Batı siyasetinde genellikle radikal sağ partilerin yükselişinden bahsedilirken Almanya'dan istisna oluşturan bir çıkış geldi. Ekimde yapılan bir ankette Almanların yüzde 20'sine yakını solcu bir kadın lidere oy verebileceklerini bildirdi.
Ülke dışındakilerin pek de bilmediği 54 yaşındaki Sahra Wagenknecht'in yükselişi, bu anketin ardından bir anda dünya gündemine girdi. Farklı ülkelerdeki pek çok gazeteci, gözünü Wagenknecht'e dikti.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Die Linke'den (Sol Parti) ayrılan Doğu Almanya kökenli siyasetçi, uzun süredir konuşulan kendi partisini sonunda yeni yılda kurdu. 8 Ocak'ta kurulan parti, Sahra Wagenknecht İttifakı/Sağduyu ve Adalet İçin (BSW) adını aldı. BSW önce hazirandaki Avrupa Parlamentosu seçimlerine, sonrasında da eylülde Almanya'nın üç doğu eyaletinde yapılacak parlamento seçimlerine katılmayı planlıyor.
Berlin'de bir otelde düzenlenen kuruluş toplantısında konuşurken hükümetin "beceriksizlik ve kibrini" hedef alan Wagenknecht, bir kez daha iddiasını kanıtladı:
Almanya'daki siyasi parti yelpazesini ve özellikle de ülkemizdeki siyaseti kökten değiştirme potansiyeline sahip bir partinin temelini attık. Aslında bugün biraz da bu yüzden tarihi bir gün.
Sosyal medya mecralarında yüzbinlerce kişinin takip ettiği Wagenknecht, yıllardır televizyon kanallarında erkek siyasetçilerle tartışarak Alman kamuoyunun önemli bir parçası oldu. İnatçılığı, zekası ve enerjisiyle dikkat çekti. Yazdığı kitaplar ülkede gündem oluşturarak tartışıldı.
Anaakımdaki diğer siyasetçilerden farklı duran Wagenknecht, toplumun farklı kesimlerinde umut dalgası yarattı.
Kendisine "siyasetin yeni mesihi" diyenler de var, "Fransa'nın koruyucu azizesi" Jeanne d'Arc veya Almanya'da sosyalist devrim için çalışırken 1919'da öldürülerek dünya çapında önemli bir sembol haline gelen Rosa Luxemburg'a benzetenler de… Bir fotoğraf çekimindeyse tema Frida Kahlo oldu.
Peki bazılarının donuk ve liderlikten uzak bulduğu siyasetçiye yapılan benzetmeler yalnızca halkla ilişkiler çabalarının ürünü mü? Büsbütün temelsiz bir imaj çizdiğini söylemek imkansız olsa da eski partisi PDS'in lideri Lothar Bisky'nin onun hakkındaki sözlerini de hatırlamak lazım:
Böyle devam ederse bir gün Rosa Luxemburg'un yeniden dirilişi haline gelecek. Son dönemde onun gibi topallamaya bile başladı.
Yeni bir sol siyasetin öncülüğüne soyunan Wagenknecht diğer yandan Rusya'nın bu ölçüde hedef alınmasından rahatsız olan, göç konusundaki açık kapı politikasına karşı çıkan ve hatta aşı karşıtı kesimlerden destek görüyor.
Kimlik politikalarına ve o fikirlere dayanan toplumsal hareketlere yönelik eleştiriler yönelten Wagenknecht, sağcıların sempatisini o kadar toplamış durumda ki AfD bile seçimlerde onun resmini ve sözlerini kullanabiliyor. O da sağcıların yer aldığı eylemleri öcü gibi görmeyerek bu ilgiyi karşılıksız bırakmıyor.
Onun nezdinde "normal" emekçiler ve eylemleri asıl ilgiyi hak ediyor; 1968 hareketi, Greta gibi çevreciler ve Siyahların Hayatı Değerlidir diyenlerse ikinci planda. Göç karşıtı sözleri, solcuların onun yüzüne pasta atmasına neden oluyor.
Tek adamlardansa köklü partilerin ve kadroların hakim olduğu Almanya'da Angela Merkel'den sonraki en meşhur Doğu Almanya kökenli kişi olarak bilinen siyasetçinin hayat hikayesi böyle bir portrenin olmazsa olmazlarından.
İranlı babanın yalnız bıraktığı kız "savaşçılığı" nasıl benimsedi?
Wagenknecht, 1969'da Jena kentinde İranlı bir öğrenciyle sanat eserlerinin dağıtımıyla ilgilenen bir devlet kurumunda çalışan Alman bir annenin çocuğu olarak doğdu.
Sahra henüz iki buçuk yaşındayken babası, muhalif olduğu Pehlevi Hanedanı'nın kontrolündeki İran'a döndü ve bir daha kendisinden haber alınamadı.
Babasının kendisine "Zehra" diye seslendiğini pek de duyamayan Sahra, onun genlerinin de etkisiyle çevresindekilerden daha esmer olduğu için çocukluğu boyunca güçlük yaşadı.
Biyografisini yazan Christian Schneider, Sahra'nın bu yalnızlığının onu nasıl güçlendirdiğini anlatırken okumayı 4 yaşında öğrendiğini vurguluyor. Çevresinden gördüğü dışlanmayla kendi dünyasını yaratan Sahra, çok fazla kitap okuyor, matematiğe karşı bir tutku geliştirip Alman siyasetine damga vuran "yalnız savaşçı" kimliğini oluşturmaya başlıyor.
Okulda sınıf arkadaşları "Çin'den mi geldin?" diye sorunca babasının bir Asya ülkesinden geldiğini hatırlayarak "evet" diyecek kadar naif. Bu hikaye, kendisine "Çinli" lakabı takılmasına neden olmuş.
Ancak fiziksel taciz girişimlerine karşı koyabilecek kadar da güçlü. 11 yaşına kadar neredeyse şişman sayılabilecek kadar yapılı ve kuvvetli bir çocuk olduğu için saçını çekip ona vuranlara aynı şekilde yanıt veriyormuş.
Büyük ölçüde annesinin ebeveynlerinin baktığı Sahra, 7 yaşında annesi Gudrun'la birlikte Doğu Berlin'de yaşamaya başlamış. Burada da kendisinin dış görünüşüne yönelik tepkiler eksik olmamış.
Sosyal psikoloji ve psikanaliz konusunda uzman olan Christian Schneider'in kendisinin biyografisini yazmasının ardından kitapla ilgili röportajlar veren Wagenknecht, o dönem hastanelik olacak kadar boğazının sıkıldığı bir olayı neredeyse aklından tamamen silerek bastırdığını söylüyor.
Kendisine yönelik tacizlerin okul değiştirmesine neden olduğunu belirttikten sonra şu ifadeleri kullanıyor:
Neredeyse sürekli olarak bizzat sataşmalara maruz kaldığımdan biraz fazla kilolu olan ya da başka dezavantajlara sahip çocuklarla aramda bir bağ olduğunu hissettim. Evet, hiçbir zaman bir grup lideri olmadım. Birine yardım ederken bunu bireysel olarak yaptım. Okulda hiçbir şey organize etmedim ya da sınıf başkanı olmadım.
Çocukken farklı olmak istemezdim. Başta bundan dolayı acı çektim. Ancak diğerlerinin sizi kabul etmediğini görünce kendinizi yönlendirmeye başlıyorsunuz. Kendinize, 'Evet, onlar aptal' diyorsunuz. Onlarda olmayan bir şeye sahip olduğunuz için sizi reddediyorlar. Belki de bu sebepten 4 yaşında okumaya başladım. Nihayetinde bu sayede kendi özgüvenimi korudum.
Sahra Wagenknecht'in bu özgüveni ve asiliği görünüşüne de yansımış. Annesiyle 1983 yazında tatil için gittiği Bulgaristan'da çektirdikleri fotoğrafta da görüldüğü gibi punk tarzında bir saç modeli tercih ederken yaşı kendisinden büyük arkadaşlar edinmeye başlamış. Geçmişi "Diskolara giderdik" diye yad ediyor.
Berlin'de okurken siyasetle de ilgilenmeye başlayan Sahra, Doğu Almanya Sosyalist Birlik Partisi'nin gençlik örgütü olan Özgür Alman Gençliği'ne (Freie Deutsche Jugend/FDJ) katıldı.
Henüz 17 yaşındayken Peter Hacks'e mektup yazarak komünist kimliğiyle tanınan oyun yazarı, şair, yazar ve romancının dikkatini çekti. Onunla hem entelektüel sohbet imkanı buldu hem de baba boşluğunu doldurmaya namzet biriyle yıllarca sürecek bir dostluğun ilk adımını attı.
Yüksek öğrenim için gerekli Abitur sınavlarını 1988'de tamamlayan Wagenknecht, 1989'un başlarında da iktidardaki Sosyalist Birlik Partisi'ne katılıyor.
Sosyalizme bu kadar meyletmesine rağmen ülkedeki askeri eğitimi eleştirdiği için üniversitede okuması yasaklanıyor.
Aynı yılın sonlarına doğruysa tüm dünya gözlerini Berlin Duvarı'na çeviriyor zira Sovyetler Birliği'ndeki çözülme Avrupa'nın göbeğine de yansıyor. 9 Kasım 1989'da Doğu Almanya hükümetinin, isteyen yurttaşlarının Batı'ya gidebileceğini açıklamasıyla birlikte halk duvarı yıkmaya başlıyor.
Peki 20 yaşındaki Wagenknecht, bu tarihi gecede evden çıkmayıp da ne yapıyor? Ünlü Alman filozof Immanuel Kant'ın Saf Aklın Eleştirisi kitabını okuyor. Bu dönemlerde kendisinin sosyalist olduğuna inandığını ancak bu ideolojinin idealleriyle Doğu Almanya yönetiminin alakası olmadığını düşündüğünü söylüyor.
Berlin Duvarı'nın yıkılmasıyla birlikte üniversite yasağı da kalkan Wagenknecht, 1990-1996'da Jena, Berlin ve Groningen'de Modern Alman Edebiyatı ve Felsefe okuyor. Yüksek öğrenim hayatını Hegel ve Marx üzerine yazdığı bir tezle taçlandırıyor. 2012'deyse Chemnitz Teknik Üniversitesi'nde mikroekonomi üzerine yazdığı doktora tezini tamamlıyor.
Sahra, üniversite hayatında da siyaseti bırakmayarak Almanya Sosyalist Birlik Partisi'nin halefi Demokratik Sosyalizm Partisi'nde (Partei des Demokratischen Sozialismus/PDS) faaliyetlerini sürdürüyor. Henüz 22 yaşındayken 1991'de yönetim kuruluna seçilerek partide söz sahibi oluyor. Partinin Komünist Platform fraksiyonunda önemli bir isim haline geliyor.
48 yaşındayken verdiği bir röportajda o günlere değinirken "Mesafelenerek yorum yapmanın yeterli olmadığı hissine sahiptim. Bir şeyler değiştirmek, etki yaratmak istiyordum" dese de bu yolun profesyonel siyasetçiliği uzanacağını tahmin etmediğini de sözlerine ekliyor.
Karl Marx'ın Feuerbach Üzerine Tezler'indeki "Filozoflar şimdiye kadar dünyayı yalnızca çeşitli biçimlerde yorumladılar, oysa mesele onu değiştirmektir" ifadesini kendine şiar edinen Wagenknecht, duvarın yıkılması ve SSCB'nin dağılmasının ardından kapitalizmin zaferine dair çığlıklar atılırken 1990'ların başında Stalin Rusyasını övdüğünü düşündüren sözler sarfedecek kadar kararlıydı.
PDS lideri Gregor Gysi, zamanın ruhuna ayak uydurarak Almanya'nın tüm bölgelerinde seçim başarısı kazanmak isterken daha ılımlı bir politika izliyor, partidaşlarının Rusça'da "hayır" anlamına gelen kelimeyi kullanarak "Nyet Makinesi" lakabını taktığı Wagenknecht'in direnci 1995'te yönetim kurulundan ayrılmasına yol açıyordu.
Bu durum, kariyerini bitirebilirdi. Ancak PDS'in en genç yönetim kurulu üyesinin 4 yıl sonra dışlanması medyanın ilgisini çekti. Kamuoyunun da benimsediği "vahşi genç" yaftasıyla birleşen nevi şahsına münhasır duruşu, Alman siyasetinde ender görülen bir figür yarattı. Utangaç bir duruşla birleşen güçlü sözleri, onun imajını ne profesyonel siyasetçilerin sığlığına ne de hızlıca yükselmeye çalışan gençlerin tamahkarlığına hapsetti.
Belki de Wagenknecht'in kendini "egzotik kuş" ve "tuhaf fikirlere sahip tuhaf bir genç kadın" diye tanımlaması bu çerçevede düşünülürse daha manalı gelir.
Yönetim kurulundan atılsa da PDS onu 1998'deki Almanya federal seçimlerinde Dortmund'dan aday göstererek oyların yüzde 3,25'ini almayı başardı. 2004'teki seçimlerdeyse PDS'i Avrupa Parlamentosu'nda temsil etmeye hak kazandı. Bu 5 yıllık dönemde ekonomi ve Latin Amerika'yla ilişkilerle ilgili gruplarda görev aldı.
Liberal FDP'nin de desteğiyle 16 yıl boyunca Almanya'ya liderlik eden Hıristiyan Demokrat (CDU) Helmut Kohl'un ardından Gerhard Schröder'in Almanya Sosyal Demokrat Partisi'nin (SPD) 1998-2005 döneminde iktidarda bulunması, başta dezavantajlı kesimler için bir fırsat olarak görülmüştü. Ancak Yeşiller'in desteğini alan Schröder'in sosyal kesintilere gitmesi emekçileri üzdü.
1998'de başladığı Maliye Bakanlığı'ndan aylar içinde ayrılan ve Agenda 2010 diye bilinen reformlara tepki göstererek önceden liderliğini yaptığı partiye sert eleştiriler yöneltmeye başlayan Oskar Lafontaine, 2005 seçimlerinde WASG partisiyle sessizlerin sesi olmaya niyetlendiğini gösterdi. Sonrasında PDS'le birleşen bu partinin lideri, 2007'de kurulan Die Linke'nin eş başkanı oldu.
2009'da prostat kanseri olan Lafontaine, 2010 mayısında partinin liderliğinden çekilirken 2011 kasımındaysa kendisinden 26 yaş küçük Wagenknecht'le sevgili olduğunu açıklıyordu.
Bu yeni partide kendini ön saflarda bulan Wagenknecht, 2009'da hem parlamentoya girdi hem de Die Linke meclis grubunun başkanvekili oldu. Partinin ağır toplarının çekincelerine rağmen 2010'da oyların yüzde 75'inden fazlasını alarak partinin genel başkan yardımcısı oldu.
76 kişilik güçlü bir parlamento grubuna sahip Die Linke'nin 27 milletvekilinin Almanya Federal Anayasayı Koruma Teşkilatı tarafından mercek altına alındığı 2012'de ortaya çıktığında listede onun da adı vardı. Seçmenlerin ilgisini çeken Wagenknecht, 2015'te anamuhalefet konumundaki partisinin meclis grubunun eşbaşkanı oldu.
Diğer yandan 2005'ten 2021'e kadar süren Angela Merkel döneminde Hıristiyan Demokrat siyasetçinin en büyük destekçisi 2009-2013 dönemi haricinde Sosyal Demokratlardı. Sol görünümlü SPD'nin iktidardaki varlığını sürdürmesi, yönetimin kendilerini temsil etmediğini düşünen kesimlerin önemli bir kısmını radikal sağcı AfD'ye itti. 2014'te Almanya'da düzenlenen Avrupa Parlamentosu seçimlerinde ilk somut başarısını yakalayan AfD anketlerde de yükselişini sürdürüyordu.
Radikal sağa karşı sol popülizm arayışları
"Yükselişe geçen radikal sağa karşı sol popülizm işe yarayabilir mi?" sorularının gittikçe daha fazla sorulduğu 2016'da Fransa'dan Jean-Luc Mélenchon, Boyun Eğmeyen Fransa hareketiyle ciddi popülarite kazanıyordu.
Yunanistan'da Syriza, İspanya'daysa Podemos'un benzer bir anlayışla seçimlerde zafer kazandığını gören Wagenknecht de arkadaşlarıyla birlikte harekete geçti. 2017'de Dietmar Bartsch'la birlikte partinin başbakan adayı oldu. Federal seçimlerde tarihi bir oy alarak Die Linke'nin yanında yüzde 9,2 yazmasını sağladılar.
Wagenknecht ve ekibi farklı partilerden pek çok ismi yanlarına alarak Eylül 2018'de #aufstehen (Ayağa Kalk) adlı hareketi başlattı. Üye olmak için internet sitesine başvuranların sayısı 170 bini gördü ki bu rakam, Die Linke'nin üye sayısının yaklaşık iki katıydı.
AfD'ye kaçan sol seçmenleri tabandan gelen bir halk hareketiyle geri kazanmayı ümit eden Wagenknecht, 6 ay sonraysa #aufstehen'deki liderlik görevlerinden çekildiğini açıkladı. Kısa süre sonra Die Linke parlamento grubunun liderliğinden de "yorgunluk" gerekçesiyle ayrıldı. Sonradan verdiği röportajlarda en büyük siyasi hatasının bu harekete hazırlıksız yakalanması olduğunu söyledi.
5/x Angeführt wurde die Demonstration von einer Trommlergruppe, die sich dem #Querdenken-Spektrum zuzuordnen lässt. Darauf folgte dann diverse Transparente wie das vom „Bündnis für #Frieden“ oder auch „#aufstehen“, der Sammelbewegung die Sahra #Wagenknecht mit initiierte. pic.twitter.com/uo3kefYbOW
— Pressefuchs (@Pressefuchs_Brb) September 18, 2022
2019 martında sağlığının kötüleştiğini belirterek parti liderliğine aday olmayacağını ifade etti.
2021'deki federal seçimlerde parlamentodaki koltuğunu korusa da Die Linke'nin yalnızca yüzde 4,9 oy alması, Wagenknecht ve arkadaşları için yeni bir yol açma isteğine neden oldu.
Peki Wagenknecht'in kilit önemdeki başlıklarda vaat edeceği politikalar neler? Buna geçmeden önce özel hayatına bir kere daha dönelim.
Wagenknecht'in dönüşümünü anlamak için öncelikle şu an 80 yaşında olan eşi Oskar Lafontaine'i biraz daha anlatmak lazım.
Siyaseten de birlikte hareket eden çiftin erkek olanı 17 Mart 2022'de Die Linke'den istifa etme nedenini anlatırken şu ifadeleri kullanıyor:
Die Linke, Agenda 2010'un getirdiği sosyal kesintileri ve ücretlerin baskılanmasına karşı çıkmak için kuruldu. Ayrıca Almanya'nın uluslararası hukuku ihlal ederek Yugoslavya savaşına katılımı ve Afganistan'daki savaş üzerine barış, silahsızlanma ve uluslararası hukuka riayet etmeyi savunan yeni bir güç oluşmalıydı. Orta ve az gelirlilerle emekliler parti tarafından temsil edildiklerini düşünmüyor. Son federal seçimlerde işçilerin yalnızca yüzde 5'i Die Linke'ye oy verdi.
Lafontaine, 1990'lı yıllarda Saarland eyaletinin başbakanıyken ve SPD'nin başındayken iltica hakkının kaldırılmasına neden olduğu gerekçesiyle ırkçılıkla suçlanmıştı.
Die Linke kurulurken Lafontaine ve ekibinin kendilerini sağa çekmesinden korkan Wagenknecht'in bu ilişki sayesinde Marksist teoriden daha realist bir tutuma kaydığı sıkça yapılan bir yorum. Bir diğer yorum da onun robot gibi davranırken daha insani bir görünüme geçtiği. Prenses Leia kostümü giydiği bu program da buna örnek olarak gösteriliyor:
Wagenknecht'in öncesinde bir evliliği daha var. Karl Marx'ın doğum günü 5 Mayıs'ı seçerek 1997'de iş insanı Ralph-Thomas Niemeyer'le evlenen siyasetçi, 2013'te boşanmıştı.
Biyografisini yazan Christian Schneider, bu evliliğin Wagenknecht'in sadakatini ve çelişkilerini gösterdiğini savunurken bir de ilginç anı anlatıyor. İkilinin birlikte oldukları dönemde hakkında dolandırıcılık suçlaması bulunan Ralph-Thomas Niemeyer, 1995'te kaçtığı Türkiye'de, Antalya Havalimanı'nda gözaltına alınmış. Wagenknecht onu kurtarmak için elinden geleni yapmış.
Ayrıldıktan sonra dost kaldığı eski eşi hakkında olumlu konuşan Wagenknecht, onu kendisini zor duruma düşüren çok iyi kalpli biri olarak gördüğünü hâlâ söylüyor.
Rusya mı AfD'yle yan yana düşürdü?
Diğer yandan Niemeyer'in adı son bir yıldır ilginç haberlerde geçmeye devam ediyor. Önce Şubat 2022'de Rusya'nın Ukrayna istilasında yeni hamlesini yapması üzerine "Sürgündeki Alman hükümetini" kurduklarını açıkladı. AfD üyeleriyle birlikte Moskova-Berlin iletişimini artırmaya çalıştıklarını belirten Niemeyer, konuyu haberleştiren ABD gazetesi Washington Post'a Wagenknecht'le neredeyse her gün iletişime geçtiğini söyledi. Üst düzey Rus yetkililerle yaptığı görüşmelerde onların Wagenknecht'le radikal sağın birleşmesinden medet umduğunu gördüğünü de ifade etti. Wagenknecht'in Rus yardımını asla kabul etmeyeceğini de vurguladı.
Geçen yıl Almanya'da darbe girişimi suçlamasıyla dikkat çeken İmparatorluk Vatandaşları (Reichsbürger) örgütüne üye olduğu gerekçesiyle Mart 2023'te de evi arandı. Prens Reuss ve Kremlin arasındaki iletişimi sağlanmasının istendiğini söyleyen Niemeyer, ne bunu yaptığını ne de darbe planından haberi olduğunu söyledi. Kendisine Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov'la hemen iletişim kurmasını sağlayacak, dinlenemez bir telefon verildiğini ve Alman istihbaratıyla gerekli bilgileri baskından önce paylaştığını öne sürdü. Şüpheli değil tanık olmasının bu baskının gereksizliğini gösterdiğini iddia etti.
Wagenknecht ise Amerikan gazetesine yaptığı açıklamada AfD'yle böyle bir ittifaka girmeyeceğini ve Rus devleti ya da temsilcileriyle iletişime geçmediğini söyledi.
AfD'nin dış politika sözcüsü Petr Bystron, iyi manasıyla "popülistlerin" küreselcilerin koalisyonuyla Kremlin'in planı olmaksızın karşı karşıya geldiğini ve kendilerinin sokaklarda radikal solcularla omuz omuza eylem düzenlediğini hatırlatıyor.
"Avrupa'nın en aptal hükümetinin" Rusya politikasının karşısında
Bu noktada Wagenknecht'in siyasetini daha detaylı anlatmaya başlasak iyi olacak. Wagenknecht, Rusya'ya yönelik yaptırımların kaldırılmasını ve Ukrayna'ya silah verilmesinin durdurulmasını istiyor. Böylece bir yandan müesses nizam siyasetinden kaçmak isterken AfD gibi oluşumlara dönen kitlelerin ilgisini toplarken diğer yandan da Rusçuluk ve ırkçılıkla suçlanıyor. Wagenknecht ise anaakımdan ayrılan kitlesinin muhtemel tehlikelerinin farkında:
Aşırılıkçıları ve çılgınları dışarıda tutmak çok büyük bir iş.
Sahra Wagenknecht, Olaf Scholz'un koalisyonunu "Avrupa'nın en aptal hükümeti" diye tanımlayıp ekliyor:
Enerji konusundaki en önemli tedarikçimize karşı emsalsiz bir ekonomik savaş başlattılar. Ukrayna savaşının bir suç olduğu aşikar. Ancak Almanya'daki milyonlarca aileyi fakirliğe itip ekonomimizi mahvederek Putin'i cezalandırabileceğimizi öne sürerken Gazprom rekor kâr elde ediyorsa bunun ne kadar aptalca bir fikir olduğunu düşünmeliyiz.
Bu fikirler, kendi partisi Die Linke tarafından eleştirilirken AfD'den destek gördü. Wagenknecht'in 25 Şubat 2023'te Berlin'de gerçekleştirdiği Barış İçin İsyan gösterisine katılan 13 bine yakın kişi arasında da AfD'liler vardı.
Yeşiller, Sosyal Demokratlar ve Die Linke'nin katılmadığı eylem, bir gün önce 10 bin kişinin katıldığı tahmin edilen Rusya karşıtı gösteriden fazla kişiyi toplamayı başardı.
Scholz ve Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock'u Hitler'e benzetenler de oldu.
Motivwagen auf Wagenknecht-Schwarzer-Demo: Hitler-Scholz/Baerbock-Vergleich #AufstandfuerFrieden #b2502 @rbb24 pic.twitter.com/BdG9hUyebl
— Olaf Sundermeyer (@O_Sundermeyer) February 25, 2023
Wagenknecht, daha 2017'de NATO'nun dağıtılarak Rusya'yı da katan bir askeri ittifak kurulması çağrısında bulunmuştu.
İsrail'e karşı tutum
Dış politikada dikkat çeken taraflarından biri de İsrail'e karşı aldığı tutum oldu. 2010'da İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres'in Alman parlamentosunda yaptığı Holokost anma konuşmasını ayakta alkışlamayı reddederek de dikkat çekmişti.
Aynı yıl İsrail'in saldırısına uğrayan Mavi Marmara gemisindeki Die Linke milletvekilleri Inge Höger ve Annette Groth'a destek de vermişti.
Erdoğan'a sert sözler
Diğer yandan Wagenknecht'in Ankara'ya yaklaşımı pek yumuşak sayılmaz. IŞİD saldırılarının Avrupa'ya korku saldığı 2017'de "Böyle devam ederse hiçbir Avrupalı güvenle, huzurla sokağa adım atamaz" diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "terörizm çağrısı" yaptığını iddia etti ve "Bunu söyleyen bir terörist. Başka birşey değil" dedi.
Türkiye'nin dış politikasının şiddet ve şantaja dayandığını ve Nazi Almanyası'yla benzerlik gösterdiğini öne sürdü. Angela Merkel'in Erdoğan'a gereksiz yere taviz verdiğini savunurken İncirlik'teki Alman askerlerinin geri çekilmesini, AB giriş müzakerelerinin durdurulmasını ve Türkiye'yle silah ticaretine derhal son verilmesini talep etti.
Ankara'nın IŞİD'i desteklediğini öne sürdü ve Türkiye'nin Suriye'de PYD'nin kontrol ettiği bölgelere yönelik operasyonlarını derhal durdurması için çağrıda da bulundu.
Göçmen karşıtlığı
Wagenknecht'in AfD gibi radikal sağcı örgütlerle yan yana konmasını sağlayan yaklaşımlarından biri de göçle alakalı. Batı'nın işgalle, diğer bölgelerdeki savaşlara destek vererek ve doğrudan silah sağlayarak göç sorununu büyüttüğünü savunan Alman siyasetçi, açık kapı politikasına da karşı çıkıyor.
Bir milyonu aşkın göçmenin Almanya'ya yerleşmesinin ülkedeki işçi sınıfına yönelik negatif etkilerini vurguluyor. Gelişmekte olan ülkelerdeki kalifiye işçilerin göçüne karşı çıkmayan eski AfD lideri Frauke Petry'i "Mandela gibi biri Almanya'ya göç etseydi Amazon kargolarını taşıyordu. Ona Güney Afrika'da ihtiyaç vardı" çizgisindeki bir argümanla açık oturumda eleştirmişliği dahi var.
Diğer yandan bu yaklaşım, İnsanlık Düşmanlarına Pasta adlı faşizm karşıtı örgütün eylemine hedef olmasına neden oldu. 2015'ten 2016'ya girilirken düzenlenen yılbaşı kutlamalarında başta Köln olmak üzere pek çok kentte yüzlerce kadın cinsel saldırıya uğrayınca "Her kim misafirlik hukukunu çiğnerse misafir olma hakkından da mahrum kalır" diyen Wagenknecht faturayı göçmenlere çıkardı. Bunun sonucunda partisinin mayıstaki bir kongresinde yüzüne pastayı yedi.
Entegre olunması gereken bir Alman kültürünü savunarak eski tip milliyetçiliği kullandığı eleştirileri de cabası oldu.
Aşı karşıtlığı
Wagenknecht'in Kovid-19 pandemisi sırasında aşıları ve sokağa çıkma yasağını sorgulaması da dikkat çekti.
7 Nisan 2022'de 60 yaş üstünün aşılanmasını zorunlu tutan yasa tasarısının Alman parlamentosundan geçmemesini sağlayanlar arasında o da vardı.
Kendisi de aşı olmayan Sahra Wagenknecht, hem aşıların yeni mutasyonlara yönelik etkisini sorguladı hem de "Halka patronluk taslamayın" diyerek yurttaşlarının bu konuda seçim hakkına sahip olması gerektiğini vurguladı.
Ekonomi politikası
Sosyalistlik iddiasındaki bir siyasetçinin ekonomi konusunda antikapitalist söylemler kullanması ve devletin halka yönelik harcamalar konusunda cimri davranmamasını istemesi beklenir. Wagenknecht bu kalıplara uysa da başka konulardan dolayı soldan eleştiriler alıyor.
Kimlik politikalarına yönelik eleştirileriyle kendini liberalizm karşıtı bir noktaya konumlandırmaya çalışan Alman siyasetçinin ekonomi politikası bazılarınca liberal bulunuyor.
2021 tarihli kitabı Die Selbsgerechten'de (Kendini Beğenmiş) sınırlı ve fonksiyonel bir devleti öngörse de refah devleti kavramına da karşı çıkan ordoliberalizmi savunarak neoliberalizme yaklaştığı iddia ediliyor. 50 yıl öncesinin Batı Almanyasına benzer bir ekonomik yapıyı vaat ettiği savunuluyor. Asgari ücretin artırılmasını isterken örgütlenmeye yeterince önem vermediği öne sürülüyor.
Merkel sonrası Almanya siyasetinde başa geçen Scholz, selefleri gibi uzun başbakanlık dönemlerini yakalayamayacak gibi görünürken Wagenknecht'in iktidara gelip gelemeyeceği, gelirse de direksiyonu ne kadar sola kırabileceği belirsizliğini koruyor.
Bu noktaya kadar diğer partilerin başı çektiği koalisyonlarda iktidarın parçası olmaya doğrudan karşı çıkan Wagenknecht seçimlerde başarılı olabilecek mi? Başarılı olursa iktidarda mı kalacak, muhalefeti mi büyütecek? Büyütebileceği muhalif hareket tek başına iktidar olmaya yetse de Almanya'nın paradigmasını sarsabilecek mi?
Bütün bunları zamanla göreceğiz. Ancak tarihin gösterdiği şu ki Alman siyaseti aşırı gözüken uçları bir noktada müesses nizama katma konusunda gayet mahir.
Kaynaklar: BBC, Bild, Der Spiegel, Deutsche Welle, Die Tageszeitung, Die Welt, Dissent, El Pais, Financial Times, FOCUS, Handelsblatt, International Socialist Alternative, Left Voice, MOZde, Süddeutsche Zeitung, Telepolis, The Guardian, The New European, The Washington Post, Unsere Zeitung, Web.de
© The Independentturkish