Meme kanserindeki dirence karşı yeni tedaviler geliyor

Kemoterapiye karşı oluşan direnç için yeni ilaçlar geliştiren Medikal Güney Karolina Üniversitesi ve Hollings Kanser Merkezi 'nden Prof. Dr. Özgür Şahin, farklı meme kanseri çeşitlerine karşı birçok yeni molekül buldu

Meme kanserinin görülme sıklığı akciğer kanserini geçerek ilk sıraya yerleşti. Her 8 kadından birinde meme kanseri görülüyor. 

Bütün dünyada yılda 2 milyondan fazla kişi meme kanseri tanısı alıyor. Bu kişilerin yaklaşık olarak 700 bini kanserden hayatını kaybediyor. 

Meme kanserinde tedavide oluşan direncin önüne geçmek için gün geçtikçe kişiye özel tedavinin önemi anlaşılıyor.  

Meme kanseri görülme sıklığı artarken, tedavi seçeneklerine karşı direnç görülme durumuyla da karşılaşılabiliyor.

İlaç geliştirilmesi ve var olan ilaçların kullanımı üzerine araştırmalar yapılıyor.

Prof. Dr. Özgür Şahin.jpg
Prof. Dr. Özgür Şahin

Yeni ilaçlar geliştirerek oluşan dirence karşı çözüm üreten Medikal Güney Karolina Üniversitesi ve Hollings Kanser Merkezi'nden Prof. Dr. Özgür Şahin, farklı meme kanseri çeşitlerine karşı birçok yeni molekül buldu.    

Kemoterapiye karşı oluşan direnç için yeni bir molekül bulan Prof. Dr. Şahin, Gazi Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesinden bilim insanları ile ortak araştırmalar yapıyor ve yeni moleküller için çalışmalarını sürüyor.

Independent Türkçe için Prof. Dr. Özgür Şahin ile çalışmaları hakkında konuştuk.
 


Meme dokusundaki hücrelerin kontrolsüz şekilde bölünmeleri sonucu ilk önce iyi huylu tümörler görülebildiğini söyleyen Şahin, "Sonraki aşamada ise bunlar farklı nedenlerden dolayı kanser dokularına dönüşüp vücudun farklı yerlerine yayılarak metastaz oluşturmaktadırlar ki ölüm nedenlerinin büyük bir kısmı bu metastazdan kaynaklanıyor" dedi. 


Mamografi önerilmesi 30'lu yaşlara inmeye başladı

Meme kanserinde hem genetik faktörler hem de çevresel faktörler olduğunu söyleyen Şahin, "Meme kanseri 10 sene önce 50 ya da 60'lı yaşlarda daha sık görülürken ve mamografiler 50 yaşından sonra önerilirken maalesef şu an bu durum 30'lu yaşlara inmeye başladı. Bunda genetik faktörlerin yanında çevresel faktörlerin, obezitenin ve farklı yaşam tarzlarının önemli rol oynadığını düşünüyoruz" şeklinde konuştu.

Meme kanseri klinikte 3 gruba ayrılabiliyor ve farklı tedavi seçenekleri uygulanıyor.

En sık görülen alt tipi östrojen (ER) reseptörü pozitif olan grup oluyor.   

Meme kanserinin yaklaşık yüzde 15'ini oluşturan üçlü negatif meme kanseri (TNBC, Triple Negative Breast Cancer), östrojen hormon reseptörü (ER), progesteron hormon reseptörü (PR) ve human epidermal büyüme faktörü reseptörü 2 (HER2) adlı üç reseptörün bulunmadığı meme kanseri çeşidi.   
 

 

"Kemoterapi direncini kırabileceğimizi gösterdik"

"İlaç geliştirilmesi ya da var olan ilaçların birlikte kullanılmasını amaçlayan çalışmalarımız var" diyen Şahin, çalışma hakkında şu bilgileri verdi:

Üçlü negatif meme kanserinde en çok kullanılan ilaç, kemoterapi. Kemoterapiye karşı direnç kısa bir sürede gelişiyor. Biz 2020 yılında yayınladığımız makalemizde aslında bu direnç gelişiminde tümör  mikroçevresinin çok önemli rol oynadığını belirledik. Yani tümörü sadece bağımsız bir yapı olarak düşünmemek gerekiyor. Tümör vücut içinde farklı hücrelerle farklı iletişim halinde oluyor. Mesela bağışıklık sistemi hücreleriyle ya da ekstrasellüler matriks (ECM) proteinleri ile çok farklı ilişkiler içinde ve bunlar birbirlerini besliyorlar. Tümör onları eğitiyor, onlar tümörü eğitiyor ve birlikte tümörün büyümesini sağlıyorlar.

Biz de bu çalışmada lysyl oxidase (LOX) diye bir protein belirledik. Üçlü negatif meme kanserinde bu proteinin hedeflenmesi sonucunda insan tümörlerinin büyütüldüğü fare modellerimizde, kemoterapi direncini kırabileceğimizi gösterdik. Bu çalışmada Hacettepe Üniversitesi örneklerini inceleyerek, bunun aslında klinik olarak çok alakalı bir protein olduğunu da gösterdik. Bu çalışmayı Prof. Dr. Sercan Aksoy, Prof. Dr. Aytekin Akyol ve Prof. Dr. Ayşegül Üner ile birlikte gerçekleştirdik.

 

 

"Meme kanserinde oluşan dirence karşı bir molekül geliştirmeyi başardık"

Nature Communications dergisinde yayımlanan makalede de yer alan direnci kıran yeni molekül bulduklarını belirten Şahin, "Bu protein hem metastazı hem de kemoterapi direncini düzenleyen çok önemli bir protein. Fakat klinikte bu proteine karşı herhangi bir ilaç yok. Var olan molekül aslında başka bir hastalık için 1970'lerde denenmiş ve klinik toksisite gösterdiği için tekrar geri çekilmiş. Biz 4-5 yıl önce bu proteine karşı bir molekül geliştirmeye karar verdik ve Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Sağlık Enstitüleri (NIH) desteğiyle büyük bir proje başlattık. Çok etkili birkaç moleküle ulaştık. Bu moleküllerin optimizasyonlarını yaptık. Bu molekülün herhangi ciddi bir toksisiteye neden olmadan, insanlardan alınan kanser dokularını fareye yerleştirip yaptığımız testlerde kemoterapi direncini kırdığını gösterdik. Şimdi bir sonraki aşama olarak tekrardan NIH'e başvuruda bulunduk ve projemiz desteklenirse biz bu molekülü ilaç özellikleri bakımından optimize edip, ilerde hastalarda test etmeye çalışacağız" ifadelerini kullandı. 
 

 

Üçlü negatif hastalara seneye yeni bir molekül gelebilir

"En agresif meme kanseri türü olan üçlü negatif meme kanseri ve HER2 pozitif mem kanserinde bir başka molekülü daha çok ileri bir aşamaya getirdik" diyen Şahin, "TACC3 adındaki proteinin, bu kanser türlerinin ilerlemesinde çok önemli role sahip olduğunu gösterdik. Bunu da bu sene ön yayın  şeklinde yayınladık. Şimdi makalesi revizyonda bulunuyor. Bu molekül için ben Türkiye'deyken çalışmalara başladık. Gazi Üniversitesi'nden Pof. Dr. Erden Banoğlu ve Prof. Dr. Burcu Çalışkan ile TACC3'ü hedefleyen bir molekül geliştirdik. Daha sonra bu molekülü Amerika'da bir şirkete lisansladık. Bir anlaşma imzalayıp bu molekülü birlikte geliştirmeye karar verdik. Şu an bu molekülün klinik öncesi son testleri yapılıyor. Başarılı şekilde tamamlandığı zaman önümüzdeki yıl klinikte özellikle üçlü negatif hastalarda ve başka türlerde de denemeyi planlıyoruz" şeklinde bilgi verdi. 
 

 

Östrojen hormonu pozitif ve endokrin terapi dirençli tümörler için yeni tedavi seçenekleri hazırlanıyor

Meme kanserinin en büyük kısmını oluşturan östrojen hormonuna duyarlı tümörleri (ER pozitif) hedeflediklerini de kaydeden Şahin, "Bu hastalardaki en büyük sorun, endokrin terapiye direnç oluşabiliyor. Aslında endokrin terapi ilk başlarda çok başarılı oluyor. Fakat maalesef çok büyük bir hasta grubunda direnç gelişiyor. Direnç ile birlikte gelişen metastaz, hastanın ölümüne neden oluyor. Yaptığımız moleküler biyoloji çalışmalarının sonucunda bu kanser alt türü için yine hedefler tanımladık.  Bu proteinleri hedefleyen şu an klinik testlerde ya da onaylanmış moleküller var. İnsandan alınmış tümörlerin fareye uyarlanmış modellerinde bu ilaçların birlikte kullanılması sonucu endokrin terapi direncini kırabildiğimizi gösterdik. Bu konu ile ilgili makaleyi şu an hazırlıyoruz. Şu an klinikte ya da klinik testte olan bu ilaçları meme kanserinin bu alt türü için ilerde deneme şansınız olacak" ifadeleriyle sözlerini sonlandırdı.


 
 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU