İran'ın Suriye'deki zor günleri

Baba Esad ile 20 yıl boyunca üzerinde çalıştığı ve daha sonra oğluyla birlikte devam ettirdiği çıkarlarını ve konumunu korumak için ne gibi adımlar atabilir ve neler yapabilir?

Fotoğraf: AA

Geçen 10 yıl boyunca Suriye'de İran için kolay ve rahat günler yaşandı.

Suriye'deki adamlarının çoğu, resmi statüleri ne olursa olsun, ülke genelinde önlerinin engelsiz ve açık olmasına alıştılar.

Her yerde kapılar onlara açıktı, rejim kontrolündeki bölgelerde yetkililer rütbeleri ne olursa olsun İranlı ziyaretçilerini kapılarda karşılıyorlardı.

Ziyaretçilerine arzularını sorma ve bunları tartışma lüksleri yoktu. Aksine tek istedikleri ziyaretçilerine fırsatlar ve seçenekler sunmaktı.

İranlıların yaklaşık 15 yıldır bildikleri Suriye'yi tanımlamak için kullandıkları ifadeyle, ziyaretçilerin sınır hattı dışındaki İran eyaletlerinden birinde ihtiyaçlarını karşılamak için çoğu zaman kendilerine eşlik edecek bir görevliye dahi ihtiyaçları yoktu.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

İran'ın adamlarının rahat günleri, görevleri, hareketleri ve rejim üzerindeki nüfuzları neredeyse tamamen bitti ve çoğu kişinin kesin bir dille söylediği gibi, öngörülebilir gelecekte de geri dönmeyecek.

Bazıları geri dönüşünün büyük bir mucize gerektirdiğini, Suriye meselesi süreçlerindeki görünür ufuk göz önüne alındığında bunun zor da olduğunu söylüyor.

Dönüşümün en belirgin nedeni, Şam'da yönetimdeki otoritenin, kendisini güç kullanarak devirme ihtimali ortadan kalktığı için İran'a artık ihtiyacının olmadığını hissetmesidir.

Böyle hissetmesinin sebebi ise yalnızca müttefiklerinin desteği değil, rakiplerinin onu devirme konusunda gevşek ve ciddiyetsiz oldukları, ilişkilerin iyileştirilmesi maddesi aracılığıyla onlarla çok yönlü oynayabileceği kanaatine varmış olmasıdır.

Ama bu konuda belki de en önemli sebep, muhalefetin zayıflığı ve marjinalliği, bir kısmının hangi taraftan gelirse gelsin çözüm çabalarında bir rol kapmak için yarışması gerçeğidir.

Değişimin nedenleri arasında İran'ın düşmanlarının, özellikle de İsraillilerin ve Amerikalıların, İran'ın Suriye'deki varlığına ve milislerine karşı muhalefetlerinin büyümesi de yer alıyor.

İsrail, son zamanlarda İran güçlerinin üslerini ve mevzilerini vurmaktan, Şam'daki İran konsolosluğunu hedef alma operasyonunda olduğu gibi, Tahran'ın üst düzey şahsiyetlerini  öldürme aşamasına geçti.

Dönüşümün nedenlerinden bir diğeri, İranlıların Suriye'de özellikle kendi güçlerinin, istihbaratlarının ve onlara bağlı yabancı milislerin varlığı, inşa ettikleri mezhepçi yapılar, yerel silahlı aparatların yanı sıra, elde ettikleri ayrıcalık ve kazanımlar nedeniyle aşırı güç duygusuna kapılarak bir ego şişkinliği yaşamalarıdır.

Bütün bunlar, İran'ın rejime sunduğu kredileri ve yardımı azaltma arzusunu güçlendirdi.

İranlılar bunların çoğunun rejimin temel direklerinin ceplerine gittiğini biliyor.

İran yukarıda belirtilenlerin ötesine geçerek rejimin kendisine olan 50 milyar doları aşan borcunu ödemesini de talep etti.

İran ve politikalarının karşında duran faktörler ve zorluklar arasında, şu sorular baş gösteriyor;

İran'ın Suriye'deki geleceği nasıl olacak?

Baba Esad ile 20 yıl boyunca üzerinde çalıştığı ve daha sonra oğluyla birlikte devam ettirdiği çıkarlarını ve konumunu korumak için ne gibi adımlar atabilir ve neler yapabilir?  
 


İran Suriye'deki konumunu taş üstüne taş koyarak büyüttü ve böylece Suriye'de yaşam alanlarının çoğunda mevcut ve etkili olduğu bugünkü haline geldi.

Ancak İran'ın Suriye ile ilgili sorularını yanıtlamak, öncesinde Suriye'nin en basit tabiriyle "Şii Hilali" olarak adlandırılan İran stratejisinde işgal ettiği olağanüstü önemi hatırlatmayı gerektiriyor. Suriye Şii Hilali'nin hayati ve gerekli bir kısmını temsil ediyor.

Irak ile Lübnan'ı birbirine bağlıyor ki bu da İran için Suriye'nin önemini artırıyor. Bütün bunlar Tahran'ı doğrudan ve dolaylı olarak müdahaleye iten sebepler arasında yer alıyor.

Bu sebepler İran'ı ayrıca şunlara da yöneltti; Rusya ile Irak, Lübnan, Afganistan ve diğer ülkelerden müttefik milis gruplar dahil olmak üzere tarafları Suriye'ye gelip rejimin yanında savaşmaya ve onun devrilmesini önlemeye teşvik etmek.

Kendisinin yaşadığı sorunlara ve yaptırımlara rağmen rejime çok büyük yardımlar ve krediler sunmak. Bütün bunlar, işler onun herhangi biriyle çatışmaya ve savaşa girmesine yol açsa bile, İran'ın Suriye'deki varlığından ve nüfuzundan vazgeçmesinin zorluğunu, hatta imkansızlığını ortaya koyuyor, çünkü oradaki varlığı bir kader meselesidir.

İran'ın Suriye'deki varlığını sürdürmesinin ve onu tüm imkanlarıyla geliştirmeye çalışmasının kaçınılmaz olması şu anlama geliyor; İran, kendi çıkarları ile onu kuşatan, bilhassa varlığı ile bağlantılı yeni koşulları ve verileri uzlaştırmak için politikalarında, varlığında, Suriye ve diğerleriyle ilişkilerinde şekli değişikliklere yönelecektir.

Bunun için ister oluşumlar düzeyinde, ister şahsiyetler düzeyinde varlığının boyutu ve dağılım haritası gözden geçirilecek.

Bunların hepsi daha fazla gizlilik ve sır ile çevrilecek. Aleni olarak daha az görünecekler ve ister İranlı ister müttefik olsun, Suriye'ye gelenlerin sayısı sınırlanacak, yerlerini yerel oluşumlar ve kişilikler yer alacak.

Uygulamada bunun ek bir avantajı var. Ayrıca özellikle doğu Suriye'de Şam çevresindeki bölgelerde maliyeti de daha az.

İran, Suriye politikasının bir sonraki aşamasında, varlığının bazı görünümlerini, Rusya ve Suriyeli müttefikleri de dahil olmak üzere çeşitli taraflarla sürtüşmelerini azaltmaya odaklanıyor.

İlişkilerini merkezi ve kontrollü bir şekilde yönetecek, bu sayede daha fazla anlaşmazlık ve karşıtlığın önüne geçecek.

Düşmanlar ve özellikle de İsraillilerle çatışma olasılığını mümkün olduğu kadar azaltacak, en kötüsünden kaçınmak için Ruslar ve diğerleri üzerinden iletişim kanalları oluşturacak.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Bu makale Independent Türkçe için Londra merkezli Şarku'l Avsat gazetesinden çevrilmiştir.

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU