Artık her yıl en sıcak olmaya aday

Dünyanın en sıcak 10 yılı, 2010-2021 yılları arasında yaşandı. 2016’da, küresel ölçekte sıcaklık, sanayi öncesi döneme göre 1.2 derece fazla ölçüldü. Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu'na göre, bu eğilimde 2022'nin en sıcak yıl olma ihtimali kuvvetli

Fotoğraf: AA

Küresel ısınma, dünyanın temel sorunlarından ve bu sorunun çözümü için zamanla yarışıyoruz.

Son yıllarda kaydedilen sıcaklık rakamları da küresel ısınmayla ilgili endişelerimizin haklılığını ortaya koyuyor.

1880'den bugüne kadar dünyanın en sıcak 10 yılı, 2010-2021 yılları arasında yaşandı. Anadolu Ajansı'nın yeni çevre projesi yeşilhat'ın haberine göre, en sıcak yıl olarak kayıtlara geçen 2016'da, küresel ölçekte sıcaklık, sanayi öncesi döneme göre 1.2 derece fazla ölçüldü.

Geride bıraktığımız son yıl olan 2021'de, sıcaklık, sanayi öncesi dönemin 1.1 derece üzerinde gerçekleşti. 2021; ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer Dairesi'nin (NOAA) verilerine göre en sıcak 6. yıl oldu.

Gidişatı durdurmak için uluslararası alanda başlatılan en önemli girişim, 2015'te imzalanan Paris İklim Anlaşması oldu. Anlaşma, küresel ısınmanın, sanayi öncesi döneme göre 2 derecenin altında tutulmasını, sınır hedefin ise 1.5 derece olmasını öngörüyor.

Özellikle 2000 yılından itibaren bugüne kadarki rakamlar, sınır hedefe yaklaşıldığı yönündeki endişeleri artırıyor. NASA Goddard Institute for Space Studies verilerine göre 2000 ile 2021 yılları arasındaki sıcaklıkların sanayi öncesi döneme göre artışı şu şekilde gerçekleşti:


Uzmanlara göre 2022'nin de en sıcak yıllar tablosuna girmesi büyük olasılık.

O uzmanlardan biri de İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu.

Kadıoğlu, “Bu sıcaklık eğiliminde 2022'nin en sıcak yıl olma ihtimali kuvvetli fakat bunu hep birlikte yaşayıp göreceğiz” diyor ve ekliyor:

Bir de şu var, ‘2022 sıcak olacak' denilince sanmayın ki her gün çok sıcak olacak, bu bir ortalamadır. Soğuk-sıcak-soğuk ölçümleri yapılır ve bunun ortalama rakamı elde edilir. Bazen sıcak olan günlerin sayısı ortalamadan yüksek olduğu zaman, ortalama da otomatikman biraz fazla sıcak çıkar. Yükselen sıcaklıkların eğilimi üzerinde, her bir yılın bir önceki yıllardan daha sıcak olma ihtimali oldukça kuvvetli olduğu için bu durum 'sıcak olabilir' gibi bir ihtimali ortaya koyar. Bu durum da bizim için ısınarak giden bir çerçeve çizer ve bu, iklimde alarm çanlarının çalması anlamına gelir.


Doğal afetlerin sayısı ve yıkıcılığı arttı, Türkiye ilkleri yaşadı

Küresel ısınmayla birlikte gelen iklim değişikliği; genel mevsim seyirlerini değiştirmesi ve ortalamanın üzerinde veya altında sıcaklıklara neden olmasıyla, beraberinde birçok doğal felaketi de getiriyor. Kuraklık, çölleşme, kum fırtınaları, orman yangınları, seller, kasırgalar, yükselen deniz seviyeleri bunların başlıcaları.

Bu doğal afetler, 2021 yılında dünyanın farklı bölgelerini farklı şekillerde etkiledi.

ABD'nin kuzeybatısı ve Kanada'nın batı bölgelerinde Haziran ayının son haftasında aşırı sıcak hava dalgası görüldü. Kanada'nın Pasifik Okyanusu kıyısındaki British Columbia-Lytton'da, termometreler 46,6 santigrat dereceyle bugüne kadarki en yüksek sıcaklığı ölçtü.

Ağustos ayı sonlarında gerçekleşen ve ABD ile birlikte Küba, Venezuela, Jamaika ve Kolombiya gibi ülkeleri de etkileyen İda Kasırgası, 115 kişinin ölümüne neden olurken bu ülkelerde hayatı durma noktasına getirdi.

Screen Shot 2022-04-01 at 20.35.33.png


Afet, 75.5 milyar dolarla, ülke tarihindeki en çok maddi zarara neden olan 5. tropikal kasırga olarak kayıtlara geçti.

2021'de Atlantik'te ortalamanın üzerinde aktiviteler meydana geldi. 7 kasırga dahil 21 fırtına yaşanırken bu, bir yıl içinde gerçekleşen 3'üncü en yüksek fırtına sayısıydı.

Afrika kıtasında en sıcak üçüncü yıl olan 2021, Avrupa'ya Lucifer hava dalgasını getirdi. 11 Ağustos 2021'de İtalya'nın Sicilya Adası'nda 48.8 derecelik rekor bir sıcaklık ölçüldü.

İklim değişikliğine bağlı doğa olaylarından Türkiye de etkilendi. İzmir'in Çeşme ilçesinde Şubat ayında yaşanan ve 18 kişinin yaralandığı hortum, Mayıs ayında Marmara Denizi'nde görülen deniz salyası (müsilaj), Kastamonu'nun Bozkurt ilçesinde 11 Ağustos'ta meydana gelen ve 82 kişinin hayatını kaybettiği, 15 vatandaşın da kaybolduğu sel felaketi ile Antalya ve Muğla'da yaşanan orman yangınları Türkiye için boyutları bakımından bir ilkti.

2022'de ne gibi ilkler yaşanacağını bilemiyoruz ama bu tür felaketlerin sayılarının artacağını tahmin edebiliyoruz.

"İklim değişikliği kum fırtınası sayısını artırıyor"

Örneğin Ankara'da 2020 yılının eylül ayında yaşanan kum fırtınası gibi olayların önümüzdeki dönemde daha sık yaşanacağı düşünülüyor.

“Türkiye'de ileriki zamanlarda kum fırtınaları daha çok olacak, bulunduğu mevsime ve toprağın durumuna göre bunlar görünür hale geliyor.” diyen Prof. Dr. Kadıoğlu, bu noktada da iklim değişikliğine dikkat çekiyor:

Kum fırtınasında önemli bir detay vardır, bu da iklim değişikliği meselesidir. İklim değişikliği, kum fırtınasını oluşturmuyor ama iklim değişikliği kum fırtınasının sayısını, şiddetini, süresini veya gerçekleştiği yerleri değiştiriyor ve artırıyor. 'İklim değişmeseydi kum fırtınası olmazdı' diye bir ifade kullanamayız çünkü dünya var olduğundan bu yana iklim her zaman değişmiştir, bu anlamı çıkartamayız.

"Kuraklıkta kriz yönetimi yoktur, risk yönetimi vardır"

Belirli bir süre içinde gerçekleşen doğal afetler dışında iklim değişikliğinin getirdiği bir de büyük bir kriz var: Kuraklık.

Anadolu'nun yarı kurak bir bölge olduğunu anımsatan Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, "Hititler, Urartu ve Asurlular itibarıyla sürekli kuraklıkla mücadele edilmiştir. Anadolu'da Asurlular ilk barajları, hidrolik yapıları ve kanalları yapmışlar. Bu kanalların bazıları hala kullanılıyor, dolayısıyla biz zaten kurak topraklara sahibiz fakat bu durum iklim değişikliği nedeniyle daha da kurak hale geliyor" değerlendirmesinde bulunuyor.

Türkiye'de su sıkıntısı ile kuraklığın çok fazla karıştırıldığını dile getiren Kadıoğlu, "Su sıkıntısının pek çok nedeni var, kuraklık ise bunlardan bir tanesidir. Kuraklığı önlemek mümkün değil çünkü atmosferden zorla yağmur yağdıramazsınız ama su sıkıntısını önlemek için pek çok şey yapılabilir" diyor.

Kadıoğlu, kuraklığın gelip geçici bir şey olmadığını anlatarak, şunları söyledi:

İklim değişikliği, kuraklığın tersine, Türkiye'de yağışları artırsa bile su yine yetmez. Çünkü suyu yönetmek için havayı, suyu yağmuru, yeraltı ve yer üstünü takip etmek lazım. Kuraklıkta kriz yönetimi yoktur, kuraklıkta risk yönetimi vardır. Su bittiği zaman yapacak bir şey kalmıyor çünkü su bitmeden tedbir almak gerekiyor. Suyun izlenmesi lazım bunun için de kuraklıkla mücadele planı gerekiyor.

 

AA

DAHA FAZLA HABER OKU