Boris Johnson'ın İngiliz askerlerini Yemen'e gönderme planı

Dışişleri bakanlığı döneminde birlik gönderilmesi fikrini destekleyen İngiltere’nin yeni başbakanı bu seçeneği “hala masada” tutuyor

Hudeyde limanında işçiler UNICEF’in tedarik ettiği buğday çuvallarını kargo gemisinden boşaltırken (AFP)

The Independent, İngiltere’nin yeni Başbakanı Boris Johnson’ın dışişleri bakanlığı yaptığı dönemde Yemen’e İngiliz askeri göndermeyi desteklediğini ve misyonun hedefinin şiddetli savaşın yaşandığı ülkede stratejik bir ödül olarak Hudeyde limanını kontrol etmek olduğunu ortaya çıkardı.

Söz konusu operasyon sivil kayıpların arttığı ve savaşın korkunç bir hal aldığı bir dönemde teklif edildi. Buna göre İngiliz Kraliyet Deniz Piyadeleri’nin Suudi liderliğindeki ablukanın hava sahasını kapatması nedeniyle Yemen’e yardım girişinin sağlandığı tek can damarı haline gelen Hudeyde limanını devralması öngörülüyordu.

İngiliz hükümet yetkililerine göre Johnson’ın Downing Sokağı’na (İngiliz hükümet binası) geçmesiyle birlikte bu seçenek “hala fazlasıyla ihtimal dahilinde”.

İngilizlerin geçen yılki girişimi iki rakip tarafla -Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) idaresindeki koalisyon ve Husiler- uzlaşmayı ve uluslararası yardım kuruluşlarıyla yakın işbirliğini gerektiriyordu.

Bahsi geçen plan ilk olarak 2017’de Boris Johnson’ın görevi sırasında dışişleri bakanlığında bulunan parlamenter Tobias Ellwood tarafından gündeme gelmiş ve Johnson, Ellwood’u bu planı daha da ileriye taşıması yönünde teşvik etmişti. Ellwood savunma bakanlığı koltuğuna oturduktan sonra da 2018 yazında gerçekleştirilen stratejik bir toplantıda adı geçen misyonu masaya sürmüştü.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Suudi idaresindeki koalisyonun saldırganca bulduğu plan ufukta belirmeye başlamış; Johnson tarafından desteklenirken İngiltere Ulusal Güvenlik Danışmanı Mark Sedwill’in yanı sıra bazı komutanlardan da onay almıştı.

Gel gör ki İngiliz birliklerin savaşın içine çekilmesi riski nedeniyle “görevin maksadını aşması” endişesi zuhur etmiş ve ardından Savunma Bakanı Gavin Williamson’ın da aralarında bulunduğu bir grup ve Theresa May hükümeti birliklerin konuşlandırılması fikrine sonunda karşı çıkmıştı.

Konuyla ilgili The Independent’a konuşan Ellwood şu ifadeleri kullandı:

Dışişleri bakanlığındayken Hudeyde planını ilkin Suudi Arabistan, BAE ve diğer ilgili bölgesel devletlerle görüştüm ve bunu gayet uygulanabilir bir seçenek gördüler. (Ocak 2017’ye kadar ABD Dışişleri Bakanı unvanını taşıyan) John Kerry’den çok kıymetli destek geldi. Diğer üst düzey ABD’li yetkililer ve Boris de epey teşvik etti (…) Savunma bakanlığındayken meseleyi bir kez daha gündeme getirdim. Amacımız bölgeye yardım girişini sağlamak için insani misyon olarak Üçüncü Komando Tugayı’nı göndermekti ve hiç değilse korkunç bir felaketi önleme konusunda gerçek bir girişim vardı. Bunu kendi başımıza yapamazdık, uluslararası destek de alırdık.

Eski ordu yetkilisi Ellwood sözlerine şöyle devam etti:

Bu, İngiltere’nin iyi olduğu bir husus. Birleşmiş Milletler’in (BM) Yemen kararlarına taraf ve bölgeyle tarihten gelen uzun bir ilişkiye sahip bir ülke olarak harekete geçmek gibi bir yükümlülüğümüz vardı. Çok destek aldık ancak medyada atılacak başlıklardan endişe duyanlar çıktı (…) Boris şimdi Downing Sokağı’nda ve bu tür görevlerin elzem hale geldiği durumlarda vazifeden kaçmayacağımızı umuyorum. İzlenimlerim Boris’in harekete geçmek isteyeceğini söylüyor.

Yetkililer Johnson’ın şu an Downing Sokağı’nda olmasıyla birlikte İngiliz birliklerin gönderilmesine dair benzer bir operasyonun hala masada olduğunu vurguladı.

İngiliz hükümetinden bir yetkili, “Gerekli olması halinde elimizden geldiğince insani yardım görevlerine hazırız. Bugün de elbette fazlasıyla ihtimal dahilinde” dedi.

Bir başka yetkiliyse şu değerlendirmeyi yaptı:

O sıralar, bölgedeki korkunç durum karşısında eli kolu bağlı beklemekten daha fazlasını yapmamız gerektiğine dair bir kanı vardı. Ayrıca Suudilere silah satışıyla ilgili çok eleştiri geliyordu ve kamuoyundaki izlenim (İngiliz) hükümetinin sivil kayıpları önlemek için yeterince çaba harcamadığı yönündeydi (…) O dönem biraz şovenlik arzusu ve bir şeylerin yapılması gerektiği inancı da hakimdi. Ne var ki Gavin Williamson ve diğerleri, varılacak herhangi bir ateşkes anlaşmasının çökmesi ve askerlerin çatışmaya sürüklenmesi ihtimali karşısında endişeliydi (…) Hudeyde operasyonu muhtemelen denemeye değerdi ancak işlerin ters gitmesine dair kaygılar da anlaşılabilir. Özel kuvvetlerin de içinde bulunacağı bir askeri birlik tedariki gerekecekti.

Savunma Bakanlığı’ndan bir sözcüyse konuya dair değerlendirmesinde “Özel kuvvetlerin yer aldığı operasyonel planlamalar hakkında açıklama yapamayız” dedi.

Askeri seçeneğin teklif edilip reddedilmesinden kısa süre sonra Suudi yönetimindeki kuvvetler Hudeyde’ye saldırı başlatmış, sivil kayıpların arttığı çatışmalar aylarca sürmüştü.

Geçen yılın sonlarında varılan BM destekli ateşkes anlaşması uyarınca birlikler Hudeyde’den çekilmişti. Ancak liman o tarihten sonra taraflar arasında aralıklarla devam eden şiddetli çekişmelere sahne olmuştu.

Çatışmalar başka bölgelerde devam ederken Husiler birkaç gün önce Suudi Arabistan’a füze saldırıları gerçekleştirdiklerini iddia etmişti. Suudi koalisyonun hava saldırıları sürse de BAE kısa süre önce yaptığı açıklamada Yemen’de görevli birliklerini önemli ölçüde azaltacaklarını duyurmuştu.

İngiliz hükümetiyse askeri seçeneğe başvurmamayı tercih etmesinin sonrasında diplomatik kanallar üzerinden hareket ederek savaşa silah akışını azaltmaya karar vermişti. Güvenlik yetkililerine göre bölgedeki bazı ülkelerin desteğiyle birlikte bu bir dereceye kadar başarılı oldu.

Yetkililer ayrıca İngilizlerin askeri misyon seçeneğinin bir kenara bırakılmasının ardından Batılı müttefikler arasında başlayan görüşmelerin, geçen yıl sonbaharda ABD ve İngiltere’nin ateşkes için baskıyı artırmasına zemin hazırlamasını sağladığını ileri sürdü.

 

 

Suudi Arabistan’ın en büyük silah tedarikçileri ABD ve İngiltere, savaşın derhal sona ermesi çağrısı yapmıştı. Husilerden Suudi Arabistan ve BAE içlerine füze ateşlemeyi sonlandırmasını isteyen ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, “akabinde koalisyon güçlerinin de Yemen’deki tüm yerleşim alanlarına hava saldırılarının durdurması gerektiğini” vurgulamıştı.

Bu sözler şimdiye dek ABD yönetiminden üst düzey bir yetkiliden gelen ve Suudi müttefiklerine bombardımanı durdurarak ateşkesi kabul etmesini söyleyen en güçlü çıkış olmuştu. O sıralar Johnson ise Brexit meselesinde yaşanan fikir ayrılığı dolayısıyla May hükümetinden istifa etmişti.

Yemen konusunda başbakanla birçok kez çarpışan Johnson, dışişleri bakanlığına geçişinin hemen sonrasında Aralık 2016’da, Suudi Arabistan’ın Ortadoğu’da düşmanı İran gibi “vekalet savaşlarında kukla oynattığını” ve siyasi hedeflerini gerçekleştirmek adına “dini çarpıtıp suistimal ettiğini” söylemişti.

Bu sözlere Downing Sokağı’ndan gelen jet kınamada Başbakanlık Sözcüsü Helen Bower, Johnson’ın “Suudi Arabistan konusunda kendi fikirlerini paylaştığını” ve “Suudi bakanları ziyaret ettiğinde hükümetin duruşuna bağlı kalacağını” ifade etmişti.  

 

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

https://www.independent.co.uk/news

Independent Türkçe için çeviren: Elvide Demirkol

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU