Asırlık olgu Henry Kissinger…

Kissinger; Avrupa doğumlu, Yahudi, kozmopolit ilgi alanlarına sahip ve siyasetin baskılarıyla sorunlarından uzakta güzel kadınlarla muhabbet ve futbol konusunda tutkulu biri

Eski ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger / Fotoğraf: Reuters

Makamlar, bizatihi efsane üretmez, ama kaderin ve koşulların yardımıyla tarih yazımına katkı sağlayabilir.

100 yıl önce Almanya'nın güneyinde bir Yahudi ailenin mensubu olarak dünyaya gelen Henry Kissinger, yarım asır boyunca tarih yazımına katkı sağlayan önemli insanlardan biri olabilir.  

Bu katkıyı, dünyanın en güçlü ülkelerinde karar alma merkezlerine yaklaştıktan sonra ve ABD'de önce Ulusal Güvenlik Danışmanı, sonra da Dışişleri Bakanı olarak yerine getirdiği görevler üzerinden fiili olarak gerçekleştirdi.

Kissinger, 1969 ile 1977 yılları arasında iki cumhuriyetçi Başkan Richard Nixon ile Gerald Ford'un yönetimlerinde dış politika alanında zor ve etkili bir figürdü.

Üstelik o, her şeyden önce Nixon hayranı değildi. Sonra, onun gerçek nüfuzu ve büyük etkisi Ulusal Güvenlik Ofisi'nde başladı.

O, göreve gelmeden önce selefi William Rogers günlerinde Dışişleri Bakanlığı da neredeyse etkisiz konumdaydı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Kissinger, 1930'lu yılların sonunda Adolf Hitler'in benimsediği Nazizm politikasından kaçarak Almanya'dan ayrılan Yahudi bir ailenin oğludur.

Kader, onun ve ailesinin pek çok sığınak ve fırsatın olduğu ABD'ye taşınmalarında yardımcı olmuş.

Bununla birlikte Almanya geçmişi ve özellikle de dile hâkimiyeti onu II. Dünya Savaşı yıllarında ABD güçlerine hizmet verdiği dönemde saha -daha sonra da güvenlik- görevleri ve yetkileri için nitelikli kıldı ki bunlar, aslında erken yaştakilere genelde verilmeyen görev ve yetkilerdi.

Eski vatanında güvenlik sahasında çalıştıktan sonra siyaset bilimi alanındaki üniversite eğitimine zirveden başlamış oldu.

Harvard Üniversitesi'nde eğitim alıp onur derecesiyle mezun oldu ve önce akademik, sonra danışmanlık başarılarında zihinsel yetenekleriyle temayüz etti.

Kısa bir süre içerisinde Harvard'dan yüksek lisans ve doktora dereceleri alan Kissinger, kendisi gibilere açık bir dünyaya girdi.

Özellikle Soğuk Savaş'ın zirvesindeyken savaşın boyutlarını -kültürel arka planı ve çevresi dolayısıyla- kendi akranlarının çoğundan daha iyi idrak edebiliyordu.


Elbette Kissinger'ın karar alma merkezine yaklaşması, yaratılıştan gelen becerinin bilgi, sebat, gerçekçilik, kıvrak zekâ ve esneklikle harmanlandığı uzun bir yolculuktu.

Uzun siyasi yolculuğu da takipçilerinin görüş birliğiyle takdir ettiği başarılarla doludur. Bu yolculukta, etkileyici olduğu kadar tartışmalı da olan bu adamın şahsi özelliklerini açık ve dikkatli bir şekilde ifade eden olumsuzluklar da vardı.

Bu bağlamda Kissinger'ın düşünce ve davranış biçiminin önemli bir yönünü anlamaya yardımcı olacak en iyi şey, "meşruiyet" ve "adalet" kavramları arasında yaptığı ayrımı okumaktır.


Kissinger'a göre meşruiyetin, adalete dayalı olması zorunlu değildir. Bu noktada katı bir faydacılık yaklaşımıyla şöyle diyor:

Burada (yani siyasi bağlamda) kullanıldığı haliyle meşruiyeti, adaletle karıştırmamalıyız. Bu (yani meşruiyet), pratik düzenlemelerin doğası ve uluslararası siyaset alanında izin verilen amaç ve araçlar düzeyinde uluslararası bir anlayıştan fazlasını ifade etmez.


Dahası, onun görüşlerine göre bir uluslararası sistem üzerinde tüm temel güçler mutabıksa o sistem "meşru" olur.

Herhangi bir uluslararası sistemin bir veya birçok temel gücün onayından yoksun olması da onu "devrimci", dolayısıyla tehlikeli bir hale getirir.

Bir diğer ifadeyle etkili büyük güçler arasında bir anlayış veya fikir birliği sağlanırsa o uluslararası sistem, kamuoyuna ya da ahlaki kriterlere bakılmaksızın "meşruiyetini" elde eder.


Örtük olarak "gücün hakkı" ilkesine dayalı bu siyasi gerçeklik, Henry Kissinger tarafından ustaca uyarlandı, cilalandı, süslendi ve Amerikan siyasetinin yürütülmesini üstlendiği sıcak noktalara onun yanında taşındı.

Bu sıcak noktalara, kanlı ihlaller ve insanlık dışı uygulamalardan sorumlu tutulduğu bölgeler de dahil.

Bu çerçevede birikmiş düşüncelere ve kesişen çıkarlara göre Kissinger ve beraberinde Washington; Çinhindi ve Çin'den Şili ve Arjantin'e, sonra Ortadoğu, Afrika ve Avrupa Atlantik sahasına kadar modern dünya tarihinin önemli duraklarını adımladı.

Bu arada, ABD tarihindeki her bir dışişleri bakanı istisnai bir akademik veya ansiklopedik donanıma sahip değildi.

Nitekim generaller, bakanlığa geldiler ve hoş karşılanan işlerden daha fazla başarısızlık taşıyarak gittiler.

Parti temelli dostluklar ya da kişisel hesaplarla bir bakanlık çantası alabilen iş adamları ve çıkar simsarları da bu koltuğu işgal etti.

Yani Thomas Jefferson, John Ouincy, William Jennings Bryan ve Henry Kissinger gibi isimler, farklı durumlar teşkil eder.

Bu isimlerin her biri, Amerika ve dünyaya dair bir görüşü olan vizyon sahibi insanlar. Hatta bu insanların arasında Kissinger gibi dünyayı anlayan az insan vardı…

Öyle ya Kissinger; Avrupa doğumlu, Yahudi, kozmopolit ilgi alanlarına sahip ve siyasetin baskılarıyla sorunlarından uzakta güzel kadınlarla muhabbet ve futbol konusunda tutkulu biri.
 


Son olarak, bu adamın hanesine yazılan en büyük zafer hâlâ, 1970'li yıllarında başında Washington ile Çin arasındaki sıcak rekabetin en şiddetli örneklerinde Çin ile "atılım" gerçekleştirmesidir.

Pekin'in tercihli yalnızlığını aşamalı olarak sona erdirmenin en önemli sonuçlarından biri, Amerika'nın Vietnam "batağından" çıkışını kolaylaştırmak ve Moskova'ya stratejik bir mesaj göndermektir.

Bu esnada Kissinger, "Nâsır sonrası Ortadoğu" üzerinde "mekik" dokunuşlarını yaparak İsrail ile özel ilişkiler için nitelikli destek de sağladı.

Washington'ın Latin Amerika ile olan sicili ise daha sorunluydu. Nitekim Washington, sızan "komünist tehdit" bahanesiyle en güçlü diktatörlüklere destek vermeyi sürdürdü.

Nihayetinde Latin Amerika ülkeleri ancak Soğuk Savaş'ın sona ermesi ve -Küba rejimi devam ederken- Sovyet rejiminin düşmesinden sonra toparlanabildi…

Bu, özgürlükler ve demokrasiyi bozma gerekçesini tamamen ortadan kaldıran şey oldu.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU