Travmalı bellek, politizasyon, ayrımcılık, işsizlik: Dersim mutsuz, intiharlar artıyor; Prof. Dr. Karatay: Kente ivedilikle bir travma merkezi lazım

Dersim’de neler oluyor, şimdilik sadece yerel basında haber olan ancak giderek yükselen bir ivme izleyen intiharların sebebi ne?

Mağaramdan çıktım ve hayata tutunamadım...


Bu ifadeler, 22 Mart'ta yaşamına son veren Dersimli bir gencin, C.D'nin son sözleri.

Yerel medyaya yansıyan haberlere göre C.D bu mesajdan sonra Uzunçayır Baraj Gölü'ne atlayarak intihar etti.

26 Nisan 2022'de yine Dersim'in Pertek ilçesinde yaşayan 35 yaşındaki H.Y canına kıydı.

Bu vakadan birkaç ay sonra temmuz ayının ortasında bu kez H.K ve A.U adlı gençler intihar etti.

Bunlar sadece yerel medyaya yansıyan haberler; gerçekte son dönemde Dersim'de intihar bir sosyal sorun haline gelmiş durumda.
 

intihar eden uc genc.jpg
Dersim'de intihar eden üç genç

 

Peki, Dersim'de neler oluyor?

Şimdilik sadece yerel basında haber olan ancak giderek yükselen bir ivme izleyen intiharların sebebi ne?

Konuya dair, Munzur Üniversitesi'nden Sağlık Yüksek Okulu'ndan Prof. Dr. Gülnaz Gülmez Karatay'ın kapısını çaldık ve "Dersim'de neler oluyor?" diye sorduk.
 


İntiharların son zamanlarda kentin gündemine yoğun bir biçimde girdiğini ve bir anlam krizi yarattığını söyleyen Prof. Dr. Karatay, şunları anlattı:

İntiharlar bütün dünyada küresel bir toplum sağlığı sorunu, her yıl yaklaşık 1 milyon kişi intihar nedeniyle yaşamını yitiriyor. Küresel ölçekte ve bu rakamın her geçen gün arttığına, özelikle pandemi ile birlikte yükselişine tanıklık ediyoruz. Böyle önemli bir konuyu bir halk sağlığı bir problemi olarak öne almak; akademinin, bilim çevrelerinin, sağlık camiasının etik sorumlukları arasında. Ben de halk sağlığı alanında uzmanlaşmış biri olarak, ayrıyeten kentin duyarlılıklarından ötürü bu meseleye daha yakından bakmaya, anlamaya, bununla ilgili araştırmalar yapmaya çalışıyorum. Evet, intihar küresel bir sorun ama içinde bulunduğumuz ekonomik koşullardan, coğrafyadan, iklimden, politikadan, siyasal ortamdan bağımsız ele alamayacağımız bir sorun. Onun için de topluma yakından bakmaya ve anlamaya çalışıyoruz. Kuşkusuz işsizlikle çok bağlantılı bir problem ve ekonomik olarak geri çekilme yaşanan dönemlerde vaka sayılarında bir yükseliş gözlemleniyor. Son zamanlarda küresel olarak bir ekonomik krizden geçiyoruz ve işsizlik, yoksulluk ve yoksunluk hali maalesef bu olguyu biraz daha görünür kılmaya başladı. Ancak coğrafyaların de özgül birtakım riskleri var, Dersim o yerlerden biri.


Nedenlerden biri, aşırı politize olmuş ve siyaseti her şeyin önüne yerleştirmiş bir toplum yapısı

Prof. Dr. Karatay, bu vurgusunun ardından Dersim'deki intiharların dinamiklerini olduğunu söyledi.

Dersim'in hem ekonomik hem de siyasal krizden nasıl etkilendiğini, bunun mutluluk-mutsuzluk duygusuna katkılarını anlatırken, öncelikle TÜİK'in Türkiye Yaşam Memnuniyeti Anketi'ne dikkati çekti:

TÜİK'in 2022 Yaşam Memnuniyeti anketine göre, ilk sırada Diyarbakır var, 24,7'lik oran ile en mutsuz il olarak görülüyor. Diyarbakır'ı 24,2 ile Dersim takip ediyor.  Yani Dersim mutsuz bir kent ve bu mutsuzluğun nedenlerine yakından bakmak lazım. Neden mutsuz?

Dersim toplumu eğitimli, farkındalığı yüksek bir kent ve siyasal yaşamın açmazlarını, sorunlarını hücrelerine kadar yaşayan bir kent yapısı var. Bunu bir beş dakikalık minibüs yolculuğunda, bir berber sohbetinde, bir kafede otururken bile çok yakından gözlemleme şansına sahip olabilirsiniz. Yani aşırı politize olmuş ve siyaseti her şeyin önüne yerleştirmiş bir toplum yapısı var. Siyasal yaşamı çok fazla gündelik yaşamın içerisinde hissediyor olması mutsuzluğun nedenlerinden bir tanesi.


"Kentte müthiş bir kimlik bunalımı var"

Peki, bu toplum niye bu kadar politize, neden siyasetin her anını takip ediyor?

Karatay, bunun geçmiş travmalarla hatta 1938'le bağlantısı olduğunu savundu:

Travmanın bir de döngüsel niteliği ve toplumun kendi kendini onarma şansını elinden alan, süreklilik arz eden bir yapısı var. 1915'ler, 1938, 40'lar, göç olgusu,  60'lar, 70'ler,  12 Eylül, 1980'lerde Dersim, 90'larda yaşanmış olan travmalar, dışlanmışlık, ayrımcılık, istihdam alanlarının mevcut yitirilmiş olması, toprak üzerindeki hakimiyet kaybı, kuşaklar arası dayanışmanın kopmuş olması, kültür, dil, kimlik hassasiyetinin yitirilmiş olması... Bunların tamamı umutsuzluğu tetikleyen etkenler. Kentte müthiş bir kimlik bunalımı var, bu da yeni kuşaklarda bir marjinalleşme eğilimini, madde kullanım bozukluğunu beraberinde getiriyor. Biz bu durumu travmalı toplumlarda çok yakından gözlemleyebiliyoruz. 


"Yaşlılarımız ayrı mutsuz, gençlerimiz popüler kültürün etkisinde"

"Kanada yerli halklarında yapılmış çalışmalara göre, kolonizasyon öncesi ve sonrasına ilişkin intihar oranları arasında dramatik olarak fark ve büyük artışlar var" diyen Prof. Dr. Karatay, bunun nedenlerine dair ise şunları aktardı:

Yaşadıkları alan, geçim kaynakları üzerindeki hakimiyet kaybı, yeni nesillerin zorla yetim okullarına, yatılı okullara gönderilmiş olması, kuşaklar arası bağı kaybetmiş olmaları pek çok veri tespit edilmiş. Bana kalırsa Dersim toplumunu benzetebileceğimiz en yakın topluluk bu yerli halklar. Çünkü buradaki asimilasyonun çok benzerini Dersim toplumu da bir şekilde yaşıyor. Bununla bağlantılı olarak inanç yapısı çok değişmiş durumda. Dili de koruyamadık. Yaşlılarımız ayrı mutsuz, gençlerimiz popüler kültürün etkisinde.
 

Gülnaz Gülmez Karatay2.jpg
Prof. Dr. Gülnaz Gülmez Karatay

 

"Gençlerimiz 20'sinde madde bağımlısı oluyor"

Dersim'de madde kullanımıyla yaptığı araştırmada, 1938 Dersim Katliamı ile madde kullanımı arasındaki bağa baktığını ve dördüncü kuşaklarda madde kullanımı oranındaki artış tespit ettiğini belirten Prof. Dr. Karatay, sözlerini şöyle sürdürdü:

Biliyoruz ki madde kullanımı, intiharlar açısından çok büyük bir risk faktörü. Dersim toplumunda alkol kullanımına çok özel bir alan açılmış, ayrıcalıklı statü verilmiş gibi. Benim ön gözlemlerim intiharın dinamiğinde alkol kullanımının da olduğu. Çünkü alkol, intihar düşüncesinin vermiş olduğu acıyı bastırıyor ve muhakeme yeteneğini ortadan kaldırıp intiharı makul bir seçenekmiş gibi algılatıyor. Ve dürtüselliği teşvik ederek eylemi kolaylaştırıyor. Maalesef gençlerimiz çok erken yaşlarda bu maddelerle tanışıyorlar, 12 yaşında başlayan var, 20'sinde bağımlı oluyor.


Ancak intiharların tek nedeninin madde kullanımı olmadığını vurgulayan Prof. Gülnaz Gülmez Karatay; burada asıl bakılması gerekenin toplumun madde kullanımını bir baş etme aracına dönüştürmesi olduğunun altını çizdi:

Dersim'de günlük hayatın getirmiş olduğu acılarla, siyasetin vermiş olduğu acılarla baş etmenin bir aracı alkol kullanımı. Bir kaçış, belki bir nevi bir terapi gibi kullanılıyor ama bu etki zamanla tersine dönüyor ne yazık ki.


"Kentin yoksul mahalleleri risk altında"

Vakalar üzerinden son 10 yılın verilerine ulaşmaya ve bir harita çıkarmaya çalıştıklarını anlatan Karatay; eldeki verilerle 2010-2015 yılları arasındaki intiharlara dair şu bulgulara ulaştıklarını dile getirdi:

24 ve altı yaş gruplarında, özellikle girişim düzeyindeki intiharlar; erkek grupta, kadınlara göre daha yaygın. Üniversite açıldıktan sonra bu rakamlarda bir miktar artış gözlemleyebiliyoruz. Fakat yaş ilerledikçe tamamlanmış intihar dediğimiz ölümle sonuçlanan intihar sayılarında artış var. Yine kent merkezinde vakalarda yoğunlaşma var. Bazı ilçelerimiz riskli. Kentin de yoksul mahalleleri risk altında.


Mevsim olarak ilkbahar, yaz aylarında vakalarda artış olduğunu belirten Karatay, bunun ise tamamen iklimin ruh sağlığı üzerindeki etkisinden kaynaklandığını ifade etti ve ekledi:

Çünkü intihar dinamiğinin yarısından fazlası depresyon olarak karşımıza çıkıyor ve depresyon tedavi edilebilir bir durum olduğu halde birtakım yanlış inançlar, tutumlar nedeniyle kişiler yardımsız kalabiliyor. Depresyonu tetikleyen nedenler ise; işsizlik, yoksulluk, istihdam alanlarının darlığı gibi başat faktörler. Gençlerimiz eğitimli fakat niteliklerine uygun işlerde çalışmıyorlar. Onuruyla, yetenekleriyle, kabiliyetleriyle var olmak isteyen gençlerimiz için de zaten kapılar bir miktar kapalı. Bir üniversite mezunu gidip işte İŞKUR üzerinden geçici istihdam kapsamında çöp toplamak istemeyebilir. Bu çok doğal bir durum.


"Dersim'de göç furyası yaşanıyor; bunu durduracak hiçbir politika yok"

Bu yüzden Dersim'de ciddi bir genç göçü yaşandığını anlatan Karatay, "Gittikleri yerler de güllük gülistanlık değil, niteliklerinin altında işlerde çalışmak zorundalar, oralarda da ayrımcılıkla, dışlanmışlıkla, entegrasyon sorunlarıyla, dil sorunlarıyla baş etmek durumdalar. Şu anda kentte bir göç furyası yaşanıyor. Bunu durduracak hiçbir politika yok, hayvanını satan gidiyor" diye konuştu.

Son yıllarda Dersim'den Kanada'ya müthiş bir yönelim olduğuna dikkati çeken Gülnaz Gülmez Karatay, "Peki geride ne bırakıyorlar?" sorumuza ise şu yanıtı verdi:

Kalanlar için umutsuzluk bırakıyorlar. Yalnız yaşayan yaşlılar, ebeveynler bırakıyorlar. Yakın bir zamanda yaşlı bir ebeveyn intihar etti.
 

Gülnaz Gülmez Karatay.jpg
Prof. Dr. Gülnaz Gülmez Karatay

 

"İntiharın bulaşıcı niteliğini göz ardı etmeden, acıyı sessiz yaşamaya çalışın"

Ayrıca, taklit intiharlar kavramına da değinen Prof. Dr. Karatay, intihar eyleminin tabiatı gereği taklit edilebilir bir eylem olduğunu, o yüzden dikkatli yaklaşmak gerektiğini vurguladı:

Evet, taklit intiharlar yaşanıyor. Buna Goethe'nin Genç Werther'in Acıları romanından hareketle, Werther etkisi deniyor.  Kurgusal bir intihar anlatıldığı için, Almanya'da çokça vaka yaşanınca roman yasaklanmış, hatta diğer Avrupa ülkelerinde de yasaklanmış. Taklit intiharlar dediğimiz sorun Dersim için de geçerli. Bu noktada topluma bir çağrım olacak. Lütfen sosyal medya üzerinden intihar edenin fotoğrafını intihar yöntemini, biçimini paylaşmayı,  taziye mesajlarını sosyal medya üzerinden vermeyin. Çünkü aynı duyguları yaşayan bir başkası için bu tür davranışlar, teşvik edici faktör olabiliyor. İntihar edeni kahramanlaştırmaktan, aşırı indirgemeci şeylerden kaçınmak gerekiyor. Topluma çağrım, intiharın bulaşıcı niteliğini göz ardı etmeden acıyı sessiz yaşamaya çalışmaları.


"Dersim halkının ücretsiz erişebileceği travma ve terapi merkezi oluşturulmalı"

Peki, intihar edenin yakınları ya da toplum acıyı sessiz yaşasın ama ya devlet ve sivil toplum, onlar ne yapmalı?

Prof. Dr. Gülnaz Gülmez Karatay öncelikle ücretsiz bir terapi merkezinin artık bir ihtiyaç olduğuna vurgu yaptı:

Ben şu ana kadar tamamlanmış intihar yaşanan 7 aileyle görüştüm, dinamikleri farklı da olsa şu bir bir gerçek; araştırma ile birlikte terapi gereksinimi Dersim için çok öncelikli bir mesele. Muhakkak Dersim halkının ücretsiz erişebileceği bir toplumsal travma ve terapi merkezi oluşturulmalı. Bu yerel yönetim bünyesinde olabilir, bir dernek olarak faaliyet gösterebilir. Yani bir şekilde bunu başarmamız lazım. Maalesef ki Dersim'de onarıcı adalet kendini tecelli ettiremedi, o zaman bizim onarıcı birtakım yöntemler geliştirmeye ihtiyacımız var. Toplumun kendi kendini onarmayı başarması gerekiyor. Bunun için yapılar kurmalı, araştırma faaliyetleri yürütmeliyiz.


"Önce sorunu doğru tanımlamak gerekiyor"

Karatay sözünün bu noktasında adını vermeden Tunceli Belediyesi'ni de eleştirdi ve şunları söyledi:

Toplumsal yapılar arasında dışlayıcı bir dil yerine onarıcı barış, sevgi dili olmalı. Rekabetçi yapıdan kurtulup toplumun bütününe hitap edecek bir siyaset dili geliştirmeye ihtiyacı var Dersim toplumunun. Yakın bir zamanda gündeme geldi, bir ekmek fırınında 10 kişi çalıştırılacaksa en çok ihtiyaç duyan bireylerden oluşmalı. Toplumu ağlama modundan, kurban modundan çıkaracak politikalar geliştirmemiz gerekiyor. Ama bütün bunlardan önce sorunu doğru tanımlamak gerekiyor.


Dersim'de siyaset yapanlar bu sosyolojik ve psikolojik sorunu görmezden mi geliyor?

Son olarak, Dersim ve Dersimlilere yüklenen misyonlara da dikkati çeken Karatay, kentte siyaset yapanların bu sosyolojik ve psikolojik sorunu görmezden gelip gelmediğine dair sorumuza ise şu yanıtı vermeyi tercih etti:

Dersim'le ilgili birtakım yükleme değerler var, 'Dersimli bunu yapmaz, Dersimli böyle davranmaz, Dersimli eğitimlidir, Dersimli duyarlıdır, Dersimli hata yapmaz' diye. Bence bu yükleme değerlerle toplumu değerlendirmek, hatta yargılamak, bu konudaki hayal kırıklıklarını gündeme getirmek de bir şiddet biçimi. Bu aşırı yükleme değerlerin yaratmış olduğu hayal kırıklıkları da bazen telafi edilemez nitelikte olabiliyor. Halbuki Dersimliler travmatik bir toplum ve travmatik toplumların göğüs gerdiği güçlüklere sahip. Yani biz mükemmel olmak zorunda değiliz, kusurlarımız var, çünkü insanız.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU