleri yapılıyor. İlk gün ben de oradaydım. İlk günden 2,7 trilyon lira açık veren, 16 bin 800 lira sefalet maaşı veren, emekliyi görmeyen, 22 bin lira asgari ücretle açlık sınırının altında emekçiyi ezen, ne çiftçiyi ne esnafı ne gençleri gören bir bütçe getirmişler. Milletin bütçe hakkını elinden alıp bir avuç zengine bütçe yapmaya, onların vergilerini affetmeye, onlara teşvik vermeye ant içmiş bir bütçe var. O gün dedim ki; eğer millet Meclis’te değilse Meclis sokaktadır, meydandadır. İşte bugün bu meydan Meclis’tir. Milletin Meclisi bu meydandır. Millet hakkını bu meydanlarda söke söke alacaktır. Bize Ankara’da otur, sokağa çıkma, Anadolu’ya gitme diyorlar. Buradan açıkça söylüyorum; bugün 75’inci kez bu otobüsün üzerindeyim. 750 sefer olsa da bu haksızlık bitmeden durmayacağım.
"Onlar afişleri toplar, biz meydanı toplarız"
Duydum ki bu eylemin afişlerini, partimizin afişlerini, benim ve Ekrem Başkan’ın resimlerini indirmişler. Hiç üzülmeyin. Onlar afişleri toplar, biz meydanı toplarız. Afiş toplayanın seçim kazandığını gördünüz mü hiç? Milleti toplayanlar kazanır. Kayseri’de bu mitingin afişini toplayanlar gidecek, bu meydana milleti toplayanlar gelecek. Siz bizim gücümüzle afiş toplayarak mücadele edemezsiniz. Bu şehirde 35 yıldır seçimleri kazanamadık ama Kayseri’ye hiç kızmadık. Kusuru Kayseri’de değil kendimizde gördük. 2019’da hiçbir ilçede belediyemiz yokken son seçimlerde belediye sayımızı 4’e çıkardık. Belediye başkanlarımızı size emanet etmiştik, siz de ilçelerinize emanet ettiniz. Şimdi size hizmet ediyorlar. Yapılacak ilk seçimden sonra nüfusun yüzde 65’ine, ekonominin yüzde 85’ine hizmet götüren belediyecilik anlayışımız ülkede iktidar olacak. Refahı tabana, vergiyi tavana yayacağız. Hep birlikte kazanacağız.
"Bu şehirde bırakın toplu iğneyi, Gazi'nin talimatıyla Cumhuriyet’in 3’üncü yılında teyyare fabrikası kuruldu"
İstikbali göklerde arayanların şehrindeyiz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla Cumhuriyet’in ilk yıllarında uçak fabrikasını kuran, uçak üreten, uçak ihraç eden bir şehirdeyiz. Tayyip Bey geçenlerde gençlere diyor ki: 'Bizden önce toplu iğne yoktu.' Türkiye’nin, buradan bütün gençlere sesleniyorum. Bakın Kayseri’deyim. Tayyip Erdoğan’ın geçmişte en çok oy aldığı şehirlerden birindeyiz. Aha da burada söylüyorum. O 24–25 yıllık iktidarının üstüne size dönüp 'Gençler, bizden önce toplu iğne bile yoktu' diyor ya. Toplu iğne fabrikasının temeli CHP iktidarında atıldı. 1950’de kurdelesini rahmetli Adnan Menderes kesti. Bu şehirde bırakın toplu iğneyi, Gazi'nin talimatıyla Cumhuriyet’in 3’üncü yılında teyyare fabrikası kuruldu. Bu şehirde üretilen uçaklar bu ülkenin gururu oldu. Kimse bedava lafa pabucu bırakmaz burada.
"Kayseri’den yıllarca oy alanlar, hizmete gelince maalesef Kayseri’yi unuttular"
Burası hayırseverliğin, sanayinin, ihracatın başkenti. Anadolu’nun adeta kalbindeyiz. Ancak bu şehrin ağır sorunları var. Kayseri’den yıllarca oy alanlar, hizmete gelince maalesef Kayseri’yi unuttular. Seçim zamanı Kayseri’ye yüzünü dönenler, seçimden sonra sırtını dönüyorlar. Vergi alırken Kayseri’den kepçeyle vergi toplayanlar, hizmet edecekleri zaman çay kaşığıyla vermeye imtina ediyorlar. Kayseri’de yıllardır bekleyen otoyol bağlantısı olmadı. Hızlı tren hattı yıllardır yapılmadı. Bu şehirde inanması güç ama 40 bin işsiz var. Bu güzelim şehirde 60 bin hane yardıma muhtaç yaşıyor. Çiftçilerin bankalara olan borcu 10 yılda tam 30 kat artmış. Tarım arazilerinin yüzde 16’sı ipotek altında. Yani bu sene borcunu ödeyemeyen çiftçinin malı ipotekli, maalesef bankaların eline geçecek, yabancı sermayeli bankaların eline geçecek. 2025’te Kayseri gibi bir yerde bin 300 esnaf iflas etmiş durumda, kepenk kapatmış durumda. Sayın Erdoğan Mayıs 2023’te seçimlere birkaç gün kala geldi, Kayseri’de esnafa söz verdi. Bu meydanda söz verdi, bu şehirde söz verdi. '9 bin günde emeklilik olmaz, bunu 7.200’e indireceğiz. Söz veriyorum Kayseri esnafına' dedi. Hala bu konuda herhangi bir iyileştirme yapmadılar. Yıllardır esnafa verilen sözler tutulmuyor. Yine aynı gün bir söz de astsubaylarımıza vermişti. Haziran 2018’de Kayseri’de şehit ailelerine 'Tüm astsubaylarımızı emsallerinin seviyesine çıkaracağız' demişti. Ancak bu sözü de hala tutmadı.
"Kayseri’mizin başı sağ olsun, milletimizin başı sağ olsun"
Ankara’dan buraya gelirken bir ziyaret yaptım hepimiz adına. 12’nci Hava Ulaştırma Ana Üs Komutanlığı’na gittim. Biliyorsunuz, yaklaşık 1,5 ay önce bir uçağımız Azerbaycan dönüşünde düştü ve 20 evladımızı şehit verdik. Bunlardan 10 evladımız Kayseri’de Ana Jet Üssü’nde çalışan evlatlarımızdı; askerlerimizdi, subaylarımızdı, astsubaylarımızdı.Bir kez daha orayı ziyaret ettiğimizde ne büyük bir millet, ne güzel bir ordu, pırıl pırıl askerler, komutanlar ve en güzel günleri hak eden insanlar olduğunu gördük. Buradan, bu meydandan Kayseri’mizin başı sağ olsun. Milletimizin başı sağ olsun. Hava Kuvvetlerimizin başı sağ olsun. Allah bir daha bize böyle büyük acılar yaşatmasın. Ayrıca 17 Aralık 2016 günü bir durakta beklerken hain bir saldırıda verdiğimiz 15 şehidimizi de rahmetle, minnetle anıyorum. Kayseri’den bütün Türkiye’nin bugün şehitlerimizle gösterdiği dayanışma duygularına hep birlikte iştirak ediyoruz. Türk Silahlı Kuvvetleri’ni, kahraman askerlerimizi buradan coşkuyla alkışlıyoruz. Allah onlardan razı olsun, ayaklarına taş değmesin.
"2018’den beri kronik hale gelen bir ekonomik kriz yaşıyoruz"
Kayserililer, 2018’den beri kronik hale gelen bir ekonomik kriz yaşıyoruz. Sizlere soruyorum: İktidar partisi bu şehirde çok oy aldı, çok güçlü. Şimdi onları sokakta görüyor musunuz? Aranıza geliyorlar mı? Pazara çıkıyorlar mı? Esnaf geziyorlar mı, hatır soruyorlar mı? Çünkü gelemezler. Yüzümüze bakacak halleri kalmadı. Sıcak salonlarda oturup kendi atadıklarına kendilerini alkışlatıyorlar. 'Ekonomi kötü ama sadece bizde değil, bütün dünyada kötü' diye büyük bir yalana sarılıyorlar. Buna, toplu iğne masalına olduğu gibi kimse inanmasın. Dinlesen Tayyip Bey’i, 25–30 yıl önce bu ülkede toplu iğne bile yok. Ama bakıyorsun, Cumhuriyet 100 yıl önce uçak yapmış, tren yapmış, lokomotif yapmış, her şeyi yapmış. Tayyip Bey geldiğinde bunları teker teker satmış. Şimdi 'Ekonomi kötü ama dünya da kötü' diyor. Buna kimse inanmasın.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
"Türkiye yüksek enflasyonda Avrupa birincisi"
Kayseri’den, bu meydandan ilan ediyorum: Hayır diyen çıksın karşımıza. Meclis'te teker teker saydık. Türkiye yüksek enflasyonda Avrupa birincisidir. Türkiye gıda enflasyonunda Avrupa birincisi, dünya üçüncüsüdür. İşsizlikte Avrupa birincisidir. Yüksek faizde Avrupa birincisi, dünyada ikincidir. Dünyanın en yüksek ikinci faizi bu ülkededir. Türkiye’nin yüzde 2,55’lik Ekim ayı enflasyonu, dünyadaki 70 ülkenin yıllık enflasyonundan fazladır. Dünya enflasyon sorununu çözmüştür. Türkiye’deki enflasyon dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Kırmızı etin dünya ortalaması 7 dolardır. Türkiye’de kırmızı et 21 dolardır. Kayseri bu hesapları en iyi bilen, en iyi yapan, en iyi idrak eden ildir. Dünyada kırmızı etin ortalaması 7 dolar. Kendi kendine yeten bu ülkede, hayvancılığın en kolay yapılacağı bu topraklarda kırmızı et 21 dolardır. Almanya’da Hans 7 dolarlık kırmızı eti alırken asgari ücreti 2 bin 100 avro. Türkiye’de Hasan 21 dolarlık eti alırken asgari ücreti 440 avro. Bir yerde 440 avro alan Hasan’a 21 dolarlık et satanlar, bir yanda 2 bin 100 avro alan Hans’ın 7 dolara et alabildiği bir düzen var. Asgari ücret AK Parti’den önce çeyrek altın alıyordu. Kayseri bilir; altın hesabı şaşar mı?
"Bu ülkede milleti birbirinin karşısına getiriyorlar"
Asgari ücret AK Parti'den önce 7 çeyrek altın alıyordu şimdi 2 çeyrek altın alıyor. En düşük emekli maaşı AK Parti öncesi 8 çeyrek altın alıyordu şu anda bir buçuk çeyrek altın alıyor. Dün hepimiz irkildik aslında gördüğümüz bir gerçekle karşı karşıya kaldık. Ankara'da Ulus'ta dünyanın yaşanması en zor ve en ucuz otelleri bir göz odada geceliği 200- 300 liraya kalan emekliler. Bu emekliler bütün bir ay kalırsa 6- 8 bin liraya orada kalıp ceplerine kalan 8 bin lirayla da sabah simit, öğlen bayat ekmek arasına bir şeyler, akşam ne olursa kendini hayatta tutmaya çalışıyor. Yıllarca elleri nasır tutan, göznuru akıtan bu millet için çalışan emeklilerini otel köşelerinde süründürenlere, aç bırakanlara, gecenin bir vaktinde pazardan ezilmiş, çürümüş sebzeyi, meyveyi toplattıranlara yazıklar olsun.
Asgari ücrete zam yapılacak. Beyefendi çıkmış diyor ki işverenlere 'elinizi korkak alıştırmayın, kefenin cebi yok' diyor. Bu yaptığı büyük bir riyakarlıktır, sahtekarlıktır. Bu devirde sen asgari ücreti şu para yapacaksın da işveren tutup üstünü verecek. Bugün asgari ücret alan için çok düşük, bazı sektörlerde veren için çok yüksektir. Bunun için işverene mutlaka sosyal güvenlik prim desteği verilmelidir. Küçük esnafın yanında çalışan için 10 bin liralık bir destek verilmeli, asgari ücret Tayyip Beyin niyet ettiği gibi 27- 28 bin lira değil, 39 bin lira olmalı. Veren için 29, alan için 39 olmalı. Verenin de içi rahat etmeli alanın da yüzü gülmelidir. 39 bin lira asgari ücret haktır, bunu bu insanlar haketmektedir. İşverene de destek sağlanmalıdır aksi takdirde Erdoğan'ın söylediği gibi 'kefenin cebi yok'. Sanki adam kefenin cebine koyup öbür dünyaya götürecek. Küçük esnaf da ölüm kalım mücadelesi veriyor.
Devlet; asgari ücretlinin arkasından çekilip onu patronun vicdanına, insafına bırakamaz. Asgari ücrette de en düşük emekli maaşında da memur maaşlarında da herkese bulunan kaynak artık milletin kendisine de bulunmalıdır. Madem bulmuyorsunuz bu zulüm dönemi son bulmalıdır. Kayseri'den açıkça söylüyorum ve söz veriyorum; gelecek ilk sandıkta bakan evlatlarının dönemi bitecek, vatan evlatlarının dönemi başlayacaktır. Bu ülkede milleti birbirinin karşısına getiriyorlar. Ona para var, buna para yok. Öğrenci kurtulmadan polis kurtulmaz, esnaf kurtulmadan köylü kurtulmaz, işçi kurtulmadan memur kurtulmaz.
"Kayseri'nin çiftçileri de dertli. Çiftçi sayısı azalıyor"
Bir yandan elimizde mikrofon, otobüsün üstündeyiz ama aklımız, kulağımız Manisa'da. Benim doğduğum ilçede belediye başkanımız Gülşah Durbay amansız bir hastalıkla mücadele ediyor. Şu anda yoğun bakımda. Biz sürekli Gülşah'a dua ediyoruz, dualarınızı eksik etmeyin.
Kayseri'nin çiftçileri de dertli. Çiftçi sayısı azalıyor. Bütçe konuşmasında Cumhurbaşkanı yardımcımız, 'bu sene Türkiye'de tarım sektörü yüzde eksi 12,7 büyüdü' diyor. Dedim ki Sayın Cevdet Yılmaz, ona 12,7 küçüldük denir. Bunlar yalanı bile doğru gibi anlatmaya alışmış. Tayyip Erdoğan ve çevresi iki kere iki dört dese ben kontrol ediyorum. Çünkü bunlarda şöyle bir durum var Tayyip bey iki kere iki beş dese vallahi Melikgazi AK Parti İlçe Başkanı açıklama yapar; 'reis kerrat cetvelindeki tarih hatayı düzeltti' diye. Sonra hep beraber iki kere iki beş derler.
Gerçekten bu ülkede bu kadar çok haksızlık, hukuksuzluk varken sesini yükselten kim olursa olsun sonunda bu rejimin soğuk yüzüyle tanışıyor. Bu ülkede gazeteciler hapiste, öğrenciler, belediye bürokratları, belediye başkanları, akademisyenler hapiste. Hakkını arayan işçiler hapiste. CHP'nin mitinglerine gelen üniveristeli gençler hapiste ama eninde sonunda bu sandık önümüze gelecek. Gençlerimizin de, hiçbir tehdit olmadığı halde içeride tutulan Fatih Altaylı'nın da, 15 belediye başkanımızın da, Ekrem Başkanımızın da hesabını bu millet soracak.
"Siyaset, öncelik belirleme, taraf olma işidir"
Eskiden bir kilo buğday satılınca bir kilo mazot satın alınıyordu. Şimdi 6 kilo buğday satıyorsun, bir kilo mazot satın alabiliyorsun. Öyle bir noktaya geldi ki artık ülkede kendi arazisi dahi olsa ekip diken zararda, borca giriyor. Bu ülkede çiftçinin esas sorunu devletin arkasından çekilmiş olması. Kanun var; GSMH'nın yüzde 1'i çifçilere destekleme olarak verilecek. Bu sene gelen bütçede dahi yüzed 0,2. Yani çiftçinin hak ettiği para 772 milyar, dağıtacağız dedikleri destekleme 168 milyar. Çiftçi hakkını alamıyor ama bir başka bütçe sayfasına baktığınız zaman 768 milyarı vazgeçilen kurumlar vergisine bulmuş. Yani üreten, satan, ihracat yapan, para kazanan, ettiği kardan da vergi vermesi gerekenlerin vereceği vergilerden vazgeçmeye, çiftçiden bulamadığı kaynağı bulmuş oraya koymuş bir iktidarla karşı karşıyayız. Siyaset, öncelik belirleme, taraf olma işidir. Tayyip Bey kırk haramilerin, beşli çetelerin, yandaş müteahhitlerin arkasında dursun, CHP hem işçinin hem emekçinin hem çiftçinin arkasında duracak. Bugün CHP iktidar olsa desteklemeler bunun beş katı olacak. CHP iktidarında çiftçinin zirai kredilerinin ya da özel bankalardan işi için çektiği kredilerin faizleri bir seferlik silinecek, ana para beş yıla bölünecek.
Tüm demokratlarla bu kara düzeni yıkacağız”
Biliyorsunuz hep Tayyip Bey’i eleştirmekle olmaz. Hakkını teslim etmek lazım. Ne demişti? 2018 yılında bu tek adam rejimini kurarken. Dedi ki, ‘Ben devleti şirket gibi yöneteceğim.’ Allah’ı var, şirket gibi yönetti. Bir kabine açıkladı, Sağlık Bakanının özel hastane zincirleri var. Turizm Bakanının otel zincirleri var. Milli Eğitim Bakanının özel okul zincirleri var. Şirketin adını biliyor musunuz? KADAŞ. Kara Düzen Anonim Şirketi. AK Parti’nin kara düzeni. İşte bu kara düzen anonim şirketinde; memleketin en zengin yüzde 20’si memleketteki servetin yüzde 90’ını cebine koyuyor. Geriye kalan herkese yüzde 10’u kalıyor. AK Parti’nin kara düzeninde servetin bölüşümü bu şekildedir. AK Parti’nin kara düzeninde birileri açken, birileri toktur. AK Parti’nin kara düzeninde öğrenciler mülakata girer, mülakatta sorarlar. ‘Reis deyince ne anlıyorsun?’ Temel Reis’ diyeni, ‘Ispanak’ diyeni elerler, öbür tarafta dombra söyleyeni devlet memuru yaparlar. AK Parti’nin kara düzeninde Türkiye’de hayvancılıkla uğraşanlar sürünürken, dışarıdan löp et ithal edenler zenginleşirler. AK Parti’nin kara düzeninde yoksulun çocuğu devlet okullarında zor şartlarda, pislik içinde, okulun hijyeni olmadan, kapısında güvenlik olmadan, veliden zorla para toplanarak bir kara düzende eğitim giderken, zenginin evladı üç yaşından beri kreşlerde, okul öncesi eğitimde, okulların en güzelinde okur. AK Parti’nin kara düzeninde hak yoktur, hukuk yoktur, eşitlik yoktur ama buradan herkes şunu bilsin; biz Cumhuriyet Halk Partisiyiz. Yalnız değiliz. Sadece sosyal demokratlarla değil namuslu, çalışkan muhafazakar demokratlarla, vatanını, milletini seven milliyetçi demokratlarla, her zaman bu meydanlara bizimle birlikte koşan her partiden sosyalist, liberal demokratla, Kürt demokratlarla, Türk demokratlarla, yeter ki vatanın birliğine ve bütünlüğüne, şanlı bayrağa ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e husumeti olmasın, Türkiye’nin bütün demokratlarıyla biz bu işi başaracağız. Bu kara düzeni yıkacağız. AK Parti’nin kara düzenini yıkmaya var mısınız? Kısa çöpün hakkını uzun çöpten almaya var mısınız? Yoksulların hakkını söke söke almaya var mısınız? Birlikte mücadele edecek miyiz? Birlikte kazanacak mıyız? İşte biz sadece buna gönül veriyoruz.
“Akbil davası duruyordu, bir iş karıştırmışlar”
Bakın Ekrem İmamoğlu neredeyse dokuz aydır hapiste. Ekrem Başkan’ın tek suçu, Recep Tayyip Erdoğan’ı yenmektir. Onu Beylikdüzü’nde yendiği için, 31 Mart 2019’da yendiği için, mazbatası iptal edilince 23 Haziran’da yendiği için, beş yıl boyunca bütün engellemelere rağmen bu sefer 1 milyon 150 bin farkla yendiği için Tayyip Erdoğan’ın hedefindedir. 19 Mart tarihi, AK Parti’nin kara düzeninin artık demokrasi treninden indiği, artık kendi seçilip geldiğinde ‘milli irade’ diye baş tacı ettiği ama şimdi küçük gördüğü milli iradeye karşı giriştiği bir darbe girişimidir. Bugün açıkça söyleyelim. Kayserililer kimi istiyorsa onları o yönetiyor, o yönetmelidir. Kayserili Büyükşehir Belediye Başkanı’na da Melikgazi ve diğer metropol belediye başkanlarına da oyu Kayserili vermiştir. Bu büyük şehri yönetmek onların hakkıdır. Yarın iktidar başka partide olsa gelse Kayseri Büyükşehir’de ispatsız, kanıtsız ve çağırsan gelir, sabah evini basarak, çoluğunu çocuğunu alarak, eşini perişan ederek operasyon yapsalar bunun karşısında ilk ben dururum. Çağırırsın ifadesini verir. Yargılarsın tutuksuz, kanıtlar koyarsın suç varsa ispatlanır, adalet yerini bulur. Ama Recep Tayyip Erdoğan, tüm bu suçlardan İBB Başkanıyken suçlandı ve yargılandı.Tayyip Bey’in bir gün sabah evine polis geldi mi? Bir gün alıp da Vatan emniyete götürüldü mü? İki kolunda iki polis fotoğraflar çekildi mi? Ailesine, evlatlarına zulmedildi mi? Cezaevine konup bir gün tutuklu yargılandı mı? Okuduğu bir şiirden ceza aldı üç ay ki keşke almasaydı. Cezaevine telefonla çağırdılar, davul zurna ile uğurladılar. Miting yaparak gitti. İçeride şiir kasetleri çekti. Dışarıya kahramanca çıktı. Parti kurdu, her şeyi yaptı. Üç ay. Onun mağduriyetini 30 yıldır dinliyoruz. Ekrem Başkanın kesinleşmiş cezasını bırak, görülmüş mahkemesi yok.
“Bu ‘ben düşman hukuku uyguluyorum’ demektir”
Aylardır beklediğimiz iddianame, iki hafta önce kabul edildi, dün tensip zaptı çıktı. 102 tutuklu var. Normalde her birisinin aynı Tayyip Bey gibi tutuksuz yargılanması lazımken 102 kişinin 102’sinin de tutuklu yargılanmasına karar verdiler. Bakın içinde iki yılla, dört yılla, altı yılla yargılananlar var. Cezalarının yatarı, yattıklarına çoktan yetiyor. Aslında getiriyorlar başsavcıya ‘Şunlar, şunlar, şunlar…’ Dünya kadar isim, hemen serbest bırakılması lazım. Elinin tersiyle itiyor, ‘Hepsi tutuklu kalacak’ diyor. Orada makam arabalarının günahsız şoförleri var. Sırf babasını konuşturmak, başkalarına iftira attırabilmek için tutulan hasta tutuklular var. Evladıyla tehdit edilen anneler, yaşlı annesiyle tehdit edilen evlatlar var. Tensiple 102 kişinin tutuklu olduğu davada, dokuz ay sonra tensiple ‘102’sinin de tutukluluğuna devam’ demek ‘Ben düşman hukuku uyguluyorum’ demek. ‘Ben bunları insan değil, düşman görüyorum’ demek. ‘Benim vicdanım yok, benim gözüm döndü, her şeyi göze aldım’ demek. Buradan sarayın yargı kolları başkanına da ona bu talimatı verenlere de söylüyorum ki sen her şeyi göze aldıysan ben de her şeyi göze aldım. Hodri meydan. Sanıyorlar ki susacağız, sanıyorlar ki pısacağız, geri çekileceğiz. Ben açıkça söylüyorum; hiçbirimiz bir adım geri atmayız. Bir kelime eksik konuşmayız. Bir santim eğilmeyiz. Çünkü biliriz ki eğer biz bir kelime eksik konuşursak bu milleti ebediyen susturacaklar. Biz bir adım geri atarsak bu milleti 100 yıl geri götürecekler. Biz bir santim eğilirsek bu millete diz çöktürecekler. Bu millete diz çöktürtmeyiz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 100 yıl önce yaptığı gibi kuşatmayı kıracağız, işgali püskürteceğiz, bu millet için biz kazanacağız.
“Savcına güveniyorsan canlı yayına gelin”
269 gündür arkadaşlarımız tutuklu, ailelerine zulmediliyor. Yaz boyunca bu kadar yalandan hiçbiri ispatlanmıyorsa soruyorum Kayseri’ye; bu kul hakkı değil de nedir? Bu kadar iftira, sadece Cumhurbaşkanı’nın adaylığına engel olmak içinse bu kul hakkı yemek değil de nedir? Sadece bir seçim için bu kadar haksızlık, bu kadar iftira yapılır mı? İşte buradayım, Kayseri’deyim. ‘Dolmaz’ denen meydanı doldurdum. İnsan içindeyim. Kayseri’nin bağrındayım. Bakıyorum Kayserililerin yüzüne. Birbirimizin yüzüne bakıyoruz. Diyorum ki ‘Tayyip Erdoğan ben senin gözünün içine bakarak söylüyorum.’ Diyorum ki ‘Biz arkadaşlarımıza, Cumhurbaşkanı adayımıza, Ekrem Başkanımıza güveniyoruz. Eğer sen de savcına güveniyorsan canlı yayına gelin. Duruşmaları canlı verin. İftirayı da görelim, cevabını da millet duysun. Hodri meydan.’ Sayın Bahçeli’nin kabul ettiği canlı yayına ‘Münasip olur’ diyen Erdoğan’a sesleniyorum: Ne oldu? ‘Ahtapot’ dedin, kafası koptu. ‘Ahtapot’ dedin, kolları boştu. Ne oldu? Dedin ki ‘Her türlü kanıt hazır, hepsinin içi boştu. Şimdi buradan, iddianameden memnun olmayan Erdoğan’a söylüyorum: Ya o AK Toroslar çetesini dağıtacaksın. Ya da bu millet hesabını sandıkta sorunca şaşırmayacaksın.
“Yargılama süresi için 12,5 yıl diyorlar”
Dün anlattım bir televizyon kanalında buradan tekrar edeyim. 19 Mart‘ta hem Ekrem Başkan’a, hem de arkadaşlarımıza Meşe diye bir gizli tanığın verdiği ifadelerle sorular sordular, tutukladılar. İddianame çıktı, Meşe yok. Yerine İlke gelmiş. Dün akşam gördük ki Meşe’nin yerine koyduğu İlke açıklama yapmış. Demiş ki, ‘Ben bütün tanıklıklarımdan vazgeçiyorum. Benim hakkımdaki tedbirleri kaldırın. Ben bu işte yokum.’ Meşe’den sonra İlke de bu işten vazgeçmiş. Şimdi duruşma için 9 Mart’a gün veriyorlar. Arkadaşlarımızın hepsine ‘Üç ay daha tutuklu kalacaksın’ diyorlar ve işin kötüsü, ‘Eskiden yargılamalar uzun sürüyor, yıllar sürüyordu. Bu iş aylar içinde bitecek, yargılamaya başlarken yargılayan yargılama süresini belirtecek’ demişlerdi. Dün tensip zaptı yayınlandı, yargılama süresi için ne diyor biliyor musunuz? 12,5 yıl. Bu şu demek. ‘Evet, elimde kanıtım yok, evet mahkeme bittiğinde beraat edecek. Evet, ben ispatlayamayacağım ama ben majestelerinin, ben beyefendinin savcısıyım. O yüzden ağırdan alacağım, 12,5 yıl bu işi sürdüreceğim, 12,5 yılda kim öle kim kala. Benim marifetimle bu rejimin iktidarını sürdüreceğim, ben bunların Cumhurbaşkanı adayını içeriden çıkarmayacağım.’
“Gizli tanık ‘vicdanım hiç rahat değil’ diyor”
Buradan bütün Türkiye’ye yeni bir bilgi, bunların nasıl döküldüğünün ispatı. Hani ilk başta üç gizli tanıkla çıktılar, Meşe patladı İlke geldi. İlke vazgeçti 10 - 12 tane gizli tanık dizmişler. Bakın o gizli tanıklardan Ahmet Taşçı aynen şöyle söylüyor, dilekçe verdi, yeni verdi. ‘Beyanda bulunmamı savcılık istedi. Ama ben gördüklerimi değil; piyasadan duyduklarımı anlattım. Vicdanım hiç rahat değil. İfadelerimle birilerini tutuklamışlar. Kimsenin hakkına girmek istemem. Anlattıklarımı da yalan yanlış yazmışlar. Basına servis etmişler. Pişmanım, gizli tanıklıktan çekiliyorum.’ İşte size AK Parti’nin yargısı. Meşe’nin durumu ortada, İlke’nin durumu ortada, kendi kendine ilan etmiş, gizli tanık yaptıkları Ahmet Taşçı’nın durumu ortada. Bunun için biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak alnımız açık, başımız dik, TRT‘den veya bir kanaldan sabit isteyen bütün kanallardan canlı yayın istiyoruz.
"Bu millet seni sandığa çağırıyor. Cesaretin varsa gelirsiniz, Meclis’te kararı alırız"
Türkiye’de 81 ilde 973 ilçede bütün sizlerin emekleri ile, gönüllülerimizin emekleri ile adayın serbest bırakılmasını, erken seçim isteyen, istediğini söyleyenlerin imzalarını dokuz ay boyunca topladık. Geçen hafta kurultaydaydı, ilk kez Kayseri Meydanı’nda. 25,1 milyon imza. Adayımı yanımda, sandığı önümde istiyorum. Türkiye’de dünya siyasi tarihinin en büyük imza kampanyasına yüreğini koyanlara bir alkış. Bu kampanyaya evladı devlet memurluğu sınavına girecek diye, gönlünü koyup imzasını koyamayanlar, torununun geleceği kararmasın diye korkusundan imzasını koyamayan, gönlünü yüreğini koyanlar var. Son seçimlerde AK Parti 19 milyon oy aldı. 6 milyon fazlası bu TIR’da var. Türkiye’deki seçmenlerin neredeyse yarısına yakınının imzası bu TIR’ın içinde var. Buradan Erdoğan’a sesleniyorum. Bu millet seni sandığa çağırıyor. Cesaretin varsa gelirsiniz, Meclis’te kararı alırız. Kış geçer, mart ayında sandığı koyarız. Millet görevi sana verirse, biz buna saygı duyacağız. Ama bu milletten aldığın ve bu yaptıklarınla milleti pişman ettiğin, bezdirdiğin, seçmene yaka silktirdiğin ortada. Geldiğin sandığı inkar ediyorsun. Erdoğan bu TIR’ın içinde 25,1 milyon kişi diyor ki; ‘Getir sandığı, kararı biz vereceğiz.’
"Ekrem İmamoğlu bu milletin adayıdır"
Kayseri’deki senin seçmenine şunu izah edebilir misin? ‘Ben sefalet ücreti veriyorum emekliye, ben açlık sınırının neredeyse üçte ikisini veriyorum asgari ücretliye. Tarımda perişan oldu çiftçi, bugün Türkiye’de kimse halinden memnun değil. Ben son seçimi kazanmıştım ama benden sonra Türkiye’de birinci parti değişti. 25 milyon kişi beni sandığa çağırıyor ama ben kaçıyorum’ dediğinde Kayseri buna ‘İyi yapıyorsun’ mu diyecek? Neden korkuyorsun? Sandığı getir, karşımıza çık. Seçilirsen beş yıl daha görev yaparsın. Ama bu millet 23 Mart günü adayını belirledi. 15,5 milyon kişi, 2 milyon üyem var benim. 15,5 milyon kişi, iki elinde iki baston 93 yaşında ninem çıktı merdivenleri Ekrem’e sahip çıkmak için. Karnında üç aylık bebesi ile hamile kadınlar sandık başına koştu. Ekrem İmamoğlu, ne Özgür Özel’in ne Cumhuriyet Halk Partisi’nin adayıdır. Bu milletin adayıdır. Millet adayını dışarıda ve sandığı önünde istemektedir. ‘Ey Erdoğan, sensen sen. Yoksan oğlun, o değilse damadın istediğin hangi bakanınsa o bakanın. Çıksınlar karşımıza. Biz buradayız, adayımız burada, sandık burada. Hodri meydan Erdoğan, hodri meydan. Kayseri’den meydan okuyoruz sana. Biz bu ülkeyi daha iyi yönetiriz. Biz bu ülkede herkesin yüzünü güldürürüz.
"Gençlere söz veriyoruz; yasaksız Türkiye’yi, vizesiz Avrupa’yı, getireceğiz"
Biz bu ülkede yoksul bırakmayız, işsiz bırakmayız. Biz bu ülkede kesinlikle bu insanları kaderine, bir avuç insanın hesabına, kitabına terk etmeyiz. Temel vatandaşlık geliri gelecek. Yoksulluğu yönetmeyeceğiz, yoksulluğu yok edeceğiz. Çiftçi, sonuncusunun dediği gibi ‘Anasını da alıp gitmeyecek.’ Birinci Cumhurbaşkanı’nın dediği gibi bu milletin yeniden efendisi olacak. Asgari ücret ilk yıl alınan, hızla uzaklaşılan bir ücret olacak. Herkes hakça ücretler alacak, aldığı maaşla geçinecek. Türkiye’de dört gencin üçünün aklı dışarıda olmayacak. İstediği zaman gidecek ama bu güzel ülkeye dönecek. Hasreti bitireceğiz, gurbeti bitireceğiz. Memleketini bırakıp giden gençleri bitireceğiz. Gençlere söz veriyoruz; yasaksız Türkiye’yi, vizesiz Avrupa’yı, dünyayı getireceğiz. Bundan sonra kimsenin barınma sorunu kalmayacak. Bizim söyleyip, AK Parti’nin ‘Biz de yapacağız’ deyip yüzde 5’le sınırlı tuttuğu kiralık sosyal konut yüzde 40 - 50 olacak. İktidarımızda gelirine göre kira dönemi başlayacak. Az kazananın az kira verdiği, çok kazananın çok kira verdiği, kazanmayanın ev sorununun devlet tarafından çözüldüğü gerçek bir sosyal devleti getireceğiz. Kimsenin çocuğunun kursağından, zenginin kursağından geçip de geçmeyen bir şey kalmayacak. Süte muhtaç, beze muhtaç, mamaya muhtaç yoksul çocuğu olmayacak. Her doğan çocuk, fakir babasının değil; bu milletin, bu devletin evladı olacak. Böyle bir düzeni getirmeye var mıyız? Yoksulluğu bitirmeye var mıyız? Güvencesizliği bitirmeye, haksızlığı bitirmeye, eşitliği getirmeye var mıyız?"
ANKA