Ramazan ayı ve vahşileşmiş söylemler

Vahşileşmiş söylemler, başka söylemler gibi zaman ve mekan boyunca varlıklarını sürdürecekler

Fotoğraf: AA

Ramazan hayır ve iman ayı ve bu yıl gerek yağmur gerekse baharın güzellikleri olsun iklimsel bereketle dolup taşıyor ve daha da fazlasını vadediyor.

Körfez ülkeleri ve birçok Arap ülkesi, yakın bir zamana kadar bölgenin genelinde tahribat, vandalizm ve yıkım yaratan vahşileşmiş grup ve örgütleri budamayı başardıktan sonra güvenlik ve istikrar nimetini yaşıyor.

Her iyilik içinde bir kötülük ve her kötülük içinde bir iyilik barındırır. Felsefe ve dinlerde, insanların, toplumların ve eşyanın tabiatında bu ikisinin birbirine karıştığıyla ilgili detaylar vardır.

Müslüman fıkıh ve usul alimleri, bu meseleyi malum ve teferruatlı kaide ve esaslarla bilirler.

Tarihin bununla ilgili kanıtları sayısızdır, gerçeğin kanıtları ortadadır. Nitekim örneğin, hayırlı ramazan ayında ve bol yağmurlarıyla bahar mevsiminde, "keme" (domalan mantarı) hayır ve bereketin alametlerinden biri kabul edilir.

İnsanlar çöllerde ve kırlarda bu mantarı toplamak için birbirleriyle yarışırlar. Bazı Suriyeliler de -başkaları gibi- keme mantarı toplamaya çıktılar.

Ama o felaketzede ülkede güvenlik ve istikrarın olmaması nedeniyle durmayan bir dizi vahşileşmiş eylemlerin bir parçası olarak terör örgütü "DEAŞ" ile bağlantılı canavar insanlar onlara saldırarak 15'ini öldürdü, 40'ı da kayıp.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Tüm vahşileşmiş örgütlere, gruplarına ve sembollerine karşı çok katı yasal ve hukuki önlemler alan ve bunları fiilen uygulayan ülkeler var ve Suudi Arabistan, BAE ve Mısır bu ülkelerin başında geliyor.

Bunun sonucunda barış, güvenlik ve istikrar içinde yaşıyor, dünyanın konuştuğu kalkınma planları, projeleri ve stratejileri ile geleceğe yönelik sıçramalar yaşıyorlar.

Ancak, bölgedeki tüm ülkeler bu görüşü, arzu ve azmi paylaşmıyorlar.

Bu gruplar, bölge ülkelerinin bir kısmında hala ortalığı kasıp kavurmakta ya da istikrarlı ülkelere yönelik eylemleri, fetvaları, vahşileşmiş söylemleri için onları hareket noktası olarak kullanmaktalar.

Yine bu grupların birçoğu Batı ülkelerinde kendilerine güvenli bir sığınak buluyorlar.

Orada yaşıyorlar, bölgedeki istikrar, ılımlılık ve kalkınma ülkelerine yönelik saldırılarını sürdürmeleri için maddi ve manevi olarak destekleniyorlar.


Ilımlılığı ve kalkınmayı benimseyen ülkelerde vahşileşmiş söylemlerin sesi giderek duyulmaz hale geldi, onları destekleyen ülkeler ve eksenlerle bölgesel ve uluslararası düzeyde başa çıkıldı ve her geçen gün statü ve prestij kaybediyorlar.

Mücadele stratejisinin gücü ve liderlerin sürekli inşa, gelişme, kalkınma ve ilerleme konusundaki vizyonları ve kararlılıkları olmasaydı bunlar gerçekleşemezdi.

Bu söylemlerin takipçilerinin çoğu ya ileride yeniden canlanma umuduyla ya da korkudan susup kaldılar veya yeni yönelimlere göre kendilerini yeniden konumlandırdılar ve onlara uyum sağladılar.

Bu kişiler daima zaman, yer ve koşullar elverdikçe söylemlerini ve ideolojilerini ifade etmenin güvenli yollarını ararlar.

Aklın kanıtları ve tarihin mantığı, ideolojilerin bir gecede sona ermediğini açıkça gösterir.

Onlar ancak bilgiyle, farkındalıkla, karar alma gücüyle, toplumun önceliklerinin yeni iddialara ve büyük umutlara dönüşmesiyle sönüp giderler.

İdeolojilerin gücü, içsel kenetlenmeden gelir ve alanları daraldıkça daha da vahşileşirler.

Bu vahşileşme ve aşırılığı gizlemekte ustalaştıkça ve onu fikri bir makyajla, dini ve medeni bir süsle örttükçe yaygınlaşırlar.

Ramazan hoşgörü, iman ve mağfiret ayıdır ve yıllarca vahşileşmiş söylemlerin onu sözde Allah'a yaklaşma -iddiasıyla- nasıl öldürme, bombalama ve kan dökme ayına dönüştürdüğünü herkes hatırlar.

Onlar kendilerine özel kışkırtıcı bir İslam yarattıkları için, İslam'ın ve imanın en azılı düşmanlarıdırlar.

Öfke, hüsran ve şiddet yaratmakta çok ileri gittiler, bu yüzden gerçek İslam'dan nefret ettiler. Metinler, merhamet ve hoşgörü İslamı'ndan nefret ettiler.

Çünkü hutbeler, internet siteleri, uydu kanalları, sosyal paylaşım siteleri, podcast programları ve daha niceleri aracılığıyla ne kadar güzelleştirmeye ve pazarlamaya çalışsalar da vahşileşmiş söylemlerinin kusurlarını gözler önüne seriyor.


Vahşileşmiş söylemin tecrit edildiği aklı başında hiç kimsenin inkar edemeyeceği ve günümüzde ılımlı ülkelerin yaşadığı bir realitedir.

Tecrit edildiği nasıl ki açık bir realiteyse sınırlı alanlarda da olsa bitmediği ve devam ettiği de bir realitedir.

Vahşileşmiş söylemler, insanlar ve toplumlar arasında, kalplerde ve zihinlerde iyilik ve kötülüğün mücadelesi devam ettiği sürece devam edecektir.

Tarih boyunca böyle oldu, realitede ve gelecekte de böyle olacak.

Filozoflar bunu söyledi, düşünürler bunu yazdı, muhtelif ve çeşitli bilimlerde uzmanlaşmış araştırmacılar bunu yayınladı.


Arap Baharı'nın başlangıcında bazı yazarlar, köktendinci ve terörist grupların yönetme ve iktidara gelme haklarını savunmaya ilgi gösterdiler.

Bu grupların, iktidardaki rejimlerin kendi halklarını korkutmak için kullandıkları bir "korkuluk"tan başka bir şey olmadıklarından bahsetmeye başladılar.

Gerçek bir sorgulama veya bilimsel inceleme olmadan Batı siyasetinin, medyasının ve düşünürlerinin propagandasına uydular.

Bu gruplar da bunu kaçırmadılar, Batılı ülkelerin ve Batı medyasının tam desteğiyle, iktidarı ele geçirme yolunda tüm demokratik yollar ve korkutma yöntemleriyle bu kişileri teşvik etmek ve desteklemek için ellerinden gelen her şeyi yaptılar.

Gerçekten de Mısır'da ve başka yerlerde iktidara geldiler ve ardından vahşet tüm boyutlarıyla bir "korkuluk" olarak değil, halkların ve devletlerin göğsüne çöreklenen bir gerçek olarak kendini gösterdi.

Ta ki ılımlı Arap ülkeleri, unutulmayacak politikalar ve tarihsel pozisyonlarla kurtarılabilecekleri kurtarana kadar.


Uygarlık ve kalkınma açısından başarılı ve göz kamaştırıcı bir model oluşturmak vahşileşmiş söylemi sınırlandırmanın en önemli yollarından biridir ve oldukça zorlu bir yoldur.

Çünkü yaratıcı, güçlü ve sorunların üstesinden gelme, zorluklara karşı koyma ve beklentileri karşılama yeteneğine sahip çok sayıda vizyon ve ortak çaba gerektirir.

Bu ideolojilerin küçük yaşta olan ve tam ideolojileşmemiş takipçilerinin çoğu, bu göz kamaştırıcı modelin sürekli başarılar elde ettiğini, doğuda ve batıda tüm dünya tarafından tanındığını görünce bu ideolojileri terk ederler.
 


Fikri tartışmalar, olayların soğumasıyla bitmezler, aksine onları devam ettirmek, inşa etmek, başarılanları ve umutları desteklemek gerekir.  

Buna ek olarak, gelişmiş medeni vizyonlar güçlendirilmeli ve onları öne çıkaran, önemini ve gerekliliğini teyit eden entelektüel ve kültürel farkındalık teşvik edilmeli.

Tarihi değiştiren büyük vizyonlar, egemen eğilimleri ve muzaffer öncelikleri felsefeleştiren, devam eden diyalektik bir düşünsel süreç içinde bazılarının zihnindeki yerleşmiş itirazlarla yüzleşen, onları yanıtlayan, tartışan, sorgulayan ve yeniliklerine yenilikle karşılık veren entelektüel, kültürel ve felsefi kollara her zaman ihtiyaç duymuştur.

Bölgemizde Batılı ülkelerin başını çektiği uluslararası siyasi denklem, onlarca yıldır Pakistan'dan Fas'a Arap ve İslam dünyasındaki köktendinci grupları destekledi.

Bu grupları defalarca ülkelere ve anavatanlara indirdikleri zehirli bir hançer olarak kullandılar ve bu denklemi değiştirmeyi asla düşünmediler. Ancak bugün Suudi Arabistan, bölgedeki uluslararası dengeleri yeniden çizme yönünde güçlü bir eğilime öncülük ediyor.

Doğuya Çin'e yönelmek bu eğilimin çok önemli bir göstergesi ve İran ile tarihi anlaşmanın tamamlanması görevinin Çin'e verilmesi bu yeni dengelere yönelik gerçek ve pratik bir desteği temsil ediyor.

Bu tarihi anlaşma hayata geçirilirse onlarca köktendinci grup yıllarca kaybolacaklar.

Özellikle de onları destekleyen bazı bölge ülkelerinin de fiilen onları terk etmeye başladıkları göz önüne alınırsa.

Son olarak, vahşileşmiş söylemler, başka söylemler gibi zaman ve mekan boyunca varlıklarını sürdürecekler.

Güvencemiz onları dipnotlarda tutma ve metne sızmalarını önleme gücümüz ve becerimizdir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Asasmedia

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU