AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut: AB'nin mali yardımlarında genel bir değişiklik olacak

Büyükelçi Meyer-Landrut, Independent Türkçe'ye konuştu

Paris İklim Anlaşması'nı onaylayan ülkelerin, küresel sıcaklık artışının 2 derecenin olabildiğince altında mümkünse 1,5 dereceyle sınırlandırmak ve 2053 yılına kadar sera gazı emisyonlarını sıfırlamak için taahhütlerini yerine getirmesi gerekiyor.

Paris İklim Anlaşması, Türkiye'ye iklim değişikliği ile mücadele konusunda birçok sorumluluk yüklüyor.

İklim değişikliği ile mücadelede Avrupa Birliği nasıl bir yol izleyecek?

Ülkelerin deklarasyonları kendilerini mi bağlayacak, yoksa bu süreçte AB destek olacak mı?  

Türkiye'ye özel destekler olacak mı? Öncelikler neler olacak?  

İklim değişikliği ile mücadelede neler yapıldığını ve hedeflenen çalışmalarla ilgili son gelişmeleri AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut'tan öğrendik. 
 


Avrupa Birliği'nin iklim değişikliğiyle mücadelesine Yeşil Anlaşma dediklerini söyleyen Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut, "Tüm alanları kapsayan, yatay bir politika olacak. Küresel ısınmayla mücadele veya iklim değişikliğinin yarattığı riskler veya zararlar enerji, ekonomik kalkınma, tarım ve ulaştırma gibi tüm politikalarımızda yatay olarak ele alınacak" dedi.

 

"Kim kirletirse, o ödeyecek"

Karbondioksit azaltımı veya 2050 yılına kadar CO2 nötr hedeflerine ulaşılmasında kilit aracın, CO2 emisyonlarının fiyatlandırılması olduğunu kaydeden Büyükelçi Meyer-Landrut,  "Avrupa'da buna emisyon ticareti sistemi adını veriyoruz. Bir diğer ifadeyle 'kim kirletirse, o ödeyecek.' Zaman içinde CO2 emisyonları daha da pahalanacağı için bu yaklaşımın, insanları azaltılmış CO2 veya CO2 yayılımı sıfır üretime yöneltmesini bekliyoruz.  Bu dönüşümün teşvikine yönelik politikalarımız olacak. Örneğin daha fazla yenilenebilir enerjiyi, daha fazla elektrikli araba kullanımını teşvik eden; tarım faaliyetlerinde daha az CO2 salınımı sağlayan uygulamaları destekleyen politikalar olacak. Yani bir tarafta fiyatlandırma sistemi yer alırken, diğer tarafta da yeni teknolojileri tercih edenlere verilecek destekler olacak" şeklinde bilgi verdi.  

AR-GE'nin önemini vurgulayan Büyükelçi Meyer-Landrut, şu açıklamalarda bulundu:

AB'nin yeni araştırma programı büyük ölçüde, karbon-nötr veya karbon-pozitif yönde gelişime odaklanıyor. Amacımız nötr karbon düzeyine ulaşmaksa, yeni ve modern teknolojilere ihtiyacımız var, çünkü günümüz teknolojileri bunun için yeterli değil. Yani üçüncü ayak yeni teknolojilere dönük AR-GE çalışmaları. Özetle: fiyatlandırma, destekler ve araştırma.
 

(4).jpeg
Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut, Independent Türkçe için Esra Öz'ün sorularını yanıtladı / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

Türkiye'ye yönelik özel bir destek söz konusu mu? 

AB'nin üye devletler ve Birlik ekonomisine yönelik stratejisinden bahseden Büyükelçi Meyer-Landrut, Türkiye'ye özel destekleri hakkında şu bilgileri paylaştı:

Elbette bu konunun küresel bir boyutu da var. AB açısından önemli bir konu olan Gümrük Birliği'nin bir parçası olarak Türkiye'nin de burada önemli bir yeri var. Türkiye ile işbirliği açısından öncelikle tekrar araştırma konusuna dönmek istiyorum. Türkiye, AB'nin araştırma programı olan Ufuk Programı'nda yer alıyor. Türkiye'deki araştırma dünyası burada sunulan imkânlardan faydalanabilir. İkinci olarak özellikle uluslararası finansman kuruluşlarının Yeşil Dönüşüm konusunda Türkiye'yi kredilerle desteklemeleri için yatırım imkânları oluşturuyoruz. Türkiye'ye doğrudan destek verdiğimiz IPA ve tarım alanındaki IPARD programlarımız aracılığıyla da Türkiye'nin Yeşil Dönüşümünü olabildiğince desteklemeye odaklanacağız.


"Tüm alanlarda işbirliğine ve desteğe ihtiyacımız olacak"

Uluslararası bir anlaşma olan Paris Anlaşması'na AB üyesi devletler ve pek çok ülke gibi Türkiye'nin de bu anlaşmanın tarafı olduğunu hatırlatan Büyükelçi Meyer-Landrut, "Anlaşma, bir takım hedefler belirliyor. Şimdi taraf ülkelerin, imza attıkları bu hedefleri yerine getirmek üzere ulusal stratejilerini oluşturması gerekiyor. Yeşil Dönüşüm için bahsettiğim destek, Türkiye'nin Paris Anlaşmasında yer alan hedeflere ulaşmasına da yardımcı olacak.  Tüm alanlarda işbirliğine ve desteğe ihtiyacımız olacak. Önemli olan şey, kredi kaynaklarının harekete geçirilebileceği, sürdürülebilir nitelikte, doğru projelerin üretilmesi. Örneğin araştırma alanında CO2 emisyonlarının azaltılmasına yardımcı olacak teknolojilerin geliştirilmesi için destekler. Bunun yanında yurttaşların tutumlarını neden değiştirmesi gerektiğine dair farkındalık çalışmalarında da işbirliğimiz devam edecek. Tüm bunlar bir araya gelecek ve ulusal stratejiyi destekleyecek. Böylelikle hep beraber başarıya ulaşacağız" şeklinde konuştu. 
 

(2).jpeg
Fotoğraf: Independent Türkçe​​​​​​​

 

"Ülkeye dönük bütçe diye bir şey söz konusu değil"

Bütçenin henüz belirlenmediğini belirten Büyükelçi Meyer-Landrut, konu hakkında şu değerlendirmede bulundu:

Zaten işin güzelliği de burada. Örneğin Araştırma Programı için büyük bir bütçe var. Şimdi en iyi projeye sahip olanlara destek verilecek. Örneğin, sürdürülebilir kentler konusunda projesi en iyi olan, ödemesi kolay kredilere ulaşabilecek. Bu itibara, projelerinin desteklenebilmesi, bu fonlardan ve sonuçta elde edilecek çözümlerden faydalanabilmesi için Türkiye'nin yapması gereken şey, bir "uygulanacak projeler" listesi hazırlamak ve araştırmacılarını, Avrupa araştırma alanında çalışmaya yönlendirmek. Ama şunu da ekleyeyim, üye devletlere yönelik olarak da bireysel bir bütçe bulunmuyor. Yani ülkeye dönük bütçe diye bir şey söz konusu değil. Burada mesele, en iyi, en umut vaat eden araştırmaya veya en iyi, en umut vaat eden sürdürülebilir projeye finansman ayrılması. Bunu, bireysel olarak ülkeye bütçe ayrılmasından ziyade bir çeşit rekabet gibi düşünmek gerekiyor.


"Temel finansman desteği, büyük hibelerden ziyade kredi ve araştırma desteği olarak sağlanacak"

"Bugüne kadar, iklimin korunması ve bu dönüşümle ilgili olarak Türkiye'ye yönelik birçok desteğimiz oldu" diyen Büyükelçi Meyer-Landrut,  sözlerini şöyle tamamladı:

Örneğin ülkenin farklı yerlerinde belediye altyapısı, atık su ve atık yönetimi çalışmalarında Türkiye'ye yaklaşık 1.5 milyar Avroluk ciddi bir destek verdik. Yine ulaşımın modernizasyonu ve modern demiryolu bağlantılarıyla ilgili olarak da yüz milyonlarca Avroyu bulan destek sağladık. Önümüzdeki dönemde de ulaştırma alanında çalışmaya devam edeceğiz. Belediyelere modern, akıllı kent içi ulaşımı geliştirmelerinde yardımcı olacağız. Her kentin kendi özellikleri olduğu için uyarlama yapılması gerekebiliyor. Tüm bu çalışmalar devam edecek. Ancak, temel finansman desteği, büyük hibelerden ziyade kredi ve araştırma desteği olarak sağlanacak.  Burada genel bir politika değişikliği görüyoruz. Bu yalnızca Türkiye'ye dönük değil; AB'nin mali yardımlarında genel bir değişiklik.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU