Suriye'de Heyetu Tahriru'ş Şam (HTŞ) yönetimiyle ABD'nin desteklediği Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında varılan önemli anlaşmanın yankıları sürüyor.
Yeni Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ve SDG lideri Mazlum Abdi arasında dün imzalanan anlaşma kapsamında, SDG'nin Suriye ordusuna entegrasyonunun önü açıldı.
Anlaşmada neler var?
Suriye Cumhurbaşkanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre 8 maddelik anlaşmada, SDG'nin kontrolündeki tüm sivil ve askeri kurumların yanı sıra petrol ve doğalgaz sahalarının da Şam yönetimine devredileceği belirtildi. Ancak SDG'nin askeri yapılanmasının Suriye Savunma Bakanlığı'na nasıl entegre edileceğine dair detay paylaşılmadı. Bu, SDG ve Şam arasındaki görüşmelerde önemli tıkanma noktalarından biriydi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Anlaşmada, "Kürtlerin tüm Anayasal ve vatandaşlık haklarının güvence altına alınacağı" da ifade edildi.
Suriye topraklarının tamamında ateşkes ilan edilmesi, Suriyeli mültecilerin ülkelerine güvenli şekilde geri dönüşünün sağlanması, terörle mücadele ve ulusal güvenlikte işbirliğiyle ayrışmaya yol açan nefret söylemlerinin engellenmesi de anlaşma maddeleri arasında.
Açıklamada, anlaşmanın yıl sonuna kadar uygulanması için yürütme komitesi kurulacağı da ifade edildi.
Trump'ın tutumu SDG'yi zayıflattı mı?
New York Times'ın analizinde, anlaşma "Şam'ın şiddetli çatışmalarla boğuşan ülkeyi birleştirme çabalarında önemli bir atılım" diye nitelendi.
Haberde, ABD'nin 2024'te SDG'ye toplamda yaklaşık 186 milyon dolarlık destek sağladığına işaret ediliyor. Ancak ABD Başkanı Donald Trump'ın henüz bu desteği sürdürmeyi taahhüt etmediğine, bunun da SDG'nin yeni Şam yönetimi karşısında "pazarlık gücünü zayıflattığına" dikkat çekiliyor.
Suriye'deki IŞİD kamplarının denetimini de elinde tutan SDG'nin çatısını, Türkiye'nin terör örgütü kabul ettiği YPG oluşturuyor. Anlaşmada IŞİD kamplarının kontrolüne dair açık bir madde bulunmuyor.
Guardian'ın analizinde de Beşar Esad'ın Kürtlerin haklarını tanımayan bir yönetim kurduğu hatırlatılarak, Şam-SDG anlaşmasının bu açıdan bir ilerleme olduğu belirtiliyor.
Diğer yandan Reuters'a konuşan ABD merkezli düşünce kuruluşu Century International'dan Aron Lund, anlaşmanın Abdi için "Trump'ın Amerikan askerlerini geri çekmesi riskine karşı bir önlem niteliği taşıdığına" işaret ediyor. Esad rejimi düşerken Trump, "Suriye bizim meselemiz değil, karışmamalıyız" demişti.
Anlaşma, SMO-SDG çatışmalarına nasıl etki edecek?
BBC'nin analizinde, anlaşmanın Türkiye'nin desteklediği Suriye Milli Ordusu (SMO) ve SDG arasındaki "tansiyonun düşürülmesini sağlayacağı" belirtiliyor.
HTŞ liderliğindeki isyancıların 27 Kasım'da başlattığı saldırılar, 8 Aralık'ta rejimin devrilmesiyle sonuçlanmış, Esad ailesi Rusya'ya kaçmıştı. Esad rejiminin düşmesinin ardından SDG'yle SMO arasında çatışmalar da yaşanmıştı.
Ankara'dan anlaşmaya dair henüz bir açıklama gelmedi. Ancak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dünkü kabine toplantısının ardından yaptığı açıklamada, Suriye'deki şiddet olaylarına değinerek şu ifadeleri kullandı:
Yeni süreçte komşumuz Suriye'nin toparlanması, toprak bütünlüğünü ve üniter yapısını koruması, tüm etnik ve mezhebi unsurlarıyla huzura ermesi için elimizden gelen her türlü desteği sunmaya devam edeceğiz. Ülkemiz toprakları üzerinde ameliyat yapılmasına nasıl izin vermediysek, Suriye'de de kadastro mühendisliğine asla rıza göstermeyeceğiz.
Mutabakat, geçiş sürecine nasıl yansıyacak?
Wall Street Journal'ın analizinde, aralıkta Beşar Esad rejiminin düşmesinden bu yana ABD'li yetkililerin, SDG ve HTŞ liderliğindeki isyancılar arasında gerçekleştirilen görüşmelerde arabuluculuk yaptığı aktarılıyor.
Washington merkezli düşünce kuruluşu Ortadoğu Enstitüsü'nden Charles Lister, anlaşmaya dair şu değerlendirmeleri paylaşıyor:
Bu, geçici hükümet için çok büyük bir başarı. Uluslararası toplum için SDG-Şam anlaşmazlığına olası bir çözüm, Suriye'nin geçiş süreci açısından muazzam bir ilerleme anlamına gelecektir.
Suriye'de şiddet olayları neden tekrar patlak verdi?
Sam ve SDG arasındaki anlaşma, Lazkiye'deki saldırıların ardından geldi. Esad rejimi unsurlarının 6 Mart'ta Lazkiye'nin Ceble ilçesine düzenlediği saldırıda en az 11 güvenlik görevlisi hayatını kaybetmişti. Bunun üzerine yeni Şam yönetimi bu kentle Tartus'ta askeri operasyon başlatmıştı.
2011'den beri iç savaşa dair bilgiler paylaşan Birleşik Krallık merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), 6-9 Mart'ta Tartus ve Lazkiye'de üç günde bini aşkın kişinin hayatını kaybettiğini bildirmişti. Bunların büyük kısmının Alevi azınlıklara mensup sivillerden oluştuğu belirtilmiş, çoğunun yeni yönetime bağlı güçler tarafından öldürüldüğü öne sürülmüştü. Şam yönetimiyse suçlamaları reddetmiş ve sivillerin korunmasına özen gösterilerek operasyon yürütüldüğünü açıklamıştı.
Eskiden Ebu Muhammed el-Colani adını kullanan Şara, Esad rejimi unsurlarının bölgede istikrarsızlık yaratmayı amaçladığını, askeri operasyonların sonlandırıldığını ve olayların araştırılması için bağımsız komisyon kurulacağını söylemişti.
Diğer yandan Esad rejiminin devrilmesiyle İsrail ordusunun Suriye'ye saldırıları da yoğunlaştı. Golan Tepeleri civarındaki tampon bölgeye giren İsrail ordusu, işgalini daha ileriye taşıyarak başkent Şam'ın 25 kilometre yakınlarına kadar sokuldu. AA'nın yerel kaynaklara dayandırdığı dünkü haberinde, İsrail uçaklarının, Dera ili kırsalındaki Cebeb ve İzra'da bulunan 12. Tugay ve 89. Alay'a yönelik 17 hava saldırısı düzenlendiği aktarılmıştı.
Independent Türkçe, New York Times, Wall Street Journal, BBC, Guardian, AFP, The Hill, Reuters, AA