Tuncer Bakırhan: Kürt sorunu ayrımcılık yapan İller Bankası'dır, cezaevlerindeki gözlem kuruludur, DEM Partili olduğu için projesi engellenen belediyelerdir

DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, Diyarbakır'da belediye eşbaşkanlarıyla buluştu

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğlulları ile Tuncer Bakırhan’ın katılımıyla belediye eşbaşkanları toplantısı düzenledi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

ÇandAmed Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen toplantıda, Tuncer Bakırhan konuştu. Bakırhan "Sadece Kürt illerinde değil Türkiye'nin neresinde olursa olsun, kayyım garabetinden artık vazgeçilmeli, gündemden çıkarılmalı. Bu intikamcı yaklaşımlardan artık vazgeçilmelidir. Bu ülke halkın seçmiş olduğu siyasi iradeleri hapsettiği için bir şey kazanmadı" dedi.

Bakırhan'ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

"Yerel demokrasi mücadelesi yürütüyoruz"

Değerli arkadaşlar, aynı zamanda 27 Şubat'ta Sayın Öcalan'ın başlattığı Barış ve Demokratik Toplum sürecinde de siz değerli yerel yönetimlere, seçilmiş arkadaşlarımıza büyük görev ve sorumluluklar düşüyor. Çünkü bu sürecin omuzlandığı temel alanlardan birisi de yerel yönetimlerdir. Yerel demokrasi diyoruz. Yerel demokrasi mücadelesini yürütüyoruz. Hele ki bu 27 Şubat'ta başlayan ve günümüze kadar devam eden bu süreçte yerel yönetimlerimizi yakından ilgilendiriyor. Ben arkadaşlarımızın bu konuda da çok duyarlı, hangi sorumluluk altında olduğu bilinciyle hareket edeceğini, söylediği her sözü, koyduğu her kaldırım taşını, vurduğu her kazmanın bu sürece nasıl katkı sunacağı bilinciyle daha fazla çalışmalara, daha fazla bu süreci toplumsallaştırmaya, haklılaştırmaya katkı sunacağını biliyorum. Unutmayalım, barış demek işlevsel yerel demokrasi demektir. Aktif yerel yönetimler demektir. Barış demek sizin alanınızın büyümesi demektir. Barış demek seçilmiş yerel iradenin yerine devlet memurlarının, kayyımların atanmadığı demektir. Barış demek mevcut bütçeden hepinizin eşit şekilde yararlanması demektir. Barış demek İller Bankasının belediyelere eşit bir şekilde yaklaşması demektir. Bankanın belediyelere destek sunarken bazılarının projelerini engellemek demek değildir. 

"Bizim yönetimde olduğumuz kentlerde uyuşturucuyla mücadele olacak"

Barış en çok sizi ilgilendiriyor. Onun için bu süreci birlikte başarıya ulaştırmak için de omuz omuza her birimiz kendi alanımızda katkılarımızı sunarak devam ettireceğiz. Her belediyeyi bir komün olarak değerlendireceğiz. Halkımızın içinde bulunduğu sorunları çözmenin merkezi hâline getireceğiz. Sizin seçim çalışmalarınıza katıldığımız zaman çok net sözler verdik halkımıza. Bizim yönetimde olduğumuz kentlerde uyuşturucuyla mücadele olacak. Sokakta kimse kalmayacak. Aç kimse olmayacak. Ulaşım parasını bulmadığı için okulunu dondurmayacak kimse. Okumak için bir gelire sahip olmadığı için okulunu bırakmayacak. Kardeşlik olacak, eşit hizmet olacak dedik. Bunların tamamı da barışla ilgili bir mesele olduğu için bu 27 Şubat'ta başlayan barış sürecini de yakından takip etmek seçilmiş yönetici arkadaşlarımızın aynı zamanda sorumluluğundadır. Yerel yönetimler Kürt meselesinin çözümünde başarılı bir alandır. En başta çünkü yerel demokrasiyi koruyoruz. En başta yerel yönetimlerin hapsedilmediği, tutuklanmadığı bir talebi ortaya koyuyoruz.Dolayısıyla bu süreç tam da yerel yönetimlerin süreci olduğu için sürecin uzağında değil, süreci izleyen değil, süreci sadece okuyan değil, süreci hayata geçiren, omuzlayan, sorumlu kalan, toplumla buluşturan, toplumun kafasında varsa bu konuda soru işaretlerini gideren sizlersiniz.

"Halkın seçmiş olduğu irade belediyeleri yönetmelidir"

Bu sürecin asıl yürütücüleri belediye eşbaşkanlarımızdır. İl genel meclisi ve belediye meclis üyesi arkadaşlarımızdır. Bunu da belirtiyorum. Yeni dönemde bu süreci bilinçle, iradeyle, büyük bir umutla, coşkuyla karşılayacağımıza inanıyorum. Bu süreçte Türkiye'de bir süreçten, demokrasiden bahsedeceksek, önce bu kayyımları ortadan kaldıran adımların atılması gerekiyor. Toplumun iktidardan beklentisi, kayyım atanan belediye eşbaşkanlarının tekrar görevlerinin başına dönmesidir. Toplumun beklentisi, içeride bulunan, başta seçilmiş arkadaşlarımız olmak üzere siyasi sebeplerle içeride bulunan tutsakların özgürleştirilmesidir. Bu sürecin önünü açacak, halkın da dile getirmiş olduğu çok önemli bir taleptir.Talebimiz nettir. Kayyım atanan belediyeler halkın seçilmiş iradesine tekrar teslim edilmelidir. Halkın seçmiş olduğu irade belediyeleri yönetmelidir. Kayyım garabetinden artık vazgeçilmelidir, gündemden çıkarılmalıdır, Türkiye'nin neresinde olursa olsun.

"Selçuk Mızraklı partimizin üyeliğinden ayrılmayacak"

Belediye eş başkanları demişken buradan Sayın Selçuk Mızraklı şahsında da cezaevindeki bütün tutsak arkadaşlarımıza da selamlarımızı, sevgilerimizi gönderiyoruz. Yine biraz önce hep beraber karşıladık Nuriye Arslan ve Hoşyar Sarıyıldız arkadaşlarımıza da geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Hoş geldiniz. Umarım mücadelemizi kaldığımız yerden daha güçlü bir şekilde devam ettireceğiz. Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özel’e de geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor, hoş geldin ona da diyoruz. Arkadaşlarımız 10 ay haksız bir yere hapsedildiler, bırakıldılar. Şimdi de haksızlıkların giderilmesini talep ediyoruz, istiyoruz.

Tüm cezaevindeki yoldaşlarımızın bir an önce serbest bırakılmaları gerektiğini bir kez daha sizlerin huzurunuzda dile getirmek istiyoruz. Ayrıca yine izlediğiniz gibi çok garip bir ülke. Neyini anlatsan, neresinden tutsan bir aksaklık var, bir bozukluk, bir hukuksuzluk var. Bir türlü bitmedi, tükenmedi, devam ediyor. Daha iki gün önce Selçuk Mızraklı şartlı salıverme yasasından yararlanmak için avukatları talepte bulundu ama reddedildi. Sebebi de örgütten kopmadığı gerekçe gösteriliyor. Yani yaşamı boyunca evet örgüt üyesidir, TTB’ye bağlı evet üyedir, partimizin üyesidir ama Selçuk Mızraklı başka bir yerin üyesi olmadı. Sanırım herhalde bizi kastediyor Cezaevi İdare Gözlem Kurulu ama Selçuk Mızraklı hiçbir zaman hem üye olduğu meslek kuruluşundan hem de partimizin üyeliğinden herhalde ayrılmayacak. İnşallah çıktığı zaman da belki yöneticiliğini yapacak. Eğer bunun için bekletiyorlarsa yanlış yapıyorlar.

"Cezaevi idare gözlem kurulları başka bir şeye hizmet ediyor"

Bu cezaevi idare gözlem kurulları çok ilginçtir. Neye hizmet ettiklerini anlamak zor. Böylesine barışı, çözümü tartıştığımız bir süreçte seçilmiş arkadaşlarımızı, siyasi tutsakları bilerek isteyerek cezalandırmaları, şartlı salıvermeden yararlanmalarını engellemeleri hem de infazlarını yakmalarını bir araştırıp incelemek gerekiyor. Bunlar başka bir şeye hizmet ediyorlar. Bir an önce bu akıl tutulmasından vazgeçilmesi gerektiğini belirtiyoruz. Bu garabet niteliğindeki kararlardan vazgeçilmesi gerektiğini belirtmek istiyorum. Bu intikamcı yaklaşımın kimseye bir yararı yok, bu intikamcı yaklaşımlardan artık vazgeçilmelidir. Bu ülke, halkın seçmiş olduğu siyasi iradeleri hapsettiği için bir şey kazanmadı. 

Eş genel başkanlarımız Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş, Leyla Güven, Ayşe Gökkan, onlarca vekilimiz, belediye eş başkanlarımız içeridedir. Hani ekonomi iyi gitse biz kendimiz deriz ki tutukluluğumuz devam etsin. Demokrasi iyi gitse hadi bu tutsaklık demokrasiye kurban olsun deriz ama tamamıyla bu tutsaklar ülkeyi ekonomik olarak, siyasi olarak büyük bir çıkmazın içerisine sürüklemiş, her şey gittikçe daha kötüye gidiyor. Üstelik barışı konuşuyoruz. Barışı tartışıyoruz. Ama Selçuk Mızraklı, üye olduğu örgütünden ayrılmamış diye Cezaevi Gözlem Kurulu rapor veriyor. Bu hatadan artık vazgeçilmeli, bu hatalar artık tekrar edilmemeli diyoruz. Bu provokasyonlara geçit vermeyeceğiz. Daha önce de söylemiştim. Bütün haksızlıklara, hukuksuzluklara rağmen sizler hizmet alanında mücadele ederek, biz de sokaklarda, fabrikalarda, Meclis’te mücadele ederek, tutsak arkadaşlarımız da cezaevlerinde direnerek bu süreci boşa çıkaracağımıza inanıyorum. 

Bu arada Mehmet Sıddık Akış arkadaşımıza da, Hakkari Belediye eş başkanlarımıza da selam, sevgilerimizi gönderiyoruz. Onun davasını da yakından takip ettiğimizi belirtmek istiyorum. Evet değerli arkadaşlar, başta söyledim. Bugün burada bir buçuk yılımızı değerlendireceğiz. Dün Yerel Yönetim Kurulumuza bir toplantı yaptık, eş başkanlar olarak, Merkez Yürütme Kurulu olarak çok önemli şeyler anlattılar, çok güzel şeyler anlattılar. Belediyelerimizin bütün imkânsızlıklara rağmen bugüne kadar ortaya çıkardıkları hizmetler gerçekten takdire şayandır. Biraz sonra hangi şartlarda çalıştığınızı, hangi şartlarda ürettiğinizi anlatacağım. Bu bir buçuk yılda yaptıklarımızı da yapamadıklarımızı da tartışacağız, cesurca.

"Saraylara özenilen kamu binalarından tasarruf etmiyorlar"

Belediyenin makam aracı mı olmaz arkadaşlar? Mercedes istemiyor ya. En ucuzundan işlerini görecek bir araç bile alamıyor. Tasarruf tedbirleri varmış. Ama Van’daki kayyıma tasarruf tedbiri yok. Siirt’te Sayıştay belgeleriyle onlarca yolsuzluğu ortaya çıkan Siirt Belediyesi kayyımına tasarruf genelgesi, kanunu işlemiyor. Bunları kabul etmiyoruz. Basın da burada. Bunların Türkiye kamuoyuna da duyurulması gerekiyor. Bu vicdani bir sorumluluktur. Böyle bir saçmalık olabilir mi? Dünyanın neresinde “makam aracı olmayan belediye” var deseniz gülerler ya. Ayıptır ya, bu kadar mı olur? Saraylara özenilen kamu binalarından tasarruf etmiyorlar. Neredeyse en ufak müdürlüğün binası büyük sultan saraylarına benziyor ya. Oradan tasarruf et. O konvoylarından tasarruf et. Bir liralık ihaleyi üç liraya veren kayyımların bu uygulamalarını durdurarak tasarruf et. Çatışmayı durdurarak tasarruf et. Çalmayan, çıkmayan, hizmet üreten DEM Parti belediyelerine tasarruf kanunlarını uygulayarak tasarruf etmiyorsun. Oradaki bize oy veren vermeyen, kentte yaşayan herkesi cezalandırıyorsun. Bu böyle bilinsin. 

Tüm bu baskılara rağmen belediyelerimize teşekkür ediyorum. Biraz sonra birlikte tartışacağız. Eleştirilerimiz de var. Birbirimizle eleştirilerimizi konuşacağız ama kaynak yaratmaktan geri durmadınız. Günü geldi, belediyelerimiz yemedi içmedi biriktirdi, hizmet üretmeye çalışıyor. Şimdi bazı hizmetleri —ya basın burada iken de söyleyeceğim— çok önemli şeyler de yaptınız. Kadın yaşam merkezleri neredeyse hemen hemen birçok belediyemizde var, bu çok kıymetlidir. Aile içi şiddet hattı, şiddet kartı, meslek kursları, kadın kent bostanları… Gençler için merkezler; biz gençleri uyuşturucu belasından uzaklaştırmaya çalışıyoruz. Onlar sokağa salıp iyice bu belaya bulaştırmak istiyorlar. Festivaller yaptınız, kütüphaneler kurdunuz, spor etkinlikleri yapıyorsunuz, çocuklar için zarokîstanlar birçok belediyemizde var. Şenlikler, film gösterileri, yaz spor okulları… Engelliler için daire başkanlıkları kuruldu. Bunlar çok kıymetliydi. Engelli kardeşlerimizle yerel yönetimlerimiz olanakları ölçüsünde dayanışıyor. Sessiz sinema filmleri gösteriyorlar. Özellikle son bir buçuk yılda kültür ve dil alanında çok ciddi çalışmalar yaptı belediyelerimiz. Tiyatro, film, belgesel günleri yaptılar. Dengbêj divanları kurdular. Çok önemli bir kültürümüzdür. Bence bunu her yerde yaygınlaştırmak, halkımızla buluşturmak gerekiyor. Kitap fuarları, dil kursları, çok dilli hizmetler… 

Sosyal belediyecilik konusunda bütün dünyaya örnek olacak uygulamalara imza attı birçok belediyemiz. Gıda ve nakdi desteklerin yanında yoksul öğrencilere burslar, öğrencilere kırtasiye malzemeleri, halk lokantaları, tandır evleri… Yani bunu böyle sayarsam yüzlerce olacak. Kısaca bazı başlıklara değindim, teşekkür ediyoruz. Bunu yapan, bunu hayata geçiren siz değerli belediye eş başkanlarımızsınız. Yine il genel meclisi üyelerimiz aracılığıyla da kırsalın altyapı ve temel hizmetleri için yoğun bir çaba içerisindeyiz.

"Kürt sorunu nedir?"

Kürt sorunu; AKP’ye oy veren bir köyün hemen yanı başında, 300 metre–1 kilometre ötesindeki iki köy arasındaki farktır. Asfalt dökülüyor oy verene, asfalt bir metre ileri gitmiyor diğerinin sınırına; çünkü oy verilmemiş. Kürt sorunu neymiş? Al sana Kürt sorunu. İl genel meclisi üyelerimiz, sekiz ilde meclis başkanlığı bizde. Arkadaşlara da teşekkür ediyorum bu makas açıklığını giderdikleri için. Bugüne kadar hizmet götürülmeyen kırsal bölgelere, köylere hizmet götürdükleri için… Asıl büyük görev il genel meclisi üyelerimize düşüyor. İl genel meclisi başkanlarımız aracılığıyla bunların il genel meclisi üyelerinize de iletilmesi gerektiğini söylüyoruz. Bu makas açıklığını gidermek bizim boynumuzun borcudur. Oy veren vermeyen ayrımı yapmadan adil bir şekilde davranmamız gerekiyor.


 

Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU