Dünya Kupası: Parlak dünya savaşı

Dünya Kupası güzel bir tuzak. Dünyanın içine düşmekten ve savaşlarının tadını çıkarmaktan başka seçeneği yok

İllüstrasyon: KaKuen Lau

Dünya Kupası inatçı bir spor ve insanlık hayalidir.

Bu uluslararası düğün 1930'da Uruguay topraklarında doğdu ve gezegenin sakinlerini bir tür bağımlılığa sürükledi.

O her 4 yılda bir gençliğini tazeleyen, parlaklığını ikiye katlayan bir doksanlı.

Dünyayı vuran kasırgalara direndi ve hayatta kalma hakkını savundu.

Sadece İkinci Dünya Savaşı onu hayatının iki dönemini, 1942 ve 1946'yı iptal etmeye zorladı.

Dünya birçok sayfayı çevirdi. Stalin, Roosevelt, Churchill, de Gaulle, Mao ve Kim İl-Sung ve onlarla birlikte generalleri bu dünyadan ayrıldı.

Ama futbolun generalleri, masum heyecana, rekabete ve neşeye susamış dünyaya tekrarlanacak güzel bir tarih hediye etmekte ısrar ettiler.

Dünya Kupası hayali, ister yıkıcı savaşlar ister büyük ekonomik krizler olsun, karanlık mevsimlere pes etmedi.

Dünya nüfusunun çoğunun büyüleyici futbol ve savaşlarına olan tutkusuna saygı gösterdi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Güreşin vahşiliği, boksun acımasızlığı ve rakibi yere serme zorunluluğunun olmadığı bu medeni sporu insanlar çok sevdi.

Şiddetsiz, sağlam irade, uzun hazırlığın meyvelerini almak, zindeliği, çalım, dayanıklılık, yenilikçi ve yaratıcı olma yeteneğini göstermek için geniş bir alan sağlamakla yetinen bir düello olan bu spora delicesine tutuldular.

Teknoloji ve medya devrimi, futbol generallerine daha önce ezici orduların generallerinin yoksun olduğu bir şey sağladı; oyuncuların ataklarını direkt takip eden, yüz hatlarını, sevinç ve üzüntü anlarını gözetleyen ekranları.

Bilhassa devasa ticari kuruluşlar, ürünlerini tanıtmak için oyuncuların ışıltılarına güvendiğinde stadyum generallerinin itibarı, savaşların ve yerle bir edilen şehirlerin generallerinin boyunu aştı.

Medyadaki gelişim, stadyum sihirbazlarına benzeri görülmemiş bir parlaklık kazandırdı, onları tarihe ve insanların hafızasına yerleştirdi.

Böylece Pele, Stalingrad Generali Zhukov'dan, Maradona da "Çöl Tilkisi" Rommel'den daha ünlü oldu.


Futbol yıldızları dünyanın ilgi odağına yerleştiler. Ciddi siyasi gazeteler kendilerini futbolcuların gollerini, çalımlarını, teknik direktörler ve kulüplerle çekişmelerini, hele de kimi zaman bir şehrin imarı ve daha fazlası için yeterli olabilecek astronomik rakamlarla taçlandırıldığı transferleri için yapılan inanılmaz anlaşmaları takip etmek zorunda buldular.

Yine gazeteler, savaşları ve aşk hikayeleriyle meşgul olmak zorunda kaldılar, haklarındaki anekdotlar tartışmasız en çok okunanlar oldu.

Hatta cep telefonlarındaki ayırt edici konumlarının yanı sıra, özellikle gençlerin odalarının duvarlarına posterleri asıldığında futbolcular mobil bir meşale, bir ilham ve etki kaynağı haline geldiler.

Dünya, en büyük yazarlarına bile stadyum sihirbazlarınınkine eşit bir katılım sunmadı.

Maradona'yı tanıyanların sayısı, Latin Amerika edebiyatı tahtına oturan ve Nobel ödülü alan Gabriel García Márquez'i tanıyanların sayısından kat kat fazla.

Bugün Fransız futbolcu Mbappé'yi tanıyanların sayısı, Victor Hugo veya Albert Camus'u tanıyanların sayısını kesinlikle aşıyor.


Stadyum sihirbazları evlere, okullara ve üniversitelere sızdılar. Nesilleri çaldılar ve onlara bu altın savaşlara bağımlılığı öğrettiler.

Bağımlılar da bu bağımlılığı sevdiler. Sabırlı olmayı, takip etmeyi ve kutlama tarihini beklemeyi öğrendiler.

Futbol maçlarının bazen güçlü, ırksal veya etnik hassasiyetleri uyandırmak için bir fırsat sunan, acı dolu tarihlerin deşilmesine yol açan bir tür alternatif savaş olduğuna dair eleştiriler bu sürekli düğünü etkilemedi.

Bu eleştiriler şaşırtıcı değil, zira popülist medya, örneğin İngiltere milli takımı Fransız milli takımına karşı oynadığında, kanlı tarihin çekişmelerini hatırlatan ifadelere başvurmaktan çekinmiyor.

Ancak futbol savaşlarına yöneltilen tüm eleştiriler onun çekiciliğini ve parlaklığını azaltmadı.

Katar'daki Dünya Kupası, dünya nüfusunun çok ihtiyaç duyduğu bir tatili sundu.

Zira bir önceki Dünya Kupası ile kendisini ayıran dönemde dünya bir kasvet denizine gömüldü.

"Kovid 19" adlı bir canavar "küresel köyün" üzerine çöktü. Kıtalara, şehirlere ve evlere sızdı.

Milyonlarca cenaze doğurdu, ekonomileri hırpaladı, bilimsel ve tıbbi ilerlemeye güveni baltalamaya çalıştı.

Ondan sonra dünya daha nefes almaya çalışırken, Vladimir Putin Sovyetler Birliği denen bir şehidin intikamını alma zamanının geldiğine karar verdi ve kuvvetlerine Atlantik hayalleri kurmakla suçlanan Ukrayna'ya girme emri verdi.

Pandemi tam teşekküllü bir küresel savaştı. Şu ana kadar Ukrayna kalesiyle sınırlı kalsa da, Putin'in şutu için de aynı şey söylenebilir.

Birbirini takip eden iki dünya savaşının yıkıcı etkilerine rağmen, dünya, Dünya Kupası'nın oluşturduğu saf küresel savaşın cazibesine kapıldı.


Dünya Kupası güzel bir tuzak. Dünyanın içine düşmekten ve savaşlarının tadını çıkarmaktan başka seçeneği yok.

Kansız savaşlar. Enkazsız yenilgiler. Işıklar, heyecanlar, tezahüratlar ve alkışlar.

Dünya Kupası romanını ve hikayelerini, stadyumun etrafında hızla dönerek, ani şutlar ve hızlı geçişlerle, uyumayan düşmanın ağlarını sallayan yıldırım gibi şutlardan sonraki sevinçlerle yazan sihirbazlar.
 


Dünya Kupası dünyanın en güzel tatili. Enflasyon, faturalar, yaklaşan kış korkusu ve enerji arz durumu ile ilgili konuşmalarla günleri zehirlenen Avrupalılar, acılarını unutup gözlerini ekranlara diktiler.

Aynı durum şövalyelerini gönderen ve kupanın ışıltısıyla geri dönüşlerine bahse giren tüm ülkeler için geçerli.

Rus General Surovikin'in füze ve İHA’larının Ukrayna altyapısını nasıl dağıttığını izleyen dünya, şimdi Ronaldo, Messi, Mbappé ve diğerlerinin füze ve İHA’ları ile meşgul.

Yakın ve uzak ülkelerden genç kızlar, erkekler ve eski aşıklar gollerin, ışıkların ve üst düzey karşılaşmaların düğününe, dünyanın genellikle cimrilik ettiği neşeli günlere katılmak için akın ettiler.


"Yeşil sihirbaz" beklentileri yerle bir edip Arjantin'i mağlup ettiğinde, "Suudi Arabistan Araştırma ve Medya Grubu"nun Riyad'daki genel merkezindeydim.

Şehri ve ülkeyi büyük bir neşe dalgasının kasıp kavurduğunu hissettim.

Büyüleyici futbolun sihirbazlarının ülkelerine neşe dalgaları, çaba ve kararlılığın meyveleri ile tatlanmış bir kutlama hediye etmeleri ne kadar güzel.

Diğer başkentler de benzer dalgalara şahit oldular.

Dünya Kupası'nın büyüsüne kapıldık ve ben de bunu her pazartesi ele almaya çalıştığım kasvetli konulardan uzakta, bir kez de olsa keyifli bir konuda yazmak için fırsat olarak gördüm.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Asasmedia

Şarku'l Avsat 

DAHA FAZLA HABER OKU