Türkiye'nin fay haritaları tartışması: Depremdeki riskli alanlar doğru şekilde yansıtılıyor mu?

Independent Türkçe'nin görüş aldığı uzmanlar, deprem haritaları ve risk saptamaları konusunda farklı görüşleri savunuyor. Mevcut verilerin yeterli olduğunu düşünen bilim insanları da var, eksik kaldığı gerekçesiyle yenilenmesi gerektiğini ileri süren de

Fotoğraf: Reuters

Kahramanmaraş depremlerinin üzerinden 38 gün geçti.

Kayıtlı ölü sayısının 50 bine yaklaştığı, binlerce kişinin ise kayıp durumunda olduğu acı tablo sonrası, Türkiye'nin fay haritaları da tartışılmaya başlandı. 

Independent Türkçe, Türkiye'deki mevcut fay haritalarının yeterli olup olmadığını uzmanlara sordu.

Türkiye'nin deprem haritaları ve risk saptamaları konusunda bilim insanlarının görüş ayrılıkları dikkati çekti.

Mevcut verilerin yeterli olduğunu savunan bilim insanları ağırlıkta olsa da yenilenmesi gerektiği görüşünü öne sürenler de var.

 

Türkiye'de deprem kuşakları MTA.jpg
Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü'nün (MTA) internet sitesindeki "Hizmetler" bölümünden "Harita Hizmetlerini" seçerek ilgili verilere ulaşmak mümkün / Kaynak: MTA

 

"Türkiye'nin fay haritaları acil olarak yüksek teknolojilerle yenilenmeli"

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Jeoloji Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cenk Yaltırak, daha önce kamu tarafından yapılan 1/25000 ölçekli aktif fay haritalarını yeterli bulmayarak yenilenmesi gerektiğini ileri sürdü. Yaltırak, son depremde de görüldüğü üzere 30 cm. hassasiyetli sayısal haritalar yoluyla ölçek probleminin ortadan kalkacağını ifade etti.

Kahramanmaraş depremlerinde oluşan ivmelerin daha önce yapılmış, zemin için saptanan değerleri aştığından farklı bir tabloyla karşı karşıya kalındığını savunan Yaltırak, "Fayların daha önce çizildiği yerlerden farklı yerlerden geçmesi nedeniyle bildiğimiz şeyler değişmek durumunda. Her şey yeni bir bakış açısıyla, yeniden inşa edilmeli. Yoksa rutin haline gelir. Bu nedenle haritanın acil olarak yenilenmesi lazım. Vizyon işi, zor değil" yorumunu yaptı.

"Japonya'daki gibi aktif fay araştırma merkezi kurulmalı"

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü (MTA) ve Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) gibi kurumların yerbilimi verilerini topladığını fakat bu bilgilerin tek merkezde aktif fay çalışması için "birbiriyle konuşur hale gelmediğini" vurguladı.

Verilerin bir arada değerlendirilebileceği, bağımsız olarak aktif fayları araştıran yeni bir oluşum ihtiyacına işaret eden Yaltırak, sözlerini şu ifadelerle sürdürdü:

Kurulacak aktif fay araştırma merkezi, denizde ve karadaki faylarla ilgili çalışmalar yapmalı. Hızlı bir program dahilinde bu merkezde liyakatle, konusunda yüksek lisans ve doktoralı araştırmacılar çalışmalı. Üniversitelerde konuyla ilgili çalışanlar bu merkezde görevlendirilmeli. Farklı kurumlara dağılmış olan veriler, tek merkezde toplanmalı. Ordunu kur, silahlandır, görevlendir, savaşa hazır olsun. Kurumsal yapı olmadan, Türkiye'nin aktif fay haritasının her kurumda bürokratik işleri de bulunan 5-10 kişi tarafından yenilenmesi, kısa sürede imkânsız."

Prof. Dr. Cenk Yaltırak İTÜ Twitter.jpg
Yapı stoku ve yoğun nüfuslu kentlere dikkati çekerek İstanbul'daki riske vurgu yapan Yaltırak, kentte 2 buçuk milyondan fazla emeklinin yaşamasını da anlam veremediğini söylüyor / Fotoğraf: Twitter

 

"İstanbul için büyüklüğü 7 ile 7,6 arasında deprem riski bulunuyor"

Türkiye'nin 10 ilini vuran depremler sonrası İstanbul'daki korku arttı.

Olası Marmara depremine ilişkin görüşünü de sorduğumuz Cenk Yaltırak, Marmara faylarında stresin en üst seviyede olduğunu ancak tarihin bilenemeyeceğini belirtti. Yaltırak, "Ama büyüklüğünü bilebiliriz. Dört segmenttekiler 7.6, 6.9-7, 7.3-7.4 ve 7.2-7.3 arasında değişiyor. İstanbul için büyüklüğü 7 ile 7,6 arasında deprem riski bulunuyor" yorumunu yaptı.

"LinkedIn profesörlerinden uzak durun"

Son olarak deprem konusunda basında "uzman" sıfatıyla yer alan bazı isimlere yönelik eleştiride de bulunan Yaltırak, kamu yararı gözeten kişilere söz verilmesini istedi ve herhangi bir bilimsel çalışmada yer almayan, aktif olarak araştırma yapmayan, "LinkedIn profesörlerinden uzak durulmasını" tavsiye etti.

 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

 

“Türkiye’deki fay haritaları iyi hazırlanmıştır, haritalanmamış bir fayda deprem olmadı”

Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) İnşaat Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haluk Sucuoğlu’na göre ise Türkiye'deki fay haritaları iyi hazırlanmış durumda. 

Haritalanmamış bir fayda deprem olmadığını, fayın kırıklarının biraz daha farklı noktalarda olabileceğini ancak her şeye rağmen çok iyi işlendiğini savunan Prof. Dr. Sucuoğlu, haritaların rutin olarak yenilendiğini de sözlerine ekledi. 

"İstanbul'daki deprem 7,2 büyüklüğünde de 7,5 de olabilir"

Depremin bilinen, haritalanmış faylarda gerçekleştiğini belirterek 6 Şubat tarihinde kırılan Türkoğlu fayının da haritalarda nokta atışıyla yer aldığını aktaran Sucuoğlu, karadakilere nazaran denizaltındaki fayların çok iyi bilinemeyebileceğini ancak bu konuda da endişeye mahal verecek bir durum söz konusu olmadığını ileri sürdü: 

500 küsur büyük deprem üretme potansiyeline sahip fay var. Geçmişte deprem üretmediğinden sinyal vermemiş faylar olabilir ancak bu neticeyi değiştirmez. Sismik boşluk denir, bilinir, hiçbir depremde fayın tamamı kırılmaz. Belirli periyodlarda deprem üretilrler, parça parça kırılırlar. Kuzey Anadolu Fay'ında 250 yılda bir sıkışma dolayısıyla stres birikimi olur. Büyük depremlerin ardından kırılır. Kırılmayan parçaların sağı solu kırılır. İstanbul’u tehdit eden fay kırılmamış. Soldaki 1912'de kırılmış, ortadaki bölümün üretebileceği deprem riski. Tek parçada da iki parçada da kırılabilir; İstanbul'daki deprem 7,2 büyüklüğünde de 7,5 de olabilir. Bizi ilgilendiren denizaltı fayı, Marmara içindeki fay. Üstünde yapılaşma olmadığından kolay ancak denizaltında yer alması da zor tarafı."

Prof. Dr. Haluk Sucuoğlu ODTÜ.jpg
Prof. Dr. Haluk Sucuoğlu / Fotoğraf: ODTÜ

 

“İmar mevzuatı değiştirilmeli”

Prof. Dr. Sucuoğlu’na göre Türkiye’deki depreme ilişkin en büyük sorun, mevcut yapı stoku. İnşası süren yapılara ilişkin imar kanununun değişmesi gerektiğini ancak kontrollü yapılaşmanın siyasi olarak istenmediğini ileri süren Sucuoğlu, "Çünkü genel olarak 'yap-sat'çı konumdaki küçük müteahhitler, siyaseten de maddi olarak da güçlü olan, belediyelerle yakın ilişkili kimseler" yorumunu yaptı.

"Mesleki yeterliliğe bakılmalı, her müteahhit her projeye imza atamamalı"

İmar kanununda hangi değişikliklerin yapılması gerektiğine ilişkin ise Haluk Sucuoğlu, öncelikle yapı denetim sisteminin bağımsız hale gelmesi gerektiğini savundu. Mevcut durumda müteahhidin parayı havuza koyuyor gibi görünse de sistemin öyle işlemediğini ileri süren Sucuoğlu, liability insurance (sorumluluk sigortası) ve mesleki yeterlilik gerektiğini, tıpta TUS’un benzeri, üniversiteden sonra belli bir dönem geçmeden kişinin bazı projeleri yapmaması gerektiğini savundu. Prof. Dr. Sucuoğlu, "Mesleki yeterliliğe bakılmalı, her müteahhit her projeye imza atamamalı. Örneğin viyadük, baraj projesine imza atamamalı. Türkiye’de liability insurance, kanunen zorunlu olmalı ki üçüncü şahıslara karşı tüketici korunsun, sigorta firmaları yetersiz müteahhitleri sigorta etmesin, müteahhitlerin maddi sorumluluğu da olsun" yorumu yaptı.

"Ana cadde etrafında, altı ticari alan olarak kullanılan, 5 ve üzeri katlı binalar yüksek riskli"

Türkiye'de depremlerin neden olduğu yıkımın büyüklüğünü yapı stokunun durumuna bağlayan Haluk Sucuoğlu, İstanbul'da yüksek riskli binalardan başlamak suretiyle taramaların hızla sürdürülmesi gerektiğini söyledi.

"Yüksek riskli binalar, ana cadde etrafında, altı ticari alan olarak kullanılan, 5 ve üzeri katlı binalardır. Hatay’da ana cadde etrafında çöken binalar da böyledir. Esas zayıflık konut binalarında çünkü çok kontrolsüz bir sektör. İstanbul'da yüksek binalardan çok endişe etmiyorum çünkü küçük kârlar için bir şey feda edilmez, malzemesi, mühendisliği daha iyi yapılır. İstanbul'da yaşasam, depremde 100 metrenin üzerindeki bir binada olmayı tercih ederim" diyen Sucuoğlu, sözlerini şehirdeki yoğun nüfusun azaltılması çağrısıyla noktaladı.

 

Kahramanmaraş depremi Reuters.jpg
Fotoğraf: Reuters

 

"Depremler ve faylar birbiriyle uyumlu görüntü sergiliyor, MTA yılların deneyimine sahip"

Jeofizik Mühendisi Prof. Dr. Zafer Akçığ da Prof. Dr. Haluk Sucuoğlu gibi mevcut fay haritalarını yeterli bulduğunu kaydetti.

Bir yerbilimci olarak MTA'yı "yılların deneyimine sahip, çok ciddi şekilde çalışan bir kurum" olarak niteleyen Akçığ, faylar konusunda atlanan bir hususun söz konusu olmadığını ileri sürdü.
 

Prof. Dr. Zafer Akçığ Twitter.jpg

Fotoğraf: Zafer Akçığ / Twitter


Bazı tartışmaların gereksiz yere sürdürüldüğü ve öküz altında buzağı arandığını savunan Zafer Akçığ'a göre aksi ispat edilmedikçe mevcut emeklere ve yapılan ciddi çalışmalara haksızlık ediliyor, yanlış bir tutum sergileniyor. Tartışmaya mahal verecek bir veri eksikliği bulunmadığı görüşündeki Akçığ, deprem riskli yerlerin diri fay haritalarında net şekilde yer aldığı ve sürekli yenilendiğini söyledi. Prof. Dr. Akçığ, "Depremlerin odak dağılımlarına bakın, kırmızı alandaki hatlara dikkat edin, depremler ve fayların birbirleriyle uyumlu görüntü sergilediğini göreceksiniz" yorumunu yaptı.

"Acil yapılması gereken, risk bölgelerinde mikro alan çalışmaları"

Son olarak şehirlerdeki yapı stoku ve mikro-mega bölgelere göre zone'lama (bölge, mıntıka) yoluyla risk haritalarının saptanması gerektiğini belirten Akçığ, bu sayede herhangi bir deprem gerçekleşmeden olası etkilerin ölçülebildiğini öne sürdü.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU