Ahmet Altan, hapiste yazdığı Hayat Hanım romanıyla edebiyat dünyasının en önemli ödüllerinden biri olan Femina’yı kazandı.
Hayat Hanım romanı şu ana dek İtalya ve Fransa’da yayımlandı.
Almanya, ABD, Rusya, Hollanda, İsveç, Slovakya, Romanya gibi ülkelerde yayın hazırlıkları süren roman, Türkiye’de de Everest Yayınevi tarafından Kasım ayında basılacak.
Ahmet Altan bu romanıyla Fransa’da Femina’nın yanı sıra henüz açıklanmayan Médicis ve Mare Nostrum ödüllerinin son seçkilerine de kaldı. Hayat Hanım ayrıca Transfuge dergisi tarafından 2021’in En İyi Avrupa Romanı Ödülü’ne değer bulundu.
36 yıllık tarihinde ilk
1904’ten beri her yıl Fransa’da yayımlanmış nesir ya da nazım bir edebiyat eserine verilen Femina ödülleri, 1985’ten bu yana “Prix Femina étranger” adıyla başka dillerden Fransızcaya çevrilmiş kitaplara da veriliyor.
Ödülün ayırt edici bir özelliği, ismine de yansıdığı üzere, seçici kurul üyelerinin tümüyle kadınlardan oluşması…
36 yıllık tarihinde Prix Femina étranger ödülüne değer bulunan ilk Türkiyeli yazar Ahmet Altan oldu.
Bu ödülü daha önce kazananlar arasında J.M. Coetzee, Amos Oz, Julian Barnes, Ian McEwan, Javier Marias, Joyce Carol Oates, Manuel Vilas, Deborah Levy gibi yazarlar bulunuyor.
"Siyasi nedenlerle haksızca kapatılan Türk ve Kürt kadınlara armağan etmek istiyorum"
Yurtdışı çıkış yasağı nedeniyle Paris’teki ödül törenine katılamayan Ahmet Altan, törene gönderdiği konuşma metninde, "Hukuk kendilerini unuttuğu zaman bile edebiyatın onları unutmadığını, unutmayacağını söyleyebilmek için, bu ödülü, Hayat Hanım’ın yıllarını geçirdiği hapishanelere siyasi nedenlerle haksızca kapatılan Türk ve Kürt kadınlara armağan etmek istiyorum" dedi.
Altan'ın ödül törenine gönderdiği konuşmanın tam metni şöyle:
Edebiyat mucizedir. Ve edebiyatın yarattıkları tanrının yarattıklarından uzun yaşar. Tanrının yarattığı hiçbir insan Truvalı Hector kadar, Hamlet kadar, Goriot Baba kadar, Faust kadar, Anna Karenina kadar, Kaptan Ahap kadar, Küçük Prens kadar uzun yaşayamaz. Üstelik edebiyatın yarattıkları, onları yaratanlardan daha güçlü, daha etkileyici ve daha kalıcıdır.
Edebiyatı seven her çocuk gibi ben de bu mucizeye tapınarak, yeryüzünde bundan daha muhteşem bir şey olmadığına inanarak ve bütün o kahramanlar için sevinip üzülerek büyüdüm. Bu mucizenin bir parçası olmanın, bu tanrısal ışıkla biraz da olsa aydınlanmanın hayalini kurdum.
Bugün ben bu mucizeyi kendi hayatımda yaşıyorum.
Hayat Hanım, alaycılığı ve muzip gülümseyişiyle bir hapishanenin taş avlusunda ortaya çıktı. Günlerce, aylarca, yıllarca orada, o küçük hücrede benimle yaşadı. Onu sevdim, onu çok sevdim.
Yazarların kıskanç oldukları söylenir. Belki öyledirler. Ama bu kıskançlıkları kendi yarattıklarını kapsamaz. Onları kıskanmaz, aksine paylaşmak isterler. Ben de Hayat Hanım’ı başkaları da benim kadar sevsinler istedim. Benim kadar ona düşkün olsunlar istedim. Benim kadar onun kıymetini bilsinler istedim.
Bu ödül onu sevdiğinizi söylüyor. Beni ne kadar mutlu ettiğinizi bilemezsiniz.
Artık o benim gidemediğim yerlere gidiyor, benim göremediğim insanları görüyor, benim konuşamadığım insanlarla konuşuyor. Onlara gülümsüyor, onlarla şakalaşıyor ve onlara çok da aldırmamalarını söylüyor.
Bir hapishane avlusunda ortaya çıktı ama bugün Paris’te dolaşıyor. Özgür ve neşeli.
Onun özgürlüğü beni de özgür kılıyor.
Bana bu sevinci ve özgürlüğü bağışladığınız için hepinize minnettarım, hepinize çok teşekkür ederim. Bir ödülden daha fazlasını verdiniz bana.
Bu sevinci paylaşmak istediğim birileri var.
Hukuk kendilerini unuttuğu zaman bile edebiyatın onları unutmadığını, unutmayacağını söyleyebilmek için, bu ödülü, Hayat Hanım’ın yıllarını geçirdiği hapishanelere siyasi nedenlerle haksızca kapatılan Türk ve Kürt kadınlara armağan etmek istiyorum.
İstiyorum ki Hayat Hanım özgürce dolaştığı sürece onlar da bu özgürlüğün kokusunu hissedebilsinler.
Hepinize tekrar teşekkür ediyorum. Bir gün görüşebilmek dileğiyle.