İtirafların yayımlanması için şüpheli olmayan bir zamanlama var mı?

"Abdunnasır'ın halefi Sedat'a bıraktığı emanet konusunda konuşulacak daha çok şey var"

Eski Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdünnasır (sağda)  ile Libya lideri Muammer Kaddafi (solda) arasında 1970 yılında gerçekleşen bir konuşmanın ses kaydı bu hafta sosyal medyada viral oldu

Abdunnasır ile Kaddafi arasında 1970 yılında gerçekleşen görüşmenin ses kaydı ile ortaya çıkanları ele almaktan kaçınmak ve dikkat dağıtmak için olayı bir tartışmaya dönüştürdüler:

Neden şimdi yayımlandı?

Zamanlamanın arkasında kötü bir niyet mi var?

Merhum Mısırlı lider, barışı reddeden cephenin bir ikonu, savaş yanlılarının sembolüydü ve olmaya devam ediyor.

Ama görüşmede onun Kaddafi'ye şunu söylediğini duyuyoruz:

Bağdat'a giderek onlara Abdunnasır'ın işgal altındaki topraklarının kendisine geri verilmesi karşılığında barışı ve İsrail'i tanımayı tercih ettiğini söyle. Eğer savaşmak ve mücadele etmek isteyen varsa, gelip savaşsın.


Peki, görüşme neden 55 yıl sonra şimdi ortaya çıktı?

Mantıksal olarak uygun bir zaman yok, çünkü bölge o günden bugüne kriz içinde.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Mesela 5 yıl önce yayımlansaydı, "Ah, İbrahim Anlaşmaları ve BAE ile Bahreyn'in İsrail'i tanımasının gerekçesi olması için yayımlandı" denirdi.

4 yıl önce yayımlansaydı, Amerikalıların Afganistan'dan çekilmesini örtbas etmek için sızdırıldığı söylenirdi!

3 yıl önce yayımlansaydı, bölgenin dikkatini Tahran'daki gösterilerin neden olduğu sarsıntıdan veya Doha'daki Dünya Kupası'ndan uzaklaştırmak için yayımlandığını iddia ederlerdi!

Eğer 2 yıl önce yayımlansaydı, mutlaka Aksa Tufanı ve Sinvar'a yönelik olduğu söylenirdi.

Eğer geçen yıl yayımlansaydı, Hasan Nasrallah'ın öldürülmesi vb. olaylarla aynı zamana denk gelecekti.

Yani şüpheli bir zamanlama olduğunu düşünenleri tatmin edecek kadar güzel ve huzurlu bir yıla tanık olmadık.

Mesele şu ki, "Güç kullanılarak alınan, ancak güç kullanılarak geri alınır" sloganını ortaya atan Abdunnasır'dı; ama girdiği her savaşta, hatta yıpratma savaşlarında bile yenildi.

Sloganının yanlışlığını ve bu gerçekçi olmayan anlayışların Mısır ve Mısırlılara ne kadar ağır bedeller ödettiğini fark etti.

Her savaşa giriştiğinde daha çok kaybediyordu.

En sonunda müzakere edelim, uzlaşalım, tanıyalım dedi.

Abdunnasır, dönemin ABD Dışişleri Bakanı Rogers ve BM temsilcisi Jarring'in girişimini memnuniyetle karşılayarak, yeni kanaatlerini yansıtan siyasi bir çözümden söz etmeye başladı.

Bu noktada onun "öğrencileri" olan Irak, Cezayir ve Libya liderleri öfkelendiler, onu lanetlediler ve teslimiyetçi olarak nitelediler.

O da Kaddafi ile görüştü ve ondan şu mesajı iletmesini istedi:

Bağdat'a git ve onlara teslimiyetçi olduğumu, işgal altındaki Sina'yı geri almak için sadece Mısır adına müzakerelerde bulunmakla yetineceğimi, Batı Şeria ve Gazze sorununu çözmeye çalışmayacağımı ilet. Irak, Cezayir, Güney Yemen ve Suriye cumhurbaşkanları başta olmak üzere aşırılıkçılar savaşmak istiyorlarsa savaşsınlar, ben de kendilerine maddi destek vermeye hazırım.


Ne yazık ki bu konuşma erken bir dönemde değil, geç yayımlandı!

İster ilk Nasırcılığa aldanmış olanlar, isterse geçmişte radyoların günümüzde sosyal medyanın güdümünde olanlar olsun, keşke Araplar bunu 20 veya 30 yıl önce duysalardı.

Nasır'ın hatası sadece 15 yıl boyunca sokağa savaş fikrinde öncülük edip ömrünün sonunda bundan vazgeçmesi değil, başka hatalı fikirleri de vardı.

Mesela ülkesinin Japonya gibi gelişmiş ekonomisini millileştirdi.

Toplumu militarize etti. Kaddafi gibi aşırılıkçı liderlere kucak açtı ve böylece aşırılık virüsü çoğalıp yayıldı.

Sonunda Abdunnasır aldığı acı darbelerle olgunlaştı.

Bekir, Kaddafi ve sokağın sözünü dinleseydi, bunun İsraillileri ne kara savunması, ne hava kuvvetleri hatta pilotları bile kalmayacak olan Kahire kapılarına kadar getireceğini anlamaya başladı.
 


Devrimci yoldaşları Kaddafi, Bekir ve Atasi'nin kendisini kullanmak ve son Mısır askeri ölene kadar savaşa zorlamak istediğini anladı.

Ayrıca, kendisine karşı yedi yıl boyunca savaştığı ve krallığını yıkmak için her yolu denediği Kral Faysal gibi rakiplerinin, yenilgisinden sonraki yıllarda da yanında durduğunu keşfetti.  

İkili, anlaşmazlığı bir kenara bırakıp yeni bir sayfa açtılar.

Bu şok edici gerçeklerin ve sızıntıların ardından mantık galip gelip akılcılık yaygınlaşacak mı?

Cevap; hayır.

Kamuoyunun nasıl yanıltılmış olduğunu gördük.

Öncelikle, kaydı sadece birkaç kişi dinleyecek, anlayacak ve ondan ders çıkaracak.

İkincisi, Abdunnasır ile hiçbir ilgisi olmayan eski ve kalıcı bir aşırılıkçılık tohumu bulunuyor.

Hepsi Abdunnasır gibiydiler.

Arafat 64 yaşında siyasi olgunluğa erişti ve o zamana kadar birçok fırsatı kaçırdı.

Hafız Esad 69 yaşına geldiğinde gerçekçi davrandı ve Clinton ile müzakerelere yöneldi!

Kayıt, radikallerin egemen olduğu bir gerçekliği değiştirmeyecek, ancak gerçekçi siyasal tartışmalarda ve tarihsel anlatıyı düzeltmek açısından önemli.

Ayrıca Sinvar ve Nasrallah'ın yaptıklarının yanlış olduğunu da ispatlıyor.

Nitekim Gazze ve Lübnan'a felaketi ve yıkımı getirenler, İsrail'in bölgeyi yönetmesini sağlayanlar da onlardı.

Abdunnasır'ın halefi Sedat'a bıraktığı emanet konusunda konuşulacak daha çok şey var.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU