Almanya'nın başkenti Berlin, 7 Eylül'de, Kürt ve Yahudi toplumlarını tarihte ilk kez bu ölçekte bir araya getiren kongreye ev sahipliği yaptı.
Almanya'daki Yahudi ve Kürt toplulukları, antisemitizm, Kürt karşıtlığı ve radikal ideolojilere karşı ortak mücadele stratejileri geliştirmek ve gelecek perspektiflerini tartışmak üzere tarihi bir buluşma gerçekleştirdi.
"İlk Kürt-Yahudi Kongresi" Almanya Kürt Toplumu (Kurdischen Gemeinde Deutschland) ve Değerler Girişimi – Yahudi-Alman Pozisyonları (WerteInitiative – jüdisch-deutsche Positionen) kurumlarının ortak ev sahipliğinde gerçekleştirildi.
Resmi temsilci ve üst düzey katılım
Almanya Kürt Toplumu Başkan Yardımcısı Mehmet Tanrıverdi, kongreye 500 kişinin başvurduğunu, ancak salon kapasitesi ve güvenlik gerekçeleriyle katılımın 150 kişiyle sınırlandığını belirtti. Basın mensupları ve organizasyon ekibiyle birlikte toplam katılımcı sayısı 200'e ulaştı. Kayıt yapmayan kişiler ise salona alınmadı.
Kongrede, Alman hükümeti adına İçişleri Bakanlığı Parlamenter Müsteşarı Christoph de Vries ve İsrail'in Berlin Büyükelçiliği temsilcisi Guy Giladi konuşma yaptı. Açılış konuşmaları, WerteInitiative Başkanı Dr. Elio Adler ve Almanya Kürt Toplumu Başkanı Ali Ertan Toprak tarafından gerçekleştirildi.
Katılımcılar arasında öne çıkan isimler şunlardı: Shila Erlbaum (Almanya Yahudileri Merkez Konseyi, Siyaset ve Din Bölümü Yöneticisi), Rebecca Schönenbach (aşırıcılık uzmanı), Cahit Başar (Almanya Kürt Toplumu Genel Sekreteri), Mirjam Rosenstein (WerteInitiative üyesi, sivil toplum temsilcisi), Maria Kireenko (akademisyen), Fatma Keser (sivil toplum temsilcisi), Dr. Veysi Dağ (akademisyen), Peşrew Muhammed (akademisyen) İbrahim Baran (Yazar-PAKURD kurucusu) ve Abdullah Demirbaş (eski Diyarbakır Sur Belediye Başkanı).
Kongrede tartışılan temel konular
Mehmet Tanrıverdi, Yahudi toplumunun her yıl kendi içinde konferans düzenlediğini hatırlatarak, kongrenin hem Kürtler hem de Yahudi toplumu açısından tarihi önem taşıdığını vurguladı.
Tanrıverdi ayrıca, panelde konuşan İsrailli yetkililerin şu mesajı verdiğini aktardı:
Ülkemiz Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkını destekliyor ve doğrudan diyalog kurmak istiyor. Ancak içinde bulunulan hassas süreçte Kürtlerin zarar görmemesi için dikkatli davranıyoruz.
Kongrede öne çıkan bir diğer başlığın da ırkçılıkla mücadele olduğunu belirten Tanrıverdi, şunları söyledi:
Bilindiği gibi Yahudiler, Federal Anayasada ırkçılığa karşı özel bir koruma altındadır. Benzer şekilde, Almanya'da ırkçı saldırı ve ayrımcılığa maruz kalan Kürtler için de yasal bir şikâyet mekanizmasının oluşturulması gerektiği konusunda hemfikir olduk.
14.30-19.00 saatleri arasında gerçekleştirilen kongrede öne çıkan başlıkların merkezinde Almanya'daki toplumsal sorunlar da yer aldı.
Antisemitizmin, son yıllarda yalnızca aşırı sağdan değil, göçmen kökenli bazı gruplardan da yükselen bir tehdit olarak görülmeye başladığı vurgulandı. Kürt karşıtlığının ise özellikle Türk milliyetçisi ve radikal İslamcı çevrelerin saldırılarıyla gündeme geldiğine dikkat çekildi. Kongre, bu iki topluluğun ortak mücadele alanlarını tartışmasına ve geleceğe yönelik stratejiler geliştirmesine zemin sundu.
Ayrıca, Yahudi ve Kürt halklarının ulusal mücadelelerinde kadınların öncü rolü öne çıkarılarak, bu konu feminist bir perspektifle ayrı bir panelde ele alındı.
Neden Berlin, neden şimdi?
Almanya, resmi olmayan rakamlara göre farklı din ve inançlara mensup yaklaşık 2 milyon Kürt ve 125 bini aşkın Yahudi toplumu ile Avrupa'da bu iki halkın en yoğun yaşadığı ülke konumunda. Her iki topluluk da tarihsel travmalar ve göç deneyimleriyle şekillenen kimlikler taşıdıklarını belirtiyor.
Yahudiler, Holokost'un mirasıyla yüzleşirken, günümüzde artan antisemitizm tehdidiyle de karşı karşıya olduklarını savunur. Kürtler ise politik gerekçeler başta olmak üzere Türkiye, Irak, İran ve Suriye'den göç etmiş diasporanın farklı renklerini barındırmaktadır; Kürt kimliği ve hak mücadelesi bu toplulukların ortak paydası olarak görülüyor.
Bu kongrenin, antisemitizm ve Kürt karşıtlığına karşı ortak mücadele hattı oluşturma amacıyla hayata geçirildiği belirtiliyor.
Ali Ertan Toprak: Kürtler artık eski Kürtler değil
Almanya Kürt Toplumu (KGD) Başkanı Ali Ertan Toprak, kongrenin bu dönemde yapılmasının muhafazakâr ve radikal çevrelerce "manidar" bulunmasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Etkinliğin kötü niyetle yorumlanmasına gerek olmadığını vurgulayan Toprak, 7 Eylül'deki kongrenin, Yahudi topluluklarıyla uzun yıllara dayanan diyaloglarının doğal bir sonucu olarak gerçekleştiğini ifade etti.
Toprak, Almanya'daki Yahudi dernek ve kuruluşlarla ilişkilerine dair şunları söyledi:
Geçmişte, Almanya'daki Yahudi topluluklarına bağlı dernekler bizleri konferans ve toplantılarına davet ediyordu. Bu buluşmalarda Yahudi ve Kürtlerin ortak geçmişi ve benzer deneyimleri üzerine görüşüyorduk. Dolayısıyla 7 Eylül'deki kongre, bu sürecin doğal bir devamı oldu.
Antisemitizmin Almanya'da uzun süredir ciddi bir sorun olduğunu hatırlatan Toprak, özellikle son yıllarda göçmen Arap ve Müslüman mültecilerin karıştığı antisemitik saldırıların endişe verici boyuta ulaştığını dile getirdi.
"Kongre Türk medyasında çarpıtıldı"
Toprak, bazı Türk medyasında kongrenin amacının çarpıtıldığını dile getirerek şunları söyledi:
Bazı yayınlarda kongre, sanki Alman ve İsrail devletinin Türkiye'deki barış sürecini baltalamak için düzenlediği bir toplantı gibi lanse edildi. Bu yaklaşım, faşist ve radikal İslamcıların komplo teorilerinden ibaret. Oysa gerçekte, Alman vatandaşı Yahudiler ve Kürtler, yaşadıkları ülkenin sivil toplum inisiyatifiyle bir araya geldi. İki topluma saldıranlar ortaktır; bu yüzden Yahudilerle doğal müttefik sayılırız.
"İlişkiler gayriresmiden çıkmalı"
Dış politika panelinde İsrail-Kürt ilişkilerini değerlendiren Toprak, şu ifadeleri kullandı:
İsrail devleti kurulmadan önce dahi Kürtlere destek vardı ve Irak Kürdistan Bölgesi'nin kuruluşunda da bu destek sürdü. Ancak ilişkiler hep gayriresmi düzeyde kaldı. Artık bu ilişkilerin resmi düzeye çıkması gerekiyor. Türkiye ve bazı Arap devletleri İsrail ile ticari ve askeri ilişkiler yürütürken, Kürtlerin en küçük diyalog girişimleri bile komplo teorileriyle hedef alınıyor. Bu çifte standardı kabul etmiyoruz.
Toprak, kongrenin Kürt toplumunda büyük yankı uyandırdığını vurguladı:
Bu konferans, Kürtlerin artık eski Kürtler olmadığını gösterdi. Biz başkalarının kuklası değiliz. Uluslararası ilişkiler çıkar üzerine kuruludur. Kürtlerin çıkarları ile İsrail'in çıkarları kesişiyorsa, bunu değerlendirmek zorundayız. İsrail'in düşmanları olarak görülen Mısır ve Ürdün bugün İsrail'le işbirliği yapıyor. Türkiye 1950'lerden beri askeri ve ticari ilişkilerini sürdürüyor. O halde Kürtlerin İsrail ile ilişki kurması neden sorun olsun? Bu konferansla mesajımız açıktır: Artık baskı ve suçlamaları kabul etmiyoruz. Gerekiyorsa çıkarlarımız doğrultusunda işbirliği yaparız.
Toprak, katılımcıların kongrenin sadece elit çevreyle sınırlı kalmaması gerektiği konusunda da hemfikir olduklarını belirtti:
Biz sivil inisiyatifle siyaset üretiyoruz. Bu yolu Kürt siyasi partileri ve şahsiyetleri de değerlendirmeli. Kürtler enerjilerini birbirleriyle kavga etmek yerine dış politikada ortak hedeflere yönlendirmeli.
"Saflar netleşmeli"
Kürtlerin geleceğine dair net mesajlar veren Toprak, şöyle devam etti:
Artık saflar netleşmeli. Kürtler özgürlükçü, demokratik dünyanın yanında mı olacak, yoksa diktatörlüklerin ve barbarlıkların safında mı? Bunun üçüncü yolu yok. Kongrede, Kürtler olarak medeni dünyanın bir parçası olmak istediğimizi özellikle vurguladım.
Toprak, kongrenin uluslararası alanda olumlu karşılandığını ve Kürt tabanının, parti yöneticilerinden daha açık biçimde İsrail ile ilişkilerin geliştirilmesini desteklediğini de ifade etti.
Kongreye yalnızca Kürt ve Yahudi toplulukları değil, bölgedeki diğer azınlıkların da ilgi gösterdiğini belirten Toprak şunları aktardı:
Dürziler ve Suriyeli Arap Alevileri kongreye katılmak istediklerini iletti. Orta Doğu'da geniş kapsamlı bir ittifakın zeminini gördüler.
Ali E. Toprak sözlerini şu ifadelerle tamamladı:
Kürtler artık özgür dünyanın bir parçası olmak istediklerini açıkça ilan ediyor. Kendi kaderimizi tayin etme hakkımızı yüksek sesle dile getirmemiz gerekiyor. Bu kongre, hem Yahudi hem Kürt toplulukları açısından amacına ulaşmış, önemli bir adım olmuştur.
Yahudi Temsilci Dr. Adler: Bu daha bir başlangıç
WerteInitiative Başkanı Dr. Elio Adler, Independent Türkçe'ye yaptığı açıklamada kongrenin kısa sürede kontenjanını doldurduğunu, dünyanın dört bir yanından başvuru aldıklarını belirtti. Adler, etkinliğin yalnızca Yahudi ve Kürt toplumları arasında değil, aynı zamanda Alman kamuoyunda da geniş yankı bulduğunu vurguladı:
Bu bizim için bir başlangıçtır, bitiş noktası değil. Şimdi bu süreci nasıl sürdüreceğimizi planlamak zorundayız.
Dr. Adler, kongreye yönelik aldıkları olumlu geri dönüşlerin kendilerini daha da cesaretlendirdiğini söyledi.
"Ortak değerler ve talepler"
Kongrenin özgürlük, demokrasi ve insan onuru gibi değerler temelinde farklı toplulukları bir araya getirmesinin büyük bir umut kaynağı olduğuna dikkat çekti. Yahudiler ve Kürtleri aynı çatı altında buluşturmayı kongrenin öncelikli hedefi olarak tanımlayan Adler:
Bu hedef, kongrede başarıyla gerçekleştirildi. Ortak sonuç bildirgemizde toplum ve siyasete yönelik taleplerimizi formüle ettik. Şimdi bu talepleri siyasi görüşmelere taşımak ve eylemlerimize yansıtmak önümüzdeki dönemin ortak görevi olacak.
7 Ekim 2023'te Hamas'ın İsrail'e yönelik saldırılarından bu yana Yahudi toplumunun Almanya'da ve dünya genelinde kendini daha yalnız hissettiğini ifade eden Adler, şunları dile getirdi:
Birçok Yahudi, özellikle Yahudi olmayan çevreler tarafından yalnız bırakılmış, hayal kırıklığına uğramış, hatta ihanete uğramış hissediyor.
Bu noktada Kürt toplumunun sergilediği dayanışmanın büyük önem taşıdığına işaret eden Dr. Elio Adler, şöyle devam etti:
Tam da böyle zamanlarda, Kürtlerin Almanya'da ve dünya çapında dayanışmacı bir grup olarak görünür olması büyük önem taşıyor. Kürt toplumunun uzun yıllardır güvenilir şekilde yanımızda olduğunu biliyorduk; ancak bunu bugünlerde bu kadar net deneyimlemek bize son derece iyi geliyor.
"Süreci devam ettirmek zorundayız"
Dr. Adler, kongrenin yalnızca tek seferlik bir etkinlik olmadığını, yeni bir sürecin başlangıcını işaret ettiğini belirtti:
Böyle bir kongre bizim için bir başlangıçtır, bir bitiş noktası değil. Başlattığımız bu süreci en anlamlı şekilde nasıl devam ettireceğimizi hem bir Yahudi organizasyonu olarak kendi içimizde hem de Kürt dostlarımızla birlikte iyice düşünmemiz gerekiyor. Önümüzdeki haftaların ana konusu tam olarak bu olacak.
Sherzad Mamsani: Kongrenin adı tartışmalı ama başarılı
Kongreye katılan isimlerden biri olan İsrail-Kürdistan İttifak Ağı (Israel-Kurdistan Alliance Network) Kurucusu Sherzad Mamsani, etkinliğin ismini eleştirdi.
Kürt-Yahudi Kongresi olarak tanımlanması bence yanlış; burada Yahudiler bir din olarak değil, bir ulus olarak nitelendirilmiş oluyor. Ben Kürt bir Yahudiyim; o zaman burada ‘Kürt Yahudi-Yahudi' olarak mı tanımlanacak? Ya da Kürt ile ‘Kürt Yahudi' ilişkileri mi? Bu konuda çekincem olsa da genel olarak kongre oldukça başarılıydı.
Mamsani, İsrail'in kuruluşundan bu yana Kürdistanlılar ile Yahudiler arasında ilk kez bu ölçekte siyasal bir zemin oluşturulduğunu vurguladı:
Kürtler istese de istemese de İsrail'in tarafında olmak durumunda, İsrail de istese de istemese de Kürtlerin tarafında olmak zorunda; çünkü her iki taraf da radikal ve faşistlerin saldırısına maruz kaldı. Kısacası, Kürtlerin ve Yahudilerin düşmanları ortaktır.
"Gelecek adımlar ve ulusal çıkarlar"
Mamsani, kongrede alınan önemli kararlara dikkat çekerek, benzer buluşmaların Avrupa'nın 8-9 ülkesinde daha hayata geçirilmesi için adımlar atılacağını söyledi.
Ali E. Toprak ile benzer görüşleri paylaşan Mamsani, Kürtlerin realist ve ulusal çıkar odaklı bir politika izlemesi gerektiğini ifade etti:
Kürtler, mevcut durumda Kürt olma sürecini aşarak ‘Kürdistanlı olma' sürecine geçmeli ve bu süreci ulusal çıkarlarını gözeterek yürütmeli. Gelecek yüzyıldaki konumunu belirleyerek, gelecek nesle ulusal mirasını bırakacak. Bir Türk veya Arap ulus devlet anlayışından vazgeçmezken, Kürtler niye vazgeçsin?
Mamsani ayrıca Ortadoğu'nun geleceği için demokratik ve insan onurunu esas alan bir sistemin inşa edilmesi gerektiğini vurguladı:
Artık bölgede, Almanya'daki hukuk sistemi gibi insan onurunu öne koyacak ve diktatörlükten uzak bir düzenin temeli atılmalı. Bu kongre, işte bu çerçevede geleceğe dair yeni adımlar atılmasını sağladı.
Yeni bir ittifak ve ortak mesaj
Berlin'de düzenlenen İlk Kürt-Yahudi Kongresi, yalnızca diaspora toplulukları arasında değil, aynı zamanda Ortadoğu'da da dikkatle izlenen bir gelişme oldu.
Almanya açısından, kongre; demokratik değerlerin korunması ve azınlıkların dayanışması için yeni bir model sundu.
Ortadoğu açısından ise, Kürtler ile İsrail arasında olası resmi bir ittifakın ilk işareti olarak yorumlandı.
Kürt siyaseti açısından kongre, diasporanın "kendi inisiyatifini alan, bağımsız bir aktör" olduğunu göstermesiyle yeni bir sayfa açtı.
Kürtler ve Yahudiler kongre sonunda net bir ortak mesaj verdi:
Artık kendi geleceğimizi biz belirlemek istiyoruz. Irkçılığa, antisemitizme ve Kürt karşıtlığına karşı birlikte duracağız.
Tarihsel arka plan: Kürtler ve Yahudiler
Kürtler ile Yahudilerin yolları tarih boyunca birçok kez kesişti. Özellikle Mezopotamya coğrafyası, her iki topluluk için de derin tarihsel bağların kurulduğu bir alan oldu.
Antik çağlardan Osmanlı'ya
Tevrat'a göre Yahudiler, Allah'ı tanımaları için Asur İmparatorluğu aracılığıyla Habur'a, yani bugünkü "Kürdistan toprakları" olarak tanımladıkları Mezopotamya'ya sürüldü. Bu nedenle Yahudilerin Irak'taki varlığı yaklaşık 1700 yıl öncesine dayanırken, Kürt Yahudilerin Kürdistan'daki varlığının en az 2700 yıl öncesine uzandığı aktarılır.
Örneğin, Nahun Peygamber'in Ninova Ovası'nın Elkuş Nahiyesinde yaşadığı, Asur İmparatorluğu yıkılmadan yaklaşık 100 yıl önce bu imparatorluğun sonunu Tevrat'ta öngördüğü bilinir. Bazı tarihçiler ayrıca Kürt Med (Midya) İmparatorluğu'nun, yaklaşık 2800 yıl önce Asur'un yıkılışında belirleyici rol oynadığını ortaya koyuyor.
Tevrat'ın farklı bölümlerinde Mezopotamya, "mukaddes bir yer" olarak tanımlanır. Allah'ın dünyayı yedi günde yarattığı, üçüncü günde ise Dicle-Fırat havzasında insanı yarattığı belirtilir. Hz. İbrahim'e seslenilerek, Asurilerin zulmüne karşı Med İmparatorluğu'nun çıkarılacağı vurgulanır. Bu bağlamda, insanlık tarihinin ilk yurdu olarak "Kürdistan coğrafyası" işaret edilir.
Osmanlı döneminde ise Kürt bölgelerinde yaşayan Yahudiler ile Kürtler arasında yoğun kültürel ve sosyal etkileşim vardı.
Modern dönem: İsrail'in kuruluşu ve göç
20'nci yüzyılda İsrail'in kurulmasının ardından birçok Kürt Yahudi İsrail'e göç etti. Günümüzde İsrail'de kendini "Kürt Yahudi" olarak tanımlayan yaklaşık 200 bin vatandaş yaşamaktadır.
Irak'taki Yahudilerin durumu farklı gelişti. 1941'de dönemin hükümetinin teşvikiyle Yahudiler ülkeden çıkarıldı. 1952'de benzer bir girişim Kürdistan'daki Yahudilere yönelik de yapıldı; ancak Kürtler buna karşı çıkarak Yahudi komşularını korudu. Buna rağmen, 1956'dan sonra Kürt Yahudilerin büyük kısmı İsrail'e göç etti.
Dikkat çekici olan, özellikle IKBY'de Kürt Yahudilerine ait dini ve tarihi mekânların, mal ve mülklerin günümüze kadar büyük ölçüde korunmuş olmasıdır. Bu durum, Kürtlerin Yahudi toplumu ile kurduğu daha korumacı ve sahiplenici ilişkiye işaret eder.
1990'lardan günümüze: Gayriresmi ittifak
İsrail ile Kürtler arasındaki ilişkiler, özellikle 1990'lardan sonra Irak Kürdistan Bölgesi'nin özerklik süreciyle birlikte güçlendi. İsrail, bu dönemde Kürtlere hem askeri hem de diplomatik destek verdi. Ancak bu destek hep gayriresmi düzeyde kaldı.
Kürt siyasetçiler, bölgesel dengeler nedeniyle İsrail ile açık bir ittifak kurmaktan çekindiler ve iş birliğini genellikle gölgede yürütmeyi tercih ettiler. Bu bağlamda, Berlin'de düzenlenen kongre, söz konusu tabunun yıkılması ve ilişkilerin daha şeffaf bir temele oturtulması açısından tarihî bir adım olarak değerlendirilmektedir.
Organizatör kurumlar
Almanya Kürt Toplumu e.V. (KGD): 1994 yılında kurulan KGD, bugün yaklaşık 40 üye derneği ile ulusal düzeyde bir çatı örgütü olarak faaliyet göstermektedir. Almanya'daki Kürt nüfusun sosyal ve siyasi katılımını teşvik etmekte, demokratik değerler ve kültürel hassasiyet odaklı entegrasyon çalışmalarını yürütmektedir. Üye derneklerini profesyonelleşme süreçlerinde destekleyen KGD, Almanya'da yaşayan yaklaşık 2 milyon Kürdün taleplerini siyaset, medya ve toplum nezdinde güçlü bir ses olarak temsil etmektedir.
WerteInitiative e.V.: 2014 yılında kurulan ve gönüllü bir yönetim kuruluna sahip olan bu bağımsız Yahudi kuruluşu, Almanya'da demokrasi, özgürlük ve Yahudi yaşamını güçlendirmeyi amaçlamaktadır. Kurum, antisemitizm, aşırılıkçılık ve demokratik düzene yönelik tehditlere dikkat çekmekte ve somut eylem önerileri geliştirmektedir. WerteInitiative'in amacı, Yahudi yaşamını Almanya'nın doğal bir parçası olarak görünür kılmak ve çoğulcu toplumun güçlenmesine katkı sunmaktır.
Sonuç Bildirgesi: https://werteinitiative.de/wp-content/uploads/2025/09/2025-09_07_KJK_Gemeinsame_Erklaerung.pdf
© The Independentturkish