Güncel savaşlarda iki farklı yöntem

Kim bilir, Ortadoğu'daki savaş modeli de gelişebilir, örgütlü ve şu anda şekillenmekte olan küresel eğilimle daha uyumlu hale gelebilir. Ama bu durumda bile, böyle bir süreç çok yavaş ve dolambaçlı bir şekilde ilerleyecek

Tahran'da bir suikast sonucunda vurularak öldürülen İran Devrim Muhafızları'nda görevli Albay Sayad Hüdayi için cenaze töreni düzenlendi / Fotoğraf: Fatemeh Bahrami/AA

Bugün İran ile İsrail arasında yaşananların savaş dışında başka bir adı yok.

Bu, Kasım Süleymani olsun ya da olmasın, İsrail'de bir Likud hükümeti ya da Likud karşıtı bir hükümet olsun bir savaştır.

Bu savaşın çoğu Suriye topraklarında ve üzerinde gerçekleşiyor, ancak bazı bölümleri İran ve İsrail'in yanı sıra Irak ve Lübnan'da geçiyor. Bu savaşın son büyük hadisesi, İran Devrim Muhafızları subayı Seyyad Hüdayi suikastıydı.

Bu savaşın biçimleri, kara, hava ve siber saldırılar, doğrudan eylemler ile yerel ajanların görevlendirildiği eylemler arasında değişiyor. Bazıları da mevcut statükoyu siyasi olarak değiştirme girişimleri biçiminde.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bunların hepsi, Rusya'nın Suriye'den kademeli olarak çekildiğine ve İran'ın Rusya'nın bıraktığı "boşluğu doldurmaya" yöneldiğine ilişkin söylentilerin ışığında büyümesi beklenen savaşı şekillendiriyor.

Söz konusu söylentiler doğruysa, bu, iki taraf arasındaki mesafeleri kısaltıp temas noktalarını artıracak.

Ayrıca, Tel Aviv'in Moskova ile yaptığı anlaşmalara dayanan temkinliliğinin geri kalanını da ortadan kaldıracak.

Tahran'ın Halep Havaalanı, Palmira Havaalanı ve Humus'taki mühimmat depolarının yanı sıra bu bölgeleri çevreleyen düzinelerce kasaba ve köyü ele geçirdiği haberleri doğruysa tablo daha da karanlık görünüyor


Buradaki paradoks, İran-İsrail savaşı dünyadaki savaş ortamından yararlanıyor olsa da, bu savaştan önce başlaması ve ondan bağımsız olması.

İran, Moskova'ya sempati duymasına rağmen Rusya'nın Ukrayna'ya karşı savaşına katılmıyor.

İsrail de nihayetinde Ukraynalılara daha yakın olmasına rağmen, Rusya'ya karşı savaşında Ukrayna'nın yanında savaşmıyor.

Tahran-Tel Aviv savaşının temel etkeni olmaya devam eden İran nükleer projesiyle ilgili olarak, İsraillilerin Joe Biden yönetimindeki Amerikalılarla ortak bir strateji paylaştığını söylemek de zor.    

Türkiye'nin koşullarında ve politikalarında ise paralel küçük savaşlar teorisi geçerli. Kuzey Suriye yönelik yeni bir operasyon tehdidi ne ABD ne de büyük olasılıkla Rusya tarafından kabul edilmeyecek.

Buna ilaveten Türkiye, biri İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya katılmasını engellemek, diğeri ise Yunanistan'ı siyasi ve stratejik olarak kuşatmak amaçlı iki siyasi savaş veriyor.

Nitekim Recep Tayyip Erdoğan, ülkesini Yunanistan ile bir araya getirecek stratejik konsey toplantısını iptal etti ve Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis'i sert bir şekilde hedef aldı.

Türk anlatısının doğruluğu bir yana, bu iki siyasi savaş, Erdoğan'ın muhalifleriyle mücadelesinin NATO'ya bağlılığına kesinlikle daha ağır bastığını gösteriyor.

Türkiye'nin tavrı Asya'daki saflaşmalarla tamamen çelişiyor. Japonya geçtiğimiz günlerde kendisi ile ABD, Avustralya ve Hindistan'ı içeren "Dörtlü Güvenlik Diyaloğu" (QUAD) zirvesine ev sahipliği yaptı.

Bu zirvenin bir sonucu olarak Pekin, Tayvan'ın statükosunu zorla değiştirmeye çalışmaması konusunda uyarıldı. Başkan Biden, askeri manevralarını yoğunlaştırarak "ateşle oynadığını" söylediği Çin tarafından işgal edilmesi halinde ülkesinin "askeri olarak" Tayvan'ı savunacağını açıkça deklare etti.

Biden'ın "belirsizlik siyasetinin" sona erdiğini deklare eden açıklamaları, Avustralya ve Hindistan gibi Çin'in emelleri konusundaki endişesini gizlemeyen Japonya'nın Başbakanı Kişida Fumio tarafından da onaylandı.

Biden'ın açıklamalarıyla başlattığı şeyi, ülkesinin Çin'e yönelik stratejik vizyonunu açıklayan Dışişleri Bakanı Anthony Blinken tamamladı.

Çin'i sadece dünya düzenini değiştirme arzusunda değil, aynı zamanda bunu gerçekleştirecek çok yönlü güce sahip tek ülke olarak nitelendiren Blinken'a göre, bu nedenle Çin, küresel sistem için uzun vadeli ve en ciddi meydan okuma.
 


Çin ise yanıt vermekte gecikmedi. QUAD Zirvesi'nden saatler sonra Japonya, liderlerin toplantısı sırasında Çin ve Rus askeri uçaklarının Japonya Denizi ve Doğu Çin Denizi üzerinde ortak devriye uçuşu icra ettiklerini duyurdu. Bu, Japon Savunma Bakanı tarafından "provokatör" bir adım olarak değerlendirildi.

Mutabık kalınan bu stratejiyi tamamlaması için Biden, ekonominin de savaş alanına sürüleceğini duyurdu.13 ülkenin katılacağı uzun vadeli bir ekonomik plandan söz etti.

Gözlemcilere göre planın amacı, Asya'yı Çin'e artan ekonomik bağımlılığından kurtarmak. Buna paralel olarak, yeni Güney Kore Devlet Başkanı Yoon Suk-yeol CNN kanalına, Çin'in müttefiki Kuzey Kore'yi yatıştırma zamanının sona erdiğini ve artık herhangi bir ortak müzakerenin, Kuzey Kore lideri Kim Jong Un'un doğrudan katılımıyla başlaması gerektiğini söyledi.


Kim bilir, Ortadoğu'daki savaş modeli de gelişebilir, örgütlü ve şu anda şekillenmekte olan küresel eğilimle daha uyumlu hale gelebilir. Ama bu durumda bile, böyle bir süreç çok yavaş ve dolambaçlı bir şekilde ilerleyecek.

Bu arada ve ikinci bir açıklamaya kadar şunu söyleyebiliriz; Ortadoğu ve Uzak Doğu'daki savaş yöntemleri arasındaki farklılık, iki bölge, dünyanın geri kalanına etkileri, dünyanın geri kalanının onlara etkilerine dair anlamlı ve önemli bir göstergedir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Sema Sevil

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU