Brezilya üzerinde dolaşan bir tehdit

Bu sadece başlangıç ve ordunun egemenliğinden tamamen kurtulmadan önce yapılması gereken çok şey var

Fotoğraf: Leo Correa/AP

Metin bir bilim kurgu romanına benziyor zira 93 sayfada ürkütücü bir gelecek çiziyor; 2027 yılında 'X virüsü'nün neden olduğu yeni bir salgın ortaya çıkıyor.

Bir yıl sonra ABD ile Çin ve Rusya arasında Guyana'daki boksit yatakları nedeniyle bir savaş çıkıyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

2035'e gelindiğinde, Brezilyalılar içgüdüsel muhafazakarlıklarını açıkça kabul ediyor ve 'yerli sakinler' kelimesinin neredeyse hiç dillendirilmediği bir geleceği benimsiyorlar.

Ancak bu tahminler bir bilim kurgu eseri değil. Aksine Brezilya ordusunun emekli üyeleri tarafından yönetilen bir grup enstitü tarafından geçen yıl yayınlanan tuhaf bir siyasi belgede yer alıyorlar.

'Ulusal Proje: 2035'te Brezilya' başlıklı rapor, jeopolitik, bilim, teknoloji, eğitim ve sağlık gibi konularda büyük bir ulusal strateji ortaya koyuyor.

Daha tuhaf tahminlerinin yanı sıra, Brezilya'daki kapsamlı sağlık hizmetlerinin ve devlet üniversitelerinin sona ereceğini tahmin ediyor, çevreyi koruma tedbirlerinin kaldırılması çağrısında bulunuyor.

Bu gülünç bir rapordu ama kenara itilemeyecek bir meseleyi ortaya koyuyordu, zira geçen yıl planın sunumuna eski Brezilya başkan yardımcısı ile Savunma Bakanlığı genel sekreteri de katıldı.

İşte burası, ordunun uzun süredir hükümetle iç içe geçmiş olduğu Brezilya.

Ordu, yıllar içinde kışlalarına geri döndü, ancak geri çekilmesi her zaman şartlıydı.

Eski bir yüzbaşı olan Jair Bolsonaro'nun görev süresi, ordunun yeniden hükümetin kalbine yerleşmesi için bir sebep oldu.

Seçimleri kaybeden Bolsonaro isteksizce görevinden ayrılmış olabilir, ancak Brezilya'nın -ayrıcalıklı, otoriter ve hesap sormalara tabi olmayan- ordusu ülkenin demokrasisi için kalıcı bir tehdit oluşturmaya devam ediyor.


Ordunun gücünün temelinde unutkanlık yatıyor. Diktatör yönetim döneminde rejim, yüzlerce kişiyi öldürdü ve 20 bin kişi işkenceye maruz kaldı.

Ancak 1979'da ve son 20 yılda siyasi saiklerle suç işleyenleri affeden bir yasa çıkarıldı.

Bu yasa sadece sürgündeki aktivistleri değil, aynı zamanda cinayet, işkence ve cinsel saldırı ile suçlanan ordu ve hükümet yetkililerini de kapsıyordu. Brezilya

Yüksek Mahkemesi 2010 yılında yasayı onayladı. Dört yıl sonra, Ulusal Gerçekleri Araştırma Komisyonu diktatörlük döneminde insan hakları ihlallerinden sorumlu 377 kamu görevlisini tespit etti.

Ama mesele bundan öteye gitmedi çünkü hiçbir subay işlediği suçtan dolayı cezalandırılmadı.

Arjantin 1985.JPG

Bu nedenle Brezilyalılar 'Arjantin 1985' filmini utanç ve mahcubiyet içinde ağlamadan izleyemiyorlar.

Film, Yabancı Dilde En İyi Film dalında Altın Küre ödülünü kazandı ve 2023 Oscar ödüllerine aday gösterildi.

Arjantin 1985 filminde, Arjantin'i 1976'dan 1983'e kadar yöneten askeri cuntaların üyelerini yargılama çabaları anlatılıyor.

1985'te yapılan yargılama, o acımasız yıllarda yaşananlarla ilgili kamuoyundaki tartışmaların şekillenmesine yardımcı oldu ve bazı generalleri hapse gönderdi.

Bugüne kadar komşumuz olan ülkede binden fazla insan, insanlığa karşı suçlardan hüküm giydi.

Brezilya'da hiç böyle bir şey olmadı. Burada, 2023 yılında hala ülkenin askeri geçmişine övgüler düzen birçok insan var.

Geçenlerde bir Bolsonaro destekçisi kadının bana söylediği gibi, "rejim sıradan insanları katletmedi."

Bu sözleri, 1969'da işkence gören Katolik rahibe Morena Borges da Silveira'nın ailesine ya da 1973'te 8 yaşındayken işkence gören Gino Gilardini'ye veya kızının ölümünden özellikle orduyu sorumlu tuttuktan sonra 1972'de öldürülen ev hanımı Esmeraldina Carvalho Cuna'nın ailesine nakletmeye cesaret edemiyorum.


Brezilya'da diktatörlük döneminin destekçileri, sanki eylemleri devlet güçleri tarafından işlenen kıyımlarla aynı bağlamdaymış gibi 'diğer tarafın' -yani rejime karşı çıkan solcu silahlı grupların- işledikleri suçlara üstü kapalı işaret ediyorlar.

Ama hamile kadınlara işkence eden, küçük çocukları tutuklayan, onlara ulusal güvenliği tehdit eden terörist damgası vuran yetkilileri savunmak mümkün değil.

Brezilya ordusu bunun için asla özür dilemedi. Aksine, 1964 devrimi diye adlandırdığı darbeyi hala kutluyor.

Sayın Bolsonaro yönetimi döneminde, her yıl 31 Mart'ta orduyu iktidara getiren darbenin yıldönümünü kutladılar.

Eski bir savunma bakanının açıklamasına göre, rejim değişikliği "Brezilya'nın siyasi gelişimi için tarihi bir kilometre taşıydı."


Ne var ki sorunun kökleri bundan çok daha gerilere, ülkenin kuruluşuna kadar uzanıyor.

Brezilya Cumhuriyeti, 1889'da bir askeri darbeyle kuruldu. Ünlü Brezilyalı avukat Heraclito Sobral Pinto'nun bir keresinde dediği gibi;

Ordu subayları hiçbir zaman cumhuriyetin tamamına sahip olmaktan daha azını kabul etmediler.


Kuruluşu takip eden 130 yılda, Brezilya'da ordunun tahakkümü devam etti.

Siyaset bilimci Adam Przeworski'nin kibirli ordulardan mustarip demokrasilere atfen yazdığı gibi:

Bu ordular, değerlerini ve çıkarlarını baltalamakta çok ileri giden herkesin üzerine çökmek üzere olan tehlikeli gölgeler gibidir.


Bu çıkarlar muazzam ve çok büyük. Nitekim ufukta bir savaşın görülmediği Brezilya, Şeffaflık Kapısı'na göre 351 bin aktif görev yapan asker, 167 bin yedek subay ve 233 bin 400 emekli ile dünyanın en büyük 15'inci ordusuna sahip.

Maaşlar açısından, federal hükümet savunmaya eğitimden daha fazla, sağlık için harcadığından ise neredeyse 5 kat daha fazla harcıyor (Bu arada Brezilya'nın devasa bir halk sağlığı sistemi olduğunu belirtelim).

Savunma Bakanlığı'nın bu yıl için öngörülen bütçesi 23 milyar dolar ve bunun
yüzde 77'si çalışanların maaşlarına harcanacak.

Askeri yetkililer, kendi eğitim sistemleri, konut, sağlık hizmetleri ve hatta yargılama sistemi gibi birçok ayrıcalığa sahipler.

Brezilya'da yapılan son emeklilik reformundan büyük ölçüde kurtuldular.

Askeri yetkililerin şansına 2019'da emekli bir ordu mensubunun ortalama maaşı, emekli bir sivil memurun maaşının 6 katından fazlaydı.
 


Sayın Bolsonaro'nun 2019'da Devlet Başkanı olmasının ardından ordu unsurları sivil yönetim pozisyonlarına akın etti.

2020'de yarısı görevli 6 bin 157 subay federal hükümet için çalıştı ki bu 2018'de çalışanların sayının iki katından fazla.

İş öyle bir noktaya geldi ki, Sayın Bolsonaro yönetiminin 26 bakanından 11'i görevli veya emekli subaydı.

Pandeminin büyük bir kısmında görev yapan ve hataları için henüz herhangi bir hesap sormayla karşılaşmayan Sağlık Bakanı General Eduardo Pazuello da buna dahil.


Yeni Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva, özellikle ordunun belirsiz bir rol oynadığı 8 Ocak ayaklanmasından sonra, hükümet içinde görevli askeri personeli yavaş yavaş görevden almaya çalışıyor.

Ordu 8 Ocak olaylarına katılmadıysa da, kesinlikle onları engellemek için pek bir şey yapmadı.

Devlet Başkanı Lula da Silva, Ocak ayında saldırıların olduğu gece başkent Brasilia'daki bir kampta Bolsonaro yanlısı isyancıları koruduğu iddia edilen genelkurmay başkanını görevden aldı.

Cesaret verici bir diğer gelişmede, bir Yüksek Mahkeme yargıcı olaylara karışan ordu subaylarının sivil bir mahkemede yargılanması gerektiğine karar verdi.

Bu sadece başlangıç ve ordunun egemenliğinden tamamen kurtulmadan önce yapılması gereken çok şey var.

Son olarak, ordu mensuplarının planlarını gerçek yerleri olan bilim kurgu dünyasına geri gönderebiliriz.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Asasmedia

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU