Cumhuriyetin ilk kilisesi için geri sayım başladı: Süryani toplumu ibadethanesine kavuşuyor

70 yılı aşkın süredir İstanbul'da var olan Süryani toplumu, inşa ettikleri cumhuriyet tarihinin ilk kilisesinin inşaatında sona yaklaştı

Kolaj: Independnet Türkçe

Mezopotamya'nın kadim toplumuydular. Ancak tarihi, güçlü kökleri de olsa bu toprakların sayıca az olan diğer dini ve etnik toplumları arasında kaldılar. Hatta Lozan Anlaşması'nın dışında tutulunca adeta azınlık içinde azınlık kaldılar.

Ne bir okul ne de bir kilise… Yıllarca hiçbirini açamadılar. Tüm aidiyetlerini Güney Doğu'da bırakan Süryani toplumu kent hayatında kimliğini kaybetme riski ile karşı karşıya kalırken, 2003 yılında çıkan 24 Ocak 2003 tarihli Vakıflar yönetmeliği ile azınlık sayılabildiler ve bu tarih itibarıyla Güney Doğu'dan Batı'ya göç eden nüfusu için bu tarih itibarıyla kolları sıvamaya başladı.  

70 yılı aşkın İstanbul'da olan Mezopotamya'nın kadim topumu o günden bugüne epeyi yol kat etti. 

Süryani toplumunun Güney Doğu'dan Batı'ya göçü 1950'lilere dayanıyor. Bugün yaklaşık 26 bin Süryani'nin 17 bini İstanbul'da yaşıyor. 

Beyoğlu Süryani Kadim Meryem Ana Kilisesi Vakfı Başkan Yardımcısı Kenan Gürdal, 1960'lı yıllardan sonra Mardin'deki Süryani toplumunun neredeyse tamamının ayrıldığını söylüyor.

Süryanilerin önce Kumkapı ve Laleli'ye yerleştiğini daha sonraki yıllarda da Yeşilköy'ü kendilerine mesken tutuklarını dile getiriyor. Süryani toplumu Yeşilköy'e yerleşince yakında bir kiliseye ihtiyaç duyar.

Onlara kapılarını Latin Katolik Kilisesi açar. Bugüne kadar Yeşilköy'de Latin Katolik Kilisesi'ni kullanan Süryanilerin diğer semtlerindeki ibadethane ihtiyacını ise yine dindaşları karşılar.

Gürdal, Moda'daki Katolik Kilisesi, Samatya'daki Rum Ortodoks Kilisesi ile birlikte toplamda 7 kilisede inançlarını yerine getirebildiklerini ekledi.

Ancak Tarlabaşı hariç hiçbirinin mülkiyeti onlarda değildi. Tarlabaşı Meryem Ana Kilisesi de Rum Ortodoks Kilisesi'nin özelliklerine hakimdi. Daha sonraki restorasyonlarla ufak da olsa kendi kültürel özelliklerini ekleyebildiler ve metropolitlik haline getirebildiler. 
 

k.jpg
Beyoğlu Süryani Kadim Meryem Ana Kilisesi Vakfı Başkan Yardımcısı Kenan Gürdal, Independent Türkçe'den Melike Çapan'a konuştu

 

Dindaşlar birbirleriyle dayanışma içinde 

Yıllar önce yangın geçiren Tarlabaşı'ndaki Meryem Ana Rum Ortodoks Kilisesi kullanılmaz hale gelmişti.

Ne kiliseyi tamir edip ayağa kaldıracak güç ne de artık ziyaret edebilecek Rum toplumu kalmıştı. Gürdal, kilise ihtiyaçları olduğunda Rum Patrikhanesi'nin içtenlikle dindaşlarının bu ihtiyaçlarını karşıladıklarını anlatıyor: 

Patrikhaneden istediğimiz zaman seve seve verdiler ve tamamen mülkiyetini bize bıraktılar. Daha sonra da etrafındaki binaları aldık ve 2000'li yıllarda şimdiki başkanımız Sait Susin ile birlikte aldığımız binaları yıkarak, kiliseye adapte ettik. Kütüphane yaptık, yaşam alanları yarattık.


Yıllarca diğer dindaşlarıyla dayanışma içinde ibadetlerini sürdüren Süryani toplumu büyüdükçe bu kiliselere sığamaz hale geldi: 

Özellikle Yeşilköy'deki bayram zamanı kiliseye sığamayız. Toplumun yarısından fazlası avluda kalmak zorunda kalıyor.


Süryani toplumunun bu çaresiz haline yine dindaşları koşar. Noel zamanı ziyaret ettikleri Latin Katolik Kilisesi'nin rahibi onlara bir teklifte bulunur:

Yıl 2011 ya da 2012 idi. Bayram tebriği için gittik. Bize dedi ki; 'ne kadar geniş cemaatiniz var. İnsan seviniyor. Bayram günü kilise tıklım tıklım… Artık kiliseye sığmaz oldunuz. Bizim buradaki metruk mezarlığımızı size verelim orada bir kilise yapın.' Esasında ziyaretimizin bir sebebi de buydu ancak Rahip derdimize bizden evvel derman oldu.


Yeni kilise fikri nasıl ortaya çıktı, devlet ne dedi? 

Yeni bir kilise fikri işte böyle ortaya çıktı. Artık Süryani toplumunun İstanbul'da baştan aşağıya kendi geleneklerine göre yeni bir kilise inşa edilebilirdi.

Geriye akılda tek bir soru kalıyordu: Böyle bir kilisenin inşası için devlet ne diyecekti?

Kenan Gürdal, şöyle yanıtlıyor:

Rahip bize verdikten sonra resmiyete dökmek için evrakları istedik. Bir valiz dolusu o alana ait evrak getirdi. Biz de araştırmaya koyulduk. Arsanın mülkiyeti İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne ait olduğu çıktı. Mezarlıkların hepsi belediyeye aittir. O dönemde Egemen Bağış Avrupa Birliği Bakanıyken bizi ziyaret etti. Taleplerimizi sordu.

Biz de ona bir kilise bir de okul istediğimizi söyledik ve sayın Bakan talebimizi dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'a ileteceğini söyledi. Kısa bir süre sonra dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş bizi aradı ve 'Kilise için size yer araştırıyorum' dedi.

Ancak bize teklif ettikleri yerler Tuzla, Güneşli, Silivri gibi toplumun üyelerinin olmadığı yerlerdi. Bize en uygun adresin Yeşilköy olduğunu söyledik. Bize araştıracağını söyledi, biz de Katoliklerin bize sunduğu teklifi dile getirdik. Topbaş, inceledikten sonra mezarlığın bize süresiz olarak tahsisini sağladı.


Katoliklerle protokol için masaya oturulma zamanı gelmişti. Ancak mezarlık alanını hibe eden başrahip gitmiş, yerine yenisi gelmişti ve kendisi diğer rahip kadar vermeye gönüllü değildi.

Rahip, 'Burası bizim arazimiz. Devlet önce bize versin, biz size tahsis edelim' dedi ve mahkemeye başvurarak yürütmeyi durdurma kararı aldı.

Gürdal, 2,5 yıl boyunca süren mahkeme boyunca çözüm için arayış halinde olduklarını söylüyor. En sonunda kapısını çaldıkları Vatikan Büyükelçisi yardımlarına koşuyor.

Oturulan masada artık kilise için bir protokole imza atılabiliyor:

Eğer mahkeme bize verirse 100 yıllığına size tahsis edelim, eğer belediyeye verirse de size süresiz tahsis edilsin” dendi. Büyüklelçi bizim yolumuzu açtı. O protokol ile inşaata başlayabildik.
 

 

Geleneksel ve modern mimarinin izlerini taşıyor

Kilise yalnızca ilk Süryani Kilisesi değil aynı zamanda Cumhuriyet tarihinde de inşa edilen ilk kilise olması sebebiyle tarihi bir önem taşıyor.

Eylül, ekim gibi ibadete açılacak kilisenin bugüne kadar inşaatında yüzde 80'lik bir aşama tamamlandı. İnce işlerine başlanan kilise hem modern mimarinin hem de geleneksel Süryani kültürünün izlerini taşıyor.

Mor Efrem'in adı verilen kilisede Mardin'deki kiliseler gibi bir teras yapıldı. Terasın mimari özellikleri Mardin'deki Mor Gabriel Manastırı'ndan esinlenildi.

Şu anda bir yandan kilisenin inşaatı devam ederken bir yandan da kilisenin Süryani geleneğine göre içinin donatılması için çalışmalar sürüyor. 

Yeni kiliselerine kavuşacak olan Süryani toplumu adına Kenan Gürdal, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a teşekkürlerini iletiyor. En büyük eksikliklerinin giderildiğinin altını çizen Gürdal yakın zamanda kendilerine ait ilk kilisede yapacakları ibadetin heyecanı içinde.

Peki, diğer kiliseler ne olacak?

Yeşilköy'deki Latin Katolik Kilisesi'nden ayrılacağız. Ancak diğer semtlerdeki kiliselerle dayanışmamız devam edecek.


 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU