Afrika Serbest Ticaret Anlaşması; nedir, ne değildir?

Yusuf Kenan Küçük Independent Türkçe için yazdı

2018 Mart ayında Ruanda’da düzenlenen olağanüstü zirvede imzaya açılan AfCFTA 30 Mayıs 2019 itibariyle yürürlüğe girdi / Fotoğraf: AFP

Geçtiğimiz ay sonunda (30 Mayıs) yürürlüğe giren Afrika Kıtasal Serbest Ticaret (Alanı) Anlaşması (AfCFTA) Türkiye basınında genel itibariyle kıtayı etkileyecek harikulade bir gelişme olarak nitelenmekte. Bu anlaşmanın Afrika ülkelerinin ekonomisi ve kıtanın entegrasyonu açısından önemi yadsınamayacak olmakla birlikte, uygulamaya nasıl ve ne ölçüde geçirilebileceği beklenmeksizin çizilen bu aşırı iyimser tablonun Türkiye’deki karar alıcılar ve firmalar açısından sıhhatli olmayabileceğinin göz önünde bulundurulması gerekir.

Bu bağlamda öncelikle şu gerçeği kayda geçirmekte fayda var; Dünya Ticaret Örgütü’nün ardından en fazla ülkenin taraf olduğu uluslararası ticaret anlaşması niteliğini haiz AfCFTA (African Continental Free Trade Area), Afrika ülkelerinin bağımsızlıklarından bu yana hayalini kurdukları siyasi ve ekonomik bütünleşme gayretlerinin en önemli semerelerinden birisi. Temel hedefi kıta içi ticareti artırmak olan bu anlaşma ayrıca, kıta ülkelerinin Çin, AB, ABD ve Türkiye gibi üçüncü taraflarla olan ticari ve ekonomik ilişkilerini önemli ölçüde etkileme potansiyeline sahip.

Arka plan

Anlaşmanın üzerine oturduğu tarihi zemin, Haile Selassie, Nkrumah, Nyerere ve Sékou Touré gibi Pan-Afrikanist liderlerin öncülüğünde başlatılan ve ilk meyvesi 1963 yılında kurulan Afrika Birliği Örgütü’ne kadar uzanmakta. Takip eden dönemde ileri ekonomik ve siyasi bütünleşme hedefine giden yolda ticaret, her zaman itici güç olageldi ve Afrika ülkelerinin bağımsızlıklarının hemen akabinde ortaya çıkmaya başlayan Bölgesel Ekonomik Toplulukların (Regional Economic Communities - RECs) kıta çapında bir ekonomik topluluğun temelini oluşturması öngörüldü.

RECs’lerin temelinde bölgesel uyumlaştırma ve akabinde yine RECs’ler arasında derinleşecek koordinasyon yoluyla Afrika Ortak Pazarı ve Afrika Ekonomik Topluluğu kurulması hedefleri sırasıyla Lagos Eylem Planı (1980) ve Abuja Anlaşma’sıyla (1991) kabul edildi. 2002 yılında Afrika Birliği’nin (AfB) kurulması bu amaca yönelik gayretlere ivme kazandırdı.

2012 yılındaki 18. AfB Zirvesi’nde, biraz da hedef küçültülerek beş yıl içerisinde Afrika kıtasal serbest ticaret alanı (AfCFTA) oluşturulması hedefi belirlendi. Hedef küçültüldü zira ortak pazar STA’ya göre çok daha derin ve kapsamlı bir birliktelik. 

2015 Haziran ayındaki 25. Zirve’de müzakereleri başlatılan AfCFTA, 2018 Mart ayında Ruanda’da düzenlenen olağanüstü zirvede imzaya açıldı. Anlaşmayı bugüne kadar Nijerya, Eritre ve Benin haricindeki tüm AfB üyesi ülkeler imzalamış durumda. 23. maddesinde öngörüldüğü üzere anlaşma, 22 ülkenin onay sürecini tamamlamasıyla 30 Mayıs 2019 tarihinde yürürlüğe girdi.

Anlaşmanın amacı

Anlaşmanın temel hedefi, AfB üyesi 55 ülke arasında ticareti geliştirmek. Zira sömürge döneminin ortaya çıkardığı yapısal bozukluklar (sömürgeci güce aşırı bağımlı ekonomik ve ticari ilişkiler), ülke içi ve ülkeler arası ulaşım altyapısı eksikleri, etkin olmayan gümrük politika ve yönetimleri, Afrika ülkeleri ekonomilerinin birbirlerini tamamlayıcı yönlerinin zayıf olması ve güvenlik sorunları nedeniyle Afrika içi ticaret, kıtanın toplam ticaretinin %15’i gibi çok düşük bir düzeyde gerçekleşmekte. Amerika, Avrupa ve Asya kıtalarıyla karşılaştırıldığında anormal derecede düşük olan ülkeler arası ticaret hacminin, gümrük tarifelerinin kademeli olarak %90 oranında sıfıra indirilmesiyle 10 yıl içerisinde iki katına çıkarılması amaçlanıyor. Anlaşmanın sağlayacağı ahdi çerçeveyle birlikte ayrıca, bahsi geçen yapısal sorunların zamanla bertaraf edilmesi hedefleniyor. 

Afrika.png
 Afrika ülkeleri arasındaki ticaretin kıtanın toplam ticareti içerisindeki payı / Fotoğraf: UNCTAD (Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı) istatistikleri


Şaşırtıcı şekilde Afrika ülkeleri arasındaki ticaretin temel kalemlerini, tarım ürünleri (%20), madeni yakıtlar (%17), altın (%6), petrol gazı (%5), elektrik enerjisi (%3), elmas (%2) oluşturmakta. Bu durum esasen, sanayi üretiminin kısıtlı olması ve Afrika ülkeleri ekonomilerinin büyük oranda doğal kaynak ihracatına bağımlı olmasının doğal sonucu. Bu bağlamda anlaşmayla kıta içi emtia ticaretinin artırılması amaçlanıyor.

Brookings Enstitüsü üyelerinden Landry Signé’ye göre AfCFTA 2030 yılına kadar kıtada 6,7 trilyon Dolar ilave ekonomik faaliyet yaratabilme, sınai kalkınma, ekonomik çeşitlendirme ve kalifiye işgücü oluşturma potansiyeli taşımakta. Menşe kurallarıyla güçlendirilmiş 1,2 milyar nüfuslu bir serbest ticaret alanının, Afrika’nın geleneksel ve yükselen ticari ortaklarını ve işadamlarını kıtaya daha fazla doğrudan yatırım yapmaya teşvik etmesi beklenmekte.

Öte yandan AfCFTA ile Afrikalı firmalar, kıta içi ve küresel rekabetçiliklerini artırabilecek. Kıta çapında genişleyecek talep piyasası, Afrikalı firmaları için ölçek ekonomisi imkanları ortaya çıkarabilecek. Bunun doğal sonucu olarak Afrika ülkelerinin büyüme hızı ve küresel krizler karşısındaki dayanıklılıkları artacak.

Anlaşma sayesinde Afrika ülkeleri, üçüncü tarafların karşısına ve Dünya Ticaret Örgütü müzakerelerine bireysel veya toplu halde daha güçlü aktörler olarak çıkacak ve pazarlık güçlerini artırabilecek. 

Anlaşmanın önemi

Anlaşmanın belki de en önemli özelliği, klasik deyimle “Afrika’nın sorunlarına Afrikalı çözümler” üretmesi. Zira, BM Afrika Ekonomik Komisyonu Ticaret Politikası Koordinatörü David Luke’un dikkat çektiği üzere AfCFTA, IMF veya Dünya Bankası gibi dış aktörlerin “telkinlerine” dayanmayan, tamamen Afrikalıların ortaya koyduğu bir inisiyatif ve kıtadaki yarım asırlık entegrasyon gayretlerinin neticesi.

Etkin olarak uygulamaya konulduğunda anlaşma ayrıca, kuruluşunun 50. yılı vesilesiyle AfB tarafından kabul edilen ve BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerini de içeren “Agenda 2063” hedeflerinin neredeyse tamamına doğrudan veya dolaylı katkı sağlayabilecek.

Mal ticaretinin kolaylaştırılmasından çok daha fazlasını; serbest dolaşım, yatırımların teşviki, gümrükler ve taşımacılıkta etkinlik, bölgesel ve kıtasal tedarik zinciri geliştirilmesi, sosyo-ekonomik kalkınma ve endüstrileşmeyi hızlandırma gibi birçok alanda işbirliği ve koordinasyonu hedefleyen anlaşma, bir STA’dan ziyade kapsamlı bir ortaklık anlaşması olarak nitelenmeyi hak ediyor ve anlaşmanın lafzından taraf ülkelerin nihai amacının kıtasal bir gümrük birliği kurma olduğu anlaşılıyor. 

Zira Afrika ülkelerinin kıta dışı aktörlere karşı güçlü bir ortak tutumu anlamına gelecek gümrük tarifeleri yeknesaklaştırılmadığı sürece, sadece kendi aralarındaki tarifeleri ortadan kaldırmayı hedefleyen AfCFTA’nın etkisi, Afrika’nın mevcut ekonomik yapısı ve denizaşırı ticari bağları düşünüldüğünde sınırlı kalacaktır. Bu itibarla AfCFTA adı konulmamış gümrük birliği hedefine yaklaştığı ölçüde başarılı olacaktır. 

Öte yandan, AfCFTA’nın klasik anlamda bir anlaşma olduğunu olduğu söylemek güç. Zira anlaşma yürürlüğe girmesine rağmen, mütemmim cüzleri olan protokol ve eklerin bir kısmı üzerindeki müzakereler devam ediyor. Nitekim birinci aşama olarak adlandırılan belgeler bütünü içerisinde tarife imtiyazları ve menşe kuralları ile ikinci aşama altında listelenen rekabet politikası, fikri mülkiyet ve yatırımlara dair protokollerin müzakereleri devam etmekte. Dahası, anlaşmanın tamamı her beş yılda bir gözden geçirme sürecine tabi kılınmış durumda (madde 28).

Riskler

Anlaşmanın hedeflerinin gösterişli ve iddialı olduğu aşikar. Ancak, bu hedeflerin tahakkuk ettirilmesi de bir o kadar zorlu görünüyor.

Bölgesel ekonomik topluluklar

Bu bağlamda öncelikle RECs’ler AfCFTA’nın etkinliğinin önündeki en büyük engel olarak durmakta. Zira öncelikle kıtada ciddi bir RECs enflasyonu göze çarpıyor. Tematik (enerji, nehir ve göl yönetimi, güvenlik ve çevre) 24 örgüt hariç Afrika’da 16 farklı RECs bulunuyor. AfB uyumlaştırma ortak hedeflere daha kolay ulaşılabilmesi adına bu RECs’lerden sadece 8’ini (UMA, COMESA CEN–SAD, EAC, ECCAS, ECOWAS, IGAD, SADC)1 resmi olarak tanıyor. 

Ancak zorluklar burada bitmiyor. Afrika ülkelerinin neredeyse dörtte üçü bu 8 RECs’in en az ikisine birden üye. 8 ülkenin ise üç farklı RECs’e üyeliği bulunuyor. Bu durum, bahse konu örgütlerin bölgesel ekonomik birlik hedeflerinin hayata geçirilmesini engellediği gibi, gümrük uygulamalarını zorlaştırıyor ve firmalarda kafa karışıklığı meydana getiriyor. Dahası, ülkelerin üyesi oldukları ekonomik topluluğun kurallarını uygulamaktan zaman zaman imtina ettikleri gözleniyor.

AfCFTA, RECs’ler bağlamındaki bahse konu çoklu üyelik sorununun çözümünü hedef olarak belirlemiş olmakla birlikte (madde 3), var olan RECs ticaret rejimlerini tanıması bu hedefe ulaşmayı zorlaştırıyor. Dahası, mevcut RECs düzenlemelerinin korunacak olması nedeniyle AfCFTA bağlamında yapılacak yeni tarife düzenlemeleri sadece aralarında herhangi bir ahdi düzenleme bulunmayan üye ülkeler arasında geçerli olacak. Bu durum, nihai hedef olan kıta çapında yeknesak bir STA ve gümrük birliğine öyle kolay ulaşılamayacağını gösteriyor.

Menşe kuralı

Sadece serbest ticaret alanı menşeli ürünlerin anlaşma ile öngörülen imtiyazlara tabi olması şeklinde özetlenebilecek menşe kuralının bu kadar basit olmadığı, teknik müzakereler aşamasında ve uygulamada anlaşılmakta. Tamamen STA alanında üretilen ürünlere ilişkin düzenlemelerde zorluk bulunmazken, alan dışında üretilmekle birlikte belli oranda dönüştürülmüş ve(ya) işlenmiş ürünlerin menşe kuralına tabi olup olmayacağını belirlemek uygulamada ciddi zorluklar çıkarmaya aday görünüyor. Menşe konusundaki uyuşmazlıkların sıradanlaşması riski bulunuyor. Bu durumda AfCFTA bir bütün olarak etkinliğini yitirebilir.

Denetleme ve kontrol mekanizmaları

Menşe kuralı başta olmak üzere, AfCFTA’daki hükümlerin uygulanması sırasında ortaya çıkacak uyuşmazlıkların, etkin mekanizmalar kanalıyla çözümü hayati önemde. Zira kural koymak ile bu kuralın uygulanmasını sağlamanın farklı şeyler olduğu açık. Anlaşmanın 4. Maddesi ve “Uyuşmazlıkların Çözümü için Kurallar ve Süreçler Hakkında Protokol” çerçevesinde Uyuşmazlık Çözüm Organı kurulması öngörülüyor. Bu organ, anlaşmanın yorumlanması ve uygulanmasının yanı sıra, taraf ülkelerin hak ve yükümlülüklerinin belirlenmesinde tam yetkili olacak. Ancak her anlaşmada olduğu gibi, burada da uyuşmazlıkların çözümü tarafların çözüm iradesine bağlı.

Altyapı eksiklikleri

Tarife ve tarife dışı engellerin ortadan kaldırılması, kıta ülkeleri arasındaki ticaretin sorunsuz olarak gerçekleşeceği anlamına gelmiyor. Taşıma maliyetleri, etkin olmayan gümrük idareleri kaynaklı gecikmeler, bürokratik hantallık firmaların gözünü tarifelerden daha fazla korkutabilmekte. Dünya Bankası sınır ötesi ticaret kolaylığı sınıflandırmasında, Botsvana’nın 100 üzerinden 86,65 puan aldığı, Kongo Demokratik Cumhuriyeti (KDC) 3,45’de kaldığı görülmekte. Bu veri, ülkeler arası farkları ortaya koyduğu gibi, bazı Afrika ülkelerinde gümrüklerin asli fonksiyonlarından ne kadar uzak olduklarını gösteriyor. 

Ülkeler arasındaki farklılıklar

Afrika ülkeleri ekonomilerinin gelişmişlik seviyeleri arasındaki heterojenlik, her ülkenin kıta dışı aktörlerle geçmişte akdettiği ticari düzenlemeler, değişken dışa açıklık ve küresel ekonomiye entegrasyon düzeyleri, AfCFTA’nın uygulanmasını zorlaştıracak faktörler olarak durmakta.

Diğer taraftan, sanayi üretimi belli bir noktaya gelmiş Güney Afrika, Mısır ve Kenya gibi ülkelerin AfCFTA’dan en fazla istifade eden üyeler olacağı, az gelişmişlik bandındaki Gine, Burundi ve Güney Sudan gibi ülkelerin ise dezavantajlı duruma düşebileceği tahmine müsait.

Ülkeler arasındaki farklılıklar başta Nijerya olmak üzere Eritre ve Benin’nin de anlaşmayı imzalamaktan imtina etmesine yol açmakta. Kıtanın en büyük ekonomisi olan Nijerya’nın bu çekincesinin petrol gelirleri nedeniyle ihmal edilmiş ve zayıflamış diğer sektörlerin kıtasal ölçekteki rekabete dayanamayabileceği endişesinden kaynaklandığı iddia ediliyor (worldfinance.com).

Kıta’nın geleneksel ve yükselen ticari ortaklarının tutumu

Sahra-altı Afrika’nın hem ithalat ve hem ihracat ortakları arasında ilk beşte yer alan, ABD’de pek gündem olmayan AfCFTA’ya Avrupa Birliği destek vermekte. Bu bağlamda AB, anlaşmanın uygulanması dahil kıta genelinde ticaretin takibi için AfB nezdinde Ticaret Gözlemevi kurulmasına 4 milyon Avro destek veriyor. Söz konusu oluşum, karar alıcıların yanı sıra, firmalara güvenilir veri sağlamayı hedefliyor.

Çin AfCFTA’nın en büyük teşvik edicisi ülke konumunda. Chris Devonshire-Ellis, China Briefing’deki yazısında, Çin’in anlaşmanın imzalanması için diplomatik, siyasi ve ekonomik ağırlığını ortaya koyduğuna dikkat çekiyor. Çünkü Çin’in, Güneydoğu Asya’da üretim maliyetlerinin gittikçe yükselmesi nedeniyle Afrika’yı gelecekte üretim üssü yapmayı planladığı tartışılıyor. China Daily yazarlarından Liu Qinghai’ye göre ise Çin, başta Mısır’da olmak üzere kıta ülkelerinde kurmayı planladığı serbest ekonomik bölgelerle Afrika’ya mamul ürünler satmaktansa yatırımcılarını taşımayı hedefliyor. Çin, AfCFTA’nın ortaya çıkacağı devasa pazarı bir fırsat olarak görüyor. Öte yandan, hammadde alımı ve emtia satışına dayalı Çin-Afrika ticaretinin kısa ve orta vadede olumsuz etkilenmemesi bekleniyor.

Çin gibi Rusya da serbest ekonomik bölge manivelası ile AfCFTA’nın oluşturacağı pazardan istifade etmeyi öngörüyor. Bu bağlamda Mısır ile Rusya, Port Said’de 7 milyar dolarlık yatırım çekme potansiyeli bulunan bir Rus endüstri bölgesi kurulması konusunda anlaşmaya varmış durumda.

Hindistan ise Afrika pazarını büyütmesinin yanı sıra, öngörülebilir hale getirecek ve yeknesaklaştıracak AfCFTA’ya olumlu bakıyor.

Türkiye-Afrika ilişkilerine muhtemel yansımaları

Ticaret Bakanlığı verilerine göre Türkiye ile dört Afrika ülkesi arasında serbest ticaret anlaşmaları yürürlükte. Gana ve Sudan ile STA müzakereleri tamamlanmış olup yürürlüğe girmesi beklenirken, Cibuti, KDC, Kamerun, Çad, Seyşeller, Libya, Cezayir ve Güney Afrika Cumhuriyeti ile STA imzalama niyeti ve girişimi mevcut.

İmzalanan bu STA’lar Türkiye-Afrika ikili ticaret hacmine katkı yapacak olmakla birlikte AfCFTA, Türkiye’nin hammadde ithalatı haricindeki ikili ticaret hacmini orta vadede olumsuz etkileme potansiyeline sahip. Zira Türkiye’nin kıtaya ihracat kalemleri arasında demir-çelik, tekstil, beyaz eşya ve tarım ürünleri önemli yer tutmakta. Afrikalı firmaların orta vadede bu kalemlerde, özellikle tarım ürünleri piyasasında etkinliklerini artırabileceği hesaba katılmalı.

Bu soruna karşı, farklı ve fakat birbirini tamamlayan iki çözüm önerisi getirilebilir. İlki, Türk işadamları kıtaya yapacakları doğrudan yatırımlarla ürünlerini Afrika menşeli kılabilir ve bu şekilde AfCFTA alanına giriş sorunu yaşamaz. Bu çerçevede, coğrafi konumu, ulaşım olanakları, tedarik zinciri gibi açılardan elverişli ülkeler belirlenerek buralarda özel/serbest ekonomik bölgeler kurulması ve Türk firmaların bahse konu mahallerde yatırıma teşvik edilmesi AfCFTA ile yeniden şekillenecek Afrika pazarı için bir başlangıç noktası olarak görülebilir. Bu nedenle, Mısır’da var olan ve Cibuti’de tamamlanmak üzere olan özel ekonomik bölgelerin benzerlerinin kıtanın batı ve güneyinde de kurulması düşünülebilir. 

İkincisi ve daha önemlisi AfCFTA, Türkiye ekonomisinde bir bütün olarak teknoloji yoğun ürün yelpazesine geçilmesi gereğini ve bu hususun aciliyetini gözler önüne sermekte. Zira basit sanayi yoğun ürünleri orta vadede En Az Gelişmiş Ülkelerin üçte ikisini barındıran Afrika’ya dahi ihraç etme olasılığının dahi ortadan kalkma ihtimali mevcut. Bu bağlamda Türkiye’nin bir üst ürün grubuna geçmesi durumunda AfCFTA, öngörülenin aksine Afrika ile ticareti kolaylaştırıcı bir faktör olacaktır. 


1 Arap-Mağrip Birliği (AMU), 
Doğu ve Güney Afrika Ortak Pazarı (COMESA), 
Sahel-Sahra Devletleri Topluluğu (CEN–SAD), 
Doğu Afrika Topluluğu (EAC), 
Merkezi Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu (ECCAS), 
Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS), 
Hükümetlerarası Kalkınma Otoritesi (IGAD), 
Güney Afrika Kalkınma Topluluğu (SADC)

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU