MHP'nin 'süreç buluşmaları'nın ikincisi İstanbul'da gerçekleşti: Feti Yıldız'dan 'kırmızı çizgi' vurgusu

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), “Asırlık Birlik, Sonsuz Kardeşlik” temalı program kapsamında düzenlenen ‘süreç buluşmaları’nın ikincisini İstanbul’da gerçekleştirdi

MHP İstanbul İl Başkanlığı ev sahipliğinde, Bakırköy'deki bir otelde düzenlenen toplantının divan başkanlığını, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanvekili Celal Adan üstlendi.

Programda yaptığı konuşmada, "Terörsüz Türkiye" hamlesini idrak etmek için Türkiye'nin etrafında yaşananları tahlil etme mecburiyetinde olduklarını söyleyen Adan, "Türkiye dimdik ayakta dursa da etrafımızdaki gelişmeler ciddi bir tehdit boyutuna gelmiştir. Böylesi bir ortamda milli birlik ve iç barış hayati önem taşımaktadır. Fakat Milliyetçi Hareket Partisi için 'Terörsüz Türkiye' projesi yalnızca bir güvenlik meselesi değildir. Liderimizin öncülüğünde üstlendiği bu girişim, uluslararası politikanın kanlı satranç tahtasında her kesimi şoke eden nihai hamledir." dedi.

Adan, Terörsüz Türkiye'nin, ülkeye parmak sallayan emperyal güçlerin alayına birden rest çektiğini belirterek "Bu hamleyle liderimiz sadece hudutlarımızı zorlayan tehlikeleri bertaraf etmeyi değil, aynı zamanda Türkiye'yi bu kaostan yeni çağın süper gücü olarak çıkartmayı hedeflemektedir." diye konuştu.

Yıllardır süregelen terörle mücadele için daha önce de girişimlerin olduğunu ancak 'Terörsüz Türkiye' sürecinin farklı olduğunu ifade eden Adan, şöyle devam etti:

'Terörsüz Türkiye' hepsinden daha farklı, daha planlı, daha kararlıdır. Bu hamle tartışmasız bir devlet inisiyatifidir. Ötekilerden üç farkı vardır. Bu girişim terör örgütünün feshi, silahın bırakılmasıyla başlamıştır. İkinci en önemli nokta da şudur. Yalnızca bir partinin dışında meclisteki bütün partilerimiz çalışmada yer almaktadır.

Celal Adan, bu yüzden ortaya çıkacak kararlar ve tavsiyelerin milli mutabakat değerinde olacağını belirterek "Terörsüz Türkiye'nin üçüncü farkı ise en önemlisidir. Bu defa süreci başlatan, kararlılıkla yürüten, liderimiz Devlet Bahçeli'nin şahsında Türk milliyetçileridir. Bunu parti duygusuyla söylemiyorum. Kimlik itiraflarından kaynaklanan, kırk yıldır kan akıtan bu sorunu başka türlü meclisin müzakeresine, gündemine bile kimse getiremezdi. Liderimizin cesur duruşu, tertemiz geçmişiyle bu sürecin arkasında olması, bütün kapıları açmıştır. Tabii ki bir başka önemli avantaj, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın bu meseleye gösterdiği hassasiyet, ortaya koyduğu dirayettir. Bu unsurların tamamının birleşmesi, 'Terörsüz Türkiye' sürecini daha önce terörle mücadeleye dair yürütülen girişimlerden farklı bir yere taşımıştır." değerlendirmesini yaptı.

"Bu işin nihai çözüm adresi olarak Meclisin öne çıkması çok kıymetli"

Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'na katkı veren tüm partilere de teşekkür eden Adan, "Bu işin nihai çözüm adresi olarak Meclisin öne çıkması çok kıymetli. Milli iradenin tecelligahı, Milli Mücadele'nin karargahı olan Meclis, bugün de Türkiye'nin geleceğine katkı sunmaktadır, bu ülkenin yarınlarına en büyük hizmeti vermektedir. 'Terörsüz Türkiye' projesinin bugün eriştiği nokta iki yanılgının altını çizmekte, kara propagandaları çöpe atmaktadır. Kaos tüccarları kaybetmişlerdir. Ortadaki tablo Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin gücünü, Meclisimizin hayati önemini bir kez daha herkese göstermiştir." diye konuştu.

Adan, "Terörsüz Türkiye projesi Batı başkentlerinden devşirilen taktiklerle, okyanus ötesinden gelen suflelerle yürümeyecektir. Hamle, milletin selameti için, milletin evlatları tarafından hayata geçirilecektir." ifadelerini kullandı.

'Terörsüz Türkiye'nin ne manaya geldiğini herkese anlatmanın kendileri için hayati önem taşıdığını vurgulayan Adan, şunları kaydetti:

Bu süreci hayata geçirmemizin en büyük sebebini hatırlatmak isterim. Şehitlerimizin aziz ruhu, terörün bitişi için uğraşmamızın asıl nedenidir. Kan ve kin devrini tarihe gömmek isteyişimizin en büyük amacı bir daha evlatlarımızın kanının dökülmemesidir. Çıktığımız yol nihayete erdiğinde, 'Terörsüz Türkiye' başarıya ulaştığında onların mukaddes ruhları şad olacaktır. Çünkü inşallah artık kan akmayacak, terör tamamen bitecek ve şehitlerimizin idealleri gerçekleşecektir.

Feti Yıldız'tan vatandaşlık tanımı vurgusu

Programda konuşan MHP Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, Anayasa’nın temel hükümlerine ilişkin tartışmalara kapalı olduklarını vurguladı:

Bizden hiç kimse, Anayasa'nın ilk 4 maddesini, 42. maddesini 66. maddesinde izah edilen millet tarifini, vatandaşlık tarifini değiştireceğimizi düşünmesin. Bunlar bizim kırmızı çizgilerimizdir. Bu maddeler emin olun hiçbir zeminde tartışma konusu olmaz.

Yıldız, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü:

Hiç kimse Anayasanın ilk 4 maddesini 42. maddesini, 66. maddesinde izah edilen millet tarifini, vatandaşlık tarifinin değiştireceğimizi düşünmesin. Bunlar bizim kırmızı çizgilerimizdir. Bu maddeler emin olun hiçbir zeminde tartışma konusu olmaz. Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Bey, 20 Ekim 2024 tarihinde yaptığı tarih çağrıdan bugüne kadar geçen sürede terörsüz Türkiye yolunda çok önemli bir viraj geride bırakılmıştır. Askerimize, polisimize, korucumuza, öğretmenimize terörden büyük bedel ödeyen masum insanlarımıza karşı sorumluluğumuzun gereği ne ise şimdi o yapılmaktadır.

Feti Yıldız'ın konuşmasının tamamı şöyle:

Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin; 1 Ekim 2024 tarihinde Gazi Meclis’te DEM Parti sıralarına yürüyerek eş başkan ve milletvekillerinin elini sıkmasıyla başlayan gelişmeler, aşamalı şekilde devamlılık arz eden siyasi bir sürece ve daha sonra bir devlet projesine dönüşmüştür. Terörün Türkiye’nin gündeminden tamamen çıkartılması, toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesi, millî birlik ve kardeşliğimizin pekiştirilmesi, özgürlük, demokrasi ve hukuk devletinin var ise eksikliklerinin giderilmesi amacıyla; liderimiz tarafından çerçevesi çizilen komisyon, TBMM’de temsil edilen siyasi partilere gönderilen bir yazı ile kurulmuş ve 05.08.2025 tarihinde çalışmalarına başlamıştır.

Komisyon toplantıları ve gizlilik

2’nci toplantı hepinizin bildiği gibi; İçişleri Bakanı, Milli Savunma Bakanı ve Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanının komisyonu bilgilendirmek üzere katılımları ile birlikte gizli olarak gerçekleştirilmiştir. Bu toplantının kayıtları on yıllık gizli kalacaktır. Komisyon toplantılarında söylenen her söz tutanak altına alınmaktadır. Bu komisyonda; “demokratik sınırlar içinde” her partinin görüşlerini paylaşması, önerilerini sunması önemli bir fırsat. Türkiye’yi ve komşularını etkileyen, geleceğimizi şekillendiren 41 yıllık ağır bir sorunu ve etkilerini masaya yatırmış bulunuyoruz. Ülkemizin enerjisini sömüren, sosyal maliyeti yüksek bir terör belasını tarihin çöplüğüne atmak için önümüzde büyük bir fırsat var. Bu fırsat heba edilmeyecektir.

MHP'nin duruşu

Biz Türk Milletinden aldığımız yetkiyi Türk Milletinin gösterdiği istikamette kullanırız. Aziz milletimiz her işimizin hakemi ve hakimidir. Hiçbir faaliyetin Türk milli menfaatlerinin, Türk varlığının, devleti ve ülkesiyle bölünmezliği bütünlüğü karşısında koruma göremeyeceği açıktır. Milliyetçi Hareket, hak ve hukuka saygılı, merhametli, yüksek ahlak sahibi, derviş gönüllü insanların merkezidir. O merkeze dahil olanlar, Türk milli menfaatlerini tartışma konusu yaptırmazlar. Şahsi menfaat peşinde koşmaz, nefislerini öne çıkarmazlar. Fanilik duygusuna aşina olup, inandığı gibi yaşarlar. Peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur: “İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş sayılmazsınız.

Anayasanın değişmez maddeleri
 

Anayasamızın ilk 4 maddesi; 42. maddesi, 66. maddesi, bizim kırmızı çizgimizdir. Bu maddeler tartışma konusu yapılamaz. Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim 2024 tarihinde yaptığı çağrıdan bugüne kadar geçen sürede Terörsüz Türkiye yolunda çok önemli bir viraj geride bırakılmıştır. Askerimize, polisimize, korucularımıza, öğretmenimize, terörden büyük bedel ödeyen masum insanlarımıza karşı sorumluluğumuzun gereğini ne ise onu yaparız. Sükunetle düşünerek düşmanlık körüklemeye hevesli olanların tuzağına düşmeden zorunlu hukuki çerçeveyi belirleriz.

PKK'nın lağvedilmesi ve bölgesel gelişmeler

Türk Devleti, askeri ve siyasi kapasitesini dost-düşman herkese gösteriyor. Ortadoğu‘da yaşanan gelişmelerin Türkiye için oluşturacağı tehditleri yok etmek için öncelikle, PKK’nın lağvedilmesi ve silahların bırakılması hedefine doğru 10 ay içinde önemli gelişmeler sağlanmıştır. 13 yıl süren iç savaşın sonunda, 61 yıl süren Baas rejimi ile birlikte 54 yıl süren Esad iktidarı sona erdi. Rejim karşıtı tutuklu ve hükümlüler serbest bırakıldı. Esad’ın ordusu dağıldı. Milliyetçi Hareket Partisi Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim 2024’te yaptığı tarihi çağrıyı, Ortadoğu’da nelerin olup bittiğini tam olarak kavrayamayanlarla zaman harcamak boşuna bir emektir. Beşar Esad 8 Aralık 2024’te Şam uluslararası havaalanı üzerinden Suriye'yi terk etti. Esad ve ailesine Rusya'da sığınma hakkı verildiği duyuldu. Esad'ın kız kardeşinin soyundan gelen akrabaları da dahil olmak üzere geniş aile üyeleri Arap Emirlikleri’ne sığındı. Bir gün sonrasını bile göremeyen, Esat’tan randevu isteyen siyasetçiler var bu ülkede.

Uluslararası örnekler ve sürecin niteliği 

Terör ve çatışmaların sonlandırılması her ülkede farklı seyirler izledi. El Salvador, Guatemala, Güney Afrika, Tacikistan, Sierra Leone, Sudan’ın güneyi, Burundi, Endonezya ve Nepal gibi ülkeler uzlaşarak uzun bir zaman diliminde bu sorunu çözmeyi başardılar. İngiltere’de İRA, İspanya’da ETA, Kolombiya’da FARÇ, Endonezya’da AÇE, Filipinler‘de MORO ile girilen pazarlıklar zaman zaman enfekte oluşmuş ve kötü sonuçlar alınmıştır. Örgütün 12 Mayıs’ta kamuoyu ile paylaştığı fesih ve silah bırakma kararıyla önemli bir eşik aşılmıştır. İngilizler, İRA sorununu ABD desteğiyle, İspanyollar ETA’yı tasfiyeyi başta Fransa olmak üzere Avrupa Birliği’nin desteğiyle gerçekleştirdi. Biz bu süreci istihbarat servislerinin cirit attığı, her türlü entrikanın döndüğü Ortadoğu’da kimseden yardım almadan başarıyoruz. Bu süreç 2013-2015 tarihleri arasında ortaya konulan “çözüm sürecinin” 2024-2025 versiyonu değildir. Toplumun tamamını kucaklayan, temel hak ve özgürlükler alanını genişleten, vatandaşların ülkeye aidiyetlerini ve devlete güvenlerini pekiştiren adımlar atılırken yeni bir dil inşa etmek zorundayız.

Ceza ve infaz hukukunda yaklaşım

Cezanın amacı toplumu suçtan korumaktır. Islahın amacı hükümlü veya tutuklunun tekrar suç işlemesini önlemektir. Bu iki amaç birlikte değerlendirilerek makul bir sonuca varılacaktır. Tutuklama, yargılama sürecinin sıhhati ve maddi gerçeğin her türlü şüpheden uzak şekilde ortaya çıkarılması için şüpheli veya sanığın hürriyetinin tedbir olarak kısıtlanmasıdır. Yapılan yargı reformlarıyla tutuklamalara dikey itiraz yolu getirilmiştir. Tutuklama ağır bir tedbir olsa da kural olarak masumiyet karinesini ortadan kaldırmaz. Tutuklamanın bir araç olduğu, geçiciliği ve orantılı olması izahtan varestedir. Özgürlük ve güvenlik hakkıyla ilgili mevzuat ve uygulama temelinde birçok reforma imza atılmış, kişi güvenliğine saygı gösteren bir mevzuat oluşturulmuştur. Önümüzdeki günlerde en çok duyacağımız şey infaz ve infaz hukukudur. Her zaman söylediğimiz gibi yamalı bohçaya dönmüş infaz kanununu yeni baştan yapmalıyız.

İnfaz sisteminde sorunlar ve örnekler

İnfaz hukukunda temel amaç, hüküm giymiş suç faillerinin belirlenen ceza miktarına göre bir süre toplumdan uzaklaştırılması ve bu surette toplumun suç ve suçlulara karşı korunması, hükümlülerin yeniden suç işlemesinin engellenmesi, topluma kazandırılmalarının teşvik edilmesi ve kanunlara duyarlı hale gelmelerini sağlamaktır. Dünyanın birçok ülkesinde hükümlülerin mahkûm oldukları hapis cezalarının bir kısmı ceza infaz kurumlarında, kalan kısmı ise topluma uyum sağlamaları amacıyla ceza infaz kurumları dışında infaz edilmektedir. Şartlı tahliye ya da koşullu salıverilme olarak nitelendirilen bu müessese, ülkelerin ceza ve infaz politikalarına göre farklı koşul ve sürelerle uygulanmaktadır. Örneğin, İngiltere, Finlandiya, İtalya ve Polonya'da kural olarak hapis cezalarının yarısı ceza infaz kurumlarında infaz edilmekte iken, bu oran Belçika'da üçte bire kadar düşmektedir. Ülkemizde kural olarak hapis cezalarının yarısı, bazı suçlar bakımından ise üçte ikisi veya dörtte üçü ceza infaz kurumunda infaz edilmektedir. İnfaz Kanunumuzdaki bu karmaşık durumun giderilmesi ve uygulama birliğinin sağlanması konusunda büyük ihtiyaç bulunmaktadır. Komisyon çalışmalarında öncelikli ele alınması gereken husus da budur.

Muhalefet ve hukuki tartışmalar

Muhalefet hukuk dahil tüm sistemi yanlış anlıyor, yanlış anlatıyor. Çocuğu olmayan Hazreti Davut, Allah’a dua etmiş ve ’Ya rabbim bana bir kız çocuğu ver, onu sana kurban edeyim’ demiş... Dua tutmuş, Davut, kızının adını Ayşe koymuş... Gel zaman git zaman, çocuğun kurban edileceği zaman gelmiş. Hz. Davut kızı yatırmış, tam boğazını kesip kurban edecekken Azrail gökten bir keçiyle çıka gelmiş ve ’Kızı bırak, al bu keçiyi kurban et’ demiş..." Dinleyenlerden biri dayanamamış: "Yahu bunun neresini düzelteyim… Hz. Davut değil, Hz. İbrahim, kız değil erkek, Ayşe değil İsmail, Azrail değil Cebrail, kurban edilen de keçi değil, koç olacaktı!" CHP’nin söylemlerini düzeltmek zor. Ceza muhakemesi, suça konu fiilin işlenip işlenmediği, işlenmişse failin kim olduğu ve faille eylem arasındaki bağın ne olduğunun tereddüde yer bırakmayacak şekilde tespit edilerek, eyleme uygun hangi yaptırımın uygulanacağı sorularının cevaplandığı ve bu surette maddi gerçekliğe ulaşmanın hedeflendiği uzun ince bir yolculuktur. Son aylarda en çok duyduğumuz şey, masumiyet karinesi ve düşman ceza hukuku terimleridir. Anayasa 38/4’e göre suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılmaz. Söz konusu düzenleme bir karineyi ifade eder. Karine aslında Ceza Muhakemesine yabancıdır. Ceza Muhakemesiyle çelişmeyen ilke şüpheden sanık yararlanır ilkesidir. Çoğu koruma tedbirinin özellikle kamu menfaati amacıyla hürriyeti kısıtlamanın, tutuklama koruma tedbirinin masumiyet karinesi ile ne ölçüde bağdaştığı aslında akademik bir tartışma konusudur. Ceza yargılamasında “ölçülülük” ilkesi ayaklar altında kalmıyorsa, mutlak zorunluluk yoksa tutuklama yerine başka tedbirler düşünülmelidir. Tutuklulara Düşman Ceza Hukukunun uygulandığı iddiası iğrenç bir iftiradan ibarettir. Türkiye’de düşman ceza hukuku yoktur. Yeri gelmişken bir kez daha dile getirelim… Hayati tehlikesi bulunan tutuklunun tedavisinin yapılması yasal bir zorunluluktur. İnfaz daha sonra yapılabilir, yaşam hakkı tüm hakların önündedir. Mutlak adalet; bir idealdir ve hukukun amacıdır. Pozitif hukukun hedefinde ise; hatasız, kayırmasız adalet olmalıdır. Maddi hakikate ulaşabilmenin yolu, hukukun evrensel ilke ve esaslarına riayet etmek suretiyle adaletsizlik kapısını kapatmaktır. Hukuk kuralları yazılırken, evrensel ilke ve esasları gözetilmişse, kuralların iyiliğinde sorun yaşanmaz. Bu kuralların nasıl uygulandığı yazılmasından daha mühimdir. Adalet için söyleyeceğimiz ilk söz onun Allah’ın emri olduğudur.

 "Şehitlerimizi, gazilerimizi ve ailelerini incitecek hiçbir adım atılmamıştır"

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı, İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu, buluşmalardaki amaçlarının 'Terörsüz Türkiye' girişimi ve gelişmeleri kapsamında vatandaşları doğru bilgilerle aydınlatmak, toplumun her kesimini kucaklayan siyaset anlayışını geniş kitlelere ulaştırmak olduğunu söyledi.

Daha demokratik bir toplum ve siyasi hayat arayışında en önemli sorumluluğun, toplum kesimlerini temsil iddiasında olan siyasi partilere düştüğünü belirten Aksu, şöyle devam etti:

Cumhur İttifakı demokratik düzeni ihya ederken, hukuk devletini güçlendirecek ve herkesin eşit birer vatandaş olduğu gerçeğinin daha iyi anlaşılmasını sağlayacak reform niteliğindeki adımları atmaya devam edecektir. Bunların hızlı ve etkin şekilde hayata geçirilebilmesi ise tüm siyasi partilerin, Türkiye partisi sorumluluğuyla hareket etmesini zorunlu kılmaktadır.

"Fitnecilerin suyu bulandırmasına, nifak kazanını kaynatmasına müsaade etmeyeceğiz"

MHP Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, "Cumhur İttifakı olarak bu süreci bozmaya dönük her girişime karşı teyakkuzda olduğumuzu belirtmek istiyorum. Fitnecilerin suyu bulandırmasına, nifak kazanını kaynatmasına Allah'ın izniyle müsaade etmeyeceğiz." dedi.

MHP İstanbul İl Başkanı Serter Selim ise "Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte asırlık birlik, sonsuz kardeşlikle 47 yıllık terör belasından kurtularak Terörsüz Türkiye'yi inşa edeceklerine yürekten inanıyoruz. Çünkü biz ayrılıkta değil, birliğin ruhunda yoğrulduk. Kardeşlik bizde saklıdır, bölmek isteyenin karşısında çelikten duvar oluruz." ifadelerini kullandı.

Toplantıya, MHP Genel Başkan Yardımcıları Edip Semih Yalçın, İzzet Ulvi Yönter, milletvekilleri, belediye başkanları, Çanakkale, Düzce, Edirne, Kırklareli, Kocaeli, Sakarya, Tekirdağ ve Zonguldak'tan il ve ilçe başkanları, şehit aileleri ve gaziler ile sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri de katıldı.

Independent Türkçe, AA

DAHA FAZLA HABER OKU