Sudan'ın komşu ülkeleri, savaşın cazibesi ile bölünme enfeksiyonu arasında

Kabilesel ve etnik genişleme, güvenlik tehdidi ve çatışmanın uluslararasılaşmasına ilişkin endişeler

Sudan'ın komşu ülkeleri çatışmanın uluslararasılaşmasından korkuyor / Fotoğraf: AFP

Afrika krizlerinin alevli kavisi içinde Sudan'da art arda gelen savaşlar, bölge tarihinin kıvrımlarında örtüşen olayların ipliklerini örüyor.

Bu tarihten itibaren, güç mücadelesinin körüklediği kehanetler ve mitler, bir dizi savaş içinde ordu güçleri ile Hızlı Destek Kuvvetleri arasındaki mevcut savaş durumunun gerçekliğine kadar uzanıyor.

Ülkenin modernliğine rağmen, savaş kökleri kahverengi kıtanın toprağına derinden kök salmış durumda.

Savaş ikinci ayını tamamlamak üzere. Her geçen gün trajedinin yoğunluğu ve derinliği artıyor ve zamansal paradoks ilk sürpriz unsurunda somutlaşıyor.

Siyasi çatışmaların rahminden bir askeri çatışmanın çıktığına dair pek çok ipucuna rağmen savaş, yine de zehirli geçiş dönemi atmosferinde somutlaştı.

Ayrıca, komşu ülkeler savaşın etkisini tahmin etmeye başlayana kadar işlerin gidişatı bölgesel sahneye yansıdı. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Komşu ülkeler (Mısır, Etiyopya, Eritre, Güney Sudan, Çad, Libya ve Orta Afrika), çoğu olmasa da açık sınırlar ve Sudan'ın "bu ülkelerden bazılarının, diğer bazı Afrika ülkelerinin vatandaşları ve Libya üzerinden Avrupa'ya veya Mısır üzerinden İsrail'e göç etmek isteyen mülteciler" için bir geçiş noktası olması nedeniyle çatışmaya girecek.

Bu ülkeler, Sudan'ın varoşlarında zaman zaman patlak veren gerilimlerden ve Darfur'daki savaştan dolayı endişeli.

Artık ülkenin merkezi olan başkent Hartum'da çıkan çatışmanın etkisi, devletin hayati kurumlarıyla birlikte devletin bütünlüğüne zarar vermesi ve performansını etkilemesi nedeniyle daha derin bir etkiye sahip.

Bu savaş, diplomatik ilişkileri ile ticari faaliyetlerini birbirine karıştırır, sınırlar dahil tüm ülkelerde güvenliği kontrol edemez hale getirir.

Bu nedenle Hartum'da yaşananlar sadece uzun sürmeyecek. Zarar bölgelere dağılacak ve etkileri komşu ülkelere de aynı ölçüde uzanacaktır.


Tehlike duygusu

Güney Sudan'da 50 yıldır devam eden iç savaş sona erdi. Sudan bir nebze olsun huzurun tadını çıkarırken ve Darfur'daki savaşla sayısız barış anlaşması yoluyla ilgilenirken Hartum'da çatışma alanı, tüm siyasi ve ekonomik yansımalarıyla çöktü.

Bu çöküş, sanki devam eden savaşın, başka koşulların şekillendirdiği bir geçmişten dönen farklı kahramanları varmış gibi, "Darfur'da 20yıldır devam eden savaşın islerini, güney savaşının kalıntılarını ve kanlı bir tarihin kalıntılarını bir araya toplamışçasına" gerçekleşti. 

Sudan dört yıl önce sivil yönetimi ve demokrasinin hüküm süreceği yeni bir dönemi arzulamaya başlarken, halkı ise kendilerini inşa ve kalkınmaya adadı. Savaş hayaleti ise medeni hayattan herhangi bir iz bırakmadan, çatışmanın bir nesnesi oldu. 

Komşu ülkeler, tehlikeyi savaş fiilen başlamadan önce hissetti. Bu, siyasi mücadelenin bazı sonuçlarının olmasından kaynaklanıyor.

Ayrıca bu durum, insan kaçakçılığı ve silah ticaretinin yanı sıra sınır sorunları, Nil suları veya mültecilerin geçişi ve yasadışı göç gibi çözümsüz bekleyen krizler de dahil Sudan ile ortak sorunlarını etkiledi.

Bu ülkeler geçmiş dönemlerde bu krizlerin bir kısmına tanık oldukları veya hala tanık olmaya devam ettikleri için şu an bunlara karşı koymak için mücadele ediyorlar.


Çift etki

Savaşın nedenleri, komşu ülkeler üzerindeki yansımalarıyla iç içe geçmiş durumda. Yani ülkelerin krizleri, bazen olayın sınırlarını aşan bir etkiyi de beraberinde getiriyor.

Sudan savaşının da ortaya çıkış sebeplerinde temsil edilen ikili bir etkisi olduğunu görüyoruz. Neden olduğu felaketle bitmiyor ve etkisi, bunun ötesinde devam ediyor.

Bu düşünceyi daha net ifade edebilecek faktörler var. Bunlardan ilki; Sudan'da otuz yıldır ekonomik hedeflere ulaşılamaması, ülkeyi savaş ağaları için kolay bir av haline getirdi.

Eski Devlet Başkanı Ömer el-Beşir rejimi, uluslararası baskı altında Güney Sudan'da on yıllardır süren iç savaşı sona erdirmiş olsa da bunu yüksek bir bedel karşılığında yaptı.

Öyle ki ülkenin petrol zenginliği ve kaynakları ile bağlantısını kesti ve bu kopuş, iki ülkede ekonomik ikilem başta olmak üzere başka sorunlara yol açtı. 
 

Savaştan mustarip bir ülkede ekonomik kalkınma hakkında konuşmak lükstür AFP.jpg
Savaştan mustarip bir ülkede ekonomik kalkınma hakkında konuşmak lükstür / Fotoğraf: AFP

 

Etkileri diğer ülkeye yansıyan diğer sebeplerin yanında her iki ülkede de bu nedenle savaşlar çıkıyor.

Öyle ki bu, ülkelere iç çatışmaların zenginliği nasıl yok ettiğini, nasıl yoksulluk ve kıtlığa yol açtığını öğretti. Uluslararası yardımın insafına kaldıklarında ise ekonomik kalkınma hakkında konuşmanın bir lüks olduğunu gördüler.

Ardından istikrar ve ekonomik hedeflere ulaşamadıkları kırılgan bir barış geldi. Bu durum, yeniden savaşlara düşme eğilimini artırıyor.

İkinci faktör, güvenlik tehdidinin şiddetlenmesi. Çünkü bu tehdit, eski ve bu savaşla başlamadı da bitmeyecek de.

Ancak bu durum, silah ticaretinin ortaya çıkması, Hızlı Destek Kuvvetleri'nin 'Wagner' güçlerini kullanması ve bu güçlerin Orta Afrika ve Mali gibi diğer Afrika ülkelerindeki çatışmalara karışması ile örtüşen bölgesel olayların doğal bir sonucuydu.

Bu tehdit, Sudan savaşının gidişatına da yansıdı ve dalgalarını şiddetlendirdi. Komşu ülkeler, ilticanın sonuçlarının olumsuz etkilerini, bunun sonucunda ortaya çıkan ulusötesi suçları, insan ticareti ve kaçakçılık çetelerinin faaliyet gösterdiği bu ülkeleri üs olarak kullanan yasa dışı göç faaliyetini uzak görmüyor.

Ayrıca bu tehditler, terörist grupların bu ülkelerin hükümetlerine karşı asker toplama, saldırılarını gerçekleştirme ve bunlarla mücadele etme faaliyetlerine de zemin hazırladı.


Büyüyen dalga

Üçüncü faktör; Sudan, tarihi boyunca etnik ve kabilesel sorunları, bazı bölgelerin marjinalleştirilmesini ve toplumsal eşitsizliği bir araya getirdi. Bu durum, kabile ve etnisiteye karşı sistematik bir önyargı yarattı.

Savaştan önceki yıllara baktığımızda, ister bazı komşu ülkelerin desteğiyle ister dış destekle olsun, silahlı hareketlerin ve milislerin nasıl büyüdüğünü görürüz. 

Bu hareketlere, bölgeleri ile merkez arasındaki eşitsizlik ve bölgelerinin vatandaşları ile kuzey vatandaşları arasındaki büyük uçurumla ilgili endişeler hâkim oldu.

Gücü ve zenginliği çevreleyen bir kabile gücü yaratmaya odaklanmak, bu hareketlerin en büyük endişesiydi. Adalet ve Eşitlik Hareketi, bu deneyimi 2008'de Hartum'a baskın yaptığında yaşadı.

Hızlı Destek Kuvvetleri, Beşir'in desteğiyle 2013'ten beri orduya sızıyor. Diğer hareketlerin gündemleri de benzer deneyimlerden yoksun değil.

Mevcut savaş, etnik bir savaş olarak nitelendirilemezken, Hızlı Destek Kuvvetleri'nin vatandaşlara, hastanelere, yerleşim yerlerine ve diğerlerine yönelik saldırıları kanıtlanmış olsa bile, zayıflık noktasından siyasi güçleri etkilemeyi başardı. Bu da güçlerin mücadele ve eleştiri cesaretini azalttı.

Etnik, kabilesel ve bölgesel kimliğe odaklanan bu büyüyen dalga, Sudan savaşının komşu ülkelerde bu kimliği, ondan güç kazanmanın bir yolu olarak uyandıracağını ima ediyor.

Nijer'de Hızlı Destek Kuvvetleri komutanının bağlı olduğu Rizeigat aşiretinin bazı üyelerinin, aşiret bağına dayalı bu güçleri desteklemek için yaptıkları bağışlarını gösteren videolar yayımladı.

Çad'da oğullarının savaşa girişinin yasını tutan yas evlerini gösteren başka videolar da var.

Böylece, demografik büyümeyi ve aktif farklılaşmasını etkileyen ilişkili değişkenler ve bazı komşu ülkelerle sınırları aşan etnik kimliğin ortaya çıkışı hala canlı bir konumda.


Jeopolitik sonuçlar

Dördüncü faktör ise özetle; komşu ülkeler, Sudan savaşının uluslararasılaşması konusunda endişelenmiş durumda. Bu da sadece Sudan ile sınırlı kalmayacak müdahalelere olanak sağlıyor.

Bu ülkeleri kendi güçleri için geçit veya üs olarak kullanarak bu ülkelere kadar uzanıyor. Daha sonra mesele, onların politikalarına ve yönetim sistemlerine müdahaleye dönüşüyor.

Bu müdahalelerin benzeri görülmemiş jeopolitik etkileri ve sonuçları var. Çünkü bu müdahale, daha önceki Afrika ve Arap savaşlarındaki müdahalelerin de gösterdiği gibi, belirli bir zaman dilimiyle sınırlı değil.

Etki, bölgenin emniyet ve asayişini içerecek ve doğrudan olmasa da yabancı güçlerin burada geçirdiği süreye bağlı olacaktır.

Afrika Boynuzu, Birleşmiş Milletler'in (BM) en fazla sayıda barışı koruma misyonuna sahip olduğu bölge. Ancak buradaki en ünlü askeri oluşum, ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) yönetimindeki güçlerle kurulan ABD Afrika Komutanlığı'dır (AFRICOM).

Bu durum, 1990'dan 2009'a kadarki dönemde yaklaşık 400 çatışmaya tekabül eden Afrika çatışmalarının yayılmasının, Afrikalıların ülkelerine istikrarı yeniden sağlamak için yönetim sistemlerine olan güvenlerini kaybetmelerinin ve uluslararası terörizm olgusunun artmasının ardından baş gösterdi. 

ABD'nin Afrika enerji kaynaklarına artan bağımlılığı ve Rusya'nın Sudan da dahil olmak üzere kıtadaki bir dizi ülkede nüfuzunu genişletme girişimleriyle gelişen Çin ile Afrika ülkeleri arasındaki ilişkilerin büyümesi gibi başka nedenler de var.

Bunun nedeni, Wagner'in faaliyetinin Washington için bir endişeyi temsil etmesidir.  Washington, konuya ilişkin olarak yaptığı açıklamada "Wagner'in eylemleri, ABD'nin ve Afrika ülkelerindeki Afrikalı ortaklarının silahlı kuvvetler için sivil kontrolü, hesap verebilirliği ve şeffaflığı teşvik etme çabalarını baltalıyor" dedi. 
 

Sudanlıların yerinden edilmesi, komşu ülkeleri rahatsız eden sorunlardan biri AFP.jpg
Sudanlıların yerinden edilmesi, komşu ülkeleri rahatsız eden sorunlardan biri / Fotoğraf: AFP

 

Şubat 2021'de ABD, adını terörü destekleyen devletler listesinden çıkararak Sudan ile ortaklığının yenilendiğini duyurdu.

O dönemde AFRICOM Komutan Yardımcısı Andrew Young ve İstihbarat Direktörü Tuğamiral Heidi Berg, daha fazla işbirliği ve desteğin gerçekleşebileceği alanları belirlemek için Hartum'a ziyarette bulundu.

Ancak bu iş birliği öncesinde askeri konsey başkanı Abdulfettah el-Burhan'ın 25 Ekim 2021'de uygulamaya koyduğu tedbirler, ekonomik ve askeri ilişkilerin keskin bir şekilde gerilemesine ve yardımların donmasına neden oldu.


Çatışmanın çekiciliği

Sudan'ın mevcut çatışmayı alevlendirmek için yeterli iç nedeni olmasına rağmen Isaac Newton'un 1687'de yazdığı fiziksel çerçeveleri aşarak jeopolitiğe en geniş kapılarından giren 'evrensel çekim' teorisine göre diğer bölgesel savaşların da bir yansıması olabilir.

Bu teoriye göre, savaşın komşu ülkeler üzerindeki etkisi, diğer çeşitli etkilerin yanı sıra, Sudan savaşının bir sonucu olarak ortaya çıkan veya yenilenen çatışmalara çevrilebilir.

Hartum savaşı Etiyopya ve Güney Sudan'daki Tigray savaşından da etkilenmiştir.

Çatışmadaki 'yer çekiminin' etkisini ele alan bazı araştırmacılar, iç çekişme tohumlarından arınmış barışçıl ülkelerin bile silahlı çatışmalardan mustarip komşu ülkelerle ilişkilerinde çok dikkatli olmaları gerektiği konusunda uyarıda bulundu.

Bu uyarıyla birlikte, ülkeler arasındaki mesafenin bir ülkeden komşusuna çatışma bulaşma olasılığına dair önemli örneklerin var olduğu belirtildi.

Bu teorik etkiye ve sahadaki kanıtlarına göre Sudan, Tigray ve güney savaşları sırasında fiilen iki ülkeden gelen mültecilerle ilgilenmek ve geçiş dönemine eşlik eden siyasi ve ekonomik krizin yanı sıra sağlık etkilerinin yayılması ve hastalıkların ve sosyal etkilerinin bulaşmasıyla mücadele etmek zorundaydı.

Petrol zengini Abyei bölgesi üzerindeki anlaşmazlık ve ayrılmadan bu yana askıda kalan sınırlar sorununun çözülememesi nedeniyle iki ülkenin güneyle olan sınırlarında askeri harcamalar da arttı.

Bu çerçevede şu yorum yapılabilir; mesafe ve zamanın bir etkisi var. Çünkü geçen yıl iki komşu ülke savaştı. Sudan savaşının kendilerini veya komşu ülkeleri etkileme olasılığı, bir süre sonra bile bu alanlarda alevlenmesinin habercisi olacaktır.

 

 

Independent Arabia

DAHA FAZLA HABER OKU