Hekimler sosyal medyayı nasıl kullanmalı?

Hekimlerin sosyal medyayı kullanırken nelere dikkat etmeleri gerektiğini alanında uzman isimler Independent Türkçe’ye anlattı

Fotoğraf: Pixabay

İnternetteki sosyal mecralar son 10 yılda hayatımızın her aşamasına girdi. Artık Google başta olmak üzere arama motorlarına sormadan hiçbir adımı atmıyoruz, hiçbir şey satın almıyoruz veya tatile gitmiyoruz. Kısacası hayatımızda önemli hemen her kararı artık sosyal mecralardan araştırarak yapıyoruz.

İnsanlar sağlık ile ilgili kararlarını verirken de başta Google olmak üzere sosyal medya mecralarından araştırarak ve kendilerine tanı koymuş olarak ve gidecekleri doktorlar hakkında araştırma yapmış olarak gidiyorlar.

Bu durumda başta özel hastane ve klinikler olmak üzere özel çalışan veya çalışmayı düşünen tüm hekimler sosyal mecraları kullanmak zorunda kalıyor. 

İnsanlar sağlık ile ilgili konularda doktora gitmeden eşine dostuna soruyor, bazen de onlara dahi sormadan kendileri internet üzerinden araştırarak doğru bilgiye ve belki de bir tanıya ulaşmaya çalışıyorlar.

Hekimler de sosyal medyayı kullanırken, nelere dikkat etmeleri gerektiği konusunda belirlenmiş kurallar olmadığı için farklı yolları deniyorlar.

Peki, sosyal medyayı nasıl kullanmalı?

Hastalarının öncesi ve sonrası fotoğraflarının paylaşması doğru mu?

Tedavi ya da ürün paylaşabilirler mi? Hekimler dijital platformlarda nelere dikkat etmeli? 
 

NES.jpg
Fotoğraf: NES

 

"Sosyal medyayı halkı bilinçlendirmek için kullanmalı" 

Hekimlerin genel olarak sosyal medya kullanımını bilmediğini görüşünü paylaşan Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, "Bu kadar işlerinin arasında bunlara vakit de bulamıyorlar. TTB biz paylaşıyoruz diyor ama karşılarında aynı hesaptan yöneltilen onlarca web sayfası çıkıyor. Bunlardan birçok yanlış bilgi aktarılıyor. Genellikle yanlış bilgiler kolaylık sunduğu için insanların daha çok ilgisini çekiyor. 'Anne sütü sağlığa çok yararlıdır', 'Aşı mutlaka yapılmalıdır' dediğimiz zaman bu zaten herkesin bildiği bir gerçek olduğu için çok fazla ilgi çekmiyor" şeklinde konuşuyor.


"Ben nasıl beyin cerrahisinin ameliyatlarını bilemiyorsam, o da aşı konusunda bilgili değil"

Sosyal medyada herkesin olduğu gibi, hekimlerinde paylaşımları sebebiyle lince uğradığı herkesin malumu. Aşıyla ilgili paylaşımlarından dolayı lince uğradığını anımsatan Prof. Ceyhan, "Linçle karşılaşınca sağ kulağımdan girip sol kulağımdan çıkıyor" diyor ve ekliyor:

30 senedir bu tip aşı karşıtlarıyla uğraştığım için çok deneyim kazandım. Kişisel hakaret varsa mutlaka avukatım aracılığıyla savcılığa bildiriyorum.

Diğer türlü bu işin birinci kuralı şu, bunlar sizinle uğraşıyorsa, yalan bilgileri yaymaya çalışıyorlarsa önce insanın bilmesi lazım, bunlar bu işi böyle merak duydukları için ya da enteresan geldiği için yapmıyorlar. Bu işin içinde ciddi ekonomik bir mantalite dönüyor. Bunlar zaten böyle düşüncelerim değil, çalışmalarla ortaya konmuş veriler.


Bu konuda birçok ülkede yapılmış araştırmalar olduğunu söyleyen Ceyhan, "Genellikle ilk sırada ünlü olmak var. Ünlü olmak için birçok yöntem var, bu da onlardan bir tanesi. Mesela, beyin cerrahı mesleğinde silik kalmış, akademik kariyer yapamamış, bu içine dert olmuş. Kimse tanımıyor, tanımadığı için muayenehanesine kimse gitmiyor. Bu sefer bir yerden girmeye çalışıyor. Ama tabii bilgileri son derece yetersiz, çünkü ben nasıl beyin cerrahisinin ameliyatlarını bilemiyorsam o da aşı konusunda bilgili değil. Ya da genel sağlık konusunda bilgili değil. O şekilde yalan yanlış ve kaynakları da genellikle birbirleri oluyor. Çünkü, böyle bir veri olması mümkün değil zaten. Yalan bütün içerikleri, dolayısıyla karşımızdaki adam bu işi uğraşıyorsa hakaret noktasına getiriyorsa, canı yandığı için getiriyor" diyor. 
 

Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı  Prof. Dr. Mehmet Ceyhan kendisi.JPG
Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan / Fotoğraf: AA

 

"İnsanlar maalesef, adının başında 'doktor, 'profesör' yazınca her konuyu bilir zannediyor"

Hekimlerin uzmanlık alanları dışında bilgi vermesinin doğru olmadığına dikkat çeken Prof. Ceyhan, "Doğru bilgi veremez zaten. Mümkün değil. İnternetten aşı ile ilgili bir yazı okuyup, hiçbir bilgisi, alt yapısı, deneyimi yok, onu halka yansıtıyor. Onun bilgisi de ancak halk kadar zaten. Ama insanlar maalesef, adının başında 'doktor', 'profesör' yazınca her konuyu bilir zannediyor. Oysa, çocuk enfeksiyon hastalıkları profesörüyüm ve yıllardır salgınlarda aşı ile uğraşıyorum. Çocuk enfeksiyon konusunun bile her konusunu derinlemesine bildiğimi düşünmüyorum. Ama başka branştan, göğüs hastalıkları uzmanı, fitoterapist var, beyin cerrahı var, kalp damar cerrahı, genel cerrah var, kardiyolog var. Bunların aşı ile ilgili verdikleri bilginin doğru olması tamamen tesadüf. Yoksa atıyor, tutarsa tutuyor. Tutmazsa yanlış bilgi aktarıyor" şeklinde konuşuyor. 
 

pixabay1.jpg
Fotoğraf: Pixabay

 

"Doğru haber içermeli ve halkın ilgisini çeken konularda bilgiler yer almalı"

Youtube ve Google'da tıklanma sayısına göre içeriklerin sıralandığına ve yanlış bilgilerin daha çok görüldüğüne dikkat çeken Ceyhan, şunları söylüyor:

Google'dan arama yapıldığın da insanların karşısına bilgi çıkabilecek şekilde olmalı. Öğrencilerime, 'Tek başınıza ya da 5-10 kişi bir araya gelin en azından arada bir de olsa doğru bilgileri içeren mesajlar yazın' diyorum. Çünkü sayısal olarak baktığınız zaman genellikle bu tip yanlış mesajlar veren web sayfaları, Instagram ya da  Twitter hesapları sayıca binde birinden daha az hekimlerin hesapları var. Ama hekimler buna çok uğraşmıyor. Diğerlerinin boş vakitleri var, oturup troll hesapları oluşturuyorlar ve yanlış bilgiler yazıyorlar. Onun için en azından doğru bilgiyi denize atar gibi paylaşsınlar. Çünkü artık yalan bilgilerle o kadar kirletilmiş bir deniz var ki, bunun içerisine bir damla temiz su atmak bir şey fark ettirmiyor. Ama kirletenlerden daha çok temiz su dökülürse, su daha temiz kalıyor. Onun için öncelikle sayılarının artması lazım" şeklide konuşuyor.

"Mesajların da çok dikkatli seçilmesi gerekiyor" diye sözlerini sürdüren Prof. Ceyhan, "Doğru haber içermeli ve halkın ilgisini çeken konularda bilgiler yer almalı.  Bazı şeyleri halktan gizlerseniz eninde sonunda açığa çıkar ve o zaman güvenilirliğinizi yitirirsiniz. Dolayısıyla öncelikle sayı artmalı, sonra içerik dikkatli hazırlanmalı ve mümkün olduğunca da farklı konulara girmeden özet ve gerekli bilgiler verilmeli" diyor.


"Amerika'da aşı karşıtı sayfalar ve hesaplar incelendi" 

Sağlık okuryazarlığını daha fazla yaygınlaştırmanın önemini vurgulayan Ceyhan, "İnsanlar 'Bunu söyleyen kimdir? Ne uzmanıdır?' sorularını sormak için Google'dan baksa, bu kişiler bu kadar rahat söyleyemeyecek" ifadelerini kullanıyor.

"Bir de bu kişilerin bu yalanı söylemesinin ardındaki nedeni düşünmesi lazım" diye konuşan Prof. Ceyhan,  sözlerini şöyle sürdürüyor:

Ünlü olmak dışında, ciddi aşının rakibi diye oraya çıkan uyduruk, hiçbir bilimsel verisi olmayan şeyler var. Mesela, probiyotikler, gıda takviyeleri gibi ürünler sunuluyor. Bir kişinin iddiası, bu konuda kitap yazmış, kitap satacak ya da ürün satıyorlar. 'Bunu yersen ya da içersen seni bütün hastalıklardan koruyacak' diyorlar. Karşısında çok daha etkili aşı var. Onun için hemen bir şekilde aşıya saldırmaya uğraşıyorlar.

Ceyhan "Bir de daha profesyonel yapılanmalar çıktı. Amerika'da aşı karşıtı sayfalar ve hesaplar incelendi. Görüldü ki, bunların yüzde 90'ından fazlası aslında seçimlerde Trump lehine paylaşımlar yapmışlar. Arkasında olanları suçluyorlar, parasal desteği olduğu gösterildiği söyleniyor. Bu kişileri birileri yönetiyor ve zamanı gelince, 'Teknolojiye karşıyız' diyorlar. Bu kişilerin bu işlerden  ciddi ekonomik menfaatleri var. Konuyu bilmemekten kaynaklanan dürtüyle arkalarından gidenler de var" diyor. 
 

Unspash.jpg
Fotoğraf: Unspash

 

"Hasta fotoğrafı paylaşmak yasak"

Hekimlerin hastalarını fotoğraflarını sosyal medya üzerinden paylaşması hakkında görüşünü sorduğumuz Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, "Hasta fotoğrafı paylaşmak yasak" diyor.

Ceyhan, hasta fotoğrafı paylaşmanın ceza müeyyidesi olan bir durum olduğunu belirtiyor ve şu uyarıda bulunuyor:

Eğer aile tazminat davası açarsa, hüküm giyer. Çocuk ise ailenin, yetişkinse kişinin iznini almak zorundalar.  Mesela, çok nadir görülen bir anemoli vardır, kimliğinin belli olmayacağı şekilde kapatarak bilgilendirmek için, izin alarak gösterebilir. 'Ameliyatımı gösteriyorum, öncesinde böyle, sonrasında böyle oldu' diye bu şekilde paylaşımlar doğru değil.

Bir kişi bir durumdan rahatsız ve siz onu reklam için kullanıyorsunuz. Hekim reklam filminde oynayamaz, herhangi bir ürünün tanıtımını yapamaz. Reklam amaçlı herhangi bir faaliyette yer alamaz, kendisiyle ilgili bir reklam olmasa dahi, başka bir diğer ürünü kötüleyen paylaşımlar yapamaz. Deoontolojiye de aykırı, etik kurallara da hukuken de yasak. Bunu takip edip, yaptırımlar uygulama görevi de TTB'de bulunuyor.


"Hekimler kamu ile doğru bir dil kullanmayı öğrenmek için biraz bunun eğitimini almalılar"

Hekimlerin sosyal medyayı kullanmayı pandemi nedeniyle daha çok keşfettiklerini söyleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Esin Şenol, "Sosyal medyayı sorumlu kullanmak ve kamuyu bilgilendirmek için kullanmak tarihi bir görev oldu" diyor.
 

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Esin Şenol- kendisi.jpeg
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Esin Şenol / Fotoğraf: Twitter -@esenol

 

"Hekimler ilk defa kamuya dönük bir dil kullanıyor" diyen Prof. Dr. Şenol, "Kendi aramızda özellikle hasta yanında hastaların anlayamayacağı bir dil kullanırız. Bunu kasıtlı da yaparız. Çünkü hastalar hastayken kendi hastalıkları ile ilişkili endişelere kapılırlar. Ancak bu bizim dilimizi de yozlaştırır. Hastaların şikayetleri yeterince bilgi alamamaktır ve bu doğrudur. Hekimler kamu ile doğru bir dil kullanmayı öğrenmek için biraz bunun eğitimini almalılar" şeklinde konuşuyor. 


"Twitter'da bilimsel görüşlerimi orada ortaya koyuyorum"

Twitter, Instagram ve Facebook kullanımlarının birbirinden oldukça farklı olduğunu vurgulayan Şenol, şu önerilerde bulunuyor:

Ben sosyal medyayı kullanmaya pandemi döneminden önce ufak tefek başlamıştım ama pandemi ile birlikte Twitter'daki kendi eş değerim olan veya benden çok daha uzman olan kişilerin görüşlerine ulaşmak konusunda büyük bir fayda sağladım.

Bilimsel görüşlerimi orada ortaya koyuyorum. Hekimlerin kişisel ve kurumsal hesaplarının ayrı olması gerekiyor. Instagram'da iki türlü hesabım var. Profesyonel hesabımda kalıcı olmasını istediğim ve kamuya dönük bir dil kullanıyorum.

Hekim arkadaşlarımızın orada yediklerini, içtiklerini ve giydiklerini paylaştıklarını görüyorum ki bunu uygun bulmuyorum. Bazen ben de Twitter'da şahsi mesajlar veriyorum. Ama bu salgınla ilişkili bir örtülü mesaj oluyor. Mesela açık havada maskesiz bir görüntü veriyorum aslında başından beri söylediğim bu.


"Maaşlı troller var"

Sosyal medyada linç hakkında da görüşlerini paylaşan Prof. Şenol,  "Linç konusunda hiçbirimiz hazırlıklı değiliz; çünkü akademik çevrelerde birbirimizle anlaşamazsak bile hiçbir zaman küfür ya da hakaret olmaz" diyor.

Şenol, "Bu bizim için çok tuhaf ve yeni bir durum. Hatta maaşlı troller var. Bu kişilerin ifşa edilmesi gerektiğini ve birebir etkileşime girerek beslemek yerine toplu mesajlar verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ama bazen kendimi de bu konuda kırılmalar yaşıyorum ve davaya kadar giden süreçler başıma geliyor maalesef, çok oyalıyor" diye belirtiyor. 


"Kendi uzmanlık alanları dışında makale yorumları paylaşmamalılar"

Hasta fotoğrafı paylaşanlarla ilgili TTB Etik Komisyonu olarak işlem yaptıklarını belirten Şenol, kişisel verilerin korunması dışında hekimlerin etik olmayan reklam yapması sınırlarına gireceği için hekimlerin böyle bir reklam yapma hakları olmadığını dile getiriyor.

Şenol, Hekimler sosyal medyayı oradan kendilerine sorulan hastalıkla ilgili sorulara, tedavi cevabı vermek için kullanmamalı. Görmediğiniz bir hasta ile ilgili aslında hiçbir öneride bulunmamalısınız. Bazen hepimiz aynı hataya düşüyoruz. Çünkü çok ısrarlı davranılıyor ancak, hiçbir zaman genel öneriler, hastanın sorusuna dönük ilaç önerileri ve kendi uzmanlık alanları dışında makale yorumları paylaşmamalılar" önerisinde buluunuyor.

Prof. Dr. Şenol, ayrıca şunları ekliyor:

Makale yorumlarını en çok paylaştıkları alan ve en sakıncalı alan Kovid-19. Çünkü çok iyi dergilerde bile çıkan yayınların çekildiği süreçler yaşıyoruz. Doğrusunu isterseniz bir yayın bombardımanı var. Bu işi uzmanlarına bırakmaları gerek. Yabancı basın ya da yerli basındaki paylaşımları yaparken çok dikkatli olmaları gerektiğini düşünüyorum. Uzmanlıkları bu olmayanların, konudan uzak durması gerekiyor.


"Bilim insanları sosyal mecraları aktif olarak kullanmasa koronavirüsle mücadelede meydan şarlatanlara kalacak"

Sosyal mecraların iyi hekimler tarafından aktif olarak kullanılması gerektiğini söyleyen Jinekolojik Onkolog Prof. Dr. Polat Dursun, "Bunun iki ana sebebi var; birincisi önemli sağlık problemleri konusunda kitleleri iyi bilgilendirmek ve doğru yöneltmek ki bunun en canlı örneğini pandemide hep beraber yaşadık; yaşıyoruz" şeklinde konuşuyor:

Pandemi sürecinde sosyal mecralarda bir yanda kitleleri yanlış yönlendiren alternatif tıpçılar ve aşı karşıtları varken, diğer tarafta insanları son yayımlanan bilgilere ulaştırmaya çalışan koronavirüs ve pandemiden korunma yöntemleri hakkında insanları doğru bilgilendirmeye çalışan hekimler ve bilim insanları vardı.

Bu süreçte Sağlık Bakanlığı da sosyal mecraları çok aktif olarak kullandı. Bilim insanları ve toplumda sevilen sanatçılar gibi kanaat önderlerini ve onları videolarını kullanarak halkı doğru bilgilendirmeye çalıştırlar. Bu süreçte sosyal medyayı en aktif ve doğru bir şekilde Sağlık Bakanımız kullandı ve halen de aktif olarak kullanmaya devam ediyor ve bu şekilde de devam etmeli. Eğer bilim insanları sosyal mecraları aktif olarak kullanmasa korona virüsle mücadelede meydan şarlatanlara kalacak.

 

Jinekolojik Onkolog  Prof. Dr. Polat Dursun.jpg
Jinekolojik Onkolog Prof. Dr. Polat Dursun / Fotoğraf: polatdursun.com

 

"Hekimler doğru bilimsel bilginin yayılması için makaleler ve paylaşımlar yapmalı" önerisini paylaşan Dursun, "Ayrıca kendi branşları ile ilgili bilgilendirmeler ve farkındalık oluşturmaya yönelik paylaşımlar yapmalı. Aksi takdirde artık internete sormadan adım atmayan hastaların yanlış yönlenmesi söz konusu olacak" diyor. 


"Bu mecraların fütursuzca kullanılması önlenmeli"

Dursun, hekimlerin hasta fotoğrafı paylaşması ile ilgili olarak şu bilgileri veriyor:

Ülkemizde Hekimlerin mesleki pratiklerini yaparken uymak zorunda olduğu kuralları düzenleyen 1219 sayılı 'Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun' 1928 yılında ve Tıbbi deontoloji nizannamesi ise, 1960  yılında internet ve sosyal medya yokken yıllar önce konulmuş kurallardı.

Bu kurallara göre, hekimin internet ve sosyal mecralardan yaptığı bilgilendirme paylaşımları şikayet söz konusu olunca resmi otoriteler tarafından reklam olarak değerlendiriliyor ve bazen hekimler uyarı veya cezai işlemlere maruz kalabiliyor. Hekimlerin ve sağlık çalışanlarının sosyal mecraları ve interneti hastalıklarla ilgili bilgilendirme amaçlı kullanması kaçınılmaz ve elzem.

Ayrıca Dursun, "Hayatımızın önemli bir kısmını etkileyen internet ve sosyal mecraların hekimler ve sağlık çalışanları tarafından nasıl kullanılacağına dair kuralların Sağlık Bakanlığı, Tabipler birliği ve Ticaret Bakanlığı tarafından mutlaka belirlenmesi gerekiyor. Bu mecraların fütursuzca kullanmasının önlenmesi ve bilimsel olmayan yanlış bilgilerin yayılması gibi durumlar kanun koyucu veya Türk Tabipler Birliği tarafından belirlenen kurallar ile önlenmeli" uyarısında bulunuyor.


"Sosyal medyanın kullanımında hiçbir hekim aklına ve ağzına geldiği gibi konuşamaz"

Bilgilenmek, dünyayı hızlıca takip etmek, olup biten hakkında hızlıca fikir sahibi olmak için gerekli olduğunu kaydeden Psikiyatrist Prof. Dr. Arif Verimli, "Gündemi takip etmek, farklı fikirleri görebilmek adına sosyal medyada bulunulmalı. Tabipler bağlı bulundukları ülkenin yasalarına, oda ve derneklerinin bu konudaki bağlayıcı kurallarına göre hareket etmeliler" ifadelerini kullanıyor.
 

Psikiyatrist Prof. Dr. Arif Verimli.JPG
Psikiyatrist Prof. Dr. Arif Verimli / Fotoğraf: arifverimli.com 

 

"Sosyal medyanın kullanımında hiçbir hekim aklına ve ağzına geldiği gibi konuşamaz. Çünkü gücünü kitleler üzerinde bu kadar aleni bir şekilde kullanması doğru değil" diyen Prof. Verimli, "Sosyal medyayı kullanırken, sadece kendim gibi davranıyorum. Çünkü ben normal hayatımda da hakka, hukuka, kimseyi kırmamaya, medenice fikrini söylemeye, sırayla ve izin alarak konuşmaya riayet eden biriyim. Ben strateji falan da bilmem anlamam. İçimden hangi saat hangi günde paylaşım yaparsam daha çok etkileşim alırım diye bir cinlik geçmez. Her şey şahsi olmalı diye düşünüyorum" diyor. 


"Takipçilerini umutlandırıcı, manipüle edici ya da korkutucu yazılardan uzak durmalılar"

"Ben bir Psikiyatristim" diyen Verimli, "Linç edenlerin nasıl bir kişilik yapısı olduğunu, ruhsal ve metal durumlarını tahlil ediyorum. Hiç ama hiç üzemezler beni. Bir alana girerken her şeyi göze alıyoruz demektir. Saldıranlar olacak. Fikirlerimizi beğenmeyen olacak. Ağır küfür ve hakaret de eden olur. Beni siyasi arenaya çekmeye yorum yapmaya çalışan da olur ama ben kontrolü kaybetmem" şeklinde konuşuyor. 

Bir hekimin bilimselliğinden emin olmadığı hiçbir konuya yer vermemesi gerektiğine dikkat çeken Verimli, şunları söylüyor:

Takipçilerini umutlandırıcı, manipüle edici ya da korkutucu yazılardan uzak durmalılar. Siyasi görüş bildirmekten kaçınmalısınız ve bu ciddi etik kuraldır. Hipokrat yeminine uygun, deontoloji sınırları içerisinde paylaşım yapılmalı.  Hastadan yazılı izin alınmışsa, paylaşılan resim kişinin başkalarına umut vermesini sağlıyorsa olabilir. Ancak ben tercih etmem.
 

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Kemal Uygur.JPG
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Kemal Uygur / Fotoğraf: Twitter


"Sosyal medyayı kullanırken uzmanı olduğum konu ile ilgili bilgi veriyorum"

"Hekimler sosyal medyayı, bilgilendirme ve bilimsel veriler ışığında toplumu yönlendirmek amacıyla kullanmalı" şeklinde konuşan Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Kemal Uygur da "Sosyal medyayı kullanırken uzmanı olduğum konu ile ilgili bilgi veriyorum. 30 yıllık hekim olsam da branşım dışındaki tartışmalara girmiyorum. Mecbur kalırsam tartışma konusu branşın bilimsel hocalarının söylediklerini referans olarak veriyorum. Şahsi ve profesyonel hesabım ayrı. Linç ile karşılaştığımda cevap vermiyor ve engelleme yoluna gidiyorum. Hekimler sosyal medyada özelini paylaşmamalı. Sadece bilimsel bilgilendirme yapmalı. Hangi konularla ilgilendiğini belirtmeli. Hasta fotoğraflarını hasta izni olsa bile paylaşmamalı. Öncesi sonrası gibi paylaşımlar zaten yasal değil. Şikayet halinde para cezası var" diyor. 


"Giderek artan miktarda yanıltıcı yanlış bilgi içeren ve yönlendirici paylaşımları görüyoruz"

Sadece doktorlar değil tüm meslek gruplarının sosyal medyada yer aldığını hatırlatan Estetik Plastik Cerrahi Derneği Başkanı Prof. Dr. Reha Yavuzer, "Burada önemli olan bu mecralarda gerçekleştirilen paylaşımların içerikleri ve paylaşma şekli. Giderek artan miktarda yanıltıcı yanlış bilgi içeren ve yönlendirici paylaşımları görüyoruz" diye belirtiyor.

Prof. Yavuzer, "Tüm bu noktalarda sosyal medya paylaşımlarımızda bilgilendirici ve tanıtıcı yaklaşımlar yapıyoruz. Kimi zamanda önemli gün ve olaylar ile ilgili bilgi ve fikirlerimizi iletiyoruz. Tüm bunlarda bir yandan doğru tıbbi bilgileri anlatmak hem de sosyal bilinçle topluma pozitif enerji vermek, doğru bir duruş ile örnek teşkil etmek ana hedefimiz. Öte yandan haksız rekabete neden olabilecek, yanıltıcı bilgi içerebilecek yalan veya sahte beyanlara dayanabilecek paylaşımlar konusunda da  büyük bir titizlik ve hassasiyet ile karşı duruşumuzu gösteriyoruz" diyor. 
 

Estetik Plastik Cerrahi Derneği Başkanı Prof Dr Reha Yavuzer .JPG
Estetik Plastik Cerrahi Derneği Başkanı Prof Dr Reha Yavuzer / Fotoğraf: Instagram - @rehayavuzer

 

"Mutlaka yapılan yanlışların ve bilinçli saldırıların hukuk düzlemi üzerinde karşılığı olmalı"

Paylaşımlarında yaptığı titizlik nedeniyle linç ile karşılaşmadığını söyleyen Yavuzer, şunları anlatıyor:

Maalesef yıllar içerisinde pek çok sayıda ismimizi kullanan sahte hesaplar, bireyleri yanlış yönlendirmeye ve farklı noktalara çekmeye çalıştılar. Tüm bunlarla hukuk düzeyinde bir mücadele gerçekleştirdik. Her ortamda olduğu gibi dijital ortamda da kötü niyetli, hedefleri yanlış olan bireylere denk geldik veya karşılaşmak mümkün.

Bu bireylerle hukuk platformu çerçevesi içerisinde mücadele etmek ve doğru örnek teşkil etmek bence çok önemli. Bu tip durumlarda tamamen tepkisiz kalmanın da yanlış olduğunu düşünüyorum. Mutlaka yapılan yanlışların ve bilinçli saldırıların hukuk düzlemi üzerinde karşılığı olmalı.


Sosyal medyada genel ahlak ve etik ilkelere karşı gelenlere hoşgörü barındırılmaması gerektiğini vurgulayan Yavuzer, "Yanlı ve yanlış bilgileri ön plana çıkaranlardan uzak durulması gerektiğini söylüyor.

Prof. Dr. Yavuzer, "Sadece kişinin kendisine ait olduğu savunulan ancak bilimsel olarak doğru olmayan teknik ve tedavilerin anlatıldığında uzak durulmalı. Sahte yorumların pozitif veya negatif olarak kullanımını içeren, bir grup veya zümreyi haksız yücelten veya aşağılayan, hastalık tanı ve tedavileri ile ilgili bilimsel olmayan metotları öne çıkaran, şiddeti cesaretlendiren paylaşımlardan kaçınılması gerekir" şeklinde uyarıda bulunuyor. 


"Hasta öncesi ve sonrası fotoğraf paylaşımı kanunen yasak"

"Ülkemizde pek çok ülkede olduğu gibi hasta öncesi ve sonrası fotoğraf paylaşımı kanunen yasak" diyen Yavuzer, "Bu konu ile ilgili toplumdan ve hastalardan gelen büyük bir talep nedeniyle pek çok hekim şu anda bu kanuni duruma aykırı hareket ediyor. Hasta öncesi ve sonrası fotoğraf paylaşımı kimi faydalar içermekle birlikte faydadan daha ziyade potansiyel tehlikelere sahip olduğu için çoğu ülkede uygun görülmüyor" diyor.

Yavuzer, "Ülkeler bazında kanunla şekillendirilmiş olan bu durumu hukuk çerçevesince incelemek ve şayet bu paylaşımların yapılmasına karar veriliyorsa hukuk nezdinde bunun altyapısının oluşturulması ve tüm hekimlere eşit fırsat verilmesi gerekir" diye kaydediyor.

Ayrıc Yavuzer, şu görüşlerini dile getiriyor:

Güncel kanun çerçevesince yasak olan bu paylaşımlar sadece bazı hekimler tarafından bir cesaret göstergesi olarak kullanılıp şikayet olmadığı taktirde devam ediliyorsa, bu hükümler arasında bir ayrışmaya neden olmakta ve kurallara uyanların lehine bir sistem haline gelmesi durumu ortaya çıkarıyor. Bu doğrultuda her mecrada yapılan paylaşımlar usulsüzdür.

Bu geçerli kanunlar çerçevesince gerekli denetimler yapılmalı ve gerçekleştirilen paylaşımlara son verilmeli. Paylaşım yapılmasının doğru olduğuna genel olarak bir inanç hakimse ilgili kanun düzenlemeleri yapılarak buradaki kanunsuzluk ve usulsüzlük ortadan kaldırılmalı. Güncel yasalar gereği bu uygulama usulsüz olduğu için ve cezai müeyyide içerdiğinden biz bu tarz paylaşımlar yapmıyoruz.


"Başkalarına ait bilgilerin paylaşımında dikkatli olunmalı"

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayla Okay, "Hekimler sosyal medyayı mesleki olarak mı, yoksa özel olarak mı kullanmak istediklerine net karar vermeliler. Belki burada özel hayatlarıyla ilgili ayrı, mesleki yaşamlarıyla ayrı bir hesap kullanmak daha mantıklı olabilir" diyor.
 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayla Okay.jpeg
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayla Okay / Fotoğraf: İstanbul Üniversitesi

 

Hekimin mesleği ile ilgili kullandığı sosyal medya hesaplarında nasıl bir imaj verilmek isteniyorsa, iletişimin de ona göre gerçekleştirilmesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Okay, sözlerini şöyle sürdürüyor:

Herkesin bir uzmanlık alanı vardır, paylaşımları elbette ki uzmanlık alanıyla ilgili olmalıdır. Detaylı bilgi sahibi olmadan bilgiler aktarılmamalıdır. Retweet ve başkalarına ait bilgilerin paylaşımında dikkatli olunmalı, doğruluğundan emin olmadan bunların aktarılması uygun değil, zira bilginin eksik, hatalı olduğu ortaya çıktığında hekime yönelik güven duygusu zedelenir.


"Doğru bilgilerin paylaşılması her zaman için artı bir puan getirir"

Kriz durumuyla karşılaşıldığında öncelikli olarak sakin olunması gerektiğini belirten Okay, son olarak şu bilgileri paylaşıyor:

Krizin alevlenmesiyle beraber hangi bilgilerin paylaşılacağına yönelik bir çalışma yapılmalıdır. Krizin türü, hedef kitlesi de elbette ki kriz yönetimini şekillendiren önemli bir husus olarak karşımıza çıkar.  Doğru bilgilerin paylaşılması her zaman için artı bir puan getirir. Yalan ve yanlış bilgilerin ortaya çıkması durumunda kurum veya kişi bundan büyük zarar görür.

 

 
 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU