Davutoğlu: Savaş kapıda, Türkiye derhal tedbir almalı

Davutoğlu, ABD'nin İran'a yönelik hava saldırısını “hukuksuz bir zorbalık” olarak nitelendirdi. Türkiye’nin savaşın yayılma ihtimaline karşı hem askeri hem ekonomik hem de diplomatik önlemler alması gerektiğini vurguladı

Fotoğraf: ANKA

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, ABD'nin İran’daki üç nükleer tesise yönelik hava saldırısına ilişkin, "Savaş Türkiye’nin kapısındadır ve savaşın yayılma ve yıkıcılığının artma ihtimaline karşı gerekli tedbirler alınmalıdır. Hem askeri hem ekonomik hem politik tahkimat yapma zarureti vardır. Bırakın birkaç yılı birkaç ay, hatta birkaç hafta önce dahi İsrail’in ve sonrasında da ABD’nin İran’a bu çapta bir saldırı yapma ihtimalini kimsenin öngörebilmesi mümkün değildi. Netanyahu’nun doğmatik fundamentalist siyonizminin Trump’ın evangelist siyonizmi ile yaptığı ittifaktan akılcı bir tutum beklenemez. Gerekli tedbirler bir an bile gecikmeden alınmalıdır" ifadelerini kullandı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Ahmet Davutoğlu, ABD ordusunun bu sabah erken saatlerde İran’daki üç nükleer tesise yönelik hava saldırısına ilişkin, bölgedeki gelişmeler konusunda değerlendirmelerde bulundu.

ABD'nin saldırısını "uluslararası hukuku ve Birleşmiş Milletler'in en temel ilkelerini çiğneyen ve İsrail'in soykırımına destek veren zorbalık" olarak tanımlayan Davutoğlu, "Artık tam ve gerçek anlamıyla büyük bir sistemik deprem anaforunun içindeyiz" dedi.

Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bugün bu sistemik depremin tetikleyicisi İsrail, bu depremin yıkıntıları üzerinden yeni bir sömürge düzeni kurmaya çalışan ise ABD yönetimidir. ABD saldırısını meşru kılabilecek herhangi bir hukuk normu söz konusu değildir. Çok açıktır ki İsrail İran’ın nükleer silahını engellemek için değil, ABD-İran müzakerelerini engellemek ve Gazze’de sürdürdüğü soykırımın üstünü örtmek üzere ABD’yi müdahaleye zorlamak için saldırmıştır. UAEK Direktörü Raphael Grossi İran’ın nükleer silah üretimi için aktif ve sistematik bir plan tesbit edemediklerini uluslararası basına tekrar açıklamasından iki gün sonra da bugün gerçekleşen ABD saldırısının zamanlaması da tesadüf değildir.

Aksine, bu saldırının zamanlaması Trump yönetiminin uluslararası hukuka ve diplomatik teamüllere aykırı tek taraflı küstah tavrının yeni bir örneğidir. Bu saldırının İran Dışişleri Bakanı Arakçı’nın İngiltere, Almanya ve Fransa Dışişleri Bakanları ile Cenevre’de yaptığı müzakerelerden iki gün sonra, İİT Dışişleri Bakanları’nın İstanbul’da yaptığı toplantıdan saatler sonra ve Salı günü Lahey’de yapılacak NATO zirvesinden iki gün önce gerçekleşmiş bütün taraflara bir mesaj niteliği taşımaktadır.

"Saldırının NATO zirvesinden iki gün önce gerçekleşmesi NATO’ya yapılan emrivakidir"

Bu saldırının Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da katıldığı İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları Toplantısının hemen aynı gecesinde yapılması başta ev sahibi Türkiye olmak üzere İslam dünyasına açık bir hakarettir. Mesaj yine açıktır. '57 İslam ülkesi bir tek İsrail yanında bir anlam ifade etmez, siz sadece konuşursunuz biz ise sizin en önemli üyelerinden birini aynı gece bombalarız.' Bu saldırının NATO zirvesinden iki gün önce gerçekleşmesi ise NATO’ya yapılan bir emrivakidir. NATO zirvesi bir oldu-bitti ile toplanacaktır. NATO’nun alacağı her karar ABD stratejik planının bir parçası olmaktan öteye geçmeyecektir. Afganistan’a NATO müdahalesinde olduğu gibi bir istişareyi bırakın bilgilendirme ihtiyacı bile hissedilmemiştir.

"Hem askeri hem ekonomik hem politik tahkimat yapma zarureti vardır"

Peki bu tablo karşısında Ankara ne yapmalı? Sorumlu muhalefet anlayışı ile onu da söyleyelim, şimdiye kadar uyarılarımıza kulak asmadılar ama belki bu kez bir ders alırlar. Her şeyden önce hakkaniyet adına şunu söylemeliyim. Sayın Cumhurbaşkanı’nın Ukrayna-Rusya geriliminden sonra İran-ABD geriliminde de İstanbul’u bir arabuluculuk mekânı haline getirmek üzere yaptığı telefon diplomasisi doğruydu. Ancak Trump’ın niyetinin müzakere değil savaş olduğu artık aşikardır. Savaş Türkiye’nin kapısındadır ve savaşın yayılma ve yıkıcılığının artma ihtimaline karşı gerekli tedbirler alınmalıdır. Hem askeri hem ekonomik hem politik tahkimat yapma zarureti vardır. Bırakın birkaç yılı birkaç ay, hatta birkaç hafta önce dahi İsrail’in ve sonrasında da ABD’nin İran’a bu çapta bir saldırı yapma ihtimalinin kimsenin öngörebilmesi mümkün değildi. Netanyahu’nun dogmatik fundamentalist siyonizminin Trump’ın evangelist Siyonizmi ile yaptığı ittifaktan akılcı bir tutum beklenemez. Devlet tedbir demektir, gerekli tedbirler bir an bile gecikmeden alınmalıdır."

"Milli güvenlik stratejisi yenilenmeli"

"Bir kez daha atılması gereken adımlar konusunda Ankara’daki karar vericilere sesleniyorum" diyen Davutoğlu, 10 maddede Türkiye'nin bölgede ve çatışmalar karşısında nasıl bir yol izleyeceğine dair önerilerini paylaştı. Davutoğlu, son gelişmeler karşısında Türkiye'nin milli güvenlik stratejisinin yeni tehdit unsurları göz önünde bulundurularak yenilenmesi ve bütün kurumların bu milli güvenlik stratejisine uyum sağlamak üzere bir eylem ve reform planı geliştirmesi çağrısında bulundu.

"Kürecik, TSK yönetimi ve denetimine geçirilmeli"

İsrail-İran saldırılarından "ders çıkarılarak" Türkiye'deki savunma sanayi tesislerinin korunması için özel bir güvenlik yapılanmasının geliştirilmesi gerektiğini söyleyen Davutoğlu, Türkiye’deki NATO ve ikili anlaşmayla kurulan ABD üslerinin Türkiye’yi savaşta İsrail yanında konumlandıracak şekilde kullanılmasına asla izin verilmemesi, Kürecik gibi istihbari anlamda kritik tesislerin tamamıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinin yönetimine ve denetimine geçirilmesinin önem taşıdığını vurguladı. 

"İktidar ile muhalefet arasında diyalog zeminleri oluşturulmalı"

"Savaşı başlatmak kolay durdurmak ise çok ama çok zordur. İçinde evimizin de olduğu bir mahalle yangınının ortasında piknik yapılmaz, kenarından seyredilmez. Önce evimizi sonra mahallemizi kurtaracak tedbirler alınır, mahallenin birliği korunur ve hariçten gelen kundakçılara hak ettiği cezayı verecek tavır sergilenir" diyen Davutoğlu'nun önerileri arasında şu maddeler yer aldı:

"Bu kritik süreçte iç cephemizi tahkim etmek ve toplumsal dayanışma psikolojisini güçlendirmek üzere gerekli adımlar atılmalıdır. Bu bağlamda 'Terörsüz Türkiye' hedefi 'Terörsüz Bölge' hedefi doğrultusunda geliştirilerek  terör örgütlerinin İsrail’in ve küresel güçlerin bir koç başı olarak kullanılmasının önüne geçilmeli, sürecin somut adımları gecikmeden atılmalı, kapsamlı bir ulusal uzlaşı ve demokratikleşme eylem planı ilan edilmeli, bu bağlamda iktidar ile muhalefet arasında diyalog zeminleri oluşturulmalıdır.

Aynen 2003’de ABD’nin Irak müdahalesi öncesinde yaptığımız gibi Sayın Cumhurbaşkanı bir bölge turuna çıkmalıdır. Bu bölgesel girişimin sonunda bütün bölge ülkelerini kapsayan acil bir bölgesel zirveye öncülük edilmeli ve bölge ülkelerinin birbirlerine karşı kışkırtılmasını engelleyecek ortak bir tutum belirlenmesi sağlanmalıdır.

Savaşın daha da yayılması ihtimaline karşı başta gıda tedariki bağlamında tarım sektörü olmak üzere kapsamlı bir ekonomik program açıklanmalı; bu yıl içinde don ve kuraklıktan etkilenen ürünlerin bir gıda açığa oluşturmasının önüne geçilmelidir"

ANKA

DAHA FAZLA HABER OKU