Epilepsi nöbetlerini önceden tahmin edebilen medikal sensörler geliyor

Epilepsi nöbetlerini önceden tespit edecek medikal sensör çalışmaları yapan Karolinska Enstitüsü'nden Dr. Onur Parlak, son gelişmeleri Independent Türkçe'ye anlattı

Sara hastalığı olarak da bilinen epilepsi, beyin korteksinde oluşan aşırı ya da ani nöron aktivitelerinin sonucu olarak meydana geliyor.  

Epilepsi, kısa ya da uzun aralıklarla tekrar eden nöbetlerle belirti veren bir nörolojik hastalık. Nöbetler 30 saniyeden 5 dakikaya kadar varan uzayabiliyor.  

Dünyada 60 milyona yakın epilepsi hastası olduğu düşünülüyor ve bunların yaklaşık 125 bini maalesef epilepsiye bağlı olarak hayatını kaybediyor.  

Geri kalan kişilerde ise epilepsi nöbetleri nöbetlerin yoğunluğuna ve sıklığına göre çeşitli yaralanmalara ve hayat kalitesinin ciddi anlamda düşmesine sebep olabiliyor.

Türk Nöroloji Derneği verilerine göre; her yıl yaklaşık olarak 2,4 milyon yeni epilepsi hastası ekleniyor. 

Epilepsinin tanımlanmış bir nedeni yok.  Ancak temel olarak birçok hastalıkta olduğu gibi genetik, yapısal ve metabolik faktörlere bağlı olduğu biliniyor.

Örneğin çoğu durumda epilepsinin, ciddi beyin hasarlarından, travmalardan, felçlerden, beyin tümörlerinden ya da beyinde oluşan enfeksiyonlardan kaynaklandığını biliniyor. 

Karolinska Enstitüsü'nden Dr. Onur Parlak, epilepsi nöbetlerini önceden tespit edecek medikal sensör çalışmaları yapıyor.

Bu projede, epilepsi hastalarının uzun süreli takibiyle olası epilepsi nöbetlerinin önceden tahmini yapılıp, ilaç salınım yöntemleriyle gerekli tedavileri üzerine çalışılacak. 

Dr. Onur Parlak, sensör çalışmaları hakkında son gelişmeleri Independent Türkçe'ye anlattı.
 


Avrupa'nın en prestijli proje desteklerinden biri olan Avrupa Inovasyon Konseyi (EIC) tarafından giyilebilir epidermal biyosensörler projesi 4 milyon euro ile destekleniyor. 

Proje, Avrupa'da epilepsi ve benzeri nörolojik hastalıkların araştırılmasının yanı sıra, yeni erken teşhis metotlarının geliştirilmesi için kullanılacak. 


"Epilepsi nöbetleri beyindeki hücrelerin kontrol edilemeyen değişikliklerden oluyor"

Epilepsi nöbetleri hakkında bilgi veren Dr. Parlak, "Epilepsi nöbetleri, normalde beyindeki elektriksel aktiviteler senkronize bir şekilde olmuyor. Daha çok birbirinden bağımsız lokal ölçekte gerçekleşiyor. Ancak kimi durumlarda, bir grup nöron anormal seviyede hareketleniyor ve aktif hale geliyor. Buna aslında nöron ateşlenmesi (neuron firing) deniyor. Bu aslında epilepsi nöbetlerinin de genel oluşum mekanizması. Aşırı nöron hareketlenmesi, beyindeki kimyasalların değişimi sonucunda oluşuyor" diye anlattı. 

Karolinska Enstitüsü’nden Dr. Onur Parlak.jpg
Karolinska Enstitüsü’nden
Dr. Onur Parlak

Beyindeki bazı kimyasalların değişimini takip etmek, epilepsi nöbetlerini de daha gerçekleşmeden tahmin edilmesine olanak tanıdığını kaydeden Parlak, "Karamsar bir komplikasyonu olan epilepsi de ani ve beklenmedik ölüm de denilen ve bizim kısaca İngilizce başlıktan çevirerek belki SUDEP diye kısalttığını bir komplikasyon üzerinde çalışıyoruz" dedi.

Dr. Parlak, "Bu tip epilepsi bazı komplikasyonlar biraz daha tahmini zor, çok da diğer nöbetler gibi uzun ve net epilepsi nöbetlerine sebep olmayan biraz daha gizli ilerleyen daha çok uykuda ya da hasta tek başınayken gerçekleşen ve ani ölümle sonuçlanma riski yüksek bir tür. Bu komplikasyon tüm epilepsi hastaları için aslında potansiyel bir tehdit ve tüm epilepsi hastaları için de genelde tedaviye cevap vermeyen yüzde 1'lik kısmı ciddi şekilde etkiliyor. Bu süreçte ilk kronik nöbet esnasında normal sürecinde seyreden kalp ve solunum hızı bir anda çok düşük değerlere iniyor. Hastanın hareketsiz, koma benzeri bir duruma düşmesine sebep oluyor. Yani normal bir insanda uyanma, irkilme sebep olabilecek kalp ve solunum hızındaki değişimler bu hastalarda etkisiz kalıyor. Yani çoğu hasta aslında uykusunda, uyanmadan müdahale edilemeden hayatını kaybediyor" şeklinde konuştu.

Çalışmalarında epilepsinin genel mekanizmasını ortaya çıkarmaya çalıştıklarını kaydeden Parlak, şu bilgileri paylaştı:

Biz hastanın nöbet başladığında uyanmasına sebep olan yapısal ve kimyasal değişimleri araştırıyoruz. Bunlara sebep olan belli başlı nörokimyasallar ve nöroendokrin moleküllerini inceliyoruz. Mekanizmayı anladıktan sonraki aşama ise aslında bu moleküllerin vücutta sebep olduğu fiziksel etkileri uzun süreli olarak ölçen cihazları yapabilmek. Çalışmaları laboratuvarımızda geliştirdiğimiz biyoelektronik cihazlar sayesinde yürütüyoruz.


Dr. Onur Parlak'ın, geliştirdiği cihazlarla deri üzerinden farklı molekülleri ölçme imkanı oluyor.

Bu cihaz, uzun süreli takip yapmayı ve ölçümler sonucu elde edilen verileri bilgisayarda ya da telefondaki uygulamalarda saklamayı sağlıyor. 

Elde edilen veriler yapay zeka, makine öğrenmesi algoritmaları gibi sinyal işleme analizleriyle epilepsi nöbetlerine sebep olan değişimleri ölçebiliyor.
 

 

Hedef: Küçük pratik biyomedikal sensörleri geliştirmek

Epilepsiyi önceden tahmin etmek için de çalışmalarını sürdüren Parlak, "Ama benim laboratuvarımda çalışma grubunun bu projedeki temel hedefi epilepsi nöbetlerine sebep olan ya da dolaylı olarak bu süreçten etkilenen belli başlı olayları hızlı bir şekilde analiz etmeye yarayan küçük pratik biyomedikal sensörleri geliştirmek. Bunları vücuda entegre etmeyi sağlayabilmek" ifadelerini kullandı.


Temel amaç önceden tespit ve bunun için önlemlerin alınması

Epilepsiyi önleyici ilaçlar da mevcut. Ancak hastaların yüzde 40'ı bu ilaçlara cevap vermiyor ve sürekli bir epileptik nöbet korkusuyla yaşıyorlar.

Bu yüzden sürekli hastanın değerlerini takip eden giyilebilir cihazların kullanılması birçok hastayı bu korkudan kurtardığı gibi epileptik nöbetlerden kaynaklı yaralanmaların ve ölümlerin de önüne geçilmesine yardımcı oluyor.  

Nöbet gerçekleşmeden hastanın değerlerinin takip ve önceden tespit edilmesi, epileptik nöbetler için daha gerçekleşmeden önlem almayı sağlıyor.

Bu tür hastalıklar için önceden tespitin hayati önem taşıdığını vurgulayan Dr. Parlak, "Nöbetler öncesinde, sırasında ve sonrasında beyinde vücudumuzun geri kalanında gerçekleşen nörokimyasal değişimleri ve bunların ikincil etkilerini anlayabilmek.  Bunu yapmazsak eğer zaten bu çalışmalar belirli bir seviyeye ilerleyemiyor" dedi.
 

 

"Bu sensörler sayesinde aslında hastaların uzun süreli takibi yapılabiliyor"

Çalışmalarında ilk olarak epilepsi hastalarından alınan örneklerin klasik yöntemlerle laboratuvarda analiz edildiğini kaydeden Parlak, "İlk resmi çekerek ne olup bittiğini anlamaya çalışıyoruz. Sonraki aşamada ise, hayvan deneyleri yapıyoruz ve bu süreci daha yakından kontrol edilebilir bir şekilde takip ediyoruz. Cihazları hayvanların sırtlarına yerleştirip, o hayvanlarda epileptik nöbetleri tetikliyoruz. Onlarda ne gibi değişimler olduğunu öncesinde, sırasında ve sonrasında anlıyoruz. Hayvan deneyleri yapmamızın sebebi de bu tarz kritik süreçleri insanların üzerinde deneme şansımızın olmaması ve riskin çok yüksek olmasından dolayı bu şekilde bir yöntem takip ediyoruz. Sonraki aşamada ise aslında benim de uzmanlaştığım konulardan biri olan, nöbet sırasında değişen nörokimyasalları ve endokrin moleküllerini anlamak ve bunlar için sensör geliştirmek. Bundan sonrası ise bu sensörler sayesinde aslında hastaların uzun süreli takibi yapılabiliyor. Bu verilerle bir sonraki nöbetin tahmini yapılabiliyor" değerlendirmesinde bulundu.

Dr. Parlak, sözlerine şunları ekledi:

Bu sensörler ile uzun süreli analizlerle beraber tahmini yapılabilen nöbetlerin engellenebilmesi hedefleniyor. Tahmin etmek başlı başına bir çözüm değil. Sonraki aşama dizayn edilen bu sensör ilaç salınım sistemleri de ekleyebilmek, yani öngörülen epilepsi nöbeti gerçekleşmeden onu engelleyen adımlar atabilmek, ilaçlar geliştirip bunu aynı anda vücuda enjekte edebilmek. 


Geliştirdikleri bu ürünün ortaklarının da katkıları sayesinde hastalara ulaşabileceğini söyleyen Dr. Onur Parlak'a göre, böyle bir üretim süreci için süre vermek çok da doğru değil.

Epilepsi nöbetlerini önceden tahmin edebilen medikal sensörlerin ne zaman kullanıma hazır olacağı henüz belli değil.

Dr. Parlak son olarak, toplumun bazı noktalarda dikkat etmesi gerektiği konusunda şu uyarılarda bulundu:

İnternette ve medyada geliştirilen bir tanı kiti ve benzeri şeyler yakında eczanelerden alınabilir gibi söylemler kulağa çok hoş geliyor. Çok heyecanlandırıcı, aslında bizim de yapmak istediğimiz bir şey ama bazen gerçekçi olamayabiliyor. Hem biz bilim insanları hem de bilimsel haberleri paylaşanlar açısından çok iş düşüyor aslında bizlere çünkü bu tür haberler hastalar da beklentiye yol açabiliyor ya da hastaları zaman zaman hayal kırıklığına uğratabiliyor.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU