İran: Kahramanca esnekliğin dönüşü

Hamaney'in "kahramanca esnekliği" Batılı demokrasilerle olan ilişkilere de etki eder mi?

Fotoğraf: AFP

Onu yapmak kolay!


Bugünlerde Tahran'da bu ibare, artık bir karşılık görmeden aldatmaya devam edemeyeceğini anlayan yönetici seçkinler için bir kılavuz haline gelmiş gibi.

Yaklaşık 6 aydır neredeyse her yerde aralıklı olarak yapılan gösteriler "Yüce Rehber" Ayetullah Ali Hamaney'in, ülke dışında maceralı politikalar peşinde koşarken içeride bir halk devrimini bastıramayacak durumda olduğuna ikna olmasını sağladı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bunun bir sonucu olarak, içerideki muhalefeti yavaş ama emin adımlarla bastırmaya odaklanacağını umarak dış politikada "kahramanca esneklik" adını verdiği şeyi uygulamaya karar verdi.

Geçen hafta yaptığı bir konuşmada, bir ilahiyat kavramı olan "takiyye" taktiğini diplomasiye uyguladığını söyledi.

Sonra Lenin'in meşhur "Bir adım geri… İki adım ileri" sözüne katıldığını ekleyerek, devrimin yolda sert bir kayayla karşılaşması halinde kafasını ona çarpmaması gerektiğini, bu durumda en akıllıca yolun onu atlatmaya çalışmak olduğunu belirtti.

Bu arka planda Tahran şu an, son zamanlarda Suudi Arabistan Krallığı ile ilişkilerini "normalleştirmeyi", ardından Birleşik Arap Emirlikleri ile ilişkilerindeki "sisleri dağıtmayı", "İslami dayanışmaya doğru büyük bir adım" olarak parlatıp duruyor.

Bu adımları Mısır ile "normalleşme" adımının izlemesi bekleniyor. Bu kısmen, Umman Sultanı Heysem bin Tarık'ın arabuluculuğu sayesinde olacak.

Tahran, "Onu yapmak kolay" planı kapsamında alıkoyduğu bir Belçikalı rehineyi, Belçika'da terör suçlamasıyla mahkûm edilen İranlı diplomatla takas etmeyi başardı.

Bu yazının yayınlandığı zamanda Tahran, yine terörle suçlanan bir diplomatını İsveçli bir rehine karşılığında geri almayı umuyor olacak.

4 Fransalı ve Amerikalı rehine de aynı yaklaşıma uygun olarak serbest bırakıldı.

Tahran'daki belediye meclisi de İrlanda, Filistin, Lübnan ve diğer yerlerden teröristlerin isimlerini taşıyan 17 sokak ismini değiştirme planı üzerinde çalışıyor.

Daha da önemlisi belki Tahran'ın "Amerika'sız Bir Dünya" konulu yıllık sempozyumunu ve "Holokost Aldatmacası" başlıklı yıllık karikatür sergisini "sessiz sedasız yeniden" planlamış olmasıdır.

"Yüce Rehber", İran Cumhuriyeti'nin yurt dışındaki elçilerine seslenerek onlara en ideal şekilde davranmalarını emretti.

Bu, diplomatlarını daima devrim bayrağını yükseltmeye ve Rusya ve Çin ile ittifak halinde yeni bir küresel sistem oluşturmaya çalışan yeni ve güçlü bir bloğun lideri olarak İran'ın rolünü vurgulamaya teşvik ettiği önceki söylemlerine zıttı.

Ama bu oyunun en bariz örneği olan "Öbür yanağını çevir" tavrı, son iki sınır "hadisesinde" gösterildi.

İlk olayda, Pakistan'dan gelen bir silahlı grup, İran sınır karakoluna saldırarak çok sayıda İranlı muhafızın ölümüne ve yaralanmasına sebep oldu.

Tahran, şaşırtıcı bir şekilde 1973 yılında İslamabad ile imzalanan anlaşmaya başvurmadı. Bu anlaşmaya göre İranlı güçler, "seri takiple" saldırganların peşine düşüp onları adalete teslim edebilirdi.

Bu saldırı, İran Cumhurbaşkanı Ayetullah İbrahim Reisi'nin Pakistan Başbakanı Şehbaz Şerif'le saldırıya uğrayan sınır karakolundan millerce uzakta bir noktada görüşmesinden bir gün sonra gerçekleşti.

Saldırganların örtük mesajı açıktı:

Sizi bir gün önce, tam olarak bulunduğunuz yerde de vurabilirdik!


Bu "hadiseler", kaynağı Afganistan olan ve İran'ın Sistan ve Belucistan eyaletlerinin kuzey kısmını sulayan 4 nehrin sularının paylaşımı konusunda yaşanan anlaşmazlığın arka planında gerçekleşti.

Tahran'ın iddiasına göre Kabil, İran'ı 1972 yılında imzalanan bir sözleşmede öngörülen su payından mahrum bırakmayı hedefliyor.

Kabil ise Afganistan nehirlerinin 4 yıldır şiddetli kuraklığa maruz kalmasından ötürü İran'ın su payının azaldığını söylüyor.


Bu tablodaki tuhaf ironi, sorunun bir parçası olduğu düşünülen yeni bir barajın Taliban hareketinin Kabil'de iktidara dönmesinden önce İran tarafından inşa edilmiş olmasıdır.

İran, 20 yıl boyunca Devlet Başkanı Hamid Karzai ve Eşref Gani dönemlerinde Afganistan'ın en büyük üçüncü bağışçısı oldu.

Bu tavrıyla Afgan yönetici seçkinleri ABD'ye karşı çevirebilmeyi umuyordu. Ancak Tahran şimdi, İran'ı Taliban'a saldırmaya zorlamak ve rakiplerinin yeniden iktidara gelmesine yardım etmek umuduyla, su anlaşmazlığından "eski Afgan rejiminin kalıntılarının" sorumlu olduğunu iddia ediyor.

İran tarafında da milliyetçi duyguları harekete geçirmek ve dikkatleri geçen yaz patlak veren halk gösterilerinden başka yöne çevirmek için yönetimi "Afganlara bir ders vermeye" teşvik eden unsurlar mevcut.

Ancak iki taraf da meşruiyetlerine yönelik meydan okumalarla yüzleştikleri bir dönemde, bir savaş başlatmaya eğilim göstermedi.

Hamaney'in son dönemde benimsediği ılımlı tutum, Afganistanlı mevkidaşı Taliban hareketinden Hibetullah Ahund'un (Emirü'l-Müminin) tutumunda somutlaşıyor.

Hamaney'in "kahramanca esnekliği" Batılı demokrasilerle olan ilişkilere de etki eder mi?

Görünüşe bakılırsa bu soruya cevap verirken ihtiyatlı olmak gerek.

Rejim, "Avrupa ile ilişkilere asla karşı olmadığını" zaten ilan etmişti. Şimdi de İslam Cumhuriyeti'nin Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan'ın Paris ziyareti için görüşmeler sürüyor.
 


Bu noktada heyecan verici asıl sınav, "Yüce Rehber"in Obama'nın imzaladığı nükleer anlaşmanın yeni versiyonunu ya da Başkan Donald Trump'ın iptal ettiği ama halefi Joe Biden'ın çöp kutusundan çıkarmaya niyetli olduğu Kapsamlı Ortak Eylem Planı'nı kabul edecek kadar esnek olup olmadığını göstermek olacaktır.

Trump'ın başarısız olduğu yerden Biden, İran'ı sahaya geri getirebilmek için gelecek yıl yapılacak başkanlık seçimlerinden önce bir anlaşmaya varmaya kararlı görünüyor.

İran, Arap komşularıyla ilişkilerini yumuşattı ve Amerikalı rehinelerin çoğunu serbest bıraktı.

Hizbullah'taki müttefiklerini kontrol altında tutarken, Yemen'deki Husilere ve Gazze'deki Cihad ve Hamas hareketlerine yardımı da azalttı.

Daha da önemlisi teklif edilen yeni Kapsamlı Ortak Eylem Planı, ABD ve diğer beş büyük gücün İran'ın ekonomik, ticari ve bilimsel politikalarının temel yönleri üzerinde elde edeceği kontrolü yoğunlaştıracaktır.

İran, Hamaney hilafetinin bilinmeyen yollarına doğru yönelirken, Tahran'ı dört bir yandan sıkıştırmak da Washington'ın nüfuzunu kısmen geri kazanmasını sağlayacaktır.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Aybüke Gülbeyaz

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU