Milli Eğitim Bakanlığı 2021-2022 İstatistikleri'ne göre; okul öncesi eğitim, ilköğretim ve ortaöğretim düzeyinde 19 milyon 155 bin 571 öğrenci örgün eğitim aldı.
Öğrencilerden 15 milyon 839 bin 140'ı resmî, 1 milyon 578 bin 233'ü özel ve 1 milyon 738 bin 198'i ise açık öğretim kurumlarında eğitim gördü.
Örgün eğitimdeki öğrencilerin 1 milyon 885 bin 4'ü okul öncesi eğitimde, 5 milyon 433 bin 901'i ilkokulda, 5 milyon 293 bin 67'si ortaokulda, 6 milyon 543 bin 599'u ortaöğretimde yer aldı.
19 milyon öğrencinin 1 milyonun üzerinde öğretmenin olduğu eğitim siteminde son günlerde okula aç gelen çocuklar gündeme geliyor.
Uzmanlar, bu durumun temel nedeninin işsizlik, yoksulluk, gelir dağılımdaki eşitsizlik olduğunu vurgularken; devletin okul öncesi, İlkokul, ortaokul ve lisede okuyan öğrencilere en az bir öğün sağlıklı ve ücretsiz yemek vermesi talep ediliyor.
Milli Eğitim Bakanlığı ise; 1 milyonun üzerinde öğrencinin ücretsiz öğle yemeği imkanından yararlandığını, 2022-2023 eğitim öğretim yılının ikinci döneminden itibaren okul öncesi eğitimdeki tüm okullarda ücretsiz yemek verileceğini açıkladı.
Ayrıca taşımalı eğitimden yararlanan öğrencilerin devam ettiği ve pansiyonu bulunan okullardaki tüm öğrencilerin de ücretsiz yemek imkânından faydalanacağını duyurdu.
Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, "Dolayısıyla bu adımlarla 1,8 milyonu 5 milyonun üzerine çıkaracağız" diye konuştu.
Ancak bu konuda yapılan çalışmanın yetersiz olduğunu vurgulayan eğitimciler ve uzmanlar, ücretsiz yemek uygulamasının okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lise düzeyi olmak üzere tüm eğitim kademelerinde hayata geçirilmesi gerektiğini savunuyor.
Okula aç gelen çocuklar gündemdeki yerini korurken, Türkiye'nin farklı ileride durumun nasıl olduğunu, öğretmenlerin nelerle karşılaştıklarını araştırdık.
Okula aç gelen çocukların olduğu illerden biri Edirne.
Devlet memuru olması ve hakkında soruşturma açılabileceği endişesiyle adının açıklanmasını istemeyen eğitimci, şehir merkezinde bir lisede karşılaştığı durumu anlattı.
Öğretmenin verdiği bilgiye göre, geçtiğimiz dönem nöbetçi olduğu gün teneffüsün sonuna doğru ikinci sınıfta okuyan bir öğrenci koridorda yere yığıldı.
Hemen öğrencinin yanına giden öğretmen, onu kaldırdı ve revire götürdü, tansiyonunu ölçtü, düşük olduğunu gördü.
Öğrenciye "Aç mısın?" diye soran eğitimci, "Evet. Akşam yemek yememiştim. Sabah kahvaltı da yapmadım" yanıtını aldı. Öğrenciye kantinden tost ve ayran alan öğretmen durumu idarecilere bildirdi.
Yaşadığı olay için, "İnsan üzüntü duyuyor. Öğrenci sadece öğrencimiz değil, bizim çocuğumuz. Kendi çocuğumuz nasıl aç kaldığında kendimizi sorumlu tutuyorsak aynı şekilde burada da kendimizi sorumlu tutuyoruz. Öğrenci aç ise gidip yemek yiyemeyiz" diyen eğitimci, öğretmenlerin de zor koşullarda çalıştığını "Öğretmenler olarak evden gizli saklı yemek getirir olduk" sözleriyle anlattı.
Öğretmenler çocuklar için havuz oluşturdu
Okula aç gelen çocuklar için öğretmenler olarak bir havuz oluşturduklarını, buraya 20 TL, 50 TL bağışta bulunduklarını ve toplanılan paraların okul aile birliği aracılığı ile öğrencilerin öğle yemeği ve ulaşım giderlerinin karşılandığını dile getirdi.
"Öğretmenler sorunu kendi çabasıyla halletmeye çalışıyor" diyen eğitimci, bu konuda gereken adımların atılmasını istiyor.
"Bu bizim kapatabileceğimiz bir açık değil"
Siirt'ten ulaştığımız ve benzer şekilde hakkında soruşturma açılacağı kaygısı sebebiyle adının gizli kalmasını isteyen başka bir öğretmen ise ortaokulda görev yapıyor.
Babası çoban olan, ablasının baktığı 11 yaşındaki öğrencisinin 08.30'da başlayan dersin öğle arasında okulda aç kaldığını anlattı.
Öğle arasında diğer öğrencilerin eve gittiğini; ama bu çocuğun aç kaldığını söyleyen eğitimci, "Öğrencimin öğleden sonra performansı düşük oluyor. Niye ödev yapmadın diye sorduğumda ağlayacak gibi oluyor, gözleri doluyor. Öğrencim okulda aç kalıyor. 22 yıllık öğretmenim çok zor durumlarla karşılaşıyoruz. 3 cm'lik kalemle yazı yazmaya çalışıyor" dedi.
Okul idarecilerinin bunu gördüğünü ve birçok öğrencinin bu durumda olduğunu dile getirdi.
Öğretmenler olarak öğrenciye tost, meyve suyu aldıklarını; ancak eğitimcilerin yemeğe gittiğinde çocuğun aç kalabildiğini söylüyor.
Öğrencilerin aç olduklarını söylemediklerini de belirten eğitimci, "Öğrencim okula uzak bir yerden geliyor, eve gidemiyor. Bahçede tek başına oturuyor. Maddi durumu olmadığı için kantinden de bir şey yiyemiyor. Öğretmen olarak isteğimiz bütün kademelerde beslenme saatinin olması. Bir sandviç ve meyve suyu verilebilir. Bu duruma çok üzülüyoruz. Öğretmenler cebinden harcıyor. Ama bu bizim kapatacağımız bir açık değil. Sosyal devlet gereğini yapmalı" şeklinde konuştu.
"Okula bitkin geliyor"
Hakkari'den ulaştığımız ve hakkında soruşturma açılacağı endişesi nedeniyle adının yazılmasını istemeyen başka bir öğretmen ise; ortaokulda okuyan, 6 kardeşi olan, babasının işsiz olduğu bir öğrencinin bulunduğunu anlattı.
Eğitimciler, çocuğun okula her gün bitkin geldiğini ve okulda aç kaldığını, dersleri takip etmekte zorlandığını söyledi.
Ellerinden geldiğince kendi çabalarıyla çocukla ilgilenen öğretmenlerin talebi ise okullarda en az bir öğün ücretsiz yemek verilmesi şeklinde.
"Öğrenci derse odaklanmıyor, performansı düşüyor"
Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Başkanı Doç. Dr. Şule Aktaç, okula aç gelen çocukların karşılaştıkları sorunlara yönelik şu bilgileri verdi:
Okulda aç kalan bir öğrenci konsantrasyon zorlukları, derse odaklanamama, bireysel performansının düşük olması gibi sorunlarla da karşılaşabiliyor. Düşük sosyo-ekonomik gelire sahip ailelerin hazırladığı beslenme çantasında düşük kalitede gıda maddeleri yer alabiliyor. Bu konuda doğru adım atılması, ailenin elindeki kısıtlı kaynağı doğru yönetmesi önemli hale geliyor. Besin öğesi yönünden dengeli bir beslenme tabağı olması ve bu tabakta süt ve süt ürünleri, tahıllar, sebze-meyve, et ve et ürünlerinin bulunması, bunlardan en az üçünün karşılanması gerekiyor.
Çocukların tükettiği besinlerin kaliteli olması gerektiğini dile getiren Aktaç, sağlıklı beslenme olmadığı durumlarda demir eksikliğine bağlı anemi, diş çürükleri gibi beslenme sorunlarının da görülebildiğini vurguladı.
"Gerek nesillerin iyi yetişmesi gerek iyi bir eğitim için çocukların iyi beslenmeleri gerekiyor. Bazı ülkelerdeki okullarda özellikle düşük sosyoekonomik gelire sahip hem çocuklar hem de aileler için beslenme destek programları uygulanıyor. Türkiye'de de böyle programlar yürütülebilir" diyen Aktaç, okullarda beslenme eğitimlerinin verilmesinin önemine de değiniyor. Öğrencilerin doğru besin aldıklarında gelişimlerinin de sağlıklı olduğunu vurgulayarak, ailelere de gerekli eğitimlerin verilmesi, çocukların da daha önce yemediği gıdalara ulaşabilmelerinin önemli olduğunu ifade etti.
Derin yoksulluk çocukları çok etkiliyor
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Yoksulluk Dayanışma Ofisi Koordinatörü Hacer Foggo da yetersiz beslenmenin dünyada 5 yaşından küçük çocuk ölümlerinin 3'te 1'inden fazlasına neden olduğunu belirtti.
Bu konuda yapılan araştırmalara değinen Foggo, çocukların beden, zihin, sosyoduygusal gelişimindeki büyük eksikliklerin, yaşamış oldukları derin yoksulluktan kaynaklandığına işaret etti.
Foggo, dünyadaki durumuna da yönelik bilgiler vererek şunları söyledi:
Birleşmiş Milletler (BM) Dünya Gıda Programı'nın (WFP) gerçek zamanlı veri paylaştığı 'Açlık Haritası'na göre, 6 Haziran itibariyle 92 ülkede toplam 866 milyon kişi yeterli gıda tüketmiyor. WFP verileri, 36 ülkede 333 milyon kişinin halihazırda yetersiz beslendiğini, 56 ülkede 533 milyon kişinin ise yetersiz beslendiğinin tahmin edildiğini gösteriyor. Veriler 84,34 milyonluk nüfusa sahip Türkiye'de 14,8 milyon kişinin yetersiz beslendiğine dikkat çekti. Yetersiz gıda tüketen sayısındaki eğilime bakıldığında Nisan 2022 -Haziran 2022 tarihine kadar yetersiz beslenen kişi sayısının 391 bin kişi arttığı sonucuna ulaşılıyor.
Günlük güvencesiz çalışanların ve asgari ücretlilerin açlık ve yoksulluk sınırı altında yaşadıklarını vurgulayan Foggo, DİSK-AR tarafından yayımlanan raporlara değindi.
Türkiye'de 10 milyon civarında işçinin asgari ücretle çalıştığını, asgari ücretin yüzde 20 fazlası ve altında ücret alan işçilerin sayısının 9,7 milyon olduğunu dile getiren Foggo, "Bu rakamlara bakarak çocuklu bir ailenin her gün bir çocuğa beslenme çantası maliyeti ailelerle yaptığım görüşmelerden yola çıkarak söyleyeyim en düşük 50 TL. Sadece bir çocuk için maliyetini yirmi gün için hesapladığımızda 1000 TL. Şimdi düşünelim kaç çocuğun okul masrafları kolayca ödenebiliyor ya da kaç çocuk beslenme sorunu yaşamadan okuluna gidebiliyor" şeklinde konuştu.
Çocukların evde ve okulda açlıkla mücadele ettiklerini, ne bulursa onu yediklerini, tek tip beslendiklerini ya da bütün günü aç geçirdiklerini anlattı.
Hacer Foggo, son olarak şunları söyledi:
Böyle bir durumda ne yemeleri gerektiği değil yemeleri gereken gıdaya nasıl erişecekleri üzerine düşünmeliyiz. Bu kronik açlık devam ettikçe de ileride öğrenme güçlüğüne, çeşitli hastalıkların başlamasına neden oluyor ve yaşam süresi kısalıyor. Evinde yeterli beslenemeyen çocuğun hiç değilse okulda sağlıklı beslenmeye ulaşması gerekiyor. Bu sonuçlar, yoksulluğun, yetersiz beslenmenin, hastalıklarla ilişkili olduğunu aynı zamanda yoksulluk derinleştikçe önlenebilir hastalıkların tedavi edilemediği ve ölümle sonuçlandığını gösteriyor. Sürekli kronik hastalıklarla boğuşan ve derin yoksulluk içinde yaşayan bir yetişkin çocuğuna da hem kendi hastalığını hem de yoksulluğunu devrediyor. Okul öncesinde ücretsiz beslenme programı yeterli değil. Eğitimin her kademesinde; ilkokul, ortaokul, lise ve üniversitede ücretsiz beslenme programları olması gerekiyor.
© The Independentturkish