Yeni bir dil öğrenmek neden çok değerli?

“Başka bir kültürün dilini öğrenmek, o kültürü doğru bir biçimde anlamak için atılan ilk adımdır”

Onlarca "süper dilbilimcinin" söylediğine göre herkes başka bir dilde ustalaşabilir (The Independent)   

1969 Temmuz’u çok önemli bir keşifin gerçekleştiği aydı. Hayır, Apollo 11 görevinden bahsetmiyorum. Neil Armstrong ve Buzz Aldrin’in çıktığı ay yürüyüşünü küçümsemiyorum tabii ki. Ama benim o ay bilinmezliğe doğru çıktığım yolculuk, şu ana kadar hiçbir astronotun karşılaşmadığı bir zorluktu.

Yabancı bir yere ilk defa indiğim zamandı, herkes Fransızca konuşuyordu. 

Çok da durgun olmayan Manş Denizi’nden Dieppe’ye günübirlik bir gezi için geçen Crawley öğrencilerinden biriydim. 

Gemideyken denize ait ahenksiz sesler Villandry’a ulaşınca azalmış, onlarca kişi ilk kez yabancı bir ülkeye ayak basmıştı.

Fransa sınırlarını geçmek kolaydı; öğretmenlerimiz üzerinde adımızın yazdığı pasaportlara sahipti ama “dil sınırını” aşmak zordu.

Benim okulumda öğretilen ikinci dil Fransızca yerine Rusça’ydı. Muhtemelen bunun nedeni Sovyetler Birliği’yle uluslararası dayanışmaydı. 

Normandiya daha yakın olsa da ileri görüşlü bir idealizmle Novosibirsk’de sohbet edeceğimiz düşünülmüştü.  Ne de olsa 21. yüzyıla gelindiğinde SSCB ve Birleşik Krallık en yakın dost olacaklardı.

Başlangıç seviyesinde Fransızca bile konuşamazken kıyıya ayak bastığımda gördüğüm tek şey gramofonda duyduğum Fransızca şarkı sözleriydi.

Fairport Convention’ın, Bob Dylan’ın “If you’ve gotta go” şarkısına getirdiği farklı yorum sayesinde “Si tu dois partir” i anlayabiliyordum. Şimdi fark ediyorum da “tu” çok da uygun olmayan bir yakınlık anlamına geliyormuş.

En azından o yaz Fransızların diğer 20 hitini tadamadım: Mesela duygusal, yalnız yetişkinlerin sevdiği “Je t’aime…moi non plus”gibi... Rusya’da ise bu tarz şarkılar yazılmıyordu.

Google Translate 20 yıl önce icat edilmiş olsaydı Jane Birkin ve Serge Gainsbourg’un yetişkinlere özgü “Seni Seviyorum…Ben Seni Sevmiyorum” anlamına gelen şarkısını bir şekilde dinleyebilirdim.

 

 

Mırıldansa da, konuşulsa da, yazılsa da dil dediğimiz şey bir koddur: Bir ses veya şekil dizisinin bir teklifi, fikri ya da düşünceyi kendi beynimden başkasına aktarmamı sağlar.

Bilgisayarlar yabancı bir menüyü bir uygulama yardımıyla tek dokunuşta çevirerek, turistlerin kodu kırmasına yardımcı olabilir.

Yine de insanlığın paylaştığı sohbetlerin yerini dolduramaz. Karşındakinin konuştuğu dille konuştuğunuz zaman, yolculuğunuz zenginleşir ve bir kültürün kilidini açmış olursunuz. 

Geçen sonbahar Slovenya’nın başkenti Ljubljana’da gerçekleştirilen Polyglots Konferansı’ndan başlayarak, geçtiğimiz 8 ay boyunca birden çok dili konuşabilen “süper dilbilimcilerle” tanıştım.

BBC World Service için, birden çok dil bilen insanların ortak özelliklerini ve 10, 20 hatta 50 dili nasıl öğrendiklerini anlatan bir radyo programı hazırlamak istiyordum. Ayrıca gezginler için önemli olan bu özelliğin süper güçler gerektirip gerektirmediğini öğrenmeliydim. 

Ama hayır, onlarca süper dilbilimcinin söylediğine göre herkes başka bir dilde ustalaşabilirdi.

Birden çok dil konuşan Thomas Jayes şunu vurgulamıştı:

Başka bir kültürün dilini öğrenmek, o kültürü doğru bir biçimde anlamak için atılan ilk adımdır ve eğer başka bir kültürü anlarsanız, o kültüre ev sahipliği yapan ülkeyle problem yaşamanız daha az olasıdır.

Thomas bir tercüman. Yaptığı iş, Avrupa Parlamentosu’ndaki kişilerin birbirini anlamasını sağlamak.

Gauloises marka sigara dumanını solumam, en cesur astronotu bile ürkütebilecek Fransız su tesisatıyla savaşmam, o okul gezisinden kalan diğer şeyler. Yine de uzaklardaki egzotik dünyadan büyülenmiş bir şekilde Newhaven’dan tekrar yelken açtım.

Dieppe’de başladığım yolculuktan bu yana, komşularımı ve onların ilginç alışkanlarını anlayacak kadar Fransızca öğrendim. Ayrıca çat pat Almanca ve İspanyolca biliyorum. Polyglots Konferansı’nda verilen ücretsiz yerel dil dersleri sayesinde Slovence’ye de başladım.

İngilizlerin ya da birkaçının Avrupa’ya sırt çevirmeye başladığı bu dönemde başka bir dili konuşmanın sunduğu empati her zamankinden daha önemli.


 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

https://www.independent.co.uk/travel

Independent Türkçe için çeviren: Çağla Üren

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU