Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, 7 Ekim Aksa Tufanı’nın yıl dönümüne ilişkin yaptığı açıklamada: "Gazze’nin yıkılan enkazı altında sadece aziz şehitlerin bedenleri kalmadı; İsrail’in yüzyıldır ürettiği yalanlarla oluşmuş bir efsane de yerle bir oldu. İki yıllık soykırım, Nazilerle Siyonistler arasında özde ve yöntemde bir fark olmadığını da dünyaya gösterdi.Gazze yıkılırken insanlık vicdanı dimdik ayağa kalktı!” dedi.
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, 7 Ekim Aksa Tufanı’nın yıl dönümünde sosyal medya hesabı üzerinden açıklama yaptı. Açıklamasına Filistinli şair ve yazar Mahmut Derviş’in şiiriyle başlayan Davutoğlu, şunları kaydetti:
“Ey yürüyenler eğreti sözcükler arasında! Sizden kılıç – Bizden kan
Sizden çelik ve ateş – Bizden et ve can. Sizden yeni bir tank – Bizden taş
Sizden gaz bombası – Bizden yağmur.Bizim üstümüzde de sizinki gibi gök ve hava
Hissenizi alın kanımızdan, çekip gidin. Danslı yemekli bir akşam partisine gidin
Bize düşen korumaktır şehitler gülünü. Bize düşen yaşamaktır dilediğimizce
Geldi artık çekip gitme zamanınız. Nerede isterseniz orada ölün ama ölmeyin aramızda
Yapılacak işlerimiz var toprağımızda. Burada bizimdir mazi
Bizimdir hayatın ilk sesi. Bizimdir bugün, bizimdir gelecek
Burada bizimdir dünya ve ahiret .Çıkıp gidin toprağımızdan
denizimizden, karamızdan buğdayımızdan, tuzumuzdan, taşımızdan
defolun her şeyimizden! Defolun, belleğimizdeki anılardan ey yürüyenler eğreti sözcükler arasında!”
Davutoğlu, ilk kez 24 yaşında gittiği Filistin’de tanık olduklarını hatırlatarak şunları söyledi:
"7 Ekim Aksa Tufanı Mahmud Derviş’in şiirleriyle büyüyen ve “sözü eylem dönüştürerek” “putları yıkan beyaz kanatlı” bir neslin onun “kayaları döve döve şarkısını koparan şimşeği” tufana dönüştürerek “Çıkıp gidin toprağımızdan, denizimizden, karamızdan, buğdayımızdan, tuzumuzdan, taşımızdan, defolun her şeyimizden! Defolun belleğimizdeki anılardan” diye haykırmasıydı.
İlk kez 24 yaşında gittiğim Filistin topraklarında çekilen acıların bir şahidi olarak 7 Ekim sabahı Filistin’in Mehmet Akif’i olan Mahmud Derviş’in bu satırları aklıma geldi önce. Tereddütsüz bir şekilde “işgal, soykırım ve apartheid” altında yaşayan bir halkın direnme hakkı vardır dedim. Ağır eleştirilerle karşılaştım; ama büyükdedesi 1948’de sürgün veya şehit, dedesi 1967’de sürgün veya şehit, babası Sabra Şatilla’da sürgün veya şehit olmuş, kendisi abluka altında öleceği günü bekleyen bir nesilden ne beklenebilirdi ki?
Herkes elini vicdanına koysun ve empati yapsın! BM’in o güçlü devletleri kendi aldıkları kararlara saygı gösterselerdi, anlı şanlı Müslüman liderler kimi İbrahimi anlaşma adı altında kimisi BMGK toplantısında soykırımcı Netanyahu’nun elini sıkmasaydı Gazze’nin yiğitleri “kılıca karşı kanlarını, çelik ve ateşe karşı can ve etlerini” koyarak kendileri ve aileleri ile birlikte ölüme koşarlar mıydı?
'7 Ekim boşlukta olmadı' diyen BM Genel Sereteri Guterres en doğru tanımı yaptı. Evet şimdi 7 Ekim öncesine dönmek, yaraları sarmak çok zor! Ancak, Gazze’nin yıkılan enkazı altında sadece aziz şehitlerin bedenleri kalmadı; İsrail’in yüzyıldır ürettiği yalanlarla oluşmuş bir efsane de yerle bir oldu. İki yıllık soykırım Nazilerle Siyonistler arasında özde ve yöntemde bir fark olmadığını da dünyaya gösterdi. Gazze yıkılırken insanlık vicdanı dimdik ayağa kalktı!
Bu vicdanı uyandıran Gazzeli yiğitlere, dünyanın bütün meydanlarında stadyumlarında insanlık adına haykıran, Sumud ve Vicdan filosuyla Akdeniz’in dalgalarına atılan her dinden, milletten ve ırktan kahramanlara selam olsun!”
ANKA