ABD'li ve Türk bilim insanları "Maraş depremlerinin yol açtığı büyük yıkım önlenebilir miydi?" sorusunu masaya yatırdı

"Ne kadar ölümcül olabileceğini biliyorduk"

Kandilli Rasathanesi, 7.7'lik ilk depremin derinliğini 9,1 kilometre olarak ölçtü. Bunun ardından gelen 7.5'lik depremin de yüzeyin 16,4 kilometre derinliğinde meydana geldiği ifade edildi (AFP)

Kahramanmaraş'ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde 6 Şubat Pazartesi meydana gelen iki büyük deprem, Türkiye ve Suriye'de yaklaşık 30 bin kişinin ölümüne neden oldu. 

Deprem bu yıl dünyanın en büyük doğal felaketi olarak kayda geçti.  7.7 büyüklüğündeki ilk deprem Türkiye'de son yüzyılın en büyük ikinci depremi olurken, bundan 9 saat sonra yine Kahramanmaraş Elbistan'da meydana gelen 7.6 büyüklüğündeki ikinci deprem son yüzyılın en büyük üçüncü depremi oldu.

AFAD verilerine göre, son yüzyılın en büyük depremi 7.9'la Erzincan'da yaşanmıştı. 27 Aralık 1939'da meydana gelen depremde 33 bin kişi hayatını kaybetmiş, 100 bin kişi yaralanmıştı.

AFAD Risk Azaltma Genel Müdürü Orhan Tatar, "Bölge yaklaşık 2 dakika sarsıldı. Deprem 500 atom bombasının yarattığı etkiye sahip. Şu ana kadar 2 binin üzerinde artçı deprem gerçekleşti" diyor.

"Bu denli büyük bir depremin yarattığı yıkım gerçekten önlenebilir miydi?" sorusu ise son günlerde en çok tartışılan konulardan biri.

Washington Post gazetesine konuşan ABD'li ve Türk bilim insanları bu soruya "Evet" cevabını veriyor. Buna göre deprem, beklenenden daha büyük olsa da ölümlerin ve hasarın daha az olması mümkündü.

"Depremle ilgili en alçakça şey uzun süre sessiz kalması"

Yerbilimciler büyük depremlerden kaynaklanan ölümlerin ve yıkımların çoğunun daha iyi inşaat uygulamalarıyla önlenebileceğini söylüyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Uzmanlar 2020'de Elazığ'da meydana gelen 6.5 büyüklüğündeki depremin ardından Kahramanmaraş'ın da yer aldığı bölgenin hassaslaştığını vurgulayarak uyarmıştı. Bu uzmanlardan biri de Türkiye'nin önde gelen jeologlarından Naci Görür'dü.

"Elazığ depreminde açığa çıkan enerjinin bir kısmı da Doğu Anadolu fayının Maraş tarafına transfer edildi. Zaten Maraş'ta önemli bir enerji birikmişse, bir de siz ekstra bir enerjiyi oraya transfer etmişseniz, Maraş'tan korkmaya başlarız" diyen Görür, şöyle ekliyor:

İşte o korkudan, beklentiden dolayı 'Maraş'a dikkat edin' dedim. 'Deprem hazırlıklarına başlayın, kentsel dönüşümü burada ihmal etmeyin' diye yazdım, çizdim, söyledim.'

Öte yandan insan davranışı ve yatırımlar genellikle deneyimlerden etkleniyor. Diğer bir deyişle bölgede onlarca yıldır çok büyük depremlerin olmaması, felakete hazırlıksız yakalanmaya sebebiyet vermiş olabilir.

Washington Üniversitesi'nden sismolog Harold Tobin, "Depremlerle ilgili çok alçakça bir şey var" diyor:

Belirli bir fay birçok nesil boyunca bekleyebilir ve kesinlikle hiçbir şey yapmaz. Sonra saniyeler ila dakikalar içinde kıyamet kopar. Bir fay üzerindeki depremler arasında birkaç yüz yıl geçmesi normal. Ama bu nedenle insanlar deneyimlerini hatırlamıyor.

"İnsanlar depreme karşı gardını indirmişti"

Son sarsıntıların meydana geldiği Doğu Anadolu Fay Hattı üzerinde geçmiş yüzyıllarda meydana gelen en önemli depremler sırasıyla 1513 Pazarcık, 1822 Maraş, 1866 Karlıova, 1872 Antakya, 1874 Gezin, 1875 Sivrice, 1893 Çelikhan, 1905 Pötürge, 1971 Bingöl, 1977 Palu ve 1986 Sürgü depremleri.

Washington Post'a göre büyük depremler, "insanların gardını indirmesine yetecek kadar" uzun aralıklarla meydana gelebiliyor.

Gazetenin 9 Şubat'ta yayımladığı, Carolyn Y. Johnson imzalı haberde, "Doğu Anadolu fayı, bilim insanları ve hükümet yetkilileri tarafından iyi biliniyordu ama en azından geçen yüzyılda yıkıcı bir depreme neden olmamıştı" yazıyor:

Türkiye, deprem risklerine karşı bina yönetmeliklerini uygulamaya koydu. Ancak bu haftaki trajedi, bu yönetmeliklerin titizlikle uygulanmadığına dair uzun süredir var olan bir endişeyi vurguluyor.

"Ne kadar ölümcül olabileceğini biliyorduk"

Uzmanlara göre Türkiye depremler açısından ateş hattında bir ülke. Üç tektonik levha (Arabistan, Anadolu ve Afrika levhaları) Türkiye topraklarında buluşuyor. Bunlar birbirini sıkıştırdıkça sürtünme ve stres artarak depremler halinde boşalıyor.
 

1101906-1748125105.png

Türkiye'deki fay hatları Alp Kuşağı'nın parçası (Wikimedia Commons)


Arap levhasının yılda yaklaşık 11 milimetre hızla kuzeye doğru ilerlediği biliniyor. Anadolu levhası üzerinde oturan Türkiye bu nedenle batıya doğru sıkıştırılıyor.

Bu hareket nedeniyle Türkiye'nin üç ana fay hattı var: Batı Anadolu, Kuzey Anadolu ve Doğu Anadolu Fayı. Son kırılmalar da yaklaşık 100 kilometrelik Doğu Anadolu Fay Hattı üzerinde meydana geldi.

ABD'nin Kolorado eyaletinde yaşayan deprem uzmanı Ezgi Karasözen, "Bu fayın potansiyelini biliyorduk" diyor. Ankara'da doğup büyüyen ve deprem haberini aldığında gözyaşlarına boğulduğunu aktaran Karasözen, "Ne kadar ölümcül olabileceğini biliyorduk" diye ekliyor.

Elbette çok farklı bir deprem. Enkazın altında kapana kısılmış insanlardan gelen tweetleri okuyoruz. Bu çok ağır.

"Yapılar bu şekilde çökmemeliydi"

Boğaziçi Üniversitesi'nde deprem mühendisliği bölümünün kurucusu Mustafa Erdik de Washington Post'a yaptığı açıklamada Türkiye'deki sorunların "mevzuata uygunluk derecesinde" yattığını söylüyor.

Erdik, "Bu kadar büyük depremlerden sonra hasar beklenir. Ama hasarın türü (katlar üst üste yığılmış) böyle olmamalıydı" diyor.

Sarsıntı anlarında kaydedilen görüntülerde genellikle binaların üst katlarının alt katların üzerine çökerek yıkıldığı anlaşılıyor. İngilizcede bu yıkılma şekline "pancake collapse" yani "pankek çöküşü" adı veriliyor.

Jeologlara göre üst katlarının doğrudan alt katların üzerine çöktüğü bu yıkım biçimi "binaların sarsıntıyı absorbe edemediğinin kanıtı".

Halk TV'ye konuşan Afet Yönetimi Uzmanı Kubilay Kaptan da bu çöküşleri şöyle yorumlamıştı:

Bütün katlar üst üste çöker. Bunların hepsine ayrı ayrı kurtarma işlemi uygulanır. En zor hal bu sandviç halidir. Bu çökmelerde enkaz altında kalanları tespit etmek ve üzerlerindeki yükü almak son derece zor.

"Binalar öldürür"

Karasözen kısa süre önce Twitter'da yaptığı bir paylaşımda depremin hemen öncesinde bir emlak sitesinde yer alan ilana yer verdi. İlanda yer alan binanın son deprem yönetmeliğine uygun olduğu, birinci sınıf kalite ve işçilikle inşa edildiği söyleniyordu. Ancak o bina son sarsıntılarda böyle çöktü:

 


Bölgede yaşananları yorumlayan jeofizikçi olan Tom Parsons, depremlerin tahmin edilip önlenemeyeceğini ama ölümlerin engellebileceğini vurguluyor.

ABD Jeoloji Araştırması Kurumu'nda görev alan Parsons, şu ifadeleri kullanıyor:

Eski bir deyiş şöyle söyler: Deprem öldürmez, binalar öldürür.

 

Independent Türkçe, Washington Post, France24, Dünya, Sol Haber Portalı, Hürriyet, Halk TV

Derleyen: Çağla Üren

DAHA FAZLA HABER OKU