Demokrat Parti Genel Başkanı Uysal’dan CHP’ye ziyaret

Özel: KKTC’de asgari ücretin 44 bin olması Türkiye'nin ne kadar kötü yönetildiğinin bir göstergesi

Fotoğraf: ANKA

Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'i, CHP Genel Merkezi'nde ziyaret etti. Görüşme sonrasında iki parti lideri, ortak basın toplantısı düzenledi. Uysal, şunları kaydetti:

Uysal: “Siyasetin mahkeme salonlarına sıkıştığı bir dönemi yaşıyoruz”

Ülkenin can yakıcı bir gündemi var elbette ama siyasi partiler olarak geçmişten bugüne Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı meydan okumalar hususunda ortak hissiyatları paylaşarak geldik. Siyasetin mahkeme salonlarına sıkıştığı bir dönemi yaşıyoruz. Beraberinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin özellikle bugün, tarihi gün olan Lozan’ın yıldönümünde daha da anlamlı olduğunu tarih huzurunda ifade etmek isteriz.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin içinden süzülerek geldiği iki asırlık tarihi tecrübenin bir siyasi akıl ve mühendislikle operasyona tabi tutulduğu günleri yaşıyoruz. Bu manada da bir tarafta milyonların yoksulluğa mahkum edildiği ama diğer tarafta Türkiye Cumhuriyeti Devlet ve milletinin birliğini, beraberliğini oluşturan iki temel kavramın, eşit vatandaşlık hukukunun ve laiklik prensibinin erozyona uğratıldığı günleri yaşıyoruz. Bütün bunların çerçevesinde karşılıklı olarak Türkiye gündemini değerlendirme imkanı bulduk.

Lozan Antlaşması'nın 102’nci yıldönümüne ilişkin konuşan Özel, “Anıtkabir'de Lozan Antlaşması'nın 102’nci yıldönümünde, anlaşmada imzası olan partimizin ikinci Genel Başkanı İsmet İnönü'yü ve Sevr’i yırtıp atıp Lozan'ı yapacak iradeyi ortaya koyan ve hem kurtuluşu hem kuruluşu gerçekleştiren kurucumuz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ziyaret ederek başladık” dedi.

Özel: “Türkiye'yi mezhebe, dine dayalı ülkeyi istikrarsızlaştıracak bu sorumsuz sözleri reddediyoruz”

Özgür Özel, şunları söyledi:

Son günlerde Türkiye siyasetinde hem de bilhassa yabancı ülkelerin Türkiye'deki Büyükelçisi’nin ağzından dahi olur olmaz ileri geri ağızdan çıkanın kulağın duymadığı ve duyanları her birimizi fevkalade rahatsız eden açıklamalar duyuyoruz. Doğrusunu eğrisini bilmeden o sistemi de doğru analiz etmeyen, ‘Türkiye'nin, Osmanlı'nın millet sistemiyle yönetilmesinin uygun olacağı’ gibi ifadeler ya da ‘İsrail için ulus devletlerin tehdit olduğu’ gibi ipe sapa gelmez değerlendirmeleri duyuyoruz. Sayın Erdoğan'dan müjde vereceğim dediği bir konuşmasında, müjde değil ama adeta ağzına sakız eder gibi 11 kez üst üste ‘Türk, Kürt, Arap’ dediğini duyuyoruz. Onun üzerinden iktidara müzahir kalemlerin ve iktidara müzahir konuşmacıların televizyonlarda ya da gazete köşelerinde Türkiye'nin gerçekliği ile bölgenin gerçekliği ile üniter yapıyla bağdaşmayacak bazı hayaller bazı tahayyüller üzerinden ifadeler kullandığını görüyoruz.

Tam da Lozan'ın 102’nci yılında şunu söylemek gerekiyor: Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Lozan'a imzayı atan parti olarak, Türkiye Cumhuriyeti'nin demokrasisindeki iki önemli akımın da temsilcileri olarak, Türkiye'yi mezhebe dayalı, dine dayalı, onların konfederatif şekilde bir arada olduğu falan gibi tamamen Türkiye'yi istikrarsızlığa ve bugünkü siyasi iklimi de enfekte etmek üzerine kurgulanmış bu sorumsuz sözlerin tamamını reddediyoruz.

“Bu ülke, 100 yıl önce kararını verdi ve bu ülke Cumhuriyet sistemi ile yönetilecek”

Bu ülke, 100 yıl önce kararını verdi ve bu ülke Cumhuriyet sistemi ile yönetilecek. Bu ülkenin çatısı Cumhuriyet'tir. Eşit vatandaşlığa dayalı Cumhuriyet'tir. Sandıkla gelenin sandıkla gitmesidir ve sandıkta eşit rekabettir. Bu kazanımların her birisine şahitlik yapmış, bu ülkenin, geçmiş siyasetinin en önemli iki siyasi partisinin genel başkanları olarak Lozan'ın yıldönümünde bu üniter yapıya olan bağlılığımızı da konuştuk. Bu konuda ortaya çıkarılmaya çalışılan tartışmaların da hiç iyi niyetle olmadığını bir kez daha şahsım adına değerlendirmek isterim.

Birazdan yine büyük bir yasa hep birlikte tanıklık edeceğiz. Bugün öğle saatlerinde AKUT'un Ankara Operasyon Merkezi'ni ziyaret ettim ve beş AKUT gönüllüsü, dün hayatını kaybetti Eskişehir'deki orman yangınında ve beş orman işçimiz hayatını kaybetti. Birazdan Ankara'daki cenazelere katılacağız. Ama artık her sene hem orman hem içindeki canlılar ve böyle kabul edilemez bir şekilde canlılarımızın kaybedildiği süreçte bir kez daha ifade etmek istiyoruz: Her sene aynı şeyler konuşuluyor, kışın unutuluyor. İtibardan tasarruf etmeyenler, uçak filolarından tasarruf etmeyenler, Türkiye'nin orman yangınlarıyla etkin mücadele edeceği ekipmanlardan, uçaklardan tasarruf ediyorlar.

Bunun iler tutar, kabul edilir tarafı yok. Bir yas gününde olmasak, bir matem gününde olmasak, henüz cenazeler toprağa kavuşmamış olmasa çok ağır şeyler söyleyeceğim artık bu konuda. Ama bir kez daha hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet diliyoruz. Acılı ailelerinin yasını, acılarını paylaşıyoruz. Tüm milletimizin başı sağ olsun.

“19 Mart Darbesi yapılmasaydı bugün faiz ya 32,5'tu ya 35'ti”

Merkez Bankası’nın bugün açıkladığı faiz kararında dört ayın ardından indirime gitmesine ilişkin değerlendirmeleri sorulan Özel, şu cevabı verdi:

Merkez Bankası, eğer 19 Mart darbesi olmasaydı istikrarlı şekilde 2,5 puan 2,5 puan her ay faiz indiriyordu ve bu sürecekti. Bunu, bütün hepimiz biliyorduk ve bu noktalara da şöyle gelmiştik: Seçimden önce kendileri, ‘Nasıl orada duruyorken, nasıl yapalım’ deyip sırf tüketici güven endeksini yukarıya çekebilmek için piyasaya fazla para basarak, enflasyonu kontrol etmeyerek, görece bir satın alma imkânı ve bir çılgınlık dönemi yaşattılar Türkiye'ye, sırf seçimi kazanabilmek için. O dönemde, doların fırlamasına engel olmak için kur korumalı mevduattan hepimizin sırtına tarihin en ağır yükünü bindirdiler. Dünya siyasi tarihinde alınmış en kötü kararla, en haksız, hakkaniyetsiz kararla yoksulun sırtından aldılar ve zengine verdiler, o süreçte bir şekilde o süreci geçirebilmek için. Seçimin kazanacakları güne kadar övündükleri ve hatta ekonomi alanında ödül alacaklarını, iddia ettikleri bu sistemi, seçim günü terk edip ‘Bunlar irrasyoneldi, biz rasyonel politikalara döneceğiz. Mehmet Şimşek gelecek, enflasyonla mücadele edecek. Faiz enstrümanını, silahını doğru şekilde kullanacak, enflasyonu düşürecek’ dediler.

Hiç yeri yokken, bütün dünya 3 olan enflasyonu 6'ya çıktığında doğru zamanda faiz silahını kullanıp enflasyonu Avrupa ülkeleri, Amerika, üçlük enflasyonu altıdan geriye döndürmüşken, dörtlük enflasyonu dokuzdan geri çevirmişken, tek haneli enflasyonlardan yüzde 83'lere gerçekte yüzde 150'lere bu ülkede enflasyonu çıkaranlar seçimden sonra acı ilacı millete içirerek bir kemer sıkma dönemine girdiler ve faiz 2,5 puan, 2,5 puan, 2,5 puan iniyordu aşağıya doğru. 19 Mart Darbesini yaptılar. Yapılmasaydı bugün faiz ya 32,5'tu ya 35'ti. Aksini iddia eden bir kişi varsa çıksın konuşsun. O dönemde, Türkiye'nin 150 milyar dolara yakın varlığını bir maliyet olarak milletin sırtına yüklediler. Sadece 60 milyar dolar döviz rezervleri yaptılar. Sırf 19 Mart darbesi için ve Mehmet Şimşek sorulan soruya şu cevabı verdi: ‘Bu rezervleri bugünler için biriktirdik’ dedi. O rezervleri, asgari ücretli için biriktirmemiş Mehmet Şimşek, emekli için biriktirmemiş. Bakın, emekli 2002 yılında 8 çeyrek altına aldığı maaşıyla şimdi iki çeyrek altın alıyor. Asgari ücretini için biriktirmemiş, 7 çeyrek altına alan asgari ücretli, 3 çeyrek altına alabilir duruma geldi. Ne kamu işçisi için biriktirmiş ne devletin memuru için biriktirmiş.

“Asgari ücreti 30 bin lira yap, emekli maaşını asgari ücret yap, para yok: Ekrem'i içeri at buna para var”

Bu döviz rezervlerini, Ekrem İmamoğlu'na darbe yapmak, Tayyip Erdoğan'ın olası rakibini, Tayyip Erdoğan'ı son girdiği 4 seçimde de yenen ve ona hiç yenilmeyen rakibini hapse atmak için biriktirmiş. O günden sonra faizler tekrar yukarıya doğru döndü. Üçer puan, üçer puan, arttırılarak 46 oldu. Şimdi 3 puan döndürüp 45 oluyor faiz, 43 oluyor faiz ve ilk kez faiz düştü. Darbeyi yaptığında da 42,5'tu zaten. 42,5'tu darbeyi yaptığında. Hiçbir şey olmasa bu ülkeye 5 ay kaybettirdiler, 6 ay kaybettirdiler. 5 güne tahammülü yok insanların. Ama asgari ücreti 30 bin lira yap, para yok. Emekli maaşını asgari ücret yap, para yok. Ama Ekrem'i içeri at, buna para var.

Burada bu 3 puanlık düşüş, sadece ve sadece Türkiye'nin ne kadar büyük bir kötülükle karşı karşıya olduğunun bir göstergesi. Şu anda 43 yaptık dedikleri faiz darbe olmasaydı ya 32,5 olacaktı ya 35 olacaktı. Belki de 30 olacaktı. Şu anda Türkiye'nin faizi, dünyada Venezuela'dan sonra en yüksek ikinci faizdir. Venezuela'da yüzde 59, Türkiye'de yüzde 43, bizden bir iyisi mesela eskiden ne olur? Senden bir önde kim beklersin? Bir Balkan ülkesi, bir ilerisinde bir Avrupa ülkesi. Bizden iyisi Zimbabwe. Kötümüz arkamızda Venezuela var, önümüzde yüzde 35'de Zimbabwe var. Zorda dediğin savaştaki Rusya'da yüze 20. İşgal altındaki Ukrayna'da yüzde 15.

Avrupa'da Euro Bölgesi'nin faizi yüzde 2,5. Ne 43'ünden bahsediyorsunuz? Yüzde 2,5 Euro Bölgesi Türkiye kötü yönetiliyor ve derhal bu kötü yönetenden kurtulmak, Türkiye'yi tekrar düze çıkarmak lazım. Bunun da bir tane enstrümanı var, sandık. Öyle faizle bu işi çözmek mümkün değil. Sandık gelecek ve Türkiye'nin bütün sorunları yeni iktidar tarafından çözülecek. Bunun lami cimi kalmadı.

Özel’den TELE1’in 5 günlük ekran karartma cezasına tepki

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK), TELE1 televizyon kanalına 5 günlük karartma cezasına ilişkin görüşleri sorulan Özel, şu ifadeleri kullandı:

Ceza ne? Merdan Yanardağ demiş ki: ‘FETÖ'ye ilişkin olarak siyasal İslamcı örgütlenme’ demiş. Bunun için ceza veriyorlar. ‘İktidar, 15 Temmuz'da Türkiye'yi bir darbeye doğru sürükledi’ demiş. Bunun için ceza veriyorlar. Merdan Yanardağ'ın söylediği bu sözde ekran karatacak ne var? Ne diyordunuz bugüne kadar yanıltıcı bilgi alenen yayma suçu. Bu nedir? Tarihsel bir gerçekliği, alenen tekrar etme suçu. 15 Temmuz darbesine bu ülkeyi, AK Parti sürüklemedi de 2009 yılında kürsüye çıkıp kardeşim bunlar gün gelir en büyük kötülüğü size yaparlar diyen Kamer Genç mi sürükledi? O süreci Kamer Genç mi başlattı? Her seferinde tehlikenin büyüklüğüne dikkat çeken Cumhuriyet Halk Partisi mi başlattı? Bu FETÖ denen yapıyla tarihsel husumet içinde olan bizler mi sürükledik? Kendi başlarını belaya soktular. Ondan sonra darbenin ertesi günü, darbecilerin karşısında durduk diye, demokrasinin seçilmiş Meclisi’nin arkasında durduk diye tebrik kuyruğuna girdiler önümüzde.

“Bu meseleyi, temel bir mesele olarak görüyoruz”

Şimdi çıkmışlar. Bunu söyleyen Merdan Yanardağ'a ve kanalına kapatma cezası veriyorlar. Ekran karartma cezasını Sözcü TV ve Halk TV aldığı zaman da söyledim. Tele1 için de söylüyorum. Bu kanallar açısından birer ceza değildir. Bu kanalların izleyicilerine cezadır. Türkiye Cumhuriyeti'ndeki 83 milyon vatandaşına diyor ki: ‘Senin elinde bir kumanda var. Bastığında ne izleyeceğine sen karar veriyorsun. Veremezsin kardeşim’ diyor. ‘Burası öyle bir ülke değil. Ben karar vereceğim. İşime gelmeyen kanalı karartacağım’ diyor. Bu karartma cezaları, sadece ve sadece dün kullanılan iki ifadeden dolayı verilen cezalar değil. Bu ceza, aynı suçtan bir kez daha ceza aldıklarında lisansları iptal oluyor.

Bu, Türkiye Cumhuriyeti'nin yapılacak ilk serbest seçimlerde iktidarı değiştirmek iradesine darbe sürecinin, medyaya ayağıdır. Muhalif televizyonları, doğruları söyleyen televizyonları, susturma çabasıdır. Seçime Halk TV olmadan, TELE1 olmadan, Sözcü TV olmadan girme çabasıdır. Aynı Ekrem İmamoğlu karşısında aday olmadan girmeyi nasıl istiyorsa medya tarafında da bunu istiyor. Bir bahane buluyor, bir cümle buluyor. Oradan karartma veriyor. Bir dahaki sefere lisans iptali vermeye çalışacaklar. Bu meseleyi, öyle basit bir mesele olarak görmediğimizi; temel bir mesele olarak gördüğümüzü ve hem kurumlarla en yüksek dayanışmayı göstereceğimizi hem de en sert mücadeleyi bu alanda da vereceğimizi ifade etmek isterim. TELE1 ailesine de geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum. Ümit ediyorum idari yargı bu yanlış kararın bir an önce yürütmesini durdurur.

“KKTC’de asgari ücretin 44 bin olması Türkiye'nin ne kadar kötü yönetildiğinin bir göstergesi”

Türkiye’de asgari ücretin 22 bin lira olup Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde ise 44 bin 546 TL olmasına ilişkin değerlendirmeleri sorulan Özel, “yavru vatan” tanımına da karşı çıkarak, şöyle yanıt verdi:

Ben Yavru Vatan tanımlamasının doğru bir tanımlama olmadığını söyleyerek değerlendiriyorum. Kıbrıs Yavru Vatan değildir, kardeş vatandır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Anayasası olan, Meclis’i olan, milletvekilleri olan kimsenin yavrulamadığı ve yavru olarak düşünülemeyecek bir durumdur. İktidarın yerleştirmeye çalıştığı bu terminolojiyi reddediyorum ve kardeş Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin asgari ücretin 44 bin lira olmasını oradaki emekçiler açısından da yeterli değil ama Türkiye'nin ne kadar kötü yönetildiğinin bir göstergesi olarak ifade etmek lazım.

 

ANKA 

DAHA FAZLA HABER OKU