Evet… Zehir içtik

Ya birlikte yükseliriz ya da teker teker düşeriz

Fotoğraf: AA

Değişim yanlısı milletvekili İbrahim Müneymine, her zamanki cesaretiyle böyle söyledi. Müneymine tutumuna bağlı kalan sayılı politikacılardan biri.

Ancak O ve değişim yanlısı arkadaşları, ikincil zararlara (bir kısmı manevi olup ayaklanma için kamusal alan üzerinde birtakım olumsuz etkiler bırakabilir) yol açsa bile bazı seçimlerinde esneklik göstermekten çekinmediklerini kanıtladılar.

Politik realizm ile devrimci idealizm arasında Müneymine ve değişim yanlısı arkadaşlarının çoğu, bir bardak zehir içmeyi ve 'hegemonya' adayı eski bakan Süleyman Franciye'ye karşı 'kesişim' adayı eski Maliye Bakanı Cihad Azur'a oy vermeyi seçti.

Zehir bardağından içen sadece 'Ekimci' milletvekilleri değildi. 'Ayaklanma' partileri ve gruplarından geniş bir kesim, Azur beklentilerini karşılamasa da bu zehirden içti. Bu, muhalefet partilerinin bazılarıyla yakınlaşmalarına sebep oldu.

Daha önce muhalefet partilerinin bazıları, onlara defalarca kez sert bir şekilde davranmış ve parlamento çatısı altına girdikleri andan itibaren bir taraftan dağılmalarının diğer taraftan da rollerini kaybetmelerinin ardında yatan örgütlenme konusundaki yetersizliklerinden ve siyasi hayattaki tecrübesizliklerinden faydalanarak onlara karşı vasi bir tavır takınmaya çalışmıştı.

Bu yüzden cumhurbaşkanlığı seçim oturumundaki kararlarının onları Lübnan siyasi hayatında gerçek bir fark yaratabilen bir ağırlık olarak tekrar öne çıkarması olumlu unsurlardan biri sayılıyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

14 Haziran'daki oturumdan sonra Ekimciler, tarihi bir anda kimliklerinden vazgeçmeden siyasi bir adım atabilecek olgun bir blok olduklarını kanıtlayarak artık kalıcı olduklarını belli ettiler.

Seçim tercihleri, pozisyonlar veya makamlar için pazarlık yapmak veya paylaşım sistemine girmek için değildi.

Parlamentodaki bu performansları, onları kayıtsız şartsız kendi taraflarına çekebileceğini düşünenlerin önüne bir set çekiyor.

Ayrıca iktidar ve muhalefet arasındaki dikey bölünme içinde taraf olma suçlamalarından da korunmalarını sağlıyor.

Sert davranışlarına ve olumsuz tutumlarına rağmen iktidar güçlerinin bazılarıyla ortak paydada buluşmaları, geçmişteki olayları aşmaya hazır oldukları anlamına gelmez.

Aynı şekilde muhalefetle iş birliği yapmayı kabul etmeleri ille de onlarla her konuda hemfikir oldukları anlamına da gelmez.

Franciyye'ye karşı oy kullanmalarını da sadece Hizbullah'a karşı tutumlarıyla sınırlamak mümkün değil.

Bu, aynı zamanda sistemi tekrar işler hale getirme çabasına karşı tutumlarını da yansıtıyor.
 


Hizbullah'ın propaganda makinesi, Azur'un Franciyye'ye karşı aday gösterilmesinden bu yana gerek milletvekilleri gerek aktivist gruplardan değişim yanlılarını, özellikle Güney Lübnan'da yoğun bir şekilde hedef almaya başladı.

Kışkırtma süreci onları yine hainlik yapmak ve 'direnişe' karşı kurulan komplonun bir parçası olmakla suçlama ve sindirme noktasına ulaştı.

Hizbullah, direnişi onlarca yıl önce seçen Lübnanlılara hegemonyasını dayatmak için direnişin değerini kullandı.

Değişimcilerin şimdi ona karşı oy kullanma gerekçesi sadece politik bir oyun ile sınırlı değil, aynı zamanda ayaklanmaya karşı erkenden düşmanlığı açıkça ilan etmesine karşı bir tepkidir.

Ayaklanmanın dışarıdan yönetildiğini öne sürüp Güneylileri 'büyükelçiliği' takip etmekle suçlayarak ayaklanmayı daha beşikteyken öldürmeye çalışmıştı.

İlk yol ayrımında kendisini terk edenleri sadık müttefikler sanarak bir avuç yozlaşmış siyasetçiyi savunmak için aşırı güç kullanmıştı.

Şimdi güneydeki ilk direnişçilerin evlatları ve torunlarına karşı ektiğini biçiyor. Bu evlatlar ve torunlar parlamento seçimlerinden beri sindirmelere maruz kalıyor.

Güneylilerin parlamento sempozyumunda temsilcisi olarak seçtikleri ve iktidarın kurşunlarıyla vurulan aktivist Firas Hamdan'ın, 'Güney'in Nabzı' ve '17 Ekim Halk Dili' gruplarındaki aktivistlerin ve solcu, liberal ve sivil entelektüel ve toplumsal seçkinlerin değişimciler arasındaki asgari ortak paydaların yeniden tesis edilmesinde aktif rolleri vardı.

Bu, Şii ikiliye kendisiyle aynı fikirde olmayan herkese beslediği zannı nedeniyle kötünün iyisini seçmekten başka bir seçenek bırakmadı.

Son parlamento oturumu pratikte iki şeyi kanıtladı. Birincisi; sistem tek bir darbeyle nakavt olmaz.

Bu yüzden sistemin bam teline dokunmak dağılmasına yardımcı olur. Bunun için de muhalefet ve Ekimciler arasındaki birçok açıyı ayarlamak gerekir.

İkincisi, Ekim Bloğu, bu performansını sürdürürse denklemin merkezinde olabileceğini gösterdi.

Dolayısıyla 14 Haziran oturumunun sonucu değişimciler için açık ve akıllarına şu sözü getiriyor: Ya birlikte yükseliriz ya da teker teker düşeriz.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Sema Sevil

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU