Sabahın erken saatlerinde Zorlu PSM'nin geniş fuayesi sessiz. Ama bu sakinlik fırtına öncesi sessizliği anımsatıyor. Sadece birkaç gün sonra burası, ışığın, sesin ve hareketin birbirine karıştığı bir evrene dönüşecek. Zorlu PSM Genel Müdürü Filiz Ova, gülümseyerek anlatıyor:
Şu sıralar oldukça yoğun ve bir o kadar da heyecanlı bir dönemdeyiz. Dünyaca ünlü bir festivali gerçekleştirmek bizim için hem büyük bir sorumluluk hem de gurur. Sanatın, teknolojinin ve toplumun birbirine karıştığı bir evren olacak burası...
O evrenin adı Ars Electronica.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
1979'da Avusturya'nın Linz kentinde başlayan Ars Electronica, yalnızca bir festival değil, dijital çağın vicdanı sayılıyor. O ilk buluşmada 20 sanatçı ve bilim insanı, insanla teknolojinin kesiştiği geleceği tartışmak için bir araya gelmişti. O günden bu yana festival, neredeyse yarım yüzyıldır sanatla bilimin, teknolojiyle insanın buluştuğu noktada duruyor. Nam June Paik'ten Olafur Eliasson'a, Laurie Anderson'dan Refik Anadol'a kadar pek çok sanatçının yolu buradan geçti; kimi zaman bir laboratuvar, kimi zaman da geleceğin sanatı için düşünsel bir zemin oldu.
Ars Electronica bugün hâlâ aynı sorunun peşinde: "Teknoloji ne yapabilir?" değil, "Bizim için ne yapmalı?"
Bu sorudan yola çıkan festival, her yıl sanatçılardan mühendislere, tasarımcılardan düşünürlere kadar binlerce kişiyi bir araya getirerek dijital çağın insana, duyguya ve yaşama dokunan yüzünü keşfetmeye devam ediyor.
Ve festival, bu yıl ilk kez İstanbul'a geliyor. 21–28 Ekim'de Zorlu PSM'nin farklı sahne ve alanlarında gerçekleşecek Ars Electronica İstanbul, izleyicileri dijital sanatın kalbine davet ediyor. Etkinlik, Zorlu PSM ve Piksel.Creative Solutions partnerliğinde, Diageo Türkiye'nin ana sponsorluğunda düzenleniyor.
"Ars Electronica'nın İstanbul'a gelişi bizim için bir festivalden ibaret değil, bir dönüm noktası" diyor Ova:
Bu buluşma, İstanbul'u küresel dijital sanat haritasında çok daha görünür kılacak. Türkiye'deki sanatçılar ve teknoloji üreticileri için de yeni bir ilham alanı yaratacak.
Sanatın yeni dili
Ars Electronica, kuruluşundan bu yana sanatın teknolojik gelişmelerle kazandığı yeni dili araştırıyor. Bu yıl da aynı soruyu İstanbul'da soruyor:
Sanat, veri çağında nasıl bir form alır?
Ova'ya göre bu dil, sadece estetik değil, toplumsal dönüşümün de bir parçası:
Sanat, teknoloji ve toplum kesişiminde doğan yeni bir dil var artık. Sanatçılar algoritmalarla düşünüyor, verilerle resmediyor. Bu üçlü kesişim, sanatın toplumsal meselelerle kurduğu ilişkiyi de değiştiriyor. Seyirci pasif izleyici olmaktan çıkıyor, eserin aktif parçasına dönüşüyor.
İşte bu yüzden Ars Electronica İstanbul'da her şey katılımcılığa dayanıyor. İzleyici yalnızca bir eser görmeye değil, onunla etkileşime geçmeye, bazen de eseri tamamlamaya davet ediliyor.
Cod.Act'in titreşim ve rezonansla mekanı dönüştüren hipnotik kinetik heykeli Cycloïd-E, Marc Vilanova'nın görünmeyen elektromanyetik dalgaları ışık ve ses performansına dönüştürdüğü Cascade, Martyna Marciniak'ın hiper-gerçeklik üzerine düşündüren Anatomy of Non-Fact işi ve iklim krizine canlı alg kültürleriyle dikkat çeken Noor Stenfert Kroese'nin Fading Colours enstalasyonu... Hepsi, insanla teknolojinin birbirine nasıl dokunduğunu farklı biçimlerde sorguluyor.
Ova, festivaldeki deneyimlerin duygusal gücüne vurgu yapıyor:
Sanat herkeste başka bir karşılık bulur. Cod.Act'in mekanik bir organizmanın nefes alışını andıran hareketleriyle büyülenebilir, Universal Everything'in interaktif evreninde kendi bedeninizle dünyayı şekillendirebilirsiniz. Biz bu duyguların izini sürmek istiyoruz.
İzleyici değil, katılımcı
Festivalin dikkat çeken yanlarından biri, Türkiye'den genç sanatçıların bu uluslararası sahnede yer alması. Özcan Ertek'in yapay zekayla Türk kahvesi falını buluşturduğu Future Visioning işi, İmelda Kuyumcu & Gözde Betülay Yorulmaz ikilisinin Fragmentation yerleştirmesi ve Ceren Su Çelik'in video çalışması, yerel kültürle küresel teknolojiyi bir araya getiriyor.
"Bu platformda yer almak genç sanatçılarımız için büyük bir motivasyon" diyor Ova ve ekliyor:
Dijital sanatın deneyim alanları hâlâ sınırlı ama bu tür projeler hem üretim hem paylaşım alanlarını genişletiyor. Biz Ars Electronica İstanbul'la hem sanatçılara hem de izleyicilere dokunabilmeyi, cesaret verebilmeyi arzu ediyoruz.
Festivalin amacı yalnızca göstermek değil, düşündürmek. Bu nedenle sergiye eşlik eden konuşma programları, atölyeler ve performanslar izleyiciyi hem estetik hem de etik sorularla baş başa bırakacak.
"Ars Electronica görsel bir şölen olmanın ötesinde, düşünmeye teşvik eden bir alan" diyor Ova:
İklim krizi ya da yapay zeka etiği gibi meseleler burada sanatın diliyle tartışılıyor.
Linz'in ruhu, İstanbul'un enerjisi
Filiz Ova'nın Ars Electronica'yla ilişkisi yıllar önce dijital sanatı yakından takip etmesiyle başlamış. Ama geçen yıl Linz'deki festivali yerinde deneyimlediğinde, bu ilgi bir hayranlığa dönüşmüş:
Şehrin neredeyse tamamına yayılmış yaşayan bir sanat ekosistemiydi. Bilimle sanatın, teknolojiyle toplumun bu kadar doğal biçimde iç içe geçtiğini görmek çok ilham vericiydi. Linz'deki o bütüncül yapıyı gördükten sonra, İstanbul'da da benzer bir bağı kurabileceğimizi hissettim.
Bu deneyim, İstanbul edisyonunun kurgusuna da yön vermiş. Festivalin farklı sahne ve alanlara yayılması, izleyicinin her adımda dönüşümün parçası olmasını sağlıyor. Ova'ya göre bu yapı, Linz'in derin düşünme kültürünü İstanbul'un enerjisiyle birleştiriyor:
Burada da yaşayan, nefes alan bir sanat alanı yaratmak istiyoruz.
Dijitalin içinde insanı aramak
Zorlu PSM'nin Digilogue, NFT Biennial ve +D platformu gibi dijital projeleri, bu festivalin zeminini hazırlamış olsa da Ova, bu çalışmaların odağında teknolojiden çok insan olduğunu vurguluyor:
Teknolojiler sanatın doğasını dönüştürse de insani dokunuşun özgünlüğü kaybolmuyor. Önemli olan dijital araçların insan hikayelerini nasıl anlatabildiği.
Ona göre bu yaklaşım, dijital çağın yarattığı mesafeleri de kapatıyor. "Belki de dijital sanatın en güzel tarafı, bizi yeniden duygularımıza yaklaştırması" diyor Ova.
Geleceğe bakarken
Sohbetimizin sonlarına yaklaşırken konu ister istemez geleceğe geliyor. "10 yıl sonra Zorlu PSM'de bir festival nasıl görünür?" diye soruyorum. Ova kısa bir sessizlikten sonra gülümsüyor:
Bence teknoloji ve insan hikayeleri daha da iç içe geçecek. Yapay zeka yaratım sürecinin doğal bir parçası olacak. Ama ne kadar ilerlerse ilerlesin, sanatın kalbinde her zaman duygular olacak. Belki de bugün hayal bile edemediğimiz formlarla karşılaşacağız.
Bu sözler aslında Ars Electronica'nın özünü özetliyor: Teknoloji ilerler, araçlar değişir ama sanatın kökü hep insanın hayal gücünde yatar.
"Sanatın geleceği burada şekilleniyor"
Festival yaklaştıkça Zorlu PSM'nin salonlarında prova, montaj ve denemeler sürüyor. Ekranlar yanıyor, ışıklar yerini buluyor, makineler homurdanıyor. Ama bütün bu teknik seslerin arasında hissedilen başka bir şey var: Merak.
Filiz Ova son sözlerini bu duyguyla söylüyor:
Ars Electronica İstanbul, sadece bir festival değil. Sanat, teknoloji ve toplum arasında yeni bir diyalog başlatacak. Her yaştan sanatseveri bu büyülü deneyimin parçası olmaya davet ediyoruz. Gelin, birlikte sanatın geleceğine tanıklık edelim.
Ve belki de o gelecek, çoktan burada.
Bir kinetik heykelin sessiz titreşiminde, bir çocuğun dijital atölyede keşfettiği o ilk fikirde, ya da izleyicinin kendi hareketiyle şekillenen ışığın içinde...
© The Independentturkish