Bana yolsuzluk hakkında sordular

Ekonomik açıdan sıkıntılı ülkelere bakarsanız yolsuzluk konusunda en fazla sesi çıkartıp eleştirenlerin, farkında bile olmadan bu yolsuzluğu koruma ekibinin üyeleri olduğunu göreceksiniz

İllüstrasyon: Fanatic Studio 

'Yolsuzluk' (bozukluk) kelimesi, bir ülkedeki ekonomik gerilemeyi teşhis ederken sıklıkla kullanılıyor.

Bu, yiyecek, içecek veya konutları çürüten hasarın görsel imgelerini çağrıştıran güçlü bir kelimedir.

Dünyadaki her maddeye sızabilir. Etli fasulye bozulur, hava bozulur, durgun su bozulur, demir bozulup pas tutar...

Peki, ekonomiyi mahveden bu yolsuzluk nedir?

Burada cevap size izlenimler şeklinde gelecek.

Çünkü bu kelime genellikle 'vicdansızlık' veya 'sorumsuzluk' gibi buna eşlik eden diğer ifadelerle ilişkilendirilir.

Siyaset dilinde bu kelime, zimmete para geçirme veya rüşvetle ilişkilendirebilir.

Tüm hayatınızı, çalıştıkları kurumu içi kuruyana kadar sağan bu vicdansız yozlaşmış hırsızların dört bir yanı sarmasından dolayı ekonominin mahvolduğunu veya şirketlerin çöktüğünü düşünerek geçireceksiniz.

Yozlaşmış kişileri aramak istiyorsanız, onları zenginlerin saflarında arayın. Çünkü düşük gelirli kişiler masumdur.

Ne zaman daha iyi bir ekonomik döneme dair insanların kalplerine umut tohumları serpmek isterseniz tek yapmanız gereken denetleyici makamlar tarafından yeni bir 'yozlaşmışın' tutuklandığını duyurmaktır.

Hayali bir klasik koşullanma, gerçekle yüzleşmekten daha kolaydır.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Buradaki şok edici gerçek, ekonomideki en büyük yolsuzluğun daha önce bahsedilen suçlularla bağlantılı olmamasıdır.

Bunlar tabii ki kovuşturmaya devam edilmesi gereken suçlardır. Ancak en büyük yolsuzluk, çoğu zaman temiz vicdanlı, dürüst niyetli ve düzgün davranışlı bir insan şeklinde karşımıza çıkar.

Bu kişinin tek bir kusuru vardır; o da kendisine verilen görevi yerine getirecek kadar liyakatli olmamasıdır.

Bu ister gerekli idari becerilere ya da yatırım göze sahip olmayan bir yönetici, isterse siparişleri zamanında yetiştirmede veya temizlik ve kaliteyi sağlamada iyi olmayan bir büfe çalışanı olabilir.

Bu durumda temiz niyetli ve düzgün davranışlı olduğunu görürsek bir insanı nasıl yolsuzlukla suçlayabiliriz?

Burada birini yolsuzlukla suçlamak ile yolsuzluktan konuşmak arasındaki farkı görüyoruz.

İkincisi çok daha tehlikelidir, hele de önce birincisine odaklanırsak. Sınırlı yetkinliğe ve zayıf becerilere sahip bir kişiyi ve aynı zamanda milyonlarcasını bulundukları konuma getirmek yolsuzluktur.


Merdivenin en altından başlayarak bir örnek vereceğim. Örnek vereceğim bu hayırsever köylü, hiçbir yurttaşını işsiz bırakmaz.

Bu kişi sayesinde işe girenler sadece kendisiyle bağlantıları olduğu için hiçbir yeterlilik sınavına tabi tutulmadan işlerini alırlar.

Söz konusu yardımsever kişi bu armağanları dağıtabilir çünkü kâr-zarar kavramı ile katı bir şekilde ilgilenmeyen firmalar ve sektörler var.

Gereksiz işler için maaş ödemelerine izin veren bir 'idari rahatlık' bulunuyor. Bütçesini üretime veya pazarlamaya yönlendirmek yerine maaşlara yönlendiriyorlar.


Yeryüzündeki nitelikli herhangi bir yerde, harcama kalemlerini karşılaştıran bir çizelgeye hızlıca bir göz gezdirilmesi bunu gösterecektir. Bunun için yönetimde bir Japon uzmanının olması gerekmez.

Ancak para kamu parasıysa ve şirket kamu sektörüyse ve bir çalışan az bir maaş alıyorsa, maaş kalemlerini gözden geçirmeye ne gerek var?

Denetim makamları kimseyi sorumlu tutmayacak ve kamuoyu davası açmayacaktır. Fazlalık çalışanlar 'rızkın kesilmesi' gibi belirsiz kavramlarla işten çıkarılmaya karşı korunuyorsa neden buna gerek duyulsun ki?

Bir sonraki adımda iş yönergeleri geliyor. Bu yönergeler çalışanı inceler ve kıdem terfisi verir.

Çalışanı şirketin tepe noktasına ulaştıramasa da bir departman başkanlığına taşır.

Bu yetki, ona 'aynı iyiliği' başkasına yapmasına izin verir.

Bu şekilde kusursuz, kapsamlı ve hayırsever bir 'yolsuzluk sistemi' oluşturulmaktadır.

Bu sistemin içinde ne zimmete para geçiren var ne de vicdansız tek bir kişi vardır.

Ancak mübarek sanki bir liyakatsizler cenneti!

Burası onlarca küçük yolsuzun çıkması ve bu görünmez yolsuzlukta hizmet alışverişi yapılması için müsait bir yer.
 


Şimdi, idari açıdan yetersiz olan bu 'takvaya uygun yaşayan' insanların eylemlerinden kaynaklanan zararın boyutu ile denetim makamlarının zimmete para geçirme veya rüşvet olarak tespit ettikleri faaliyetlerin zararının boyutunu karşılaştıralım.

Geçiştirdiğimiz gerçeği fark edeceğiz. Asıl yozlaşmamız, idari değerlerimizde gizlenen parayı israf edip bütçeyi sarsma eğilimimizdir.

Bu idari değerlerimiz, bir kamu kurumunda fazladan bir çalışanın bulunmasını kamu parasının israf edilmesi olarak algılamamakta, bunu kanunun sorumlu tutulacağı bir suç olarak saymamakta ve 'kârlılık' değerine hak ettiği değeri göstermemektedir.


İşte işin püf noktasına geliyoruz. Kapitalist ekonomik başarının sırrı samimi niyetler veya temiz eller değildir.

Bunun sırrı, kârlılık değerini yükseltmeyi ve bunu başarı maddesinin moleküler bileşeni -yani doğada bulunan en küçük biçimi- olarak başarmayı amaçlayan mantığa dayalı bir sistem oturtulmasıdır.

Küçük şirketten önce büyük şirket, kazanınca mutlu olan, kaybedince üzülen ve her halükarda emeğinin karşılığını parasıyla alan bir sahibi olan özel bir fonla yönetilmedikçe, kârlılık gerçek bir ulaşılabilir hedef olmaz.


Bu toplumlarda ekonomi idaresi, bu basit moleküler hedefe ulaşan sistemi kurmak için çok çalıştı. İdari, siyasi ve ekonomik yönlerden sorumlu tarafların bizlere ne ahlak, ne sorumluluk ne de vicdan dersleri vermeleri isteniyor. Aksine başarılı bir sistem formüle etmeleri isteniyor.

Tıpkı 'Atomik Alışkanlıklar' kitabının yazarının söylediği gibi:

Toplum, hedeflerinin düzeyine çıkmaz, bilakis sisteminin verimlilik düzeyine iner.


Böyle olmasaydı ülkelerin sloganları, durumları için güvenilir bir delil olurdu.

Ekonomik açıdan sıkıntılı ülkelere bakarsanız yolsuzluk konusunda en fazla sesi çıkartıp eleştirenlerin, farkında bile olmadan bu yolsuzluğu koruma ekibinin üyeleri olduğunu göreceksiniz.

Çünkü bu kişiler, yönetimin daha fazla merkezileştirilmesini ve daha fazla kamu sektörü olarak adlandırılan ortak sermayeye sahip şirketlerin olması için bastıran seslerin ta kendileridir.

Bu kişiler gereksiz çalışanları pozisyonlarında tutmayı veya piyasanın ihtiyaç duyduğundan daha fazla öğrenci yetiştirilmesine paralar dökmeyi savunurlar. En büyük yolsuzluk budur.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU